Amerika Birleşik Devletleri, 1860’a kadar olan tarihsel süreçte ülke ve halk için büyük değişikliklere tanık oldu. Teknoloji, toprakların yüzölçümü, nüfus ve ulusal zenginlik her geçen gün artıyordu. Tüm bunlara rağmen Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nın cevaplayamadığı iki temel soru vardı: İnsanların eşit özgürlük hakkıyla yaratıldığı kabulü ile doğan Amerikan ulusu, dünyanın köle nüfusu en fazla olan ülkesi olarak varlığını sürdürebilecek miydi? Amerika Birleşik Devletleri her an çözülebilecek bir konfederasyonu mu yoksa ulusal hükûmeti olan bölünmez bir bütün müydü?
İç Savaş’ta ölen Amerikan askeri sayısı, Amerika’nın geçmişten günümüze diğer bütün savaşlarda kaybettiği asker sayısına eşittir. Milyarlarca dolara mâl olan savaş nefret ve hoşgörüsüzlüğü ortadan kaldırmak yerine daha da beslemiştir. Kölelik kaldırılmış fakat temelde ırk ayrımcılığını yasallaştıran bildiriler yayınlanmıştır. Sonuç olarak Amerikalıların eşitlik mücadelesi hâlâ devam etmektedir.
İlkin Başar Özal, I. ve II. Dünya Savaşlarına pek çok miras bırakan Amerikan İç Savaşı’nı analiz ediyor. Yaklaşık 40 yıllık bir birikimle yayına hazırlanan bu kitapta savaşa neden olan siyasi gelişmeler, iki tarafın anlaşmazlıkları, Konfederasyon’un gelişimi, seferberlik süreci, orduların kuruluşu, askerî eğitimler, savaş sırasında kara ve denizde yaşananlar, zorunlu askerlik hizmeti, Amerika’nın kayıpları ve kazançları titizlikle ele alınıyor.
BİRLİK SANCILARI
Amerika’nın nüfusu arttıkça ve insanlar batıya yerleştikçe federal güç ve tekil eyaletler arasındaki hak çatışmaları yüzünden iç meseleler gittikçe daha da karmaşıklaşıyordu. Bununla birlikte şahsi rekabet siyasetteki diğer bir itici güç hâline geldi. Meksika ile yaşanan savaş da siyasal bölünmeleri artırıyordu.
Missouri Hadisesi
Köleci Missouri 1819 yılında eyalet olmak için başvuru yaptığında, Temsilciler Meclisi’ne daha kalabalık olan Kuzey egemen oldu. Senato ise 11 özgürlükçü eyalete karşılık 11 köleci eyalet ile dengeye oturdu. Missouri’nin isteği karmaşık tepkileri de beraberinde getirdi. Senato’da köleliğin geleceği hakkında yaşanan bir tartışma, yeni bir köleci eyaletin kabulünü engellemeye yönelik ilk girişime yol açtı. Sakinlik ancak Kentucky’den Henry Clay tarafından Missouri Uzlaşması olarak bilinen bir dizi tedbir düzenlenmesi sonucunda sağlanabildi. 1820’de Missouri, Birlik’e köleci bir eyalet olarak ve Maine de özgürlükçü bir eyalet olarak girdi. Kölelik, Missouri’nin güney sınırının kuzeyindeki Louisiana Purchase’den itibaren yasaktı. James Monroe’nun 1825’te Beyaz Saray’dan ayrılması “Devrimci Nesil” döneminin kapandığına işaret ediyordu. Virginialılar ve köle sahipleri, Güneyli beyazları kayıran “3/5 maddesi” nedeniyle ABD’nin ilk 36 yılının 32’sinde başkanlık yapmışlardı. Amerikan siyasetinin doğası ve uygulaması 1820’yi takip eden yıllarda temelden değişti. Federal Anayasa ve eyalet yasaları, başlangıçta oy verme ve devlet görevinde bulunmayı, mülk ve ikamet şartlarını yerine getirenlerle sınırlamıştı. 1830’lara gelindiğinde ise çoğu eyalet, neredeyse tüm beyaz erkek vatandaşlara oy hakkı vermek ve devlette görev alma hakkını genişletmek için yasalarını yeniden düzenlemişti. Artık Kurucu Babaların taşıdıkları “en eğitimlilerin ve zenginlerin siyasi hizmet vermesi” ideallerini daha az insan paylaşıyordu. Erkekler bir siyasi partiye hizmet ederek makam, zenginlik ve statü aradığı için siyaset bir meslek hâline geldi. Özellikle Demokrat Parti, işleri yerel düzey, eyalet düzeyi ve ulusal düzeyde dağıtıp düzenleyen bir “parti disiplini” sistemine öncülük etti.
Halkın Adamı: “Sıradan Başkan”
Tüm bunlar yaşanırken kişiliğini siyasi arenada kullanma konusunda ustalaşan, kampanyalar düzenleyen, herkesin kendisini tanımasını sağlayan biri vardı. Bu kişi, Tennessee’den Andrew Jackson’dı. 1812 Savaşı’nın son büyük muharebesi olan New Orleans’ın muzaffer askeri olarak seçmenlerini geçmişine hayran bıraktı. Diğer taraftan Jackson’ın kırsal yoksulluktan zenginliğe ve nüfuza yükselme başarısı, kendisini “sıradan insan” döneminin sembolü hâline getirdi. Sert çekişmelere sahne olan 1824 başkanlık seçimini John Quincy Adams’a karşı kıl payı kaybetti. Ama yılmadı, 1828’de Demokratların çalışmaları sayesinde Beyaz Saray’a yerleşti. Batı sınırında yaşayan birçokları gibi Jackson da Doğu’nun egemenliğine içerliyordu. Böylece bir ilke imza attı. Yaptığı “Ulusal Çağrı”da hem yerel yöneticilerin hem eyalet hükûmetlerinin hem de şahsi çıkar peşinde koşanların istismarına karşı halkını savunan ve güçlü bir yönetici vizyonunu ortaya koyan ilk başkan oldu. Ancak karşısında Whig Partisi’nin ağır toplarını buldu; Güney Karolina Senatörü John C. Calhoun, Kentucky Senatörü Henry Clay ve Massachusetts Senatörü Daniel Webster’dan oluşan “Triumvirate” (üçlü yönetim) Jackson’a karşı çıktı. Calhoun, Güney’deki köle sahiplerinin çıkarlarının parlak bir savunucusuydu. Alışılmadık bir şekilde, 1825-1832 yılları arasında iki Başkan’ın, John Quincy Adams ve Andrew Jackson, Başkan yardımcısı olarak görev yaptı. Clay ise, Batı’nın gelişebilmesi için koruyucu gümrük vergilerinin uygulanması taraftarıydı Başkan Andrew Jackson’a muhalif olan Whig Partisi, 1830’ların sonları ile 1850’lerin başları arasında ABD’deki iki büyük partiden biriydi. Diğer parti, biraz daha büyük olan Demokrat Parti’ydi.
Whig üyeleri, Kongre’nin Başkan üzerindeki üstünlüğünü katı bir şekilde savunuyordu. Jackson ise Başkan’ın halkın iradesini temsil ettiğine dayalı bir anlayışa sahipti. Bu fikirlerini yaymayı başararak 1832’de kolayca ikinci kez başkan seçildi. Başkanın anlayışı, toplumun çeşitli kesimlerinin “federal güç” ve “eyalet hakları” gibi iddialara yönelik tutarsız tepkilerinin tetiklediği bir dizi krizde sergilendi. Güney eyaletleri, Mississippi’nin doğusundaki Kızılderili topraklarına uzun zamandır göz dikmişti. Federal anlaşmalar ve ABD Yüksek Mahkemesi bu eyaletlerin Kızılderili topraklarına yönelik isteklerini reddetmesine rağmen Jackson, Georgia eyaletinin yerli topraklarını ele geçirme isteğini desteklemeyi seçti. Çerokilerin ve direnen diğer kabilelerin üzerine ordu gönderdi. Kızılderili mülteciler batıya doğru ilerlerken -ki bugün takip ettikleri rota “Gözyaşı/Hüzün Yolu” olarak anılmaktadır- binlerce kişi öldü. Kuzey’deki sanayiyi korumayı amaçlayan federal vergiler meselesinde de anlaşmazlıklar çıktı. Güney, Avrupa’nın bölgeye ithalatını daha maliyetli hâle getirdiği için gümrük vergisine tepki gösterdi. Güney Carolina, Kongre’nin kabul ettiği 1828 ve 1832 gümrük vergilerinin eyalet sınırları içinde hükümsüz olduğunu ilan etti. Kongre, Güney Carolina’nın bu kararını reddetti. Ayrıca federal yasayı uygulamak için ne gerekiyorsa yapması konusunda Başkan Jackson’a tam yetki verdi. Kriz 1833’te, diğer Güney eyaletleri tarafından desteklenmediği için kendini izole hâlde bulan Güney Carolina geri adım atınca son buldu. Jackson, görev süresi sona erdiği sırada ortaya çıkan bir başka krize daha temkinli yaklaştı. 1820’lerde pek çok Amerikalı, Teksas topraklarına göç etmişti. 1835’te bağımsızlık peşindeydiler. Meksikalı Lider Antonio López de Santa Anna ile müzakere etmeye çalıştılar. Sonuç alınamayınca Teksaslılar silaha sarıldı. Mart 1836’da Alamo’da aldıkları yenilginin ardından toparlandılar, Antonio López’e karşı mücadeleye giriştiler ve onu yakaladılar. Daha sonra da cumhuriyetlerini ilan ettiler. Birlik’e katılmak istediklerini bildirdiler. Jackson ve halefi Martin Van Buren, Meksika ile savaşı tetikleyeceği endişesiyle bu talebe itiraz etti. Sonraki başkanlar ise daha destekleyici davrandı ama bunun da bir bedeli oldu.
Alamo’da 1836’nın 23 Şubat’ından 6 Mart’ına kadar yaşanan çatışmalar “Teksas Devrimi”nde çok önemli bir yer tutmaktadır. Başkan-General Antonio López de Santa Anna’nın komutası altındaki Meksika birlikleri, 13 günlük bir kuşatmanın ardından Alamo Kalesi’ni ele geçirebildi. Savunmadaki Teksaslıların ve “Tejano”ların çoğu hayatını kaybetti. Yaşananların ardından bölgedeki insanlar ve Amerikan eyaletlerinden gelen gönüllüler Alamo’nun intikamını almak için bir araya geldiler.
Meksika İle Savaş
Teksas 1845’te ABD’ye katıldı. Meksika ilhak olarak nitelediği bu katılımı reddetti. Tartışmalı Rio Grande sınırında Amerikan ve Meksika süvarilerinin çatışması ile gerilim iyice tırmandı. 10 Mayıs 1846’da Başkan James K. Polk çarpıcı bir açıklamada bulundu: “Amerikan kanı, Amerikan topraklarında döküldü.” Siyaset ve basın dünyasının etkili isimlerinin muhalefetine rağmen Kongre, Başkan’ın açıklamasından üç gün sonra savaş ilan etti. Eylül ayında General Zachary Taylor komutasındaki bir ordu Meksika’nın Monterey kentini ele geçirdi. Yakalandığı 1836 yılından beri sürgünde yaşayan Antonio López, Meksika’ya döndü. Bir kez daha başkanlığını ilan etti. General Zachary Taylor, Şubat 1847’de Buena Vista Muharebesi sırasında topçularını o kadar iyi kullandı ki, Meksika Lideri Antonio López’in kalabalık gücünü yenmeyi başardı. Mart ayında General Winfield Scott, büyük bir amfibi çıkarma gerçekleştirdi. Veracruz yakınlarında karaya ayak basan 12.000 askeri Eylül’de Mexico City’ye girmeyi başarmıştı.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Bölgeler-Ülkeler Savaşlar Tarih
- Kitap AdıAmerikan İç Savaşı
- Sayfa Sayısı400
- Yazarİlkin Başar Özal
- ISBN9786050846423
- Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
- YayıneviTimaş Tarih / 2022