“Larsson bir sekilde, kesinlikle inanılmaz olması gereken bir karakteri, modern romanın en inanılır ve sürükleyici karakterlerinden birine dönüştürüyor… Sherlock Holmes ve Bayan Marple onun hakkında ne düşünürdü merak ediyoruz. Ancak şurası kesin ki, artık Lisbeth Salander polisiye romanın gerçek ölümsüzlerinden biri.”
—Daily Telegraph
“Çağdaş eğlence dünyasının diğer muhteşem eseri The Wire’a benzer bir yapıt. Romanın topluma hiddet ve netlikle bakışı, adaletsizliğin romanın itici gücü olması buna örnek. Sizi uyarıyoruz: Millennium üçlemesi kesinlikle bağımlılık yapıcı.”
—The Guardian
“Hayranlarını hayal kırıklığına uğratmayacak; bu kitabı da gecenin ilerleyen saatlerine dek okuyacaksınız. Karmaşık, ancak kusursuzca örülmüş bir kurguya, kompleks karakterlere ve apaçık bir ahlak anlayışına sahip. Salander karakteri çok sürükleyici… Mahkeme sahnesinde düşmanlarını alt ederken keyifle güldüm… isveçli bir bilgisayar manyağının bizi soluksuz bırakabileceğini kim düşünebilirdi ki?”
—Daily Express
“19. yy. romanının en önemli unsurlarından biri olan gizemli dişi kahraman yeniden canlandı. Millennium üçlemesinde Stieg Larsson gizemli dişi kahramanı almış, dövme yaptırmış, cinselliğini ön plana çıkarmış, inanılmaz boyutlarda gizemli bilgilerle donatmış ve tekrar dünyaya bırakmış.”
—Standpoint Magazine
“Bu kitaplar büyük lokmalarla okunmayı hak ediyor.”
—Observer
“Yetişkinler için Lara Croft.”
—Guardian
“Millennium üçlemesi sadece ticari bir başarı değil, aynı zamanda modern romanda dünya siyasetinin geniş odaklı bir incelemesi. Larsson arkasında bir anıt bırakıyor, modern bir şaheser. Son kitap ilk iki kitabın gölgesinde kalmıyor. Bu üçleme popüler romanların ufkunu genişletiyor. Zengin, heyecanlı, gerilim yüklü bir roman.”
—Patrick Anderson, Washington Post
“Yaşam ve hayal gücüyle dolu sürpriz kurgusuyla büyüleyici bir seri. Arı Kovanına Çomak Sokan Kız, Larsson’un Ejderha Dövmeli Kız’la başlayan hikâyesine hiç ara vermeden devam ediyor. Salander, kesinlikle kâğıda dökülmüş en sürükleyici ve en iyi karakterlerden biri.”
— Connie Ogle, Miami Herald
“İlk iki kitap gibi bu da duru ve ilgi çekici bir üslupla yazılmış. Sabırla yazılmış, detaylı, gerçek dünyayı hissettiren, büyüleyici bir hikâye… Zekâ ve ustalık anıtı. Salander ve Blomkvist’in ‘unutulmaz’ olduğunu söylemek çok hafif bir tabir olur. Bu kitaplarla ilgili neredeyse sıradan hiçbir şey yok. Sahneler, temalar ve karakterler akılda kalıyor. Dönüp tekrar okumak istiyorsunuz. Millennium üçlemesi bu milenyumun en iyi üçlemesi.”
—John Timpane, Philadelphia Inquirer
“Stieg Larsson’u okumak, sert bir kahve gibi sizi canlandırır.. Kitaplar sıra dışı bir şekilde aksiyon dolu ve düpedüz bağımlılık yaratıcı. Larsson son derece zeki bir aktivist ve feminist olmanın yanı sıra, Tanrı vergisi bir aksiyon yazarlığı yeteneğine de sahip… John Grisham’ın yazarlık yapmadan önce Mississippi’de avukatlık yapmak yerine, Stockholm’ün Uluslararası Af örgütü şubesinde çalıştığını düşünün… Serinin ilk kitabı olan Ejderha Dövmeli Kız, gerilimin ve entrikaların Dominick Dunne stilinde çatlak zenginlerin etrafında döndüğü gerçek bir sanat eseri. Eğer ilk kitabı henüz okumadıysanız bu övgüyü okumayı bırakın ve hemen gidip onu alarak okuyun. İlk iki kitabı okuyan hayranlar, bu kitap da bayıldığınız Larsson’un alamet-i farikalarıyla dolu.”
— David Kamp, New York Times
“Lisbeth Salander’in etrafındaki gizemin tatmin edici ve ödüllendirici bir çözümü. Millennium üçlemesinin büyüsü Salander’in çektiği acılarda değil, nasıl galip geldiğinde.”
—Katherine Dunn, The Oregonian
“Aksiyon başlangıcından itibaren nefes kesici. Mahkeme bittikten sonra bile hikâye gözlerinizi yuvalarından çıkaracak bir sürprizle devam ediyor.”
—Harry Levins, St. Louis Post-Dispatch
“Larsson üstün bir yazar. Kurgunun birçok katmanını sıkıca bir ipe bağlıyor ve sayfa sayfa okuyucuyu sürüklüyor. Kitabın sonu, böyle bir seride isteyebileceğiniz her şeyi size veriyor.”
—Leonard Zeskind, Kansas City Star
…………………………..
Millennium serisinin üçüncü kitabı, zamanımızın en etkileyici edebi yapıtlarından birinin zirvesi niteliğinde.
“Kasırga gücünde bir roman. Alexandre Dumas’nın Üç Silahşörler’ini veya Charles Dickens’ın romanlarını aynı hararetli heyecanla okumuştum.”
-MARIO VARGAS LLOSA
“Polisiye roman ancak bu kadar İyi yazılabilir.”
-TIMES LITERARY SUPPLEMENT
“Türünün başyapıtı.”
-THE ECONOMIST
“Olağanüstü… Okuyucular kitabı okurken yerlerinden bile kıpırdayamayacak.”
-SUNDAY TIMES
“Lisbeth Salander tam bir intikam makinesi.”
-INDEPENDENT
“Bağımlılık yapan, seksi bir gerilim.”
-GLAMOUR
“Gerçek bir fenomen… Salander bu türdeki eşsiz ve yeni bir şey.”
-LOS ANGELES TIMES
“Gerçekten, gerçekten çok İyi… Heyecanın arkası kesilmiyor. Larsson, usta bir romancı olarak ününün her zerresini hak ediyor.”
-TIME OUT
“Millennium serisi dünya çapında benzersiz bir yayıncılık mucizesi.”
-KATE MOSSE
“Bir kez tadına vardınız mı, uykularınız kaçacak: Millennium bağımlılık yapıyor.”
-LE POINT
“Sıra dışı bir polisiye gerilim. Hatta fazlası: Bu roman günümüz polisiyesinde nelerin mümkün olabileceğini gösteriyor.”
-DER TAGESSPIEGEL
…………………………..
Amerikan iç savaşına yaklaşık altı yüz kadın katıldı. Erkek kıyafeti giymişlerdi. Belki de ideolojik açıdan rahatsız edici olduğundan, Hollywood tarihin bu kesitini görmezlikten geldi. Tarih kitaplarının, cinsler arası sınırlara aldırmayan kadınlarla hep sorunu olmuştur, bu sınır başka hiçbir yerde, savaş ve silah söz konusu olduğundaki kadar keskin değildir.
Bununla birlikte, kadın savaşçılar -Amazonlar- hakkında Antik Çağ’dan günümüze kadar ulaşan bir sürü söylence vardır. Tarih kitaplarında yalnızca “prenseslere” yer verilir, yani yönetici sınıfın temsilcilerine. Erkekler açısından ne kadar rahatsız edici olursa olsun, bazen tahta bir kadın oturur. Savaş cins ayrımı gözeterek başlamadığından, bazen ülkeyi bir kadın yönetirken patlar ve bunun sonucunda tarih kitapları, tıpkı Churchill, Stalin, ya da Roosevelt’e yer verdiği gibi savaşçı kraliçelere de yer vermek zorunda kalır. Asur’u kuran Semiramis, İngiltere’de Romalılara karşı kanlı bir ayaklanmayı yöneten Boadicea yalnızca iki örnektir. Üstelik Boadicea’nın, Thames Nehri üzerindeki Westminister Köprüsü’nün, Big Ben’e bakan tarafına bir heykeli dikilmiştir. Eğer bir gün yolunuz oraya düşerse onu mutlaka selamlayın.
Bununla birlikte tarih kitaplan, silah kullanmayı öğrenip cephede erkeklerle yan yana savaşan, sıradan kadın savaşçılara karşı genel olarak kayıtsızdır. Ama tarih kitapları görmese de onlar vardır ve kadınların katılmadığı bir savaş neredeyse yoktur.
1. BÖLÜM
8 NİSAN, CUMA
Gece saat bir buçukta Hemşire Hanna Nicander tarafından uyandırılan Dr. Anders Jonasson, “Ne var?” dedi şaşkınlıkla.
“Helikopter yolda, İki kişi. Yaşlı bir adam ve genç bir kız. Kızda kurşun yarası var.”
‘Tamam,” dedi Jonasson yorgun bir sesle.
Yalnızca yarım saat kadar kestirmişti ama kendisini zinde hissediyordu. Göteborg’daki Sahlgrenska Hastanesi’nde gece nöbetindeydi. Çok yıpratıcı bir akşam geçirmişti, önce saat 18.00’de, Lindome’de kafa kafaya çarpışan iki arabadan çıkarılan dört kazazede getirilmişti. İçlerinden biri ağır yaralanmış ve hastaneye getirildikten kısa bir süre sonra ölmüştü. Bunların dışında, bacağına kazayla kaynar su dökülen bir garson kızla ilgilenmiş, oyuncak arabasının tekerini yutan ve hastaneye getirildiğinde artık nefes alamayan bir çocuğu hayata döndürmüştü. Bisikletiyle bir çukura yuvarlanıp yaralanan on yaşındaki bir kız çocuğunu tedavi etmişti. Belediye işçileri, bisiklet yolunun hemen yakınına bir çukur açmışlar, etrafına yerleştirdikleri uyarı bariyerlerine daha önce çarpan biri, bariyerleri çukura devirdiğinden, kız çukuru görememişti. Dr. Jonasson’un yüzüne on dort dikiş attığı kızın iki ön dişi de kırılmıştı. Ayrıca Dr. Jonasson kızın yırtılan dilinin bir parçasına öyle ustaca bir dikiş atmıştı ki, değme terziyi kıskandırırdı.
Saat 23-00’e doğru, acil hasta sayısı azaldığından, şöyle bir dolaşıp daha önce gelenlerin durumlarını kontrol etmiş, sonra da dinlenme odasına çekilmişti. Nöbeti sabah saat altıya kadar sürüyordu, acil hasta gelmese bile uyuma alışkanlığı yoktu ama o gece hemen uykuya dalmıştı.
Hemşire Hanna Nicander doktora bir bardak çay verdi. Helikopterle hastaneye getirilmekte olan yaralılar hakkında aynntılı bilgi edinememişti.
Anders Jonasson göz ucuyla pencereden dışan baktı, denizin üzerinde parlak bir ışık vardı. Helikopter iyice yaklaşmıştı.
Motor sesini duyduğunda kalkıp pencerenin önüne dikildi. Sert bir rüzgâr esiyor, helikopter pistin üzerinde yalpalıyordu. Pilot helikopteri dengede tutmakta zorlanır gibiydi. Dr. Jonasson nefesini tutarak bu sahneyi izlerken, helikopter görüş alanından çıktı. Seslerden motorunun yavaşladığı anlaşılıyordu. Doktor son bir yudum alarak çay bardağını bir kenara koydu.
Anders Jonasson sedyeyle içeriye taşınan yaralıları acilin girişinde karşıladı. Meslektaşı Katarina Holm yüzü feci yaralanmış yaşlı adamla ilgileniyordu. Jonasson’un payına, kurşun yaralı kız düşmüştü. Toza toprağa ve kana bulanmış kız, tahminine göre on yedi on sekiz yaşlarındaydı. Dr. Jonasson ambulans görevlilerinin kızın üzerine örttüğü battaniyeyi kaldırdı. Kalçasındaki ve omzundaki kurşun yarasının üzerine gümüş rengi geniş bir bant yapıştırılmıştı. Jonasson bunu her kim yaptıysa takdir etti: Böyle yaparak hem kanamayı durdurmuş hem de yaranın mikrop almasını engellemişti. Kızın kalçasından giren kurşun kas dokularını parçalamıştı. Omzundan aldığı kurşunun nereden girdiği görülüyordu ancak bir çıkış deliği yoktu. Demek ki kurşun içeride kalmıştı. Jonasson kurşunun kızın ciğerlenne saplanmamış olmasını umdu. Ağzından kan gelmediğine göre büyük ihtimalle umduğu gibiydi.
“Arı Kovanına Çomak Sokan Kız – MILLENNIUM III” için 2 yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Polisiye Roman (Yabancı)
- Kitap AdıArı Kovanına Çomak Sokan Kız - MILLENNIUM III
- Sayfa Sayısı800
- YazarStieg Larsson
- ÇevirmenAli Arda
- ISBN6054456062
- Boyutlar, Kapak13,5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviPegasus / 2011
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Zirvenin Dibindeki Çocuk ~ John Boyne
Zirvenin Dibindeki Çocuk
John Boyne
Ve en sonunda Paris’in olduğu yöne baktı; doğduğu şehre, her şeye sahip olduğu şehre… Ne var ki, önemli biri olma arzusu yüzünden hepsini reddetmişti....
- Sarışın Jane – Bela’nın Peşinde ~ Paul Kieve
Sarışın Jane – Bela’nın Peşinde
Paul Kieve
Çok değerli casus kedisi Bela kaçırılmıştır. Janey Brown, Müthiş casus Sarışın Jane olarak ikinci görevine başlar! Bir grup çatlak bilim insanı, kedilerin dokuz canlı...
- Deri Değiştirmek ~ Carlos Fuentes
Deri Değiştirmek
Carlos Fuentes
Franz: eski bir Nazi. Isabel: Franz’ın Meksikalı sevgilisi. Javier: yaşlanmakta olan devrimci bir şair. Elizabeth: Javier’in hırçın karısı. Bu ilginç dörtlü, bir zamanlar Azteklerin...
Aldım listeme;)
Tek kelime ile özetlemek gerekirse,”Muhteşem!”..