Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Ana Hatlarıyla Türk Şamanlığı
Ana Hatlarıyla Türk Şamanlığı

Ana Hatlarıyla Türk Şamanlığı

Fuzuli Bayat

Prof. Dr. Fuzuli Bayat, Türk Şamanlığını sistemli bir incelemeye tâbi tuttuğu ve Şamanlığın esas öğelerinin ortaya çıkarılmasını sağladığı bu eserinde Türk Şamanlığını bir bütün…

Prof. Dr. Fuzuli Bayat, Türk Şamanlığını sistemli bir incelemeye tâbi tuttuğu ve Şamanlığın esas öğelerinin ortaya çıkarılmasını sağladığı bu eserinde Türk Şamanlığını bir bütün olarak ele almış; Şamanın iç dünyasını, kullandığı teknikleri ve Şaman folklorunu inceleyerek, bütün benzer yönleriyle beraber Türk Şamanlığının orijinalliğini ortaya koymuştur.

Ana hatlarıyla Türk Şamanlığı kitabı, Türk Şamanlığını çağdaş ilmin sunmuş olduğu yeni yöntem ve metodolojik yaklaşımlar seviyesinde inceleyen en kapsamlı eserdir. Kitapta, Türk Şamanlığının tek ve öz kaynağı olan Şaman efsaneleri ve Şaman dualarına ayrıntılı bir şekilde yer verilmiştir. Kitapta görüleceği üzere; Şaman dünya görüşü, Şamanlık öğesi, dinî-inanç sistemi vs. gibi öğeler yalnız Şaman ritüelleriyle, Şaman mitolojisiyle değil, aynı zamanda Şaman folkloru diyebileceğimiz efsane, memorat ve şiirli dualarla açıklanmıştır. Prof. Dr. Fuzuli Bayat’a göre, Türk Şamanlığının iç yapısı veya iç biçimlenmesi Şamanlığın millî özelliğinin başlıca göstergesi rolündedir. Esrime, davul, tokmak, giysi vs. daha çok evrensellik sergileyen bu unsurlardan her birinin ayrı ayrı araştırılması ve incelenmesi Türk Şamanlığı hakkında tatmin edici bilgi veremez. O yüzden Prof. Dr. Fuzuli Bayat birbiriyle bağlantılı olan bu unsurları bir bütün hâlinde inceleyerek Türk Şamanlığının ne olduğu hakkında eksiksiz bir bilgi vermeye çalışmıştır.

ÖNSÖZ
Papazlar Tanrı ile, Tanrı ise Şamanlarla konuşur.
(Amerika’daki bir mağarada anonim bir ressamın bir zamanlar almış olduğu kayıtlardan)

SON DÖNEMİN antropologları, etnologları, din tarihçileri, kültür tarihçileri, sosyologları vb. Şamanizm terimini çok geniş bir sahada kullanmakta, sihir, büyü, tabiplik vb. gibi ilkel kültür unsurlarını ve mistisizmi Şamanizm ve Şaman öğesi olarak öğrenmekte ve bununla da Şamanlık kavramına gereğinden fazla yük yüklemekte, kavramın dışına çıkmaktadırlar. Bütün bunların oluşmasına sebep, Şaman metinlerine ve Şaman ilahilerine yeterince dikkat edilmemesidir. Şamanlığın genel bir çerçeve içinde değerlendirilmesinin başlıca sebeplerinden biri Şamanlığı ikinci elden öğrenmektir. Oysa mürekkep olduğu kadar da senkretik bir inanç olan, pratik yapılı bu sistemi popülist bir biçimde öğrenmek mümkün değildir. Şamanlık bütün ana hatlarıyla beraber coğrafî ve etnik yapılanma bağlamında özel bir olgu sergilemektedir. O hâlde doğru ve düzgün bilgiye ulaşmanın tek yolu, Şamanlığın iç yapısını ortaya koyabilecek Şaman metinlerine ve etnografik verilere birinci dereceden önem vermektir. Yanlışı ve doğrusu, bilimselliği ve popülizmi ile var olan mevcut literatürden yola çıkarak Şamanlık olgusunu ayrı bir bilim dalı gibi değerlendirmek mümkündür. Nitekim Şaman ve Şamanlık hakkında yazılanlar belli bir disiplin izlemese de en azından bu olgunun varlığını ve tartışılabilirliğini ortaya koymuştur. Son dönemde Şamanlığı öğrenen merkezlerin Amerika’da, Avrupa’da, Altay’da ve Sibirya’da ortaya çıkması da Şamanlık öğesinin bir disiplin arayışında olduğunu onaylamaktadır. Post Şamanizmin oluştuğu son yıllarda Şamanlıkla ilgili Batılı bilim adamlarının yazmış olduğu kitaplar Türkçe’ye tercüme edilerek yayınlanmakta, Şamanlık hakkında yeni yeni bulguları ortaya çıkarmaktadır. Ancak, bilindiği gibi genelleme yapmayı tercih eden Batı dünyası, evrensel bir Şaman kültürü oluşturmak izlenimi vermektedir. Oysa toplayıcı-avcı Altaylı Türk boylarından tutun da, bozkırda büyük cihan devleti kuran Türk kavimlerine kadar nufuz etmiş Şamanlık, belirlenmemiş ve başlıca özellikleri, dinî-ritüel tarafları, iç yapısı, fonksiyonu, düşünce sistemi ve felsefî boyutu ortaya çıkarılmamıştır.

Her ne kadar okurlara aşılanmağa çalışılsa da, salt Şamanlık yoktur. Her ne kadar kaynağını ezoterik bilgilerden almış olsa da Şamanlık, coğrafî şartlarla, etnik yapılanmayla yeni bir özellik sergilemiş, tarihî süreç içinde farklı bir boyut kazanmıştır. Salt Şamanlıktan yazan ve Türkçe’ye aktarılarak çok satılan Batılı bilim adamlarının eserlerindeki en büyük yanlış, bu kavrama gereğinden fazla anlam yüklemeleri ve etnik özelliği hiçe indirmeleridir. Salt Şamanlık, bugün moda hâline gelmiş, eskiye dönüş özlemi ile çırpınan, Batılı bilim adamı yazmışsa iyidir, bilimseldir, gerçektir mantığı ile düşünen Türk okuru için geçici de olsa cazip görünebilir. Ancak, gerçeği arayanlar bu eserlerin büyük bir kısmının (M. Eliade, M. Harner vb. dışında) popülizmden öteye geçmediğini göreceklerdir ve kendi kültürleri ile çok az alakası olduğunun farkına varacaklardır. Bu bakımdan Şamanlık, ne basite indirgenmiş şekliyle sihir, büyü, ne tedavi aracı, ne de dindir. Çünkü sihirle, büyü ile uğraşan büyücü, sihirbaz var; geleneksel metotlarla tedavi eden ve bunu bir sistem hâline getiren Batı dünyasının “medecin-man” dediği otacılar var; kült ve âyinleri yöneten kâhinler, papazlar, mollalar var. Şaman bunların hiçbirinin görevini tam şekilde üstlenmiş değildir. Şaman, insanları doğa ile barışık hâlde yaşamağa çağıran, canlı ve ruhu olan doğayı tahrip etmeyi önleyen, zarar-dideleri iyileştiren (tıpkı otacı gibi), ruhların ağzı ile konuşan (tıpkı büyücü gibi), ritüelleri yöneten (tıpkı din görevlisi gibi) kişidir; kimseye benzemez, kimse de ona benzemez. Hatta bir coğrafî bölgede ortaya çıkan Şamanlıkta da farklılıklar mevcuttur. Nitekim Sibirya ve Uzak Doğu Şamanlığı bütün benzer yönleriyle birlikte esaslı farklılık arz etmektedir. O hâlde Türklerle hiçbir temasları olmayan Amerika, Avustralya veya Afrika Şamanlığının verilerine dayanarak yazılmış bilimsel kitaplardan yararlanılarak Türk Şamanlığını konu almanın ne kadar gayri-ciddi ve gayri-ilmî olduğu açıktır. Bugün bile uygulanan Hıristiyanlık, Avrupa’da ve Afrika’da, Batıda ve Doğuda ne kadar farklılık gösteriyorsa Türk Şamanlığı da yakın komşularının Şamanlığından bir o kadar farklılık gösterir. Bu kitapla amaçlanan hedef son dönemlerde sayıları hızla çoğalan Şamanlıkla ilgili çoğu bilinçsiz ve bilgisiz yazıların kısmen de olsa önünü kesmek, Türk Şamanlığı hakkında birinci dereceden kaynaklardan yararlanarak bilgi vermektir. O halde Şamanlık ne son derece mürekkep bir olgudur, ne de sadece tedavi sistemidir. Bu olgunun anlaşılmasının tek yolu bilimselliktir ve bu bilimsellik Şamanların kendileri hakkında vermiş oldukları bilgilerden geçer. Ancak bütün gizli öğreti üyeleri gibi Şamanlar da gizli bilgileri kolayca açıklamazlar. Bütün gizli öğretiler gibi Şaman öğretisi de simgelerde, sembollerde saklı olduğundan hiçbir bilim adamının Şamanı ve Şaman dünyasını tam anlaması da mümkün değildir. Özetlemek gerekirse, bu kitap 1) Şamanlar hakkında söylenen efsane, memoratlardan ve Şamanların söyledikleri dua-alkışlardan, 2) Şamanlık hakkında yazılan binlerce ilmî kitap ve makalelerden yola çıkılarak yazıldı. Tarihî süreç, icra ortamı, sosyal yapı ve antropolojik olgu bir arada yürütüldü. Şamanlığın felsefî-ontolojik ve sosyal epistemoloji temelleri ortaya konulmağa çalışıldı.

GİRİŞ

ŞAMANLIK hem genel hem de ayrı ayrı yönleriyle araştırma ve incelemeye tâbi tutulmuştur. Şamanlıkla ilgili bu kadar çok kaynağı irdelemek neredeyse imkânsızdır. Budun bilimcilerin (etnologue), insan bilimcilerin (antropologue), halk bilimcilerin (etnographe), filozofların, doktorların, psikologların, halk edebiyatı uzmanlarının, güzel sanatçıların araştırma objesi olan Şamanlık, daha çok Şaman dışı verilere, yani Şamanlık hakkında yazılanlara ve Şamanın aksesuarlarına dayanılarak incelenmeye çalışılmıştır. Son dönemlerde din tarihçileri de bu araştırma serüvenine katılmışlar. Her ne kadar malzeme, makale ve kitap bazında araştırılmış olsa da Türk Şamanlığı sistemli bir incelemeye ve Şamanlığın esas öğelerinin ortaya çıkarılmasına yönelik bir şekilde incelenmemiştir. Bu eserde Türk Şamanlığı bir bütün olarak ele alınacak, Şamanın iç dünyası, tekniği, folkloru incelenecek, bütün benzer yönleriyle beraber Türk Şamanlığının orijinalliği belirtilecektir. A. nan’ın Doğu Türkçesini ve Rusçayı iyi bilmesi sonunda kaynaklardan iyi bir şekilde yararlanarak yazmış olduğu kitap en azından o dönem için oldukça kıymetli olmasına rağmen bugünkü Batı bilim adamlarının eserleri yanında teorik bağlamda yetersiz görünür. A. nan’ın ulaşabildiği kısıtlı kaynaklar ne yazık ki sonraki araştırmalarda ileriye götürülmemiştir. Sonraki kuşak Türkiyeli bilim adamları, Rusça bilmedikleri için ilk kaynağa değil, A. nan’a atıfta bulunmuşlardır ki bu da araştırmayı ileriye değil, geriye götürmüştür. A. nan’ın Tarihte ve Bugün Şamanizm adlı kitabında Şamanizm (gerçi bu terim de pek doğru kabul edilemez. Kullanılabilecek en doğru terim Şamanlık olmalıdır.) değil, Şaman söyleme ve dualarında yer alan mitoloji, Şaman inançları, Şamanlık çevresindeki inamlar ve Şaman aksesuarları araştırılmıştır. Şaman statüsü, Şaman seçilmede başlıca kültürel ve dinî etmenler, Şamanın gizli bilimi, esrime tekniği, pratik uygulamalar, düşünce tarzı, Şamanlığın etkileşimi, tedavi yöntemi ve Şamanlığın felsefesi araştırma kapsamının dışında kalmıştır. Şamanlığın karakteristik özelliği, Türk Şamanist görüşlerinin şekillenmesinde daha eski inançların rolü gibi meseleler de dokunulmamış hususlar olarak kalmıştır. Kısacası ne A. nan’ın eserinde, ne de diğer bilim adamlarının eserlerinde Türk Şamanlığı sistemli şekilde ele alınmıştır. O hâlde Türk Şamanlığı bir problem olarak kalmaya devam etmiştir.

Burada S. Buluç’un Şamanlıkla alakalı iki kıymetli makalesini hususî olarak kaydetmek gerekir. Buluç, Şaman ve Şamanizm adlı makalelerinde ister Batı isterse de Rus araştırmacılarının eserlerinden yararlanarak bu konuyu genel bir şekilde ortaya koyabilmiştir.1 S. Buluç’un bu konuyla ilgili iki makalesi teorik boşluğu doldurmağa yönelmiş olsa da Şamanlığın iç yapısını en azından ana hatlarıyla konu almadığı için eksik kalmıştır. Yüce Atatürk’ün isteği üzerine Y. Z. Yörükân’ın 1932’de tamamladığı Türk Dinleri ve Mezhepleri Tarihi adlı iki ciltlik yayımlanmamış eserinin birinci cildinin baş kısmında Şamanlık hakkında verdiği geniş bilgi,2 din sosyolojisi açısından kıymetli bir değerlendirme olmakla beraber kaynakların kısıtlılığı ve Şamanlık sisteminin bir çok taraflarının yanlış yorumlanması ile karakterize edilmektedir. Türk Şamanlığının fenomenoloji varlığını ortaya koymaktan uzak olan diğer makale ve bildirilerden söz açmağa değmez. Fenomenal bir hadise olan Türk Şamanlığını çağdaş ilmin sunmuş olduğu yeni yöntem ve metodolojik yaklaşımlar seviyesinde incelemek en vacip meselelerden biridir. Vacip olan meselelerden biri de Türk Şamanlığının tek ve öz kaynağı olan Şaman efsaneleri ve Şaman dualarına değinmeden geçmenin imkânsız olmasıdır. O hâlde Şaman fenomenolojisi olarak betimlediğimiz Şaman dünya görüşü, Şamanlık öğesi, dinî-inanç sistemi vs. gibi öğeler yalnız Şaman ritüellerinde, Şaman mitolojisinde değil, aynı zamanda Şaman folkloru deyebileceğimiz efsane, memorat ve şiirli dualarda varlığını korumuştur. Bu iki vazgeçilmez kaynaktan yararlanmakla Türk Şamanlığını genel olarak iki ana öğede inceleyebiliriz:

1- Şamanlığın özünü oluşturan ve Şamanlığın iç tarafı denilebilecek çağrı, Şaman hastalığı, Şamanın parçalanıp yenilmesi, zihinsel açılma, esrime, eğitim, Şamanın ezoterik bilgisi tek kelimeyle Şaman statüsüyle donatılma sürecini gerçekleştiren olgu ve tasarımlar veya Şaman dünyasının felsefesi. 2- Şamanlığın dış tarafı denilebilecek Şaman sembolleri: kostüm, davul, tokmak, kamlık, dualar, efsaneler vs. veya ezoterik bilginin simgelere yansıması, Şamanlığın ortaya çıkışı, Şaman tipleri vs.

Türk Şamanlığının iç yapısı veya iç biçimlenmesi Şamanlığın millî özelliğinin başlıca göstergesi rolündedir. Esrime, davul, tokmak, giysi vs. daha çok evrensellik sergilemektedir. Bu bölümlerden her birinin ayrı ayrı araştırılması ve incelenmesi Türk Şamanlığı hakkında dolgun bilgi vermez. Birbiriyle bağlantılı olan bu öğeleri bir bütün hâlinde incelemek Türk Şamanlığının ne olduğu hakkında tam bilgi verebilecektir. Şamanlığın ortaya çıkması, Şaman kamlığının icra ortamı da Şaman fenomenolojisini tamamlayacak olgulardır. Bu sebeple de kitap iki ana kısım içine alınmış on yedi bölümden oluşmaktadır.

BİRİNCİ KİTAP
ŞAMAN STATÜSÜNE GEÇİŞİN
YAPISAL İŞLEVSEL TARAFLARI
VEYA
ŞAMANLIĞIN İÇ YAPISI

BİRİNCİ BÖLÜM
TÜRK ŞAMANLIK SİSTEMİ
1. 1. Türk Kültürü Açısından Şamanlık

İslam’dan önceki ideolojik ve sosyo-kültürel alanın idare edici ve yönlendirici fonksiyonunu üstlenen Şamanlık,1 felsefî pratik bir akım olup Türk kültürünün bütün yönlerini kapsamaktaydı. Türklerin zamanla kabul ettikleri dinler de (Manihaizm, Budizm, Hıristiyanlık, Musevîlik, slam) Şaman öğelerini Türk şuurundan ve Türk kültüründen silip atamamıştır.2 Şamanlık, yeni kültür çevresine ayak uydurarak yaşamını şöyle veya böyle bir şekilde sürdürebilmiştir. Takip ve yasaklar3 Şaman unsurlarını gizli şekilde yeni dinlerin alt yapısına itmiştir ki, bugün bunlar Türk geleneksel inancını oluşturmakta ve dinî literatürlerde bâtıl inanç adıyla bilinmektedir. Bütün yönleri ile Şamanlık, eski Türklerin yalnız inanç sistemini değil, aynı zamanda felsefesini de oluşturur. Ancak inanç sistemimizi bütünüyle Şamanlık adına bağlamak da doğru değildir. Şamanlık olsa olsa inançları kendi felsefî ve pratik sistemine uygun bir biçimde şekillendirmiştir. Eski Türk felsefesi de Şamanların ezoterik bilgileri temelinde biçimlendirilmiştir. Ancak Z. Gökalp’ın bu felsefeyi garip bir şekilde değerlendirmesini de ne yazık ki kabul etmek mümkün değildir:

“Eski dinlerde ‘sihir’ muhterem olduğu için, o zamanın toyonizmi ‘Akliye felsefesini’, Şamanizmi de ‘Şeriyye felsefesini’ vücuda getirmişti. Eski Türklerde iki felsefî sistem vardı ve bunların biri ‘din’den, diğeri ‘sihir’den doğmuştu.”

Şaman dünya görüşünün en karakteristik özelliklerinden biri tabiatla cemiyetin birbirinden ayrılmaması, bir bütünlük oluşturmasıdır. Bu nedenledir ki Şamanlığı bütünüyle “doğa dini” diye adlandırmak mümkündür. Şamanlığın felsefesi de doğa hadiselerine ve doğa üstü varlıklara bağlanmaktadır. Şaman felsefesine göre evrenle dünyamız, makro-kozmosla mikro-kozmos arasında ebedî, ezelî bir denge vardır. Bu dengenin bozulması felakete neden olur. Bütün gizli bilimlerle, deneyimlerle donatılmış Şamanın başlıca görevi bu dengeyi ve düzeni korumaktır. Bu özellik, adayı, Şamanlık görevine çağıran ruhların gönderdiği Şaman hastalığında, vücudun doğranması ile gerçekleşen ritüel ölümde, akrabaların ölmesi ile azapların bağışlanması düşüncesinde, Şamanın kutsal ağacında, Şamanın hâmisi olan hayvan anada, Şaman ruhunun yeniden doğması ve Şaman ağacında terbiye edilmesinde gösterir. Şaman bir fert gibi doğa ile cemiyet, maddiyat ile maneviyat, reel âlemle öteki dünya, toplumla ruhlar arasında bir medyatördür. O, kozmik bilgileri yaşatan ve bunu insanlara ileten kişidir. O, bakan değil, gören kişidir. Şaman, yalnızlığın gücünün büyük olduğunu anlamış, bu nedenle de toplumdan uzaklaşmıştır. Şaman efsanelerinden anlaşıldığı üzere, Şamanlar genellikle toplumun sık yaşadığı yerlerde değil, toplumdan dışarıda, tenha yerlerde yaşamayı denemiş kişilerdir.5 Şaman, toplumun içinde olsa da yalnızdır. Kamlık zamanı kendini öteki dünya varlıklarından biri olarak gören ve öteki dünyayı kendi dünyasına taşıyan Şaman, yine de yalnızdır. Şaman, öteki dünya olarak betimlenen ruhların veya gözle görülmeyen varlıkların dilini bilen, dolayısıyla iletişim sağlamak için tercümanlık yapan ve bin yıllarca biriken ve zamanla unutulmağa yüz tutan kozmik hafızada saklı olan gizli bilgileri topluma üstü kapalı simgelerle götüren Şamanlık sisteminin bir temsilcisidir. O hâlde Şaman:

1) Öteki dünyanın bu dünyadaki temsilcisi, unutulan gizli bilgilerin kaynağıdır,

2) Kutsal bilgileri veya karşılıklı istekleri (ruhların insanlardan, insanların da ruhlardan istediklerini) ileten arabulucudur.

Demek ki, Şamanın esas fonksiyonu görmekà anlamak à iletmektir. Bu üçlü fonksiyonu gerçekleştiren Şaman, toplumun özel statüye sahip bireyidir. Ayrıca Şaman yalnız toplumun fizikî sağlığından değil, aynı zamanda manevî dünyasından da mesuldür. Türklerin, Şamanlıkla ilgili bir takım inançlarının temelinde Şaman olma öğesinin durduğu bilinmektedir. lk önce Şamanın bütün yönleri ile toplumun diğer üyelerinden farklı bir kişiliğe sahip olduğu söylenmelidir. Bu farklılığın temelinde Şaman statüsü olarak adlandırdığımız geçit riti gelmektedir. Sıradan bir insan olmaktan çıkan ve yeni bir statü kazanan Şaman, toplumun inanç ve görüntüler dünyasını düzenleyen, öteki âlemle yaşanan dünya arasında aracı olan ve bütün bunları kendine özgü bir metotla kitleye iletendir. Şamanın bütün diğer görevleri ile beraber esas misyonu, toplumu gizli bilgilerle tanıştırmak ve makro-kozmosla mikro-kozmos arasındaki dengeyi korumaktır. Bunun yanı sıra Şamanın diğer işlevleri de vardır:

1- Hastaları iyileştirmek,

2- Ölen adamın ruhunu öteki dünyaya götürmek,

3- Kısırlığı tedavi etmek,

4- Avın bol olmasını sağlamak,

5- Fal bakarak gelecekten haber vermek

6- Evi kötü ruhlardan temizlemek,

7- Kurban sunmak (Kurban ritlerinin en önemlisi Bay Ülgen’e ve Erlik Han’a sunulan kurbanlardır.) gibi bazı dinsel törenleri icra etmek.

8- Mevsim ritüellerini (mesela ısıah ritüeli, son bahar ritüeli vs.) düzenlemek,

9- Sığırlara ve atlara zarar veren ruhları kovmak

10- Kayıp şeylerden haber vermek vs.

Bununla beraber zamanla Şamanlar, bazı kült karakterli merasimlerin de yöneticisi olmuşlar. Mesela ev yapma, suvarma kanallarını arındırma merasimi vs. gibi işlevler Şamanın kamlığından sonra gerçekleştirilmiştir. Ancak Şamanın işlevlerine dahil olmayan bazı inanç ve merasimler de vardır. Gök Tanrı’ya ve atalar ruhuna sunulan kurban törenleri Şamanın yer almadığı dinsel uygulamalar içindedir.

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Şamanın Son Haykırışı – Türk Neo-Şamanlığı ~ Fuzuli BayatŞamanın Son Haykırışı – Türk Neo-Şamanlığı

    Şamanın Son Haykırışı – Türk Neo-Şamanlığı

    Fuzuli Bayat

    Dünyanın gelmiş geçmiş en kapsamlı kültür fenomeni olan şamanlık birçok yerde pratikten çıkmış, mana ve şekli değişmiş, diğer kültürel olgularla birleşmiş, sentezlenmiş ancak hiçbir...

  2. Kadim Türklerin Mitolojik Hikayeleri ~ Fuzuli BayatKadim Türklerin Mitolojik Hikayeleri

    Kadim Türklerin Mitolojik Hikayeleri

    Fuzuli Bayat

    Fuzuli Bayat, Kadim Türklerin Mitolojik Hikâyeleri adlı bu eserinde; değerlerimizin bir parçası olan Türk mitlerini bir araya getirerek bu mitlerin yalnızca şifahî kültürümüzün bir...

  3. Dede Korkut Oğuznameleri ~ Fuzuli BayatDede Korkut Oğuznameleri

    Dede Korkut Oğuznameleri

    Fuzuli Bayat

    Fuzuli Bayat’ın uzun yıllar süren çalışmalarının neticesi olan bu kitap, kültürel kodlarımızın asırlardır bir süreklilik arz ettiğini gösterdiği gibi sosyal bilimcilere de yeni ufuklar...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur