Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Anılar, Düşler, Düşünceler
Anılar, Düşler, Düşünceler

Anılar, Düşler, Düşünceler

Carl Gustav Jung

Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung, 1957 baharında 81 yaşındayken, hayatını ve anılarını, meslektaşı ve yakın dostu Aniela Jaffé’ye anlatmayı kabul etti. O güne…

Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung, 1957 baharında 81 yaşındayken, hayatını ve anılarını, meslektaşı ve yakın dostu Aniela Jaffé’ye anlatmayı kabul etti. O güne dek yaşamöyküsünü yazması yolundaki tüm önerileri geri çevirmiş olan Jung, belirli aralıklarla düzenlenen söyleşilerde, yaşamının hiç bilinmeyen yönlerini Jaffé’ye anlattı. İki yıldan fazla bir zaman kendini bu uğraşa adamakla kalmadı, 1961’deki ölümüne kadar kitabın son biçimini almasına katkıda bulundu.

Anılar, Düşler, Düşünceler, insan zihninin en büyük kâşiflerinden birinin yaşamının en gizli köşelerine kadar uzanan içten açıklamalarından oluşuyor. Bu benzersiz kitap, kişilik, rüyalar ve fanteziler ile din konusunda tüm insanlığı etkileyen düşünceler geliştirmiş olan Jung’un, ilginç ve bir o kadar da saklı kişiliğini kendi ağzından gözler önüne seriyor. Biliminsanının, önce hayranı olduğu, ama giderek derin görüş ayrılıklarına düştüğü Sigmund Freud’la ilişkilerine ilk elden ışık tutuyor.

 

Önsöz

“Kendi ruhuna bir teleskopla baktı. Düzensiz gibi görülenleri gördü ve güzel yıldız kümeleri gibi gösterdi ve bilincine dünyaların içinde gizli dünyalar kattı.”

COLERIDGE, Defterler

Bu kitabın oluşmasındaki ilk adım, 1956 yılında Ascona’da düzenlenen Eranos Konferansı sırasında atılmıştı. Yayıncı Kurt Wolff, Zürih’ten gelen arkadaşlarıyla konuşurken New York’taki Pantheon Books’un, C.G. Jung’un özgeçmişini yayımlamasını çok arzu ettiğini söylediğinde Jung’un çalışma arkadaşlarından Dr. Jolande Jacobi bu işi benim yapmamı önermiş.

Bu işin hiç de kolay olmadığını hepimiz biliyorduk, çünkü Jung, özel yaşamını ortaya sermeyi sevmeyen bir insandı. Bunu herkes bilirdi. Karar vermesi, kuşkuları nedeniyle çok uzun sürdü ama kararını verdikten sonra her hafta bir öğleden sonrasını bana ayırdı. Günlük programının yoğunluğu ve çabuk yorulduğu düşünülürse (o zamanlar seksen yaşını geçmişti) bu, oldukça uzun bir zaman sayılır.

1957 baharında çalışmaya başladık. Kitabın bir biyografi değil de, Jung’un anlattığı bir özgeçmiş olması önerilmişti. Bu öneri kitabın biçimini belirledi. İlk günlerde, yalnızca sorular soruyor ve Jung’un anlattıklarını not ediyordum. Bir süre sonra, başlangıçtaki çekingenliği yok oldu ve işe sarıldı. Giderek artan bir ilgiyle kendisini, düşlerini, kişiliğinin gelişmesini ve düşüncelerini anlatır oldu.

Jung’un ortak çalışmaya olumlu yaklaşması, 1957’nin sonunda önemli bir adım atılmasına neden oldu. Uzun bir içsel çalkantıdan sonra uzun bir süredir gizli kalmış çocukluk imgeleri su yüzüne çıkmaya başladı; onların, yaşlılığında yazdığı kitaplarla bağlantısı olduğunu hissediyor ama tam bir bağlantı kuramıyordu. Bir sabah bana, çocukluk anılarını kendisinin yazmak istediğini söyledi. O güne dek, ilk anılarıyla ilintili birçok şey anlatmıştı ama hikâyesinde hâlâ boşluklar vardı.

Beklenmedik kararı çok işe yaradı, çünkü yazarken ne denli gergin olduğunu biliyordum. İçinden geldiğine emin olmasaydı böyle bir işe kalkışmazdı. Bu, özgeçmişini anlatmasının iç dünyasında onaylandığını kanıtlıyordu.

Bu gelişmeden sonra, şöyle dediğini yazmışım:

Benim kitaplarımın her biri kaderin isteğidir. Yazma işleminde beklenmedik şeyler olur, önceden kendime bir yol saptayıp yazamam. Bu özgeçmiş de, baştan düşündüğümden çok farklı bir yere yöneldi. İlk anılarımı yazmak zorundayım, çünkü onları bir gün bile ihmal etsem hoş olmayan fiziksel belirtiler başlıyor. Çalışmaya başlar başlamaz bunlar yok oluyorlar ve zihnim berraklaşıyor.

Nisan 1958’de, Jung, çocukluk, okul yılları ve üniversitedeki yaşantısıyla ilgili üç bölümü bitirdi. İlk önce bunları, “Yaşamımdaki İlk Döneme Ait Olaylar” başlığı altında topladı. Bu bölüm, 1900 yılında üniversiteden mezun olduğu döneme kadardı.

Ancak bu, Jung’un kitaba katkısı değildi. Ocak 1959’da, Bollingen’de kalırken her sabah, artık ortaya çıkmaya başlayan kitabımızı okuyordu. “Ölümden Sonra Yaşam” bölümüne geldiğinde bana, “İçimde bir şey oldu. Bir şeyler değişti. Bunu yazmam gerekiyor,” dedi. Böylece, en derin ve belki de en kapsamlı inançlarını içeren “Son Dönem Düşünceleri” oluştu.

Aynı yılın yazında, Bollingen’de, Kenya ve Uganda’yla ilgili bölümleri yazdı. Pueblo yerlileriyle ilgili bölüm, yerlilerin psikolojisini ele aldığı henüz bitmemiş bir yazısından alıntıdır.

Sigmund Freud ve Bilinçdışı’yla ilgili bölümlerin tamamlanması için Jung’un ilk kez içsel deneyimlerinden söz ettiği 1925 yılında yapılan bir seminerden bölümler ekledim.

“Psikiyatrik Çalışmalar” bölümü, Jung’un, 1956 yılında Zürih’teki Burghölzli Akıl Hastanesi’nde genç meslektaşlarıyla yaptığı sohbetlerden alınmıştır. O dönemde, torunlarından biri orada psikiyatrist olarak çalışıyordu. Konuşmalar Jung’un Küsnacht’taki evinde yapılmıştır.

Jung, kitabı okuyup bitirdiğinde onayladı. Bazı bölümlerinde düzeltmeler ve eklemeler yapmıştı. Bense onun yazdığı bölümleri, konuşmalarımızın kayıtlarına bakarak tamamladım, çoğu yerde maddeler halinde bıraktığı notlarını düzenledim ve yinelemeleri ortadan kaldırdım. Kitap yerleştikçe çalışmalarımız daha da kaynayştı. Bölümler Jung’un dışsal yaşamına çok az ışık tutuyor. Kitabın özü, ruhun çok derin bir gerçek olduğuna inanan bir insanın zihin dünyasını ve deneyimlerini içeriyor. Jung’dan, dışsal olaylarla ilgili belirli bir bilgi istediğimde, hiçbir zaman yanıt alamadım. Aklında yalnızca, yaşamının ruhsal özü kalmıştı ve onları anlatmaya değer buluyordu.

Metnin düzenlenmesini zorlaştıran, biçimsel güçlüklerden ziyade kişisel nitelikte olanlardır. 1957 yılında, gençlik anılarını yazmasını isteyen bir mektuba verdiği yanıt şöyle:

Çok haklısın. Yaşlanınca hem içsel hem de dışsal bağlamda gerilere, gençliğimizin anılarına dönüyoruz. Aşağı yukarı otuz yıl önce, öğrencilerim bana bilinçdışıyla ilgili düşüncelerime nasıl vardığımı sormuşlardı. Bunu bir seminer vererek yanıtladım. Son yıllarda, özgeçmişimi de anlatmam gerektiğini belirten birçok istek aldım. Böyle bir şey yapmayı hiç aklım almıyordu, çünkü çoğu özgeçmişlerde bir sürü kendini aldatmaca ve düpedüz yalanla karşılaşmıştım. İnsanın kendini betimlemesinin olanaksızlığını bildiğim için böyle bir şeye kalkışmaya hiç niyetim yoktu.

Bir süre önce, özgeçmişimle ilgili bilgi istendi. Bazı sorulara yanıt verirken belleğimde saklanmış bazı nesnel sorunsalların daha yakından irdelenmeyi beklediklerini anladım. Bu nedenle düşündüm ve başka sorunsallara geçmeden yaşamımın başlangıcını nesnel bir biçimde ele alıp düşünmeye karar verdim. Bu öylesine zor ve farklı bir iş oldu ki, kendime yaşadığım sürece sonuçlarının yayımlanmayacağı sözünü vermek zorunda kaldım. Duygusal yoğunluğu önlemek ve huzurlu olabilmek için böyle bir karar vermem gerekiyordu. Canlı kalan tüm anıların huzursuzluk ve tutku yaratan duygusal deneyimler olduklarını anladım. Bu, tam nesnel olunabilecek bir durumdu! Mektubunuz, “doğal olarak” tam böyle bir işe girişeceğim zaman geldi.

Yaşamımdaki “dışsal” olayların tümü rastlantıdır. Bana her zaman böyle olmuştur. Bu, kaderin bir marifeti. Yalnız içimdekilerin bir niteliği ve kalıcı bir değeri oldu. Sonuçta, dışsal olayların tümü silikleşti. Belki de zaten “dış” olaylar o kadar da önemli değillerdi ya da içsel gelişmemin aşamalarıyla örtüştükleri oranda önemliydiler. Yaşamımın dış göstergelerinin büyük bir bölümü bu nedenle yok oldular ya da tüm enerjimi onlara verdiğim için tükendiler. Doğru dürüst bir özgeçmiş aslında onlardan oluşma-

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Hayvan Yemek ~ Jonathan Safran FoerHayvan Yemek

    Hayvan Yemek

    Jonathan Safran Foer

    Neden kahvaltıda makarna yemiyoruz? Yemek yerken aldığımız kararları, neye dayanarak alıyoruz? Neden kuzu eti yiyoruz ama köpek eti yemiyoruz? Köpeklerini seven Fransızlar, bazen atlarını...

  2. Hay bin Yakzan ~ İbn Sina, İbn TufeylHay bin Yakzan

    Hay bin Yakzan

    İbn Sina, İbn Tufeyl

    9. yüzyılda Yunancadan Arapçaya çevrilen Salaman ve Absal öyküsü, başta İbn Sina’nın Hay bin Yakzan’ı olmak üzere, birçok İslam düşünürünün yapıtlarına kaynaklık etti. Genellikle...

  3. Hoşça Kal Trabzon Merhaba İstanbul ~ Mediha KayraHoşça Kal Trabzon Merhaba İstanbul

    Hoşça Kal Trabzon Merhaba İstanbul

    Mediha Kayra

    Bu kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci Bölüm 12-14 yaşlarındaki Mediha adlı kız çocuğunun Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşadığı göç olayının anıları… Savaşın ilk yılları…...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur