Nickelodeon’ın sevilen dizilerinden iCarly ve Sam & Cat’in yıldızı, eski çocuk oyuncu Jennette McCurdy’den yeme bozuklukları, bağımlılıklar ve baskıcı annesiyle karmaşık ilişkisi dâhil, verdiği mücadelelere ve hayatının kontrolünü nasıl ele geçirdiğine dair mizah ve hüzün dolu bir anı kitabı…
Jennette McCurdy ilk kez oyunculuk seçmelerine katıldığında altı yaşındaydı. Annesinin tek hayali biricik kızının bir yıldız olmasıydı ve Jennette de annesini mutlu etmek için her şeyi yapmaya hazır, uysal bir çocuktu. Annesinin “kalori kısıtlaması” adını verdiği diyeti uyguladı, ergenlik çağında neredeyse aç gezdi ve kilo almadığından emin olmak için günde beş kez tartıldı. Onu “kirpikleri görünmediği için” azarlayan annesinin zoruyla küçük yaşta evde saatler süren bakım ve makyaj seanslarına katlandı. Günlüklerini, e-posta hesabını ve tüm gelirini yıllarca annesiyle paylaştı, hatta on altı yaşına kadar yanında annesi olmadan banyoya bile giremedi.
Jennette oyunculuk kariyerinin başında ve annesiyle ilişkisinde yaşadığı travmatik olayları cesur ayrıntılarla anlatıyor ama iCarly dizisiyle gelen şöhretten sonra yaşananların da bunlardan aşağı kalır yanı yok. Zira annesi hayran kulüplerine e-postalar göndermek, paparazilere isimleriyle hitap etmek gibi şeylerle mest olurken, Jennette yeme bozukluklarına, bağımlılıklara ve bir dizi sağlıksız ilişkiye dönüşen endişe, utanç ve kendinden nefret etme duygularıyla boğuşmaya başladı. Bu sorunlar Ariana Grande’yle birlikte iCarly’nin devamı niteliğindeki Sam & Cat’in başrolünü üstlendikten kısa süre sonra annesini kanserden kaybetmesiyle daha da kötüleşti. Nihayet terapi görmesi ve başından beri sevmediği oyunculuğu bırakması gerektiğini anlamasıyla iyileşme yolunda adımlar atmaya başladı ve hayatında ilk kez annesinin değil, kendisinin ne istediğine odaklandı.
Şoke edici gerçeklerin kara mizahla harmanlandığı Annemin Öldüğüne Sevindim; dayanma, zincirlerini kırma, keşfetme, iyileşme ve insanın kendi saçını kendisinin şampuanlayabilmesinin verdiği keyif üzerine ilham dolu bir hikâye.
GOODREADS CHOICE ÖDÜLÜ, YILIN EN İYİ ANI VE OTOBİYOGRAFİ KİTABI
ALA/YALSA ALEX ÖDÜLÜ
TIME100 NEXT, GELECEĞE ŞEKİL VEREN VE YENİ NESİL LİDERLİĞİ TANIMLAYAN GENÇ LİDERLER LİSTESİ
“Jennette McCurdy limonlardan limonata yapma kraliçesi. Yaşadığı travmadan yola çıkarak acı verici derecede komik bir hikâye örmüş ve aynı zamanda Amerika’da genç kızların metalaştırıldığı gerçeğine ışık tutmuş. Hem çok kişisel hem de önemli bir kültürel belge niteliğinde.”
Lena Dunham
“McCurdy okurlara bir soru soruyor: İnsan başkalarının yarattığı kafesten ne zaman ve nasıl kurtulup hayatına özgürce devam eder? Bu çarpıcı çıkış kitabı müthiş bir dürüstlük, çekilen acıda parmağı olan insanlara karşı empati ve büyümenin zorlayıcı bağlanmalarına ve kopuşlarına dair içgörüler barındırıyor.”
Booklist
“Öfkeli, hüzünlü, cesur, bilgece, dürüst, içinizi acıtan, son derece etkileyici bir hikâye. İster zihinsel bozuklukların onlardan muzdarip olanların gözüne nasıl normal görünebileceğini, ister yeme bozukluklarının verdiği acıyı, ister çocuk yaşta yıldız olmanın insana neler yaptığını gösterirken olsun, okurları genellikle dış dünyadan gizlenen ortamların derinliklerine götürüyor. Yazarı kadar cesur bir çocukluktan yetişkinliğe geçiş hikâyesi.”
Lauren Hough
“Şu anda bir yerlerde hayatın asla değişip düzelmeyeceğine gerçekten inanan birileri var. Ebeveynlerinin boyunduruğu altında yaşayacaklarına, hayalini kurdukları hayata hiçbir zaman ulaşamayacaklarına, kendi iradelerine ve akıllarına güvenemeyeceklerine inanıyorlar ama Jennette gibiler onlara şöyle diyor: ‘Sorun sizde değil, kendinize güvenebilirsiniz. Bunu siz de başarabilirsiniz.’”
Observer
“Bir kitap nasıl hem bu kadar acıklı hem de bu kadar komik olabilir? Bu bir sanat ve Jennette McCurdy bu dalda ustalaşmış. Annemin Öldüğüne Sevindim hem histerik, hem yürek burkan, hem de büyüleyici bir kitap”
Jenny Lawson
“Bomba etkisi yaratan bir çıkış kitabı… Düşündürücü ve keskin, dokunaklı ve dobra. McCurdy’nin hikâyesi, madalyonun öteki yüzünde bir bütün olarak ortaya çıkmak için hayal bile edilemeyecek kadar büyük bir baskıya rağmen zaferler kazanan güçlü bir kadını gözler önüne seriyor. Sevenleri buna bayılacak.”
Publishers Weekly
“Bu bir şaheser. Nefesinizi kesecek kadar komik ama bir yandan da yaşananlarla derinden empati kurmanızı sağlıyor.”
Washington Post
“Jennette’in, annesinin beklentilerinden kurtulup kendini arama yolculuğu inanılmaz komik. İncelikli ilişkileri, karmaşık yas süreçlerini, dinle ilgili gelgitleri ve Hollywood travmasını kendine has, esprili bir dille, cesur bir hikâye halinde bir araya getiriyor.”
Jerrod Carmichael
“Sevgiyi de şiddet kadar hesaba katan bir kadının çok katmanlı hikâyesi… Ne çocuk yıldızların yaşadıklarına dair küstahça bir ifşa ne de bir istismarcıya yönelik öfkeli bir anlatı. Zaten bu hikâyeyi böylesine gerçek kılan da bu derinlik. Bazıları kitabın muazzam başarısının (ciltli baskısı çoğu büyük kitapçıda anında tükendi) McCurdy’nin eski şöhretinin ve modern kültürün sansasyonel çıkışlara duyduğu açlığın bir sonucu olduğunu düşünecektir. Cesur başlığı ve elinde pembe bir vazoyla sırıtan McCurdy’nin bir fotoğrafının yer aldığı çarpıcı kapağıyla bu kitap insanda, sosyal mecralarda paylaşılsın ve kitapçılarda gezinenlerin dikkatini çekerek viral hale gelsin diye kasıtlı olarak bu şekilde tasarlandığı hissini uyandırıyor. Kitabın isminden bahsettiğim bazı kişiler, bir ebeveynin ölmesine sevinmenin kabalık ve kişinin kendisine saklaması gereken bir duygu olduğunu düşünerek kitabı ellerinin tersiyle itmişler. Ama onlar kitabı okumadılar. McCurdy, hayatının zor ve karmaşık anlarını anımsama cesaretini gösteriyor ve gençken olduğu kişiyi dürüstçe anlatırken bağımsız yetişkin kimliğiyle de yüzleşmeye çalışıyor. Annemin Öldüğüne Sevindim, itiraf konulu kitaplar kategorisinde tam anlamıyla bir zafer.”
Nina Li Coomes, The Atlantic
“Jennette kadar ünlü olan ya da onun kadar ciddi boyutta istismara uğramış çok fazla insan yoktur ama anlattıkları yoksulluk çekmiş, travmalar yaşamış herkese tanıdık gelecektir. Babanızın çalıştığı mağazada çalışan indiriminden yararlanmak, anne baba arasındaki bağırış çağırışları dinlemek, alacaklıların telefonlarına çıkmamak… Milyonlarca Amerikalı için çocukluk böyle bir şey. Pek çok kişi gibi ben de McCurdy’nin kelimelerinde kendimi buldum.”
Sabrina Cartan, Slate
“Sarsıcı… Bu yılın en samimi kitabı… Annemin Öldüğüne Sevindim beni hem güldürdü hem ağlattı. Çok komik, karanlık, dokunaklı, dürüst, gerçek, sansürsüz bir kitap ve daha önce okuduğum hiçbir şeye benzemiyor.”
Mary Elizabeth Williams, Salon
“Bir numaralı New York Times çoksatanı haline gelen bu anı kitabı aynı zamanda bir pop-kültür fenomeni statüsüne ulaştı. Annemin Öldüğüne Sevindim, Ariana Grande hakkındaki manşetlere açıklık getirmekten ve McCurdy’nin kısaca ‘Yaratıcı’ olarak adlandırdığı Nickelodeon zorbasının mide bulandırıcı icraatlarının iç yüzüne kaynak teşkil etmekten daha fazlasını yapıyor. McCurdy canlı, keskin, karanlık ve komik üslubuyla, anılarını kaleme alan diğer bütün ünlülerden ayrılıyor.”
Michelle Ruiz, Vogue
“McCurdy için bu kitap sadece ilk yazarlık denemesi değil, aynı zamanda annesini erken yaşta kaybettikten sonra bastıran suçluluk duygusu ve kederle bir hesaplaşma. Birden fazla yeme bozukluğunun iyileşmesi ve onlarca yıllık travmanın işlenmesi… McCurdy sonunda ilk kez kendi istediği şeyi yapıyor: rol yapmayı bırakmak. Yazmak… Travmaları iyileştirme süreci herkes için farklıdır; McCurdy için bu anı kitabını yazmak, kendi hikâyesi üzerinde güç sahibi olmaya başlamasını simgeliyor. Ölmüş annesini affetmeyecek olmasının bir sakıncasının olmadığını anlaması da ona huzur vermiş.”
Jenna Ryu, USA Today
“Jennette McCurdy’nin ilk kitabının şoke edici ismine bakarak, kitabın eski iCarly yıldızının annesini ve onun korkunç çocuk yetiştirme tarzını benimseyen diğer herkesi sert bir dille eleştirdiğini düşünürseniz yanılırsınız. Kitabın bilinmeyenleri gün yüzüne çıkardığına şüphe yok; McCurdy’nin onu altı yaşında oyunculuğa başlamaya zorlayan, 2013’te hayata veda edene kadar da bilinç bir şekilde yeme bozukluklarına ve çok daha kötü alışkanlıklara iten annesinin istismarını gözler önüne seriyor. Ancak tüm bunların ötesinde Annemin Öldüğüne Sevindim, aslında McCurdy’nin, anlaması zor bir insan olan annesine çoğu kişinin hayal bile edemeyeceği kadar çok anlayış gösterdiği, ölçülü, son derece dokunaklı ve okuru çoğu zaman kahkahalara boğan bir anı kitabı. Zekice ve ustalıkla yazılmış bu güçlü eserin belki de en önemli yanı ise şu anda benzer şekilde istismara uğrayan insanlara mutlaka umut verecek ve yardım eli uzatacak olması.”
Scott Neumyer, Shondaland
“Eski çocuk yıldız Jennette McCurdy’nin anılarını anlattığı kitabın ismi dikkat çekici: Annemin Öldüğüne Sevindim. Nickelodeon’da yayımlanan iCarly ve Sam & Cat dizileriyle adını duyuran McCurdy, kitapta annesinin yıllar süren zihinsel ve fiziksel istismarını detaylı bir şekilde anlatıyor. Sonuç, korkunç yaşantılarla dolu, alışılmışın çok dışında bir çocukluğa ayrıntılı bir bakış ama bu aynı zamanda büyük bir sistem sorununa da işaret ediyor. Annemin Öldüğüne Sevindim, çocuk yıldız sisteminin lanetlenmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Çocukların kendilerini başkaları için yürüyen para koçanlarına dönüşmüş halde buldukları ve artık birilerinin işine yaramaz olduklarında hızlıca tedavülden kaldırıldıkları bir sistem olarak çocuk yıldızlığın canlı bir portresini çiziyor. Hem birey olarak McCurdy’nin yaşadığı dehşet verici olaylar hem de hikâyesinin işaret ettiği sistemsel sorunlar herkesçe kınanmalı.”
Constance Grady, Vox
“Çarpıcı bir anı kitabı… McCurdy keskin bir mizah anlayışına sahip, derinliği olan bir yazar olduğunu kanıtlamış, büyük bir empati ve taşı gediğine koyma yeteneği var. Bu kitap sadece yaşadıklarının değil, aynı zamanda yol boyunca edindiği bilgeliğin de kanıtı niteliğinde.”
Sam Lansky, Time
“Okuru dönüşümlü olarak duygulandıran ve kahkahalara boğan bir ergenliğe giriş hikâyesi.”
Dave Itzkoff, New York Times
“McCurdy durum komedisi deneyimlerinin şekerli kaplamasından sıyrılıyor.”
Vanity Fair
“Amerika’da yayıncılık dünyasını sarsan ve kısa, vurucu cümlelerle, yüksek bir öz algı düzeyiyle kaleme alınmış olan bu kitap, travmatik anılar sektörünü dönüştürebilecek nitelikte. Bu kitap ve aldığı tepkiler, travma anlatılarının odak noktasının annelere kaymasını sağlayabilir ve anne-kız anlatılarına karşı yeni bir ilgi uyandırabilir.”
Edward Helmore, Guardian
“İnsanı kendine esir eden bir içtenlik ve zarafetle kaleme alınmış.”
Kirkus
“Jennette McCurdy’nin kitabı, bir çocuk oyuncu olarak hayatının sarsıcı bir portresini çiziyor, yıkıcı bir dürüstlüğe sahip ve derinlerdeki psikolojiyi ve duyguları çok iyi çözümlüyor. Annemin Öldüğüne Sevindim çok sürükleyici bir hikâye, hem eğlenceli hem de çok dokunaklı. Okurken ağzınız açık kalacak.”
Hayley Mills
“Jennette’in oyunculuk kariyeri aslında çok daha fazla önem taşıyan bir hikâyenin karakteriymiş. Jennette müthiş bir mizah anlayışına sahip, kendisi için doğuştan yazar diyebiliriz. Hikâyesi hazin ama dengeli bir şekilde umut da barındırıyor. Kitabı elimden bırakamadım.”
Laraine Newman
“İşte şimdi gerçek Jennette McCurdy’yle tanıştık, kendisi usta bir yazarmış.”
Dazed
“Yüreğinizi burkarken bir yandan da güldürüyor… Bu anı kitabı son derece aydınlatıcı, kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz, okunması gereken bir kitap.”
Stylist
“Harikulade bir yazar… Bu kitap McCurdy’ye hak ettiği şekilde yeni baştan şöhret getirecek.”
The Times
*
Prolog
Sanki koma sadece insanın hayatında heyecan verici bir şeyin olmamasından kaynaklanan bir şeymiş gibi, ne ilginçtir ki komadaki sevdiklerimize her zaman büyük haberler vermek için çabalarız.
Annem hastanede yoğun bakımdaydı. Doktor bize annemin kırk sekiz saat ömrünün kaldığını söylemişti. Büyükannem, büyükbabam ve babam, bekleme odasında bir yandan abur cubur otomatlarından bir şeyler alıp atıştırırlarken bir yandan da akrabaları arıyorlardı. Büyükannem fistik ezmeli bisküvinin anksiyetesine iyi geldiğini söylüyordu.
Ben ve üç ağabeyim annemin komadaki ufak tefek bedeninin etrafında ayakta duruyorduk. Marcus (aklı başında olan), Dustin (akıllı olan) ve Scott (hassas olan). Annemin çapak tutmuş kapalı gözlerinin kenarlarını bir bezin ucuyla sildim ve sonra başladık.
“Anne.” Aklı Başında Olan eğildi ve annemin kulağına fısıldadı. “Yakında tekrar Kaliforniya’ya taşınacağım.”
Annem bir anda silkinerck uyanıverir mi diye hepimiz heyecanlandık. Ama hiçbir şey olmadı. Sonra Akıllı Olan öne çıktı. “Anne. Şey, anne, Kate’le evleniyoruz.”
Yine kulak kesildik. Yine hiçbir şey olmadı.
Hassas Olan bir adım öne çıktı.
“Anne…”
Hassas Olan’ın annemi uyandırsın diye ne söylediğini dinlemedim çünkü kendi uyandırma malzemem üstünde çalışıyordum.
Ve sıra bana geldi. Onunla baş başa kalabilmek için diğerlerinin yiyecek bir şeyler almaya gitmesini bekledim. Sürekli gerdayan sandalyeyi yatağının yanına çekip oturdum. Gülümsedim. Ağır silahları cepheye sürmek üzereydim. Düğünleri falan unutun, taşınmayı unutun. Benim sunacak çok daha önemli bir şeyim vardı. Annemin diğer her şeyden daha fazla önemsediğinden emin olduğum bir şey.
“Anne… O kadar zayıfladım ki. Sonunda kırk kiloya düştüm.” Yoğun bakımda, ölmek üzere olan annemin yanındaydım ve onu uyandıracağından emin olduğum şey, annem hastaneye varlığından beri korkumun ve üzüntümün birleşerek kusursuz bir anoreksiya motivasyonu kokteyline dönüşmesi ve nihayet, annemin benim için son dönemdeki hedef kilosuna ulaşmamdı. Kirk kilo. Bunun işe yarayacağından o kadar emindim ki sandalyede arkama yaslandım ve gururla bacak bacak üstüne attım. Annemin kendine gelmesini bekledim. Bekledim. Biraz daha bekledim.
Ama annem kendine gelmedi. Hiç gelmedi. Anlayamıyordum. Kilom annemi uyandırmaya yetmiyorsa hiçbir şey yetmezdi. Ve eğer hiçbir şey onu uyandıramıyorsa annem gerçekten ölecek demekti. Annem gerçekten ölürse ben ne yapardım? Hayattaki amacım her zaman annemi mutlu etmek, onun olmamı istediği insan olmaktı. İyi de annem olmayınca ben kim olacaktım?
ÖNCESİ
1.
Haziran sonu olmasına rağmen önümdeki hediyenin paketi Noel temalıydı. Büyükbabam, annemin ona fiyatın o kadar da iyi olmadığını milyonlarca kez söylemesine rağmen Sam’s Club’dan bir düzine rulo ambalaj kâğıdı aldığı için Noel’den elimizde bir sürü kalmıştı.
Paketi dikkatle açtım -yırtmadım çünkü annem her hediyenin paketini son parçasına kadar saklamayı severdi ve eğer paketi dikkatle açmak yerine yırtarsam kâğıt onun istediği gibi hasarsız olmazdı. Dustin annemin istifçi olduğunu söylüyordu ama annem her şeyin anısını saklamayı sevdiğinde ısrar ediyordu. Bu yüzden paketi usulca açtım.
Gözlerim beni izleyenlerin üstünde dolaştı. Büyükannem kabarık permalı saçları, düğme burnu ve yoğun dikkatiyle oradaydı. Ne zaman birinin hediye açmasını izlese böyle dikkat kesilirdi. Hediyelerin nereden alındığı, fiyatı ve indirimden olup olmamalarıyla çok ilgilenirdi. Bunları illa öğrenmeliydi.
Büyükbabam da beni izliyor, bir yandan da fotoğraf çekiyordu. Fotoğrafımın çekilmesinden nefret ederdim ama büyükbabam fotoğraf çekmeye bayılırdı. Ve bir şeye bayılan bir büyükbabayı durdurmak imkânsızdır. Mesela annemin ona zaten teklemekte olan kalbine iyi gelmediği için her gece yatmadan önce tepeleme bir kâse vanilyalı dondurma yemekten vazgeçmesini söylemesi ve büyükbabamın o dondurmayı yemekten asla vazgeçmemesi gibi. Büyükbabam ne dondurmasından vazgeçerdi ne de fotoğraf çekmekten. Onu bu kadar çok sevmeseydim öfkeden küplere binerdim.
Babam da her zamanki yarı uykulu haliyle oradaydı. Annem onu sürekli dürtüyor ve tiroidinin normal çalıştığına gerçekten ikna olmadığını söylüyordu. Sonra babam sinirli bir şekilde tiroidinin iyi olduğunu söylüyor ve beş dakika sonra yine yarı uyur haline dönüyordu. Bu onların her zamanki dinamiğiydi. Ya bu ya da avaz avaz, ciyak ciyak bir kavga. Ben bunu tercih ederdim.
Marcus, Dustin ve Scottie de oradaydılar. Hepsini farklı nedenlerden severdim. Marcus çok sorumluluk sahibi, çok güvenilirdi. Sanırım neredeyse yetişkin olduğu için -on beş yaşındaydı bu normal bir durumdu ama yine de etrafımdaki birçok yetişkinde görmediğim kadar sağlam bir duruşu vardı.
Çoğu zaman bana birazcık gıcık oluyormuş gibi görünse de Dustin’i de severdim. Resimde, tarihte ve coğrafyada iyi olmasına bayılırdım; üçü de benim berbat olduğum alanlardı. Ona iyi olduğu şeyler konusunda iltifat etmeye çalışırdım ama o bana yalaka olduğumu söylerdi. Bunun tam olarak ne olduğunu bilmiyordum fakat söyleme şeklinden bir tür hakaret olduğunu anlayabiliyordum. Yine de iltifatlarım karşısında içten içe memnun olduğundan emindim.
Scottie’yi nostaljik olduğu için çok severdim. Bu kelimeyi annemin bize evde eğitim verdiği için her gün mutlaka okuduğu Vocabulary Cartoons (Çizimlerle Kelime Dağarcığı) kitabından öğrenmiştim ve şimdi unutmamak için günde en az bir kez kullanmaya çalışıyordum. Scottie’ye o kadar uygundu ki. “Geçmişe dönük bir duygusallık.” Henüz dokuz yaşında olmasına ve pek bir geçmişinin olmamasına rağmen Scottie’de kesinlikle ondan vardı. Scottie Noel biterken, doğum günleri biterken, Cadılar Bayramı biterken ve bazen de sıradan bir gün biterken ağlardı. Çünkü o günlerin bittiğine üzülür, hatta tam olarak bitmemiş olsalar bile özlemini çekmeye başlardı. “Özlemini çekmek” yine Vocabulary Cartoons kitabından öğrendiğim bir ifadeydi.
Annem de beni izliyordu. Ah, annem. Ne kadar güzeldi. ( kendini güzel bulmazdı; büyük olasılıkla sadece markete gidecek bile olsa her gün saçlarını ve makyajını yapmaya bir saat ayırması bu yüzdendi. Bu bana hiç mantıklı gelmiyordu. Bunlar olmadan daha iyi göründüğüne yemin edebilirdim. Daha doğal. Onlar yokken tenini görebilirdiniz ve gözlerini. Gerçek halini. Oysa annem hepsinin üstünü örterdi. Yüzüne tenini bronz gösterecek bir sıvı sürer, gözlerine kalem çeker. yanaklarına krem boca edip üstüne bir de pudra sürerdi. Saçlarını iyice kabartırdı. Boyu bir metre altmış santim olsun diye topuklu ayakkabılar giyerdi çünkü gerçek boyu olan bir metre elli santimin iyi görünmediğini söylerdi. Bunlar hiç ihtiyacı olmayan şeylerdi ve keşke bunlara başvurmasaydı ama ben hepsinin altında onu görebiliyordum. Asıl güzel olan, annemin bütün bunların altındaki haliydi.
Annem beni izliyordu, ben annemi izliyordum; bu hep böyleydi. Her zaman bağlantı halindeydik. Kenetlenmiş. Bir bürün. Annem bana biraz hızlan diyen gülümsemesiyle bakınca hızlandım. Hızlandım ve hediyemin paketini soyma işini bitirdim.
Altıncı doğum günü hediyemi gördüğüm anda dehşete değilse de hayal kırıklığına kapıldım. Tamam, Rugrats’i seviyordum ama tişört ve şorttan oluşan bu iki parçalı giysinin üstünde etrafı papatyalarla çevrili (giysilerde çiçekten nefret ederim) Angelica (en az sevdiğim karakter) vardı. Üstelik kol ağızlarında ve şortun paçalarında firfirlar da vardı. Ruhumun tam ters istikametinde olduğunu söyleyebileceğim bir şey varsa da firfirdir.
“Bayıldım!” dedim heyecanla. “Hayatımda aldığım en güzel hediye!”
En iyi sahte gülümsememi takındım. Annem gülümsememin sahte olduğunu fark etmedi. Hediyeyi gerçekten sevdiğimi sandı. Bana parti için o takımı giymemi söylerken pijamalarımı çıkarmaya başlamıştı bile. Annemin giysilerimi çıkarması beni soymaktan çok giysilerimi yırtmaya benziyordu.
Aradan iki saat geçti. Angelica’lı üniformamla Eastgate Park’ta arkadaşlarımın arasında duruyordum. Hayatımdaki sayılı yaşıtımın arasında demek daha doğru olur. Hepsi de kilisedeki giriş düzeyi sınıfımdandı. Carly Reitzel zikzaklı saç bandıyla oradaydı. Madison Thomer ve çok havalı bulduğum için özendiğim konuşma bozukluğu da oradaydılar. Ve etrafındaki yetişkinlerin sinirini bozacak kadar çok, sadece ve sürekli pembeden bahseden Trent Paige de oradaydı. (Başta Trent’in pembe takıntısını neden bu kadar önemsediklerini anlamamıştım ama sonra iki ile ikiyi topladım. Eş cinsel olduğunu düşünüyorlardı. Ve biz Mormon’uz. Nedense hem eş cinsel hem Mormon olamazsınız.)
Pasta ve dondurma getirildi, sevinç içindeydim. Bu anı tam iki haftadır, ne dileyeceğime karar verdiğimden beri bekliyordum. Doğum günü dileği o anda hayatımdaki en büyük gücümdü. Kontrolü ele almak için en büyük şansım. Bu fırsatı hafife alamazdım. Hakkını vermek istiyordum.
Herkes detone bir şekilde “iyi ki doğdun” şarkısını söylemeye başladı ve Madison, Trent ve Carly her dizenin arkasına “ça ça”lar katarak sinirimi bozdular. “Ça ça ça❞lamalarının çok havalı olduğunu düşündükleri her hallerinden belliydi ama bence yaptıkları şey doğum günü şarkısının saflığını bozuyordu. Neden zaten iyi olan bir şeyi olduğu gibi bırakmıyorlardı ki?
Onu önemsediğimi, önceliğimin o olduğunu bilmesi için annemle göz göze geldim. Annem “ça ça ça”lamıyordu. Bunun için ona saygı duydum. Bana her şeyin yoluna gireceği hissini veren burun kırıştırmalı kocaman gülümsemelerinden biriyle bakıyordu. Ben de elimden geldiğince anın tadını çıkarmaya çalışarak ona gülümsedim. Gözlerimin dolmaya başladığını hissediyordum.
Anneme ilk kez ben iki yaşındayken dördüncü evre meme kanseri teşhisi konmuştu. O zamanları doğru düzgün hatırlamıyordum ama gözümün önünde bir belirip bir kaybolan birkaç anlık görüntü vardı.
Annemin bana kendisi hastanedeyken benimle kalabilecek bir şey olduğunu söyleyerek yeşilli beyazlı kocaman bir battaniye ördüğü bir sahne mesela. O battaniyeden ya da annemin onu bana verme şeklinden veya onu bana verirken kapıldığım duygudan, artık hangisiyse, nefret etmiştim. Tam olarak neyinden nefret ettiğimi bilmiyordum ama o anda kesinlikle nefret ettiğim bir şey vardı.
Sonra elim büyükbabamın avucunda, muhtemelen hastanenin çimenlerinin üstünde yürüdüğüm bir sahne vardı. Anneme vermek için karahindiba toplayacaktık ama ben daha çok hoşuma gittikleri için sopa gibi sivri, kahverengi otlar toplamıştım. Annem onları yıllarca plastik bir Crayola kalemliği içinde. televizyon ünitesinin rafında tuttu. Anıyı saklamak için. (Belki de Scott nostaljik dürtülerini ondan almıştır.)
Sonra kilise binasındaki köşe odalardan birinin mavi, tümsekli halısının üstüne oturup iki genç ve yakışıklı misyonerin ellerini annemin saçsız kafasına koyarak onu kutsamalarını izlediğim sahne de vardı. Ailenin geri kalanı odanın duvarlarının önüne sıralanmış açılır kapanır sandalyelerde oturuyordu. Bir misyoner kutsal ya da onun gibi bir şey olması için zeytinyağını kutsamış, sonra da annemin kafasına dökerek derisinin daha da fazla parlamasına neden olmuştu. O sırada diğer misyoner dua okuyor ve Tanrı razı gelirse annemin hayatının uzamasını diliyordu. Büyükannem sandalyesinden fırlayıp, “Tanrı razı gelmiyorsa da cam cehenneme!” diye haykırarak Kursal Ruh’u bozduğu için misyoner duaya baştan başlamak zorunda kalmıştı.
Hayatımın o dönemini doğru dürüst hatırlamıyordum ama sanki buna gerek de yoktu. Bu olaylar McCurdy’lerin evinde o …
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yabancı)
- Kitap AdıAnnemin Öldüğüne Sevindim
- Sayfa Sayısı368
- YazarJennette Mccurdy
- ISBN9786254104213
- Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviPegasus / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- İmdat! Çıkarın Beni Buradan ~ Salah Naoura
İmdat! Çıkarın Beni Buradan
Salah Naoura
Bazı ailelerin tuhaf alışkanlıkları vardır. Her cuma günü ketçaplı balık köftesi yemek ya da yüz yüze konuşmak yerine telefonlaşmayı tercih etmek gibi. Kazma Ailesinin...
- Oduncular ~ Roy Jacobsen
Oduncular
Roy Jacobsen
“Hiçbir kasaba böylesine sessiz olmamıştır.” Fin kuvvetlerinin Ruslar gelmeden yakıp yıktığı Suomussalmi kasabasında bir kişi kalmıştı. Oduncu Timmo’nun oradan ayrılmaya hiç niyeti yoktu; hem...
- Koruyucu Meleğim (Harlequin Historical) ~ Deborah M. Hale
Koruyucu Meleğim (Harlequin Historical)
Deborah M. Hale
~ BİRİNCİ BÖLÜM ~ Ekim 1742 “Değerli misafirler.” Papazın titreyen sesi, Londra’nın en meshur ibadethanelerinden biri olan Aziz Martin kilisesinin genis koridorunda yankılanıyordu. “Bugün...