Bir gece aniden yola fırlayan bir geyik, korkunç bir trafik kazası,kazada ölen bir sevgili, yok olan bir yüz, uçup giden hayaller, yalnız,düşünerek geçirilen yıllar ve aşkla, cinsellikle, edebiyatla yeniden,yepyeni bir hayat…
Hayatını internetten matematik dersleri vererek devam ettiren, Antoni Casas Ros, yaşamını yazmaya koyulur ve Almodovar’ın bundan bir film yapacağını hayal eder. Gerçekle gerçeküstü, kurmacayla otobiyografik olanın arasındaki çizgiler yavaş yavaş silinir. Almodovar’ın “yüzü olmayan adama” en güzel hediyesi ise genç transseksüel Lisa’dır. Bir yandan edebiyat, bir yandan aşk,inzivaya çekilmiş yazarı “başka bir şenliğe” çağırır. İçinde yaşadığımız dünyaya dışarıdan, çekildiği inzivadan bakan yazarın gözlemleri ise oldukça çarpıcı. Yüzün, şeklin, görünüşün her şey olduğu bir dünyada, Almodovar Teoremi “çirkinliği güzelliğe çeviren bakışın gücü” üzerine kurulu.
Otobiyografiyle kurmacanın, edebiyatla sinemanın, matematikle şiirin, fizikle müziğin, Newton’la Almodovar’ın iç içe geçtiği Almodovar Teoremi, 2008’de İspanya’da en iyi roman seçildi.
Uzam ancak bir kaza biçiminde var olur*
Bütün evrenin karmakarışık asılmalardan, havada kalmalardan oluştuğunu hayal ediyorum. Bir portakal bir denklemle, bir ağaç bir kelebekle, bir gergedan bir flamenko dansçısıyla karşılaşıveriyor ve ben, bütün raks eden parçacıklarımla bu rastgele karşılaşmalardan büyük bir haz alıyorum. Cisimlerin ağırlığı olmaksızın, yorgunluk nedir bilmeden. Bütün eklenmeler esnek. Soylu yaşlıların, gönüllerini henüz cinsiyeti belirsiz dölütlere kaptırması mümkün. Karşılaşma şansı sonsuz kere artıyor. Her şey denkleme koyulabilir gibi. En temel toplumsal, siyasal ve ilişkisel ilkeleri alaya alacak bir eser yazabilirim: “Cisimlerin dalgalanması ve kesişmesi üzerine” mesela. Gerçek bir macera! Psikoloji sil baştan yazılabilir, kendini beğenmişlik de böylece havaya uçardı. Herhangi bir ilişkilenmeyi saniyenin binde biri kadar bile sağlamanın imkansızlığı, bütün ilişkileri bir albatrosun tüyü kadar hafif yapardı. En sonunda varlıklar yalnızlığın, mecburiyetin, kaderin, geçmişin ve geleceğin olmadığını bileceklerdi. Duyguların ve arzuların havada asılı kalmasıyla, cinsiyetler her zaman uzamla, boş bir alanla çevrili olmalarından haz duyarlardı. Filozoflar, uzmanı olmadıkları bir şey yaparlar, kendilerini daha kolayca ifade ederlerdi. Ah! İşte filozofların ve diğerlerinin çok az bildiği, benim arzuladığım hafiflik budur! Bu, bir bakıma bir matematik cenneti olurdu. İşte vaktimi bunlara harcıyorum. Bu tarz bir hayal beni en yükseklere çıkarıyor.
Güneyde Cenova Limanı’na dalarcasına bir manzaraya sahip terasımda, konyak şişesine doğru gidip gelen kolum dışında hareketsiz, yedi sekiz saat geçirdiğim oluyor. Bu gece, sabahın üçüne doğru, daha önce hiç hissetmediğim bir neşeyle uyanıverdim. Newton’ın elma yere düşüp ona yerçekimi sezgisini verdiği zaman hissettiği sevinçle, bir bedenin değil bir ruhun otobiyografisini yazacağım. Öyle görünüyor ki, Newton, Voltaire tarafından ortaya atılan bu elma hikayesinden hiç bahsetmemiş ama bunun çok önemi yok. Yerçekimi, bir cismin öteki bir cisme uyguladığı çekim, nesnelerin beklenmedik karşılaşmaları, mesela bir arabanın bir ağaca çarpması, hayatımın gidişatını değiştiren şeyler oldu.
On beş yıldır beni kimse görmedi. İnsanın bir hayatı olması için bir yüz gerekir. Benim yüzüm bir kazada parçalandı ve her şey bir gecede, yirmi yaşımda duruverdi. Newton’la da ilk karşılaşmam böyle oldu. O zamandan beri de, kendimi tutkuyla okumaya verdim, doğrusu yapacak başka bir şeyim yoktu. Yeni Hayat’tan Vahşi Detektifer’e kadar hiçbir otobiyografik yazıyı kaçırmadım.
Otobiyografiler, Latin Amerika, İspanyol ve Katalan Edebiyatları’nın hâkim olduğu kütüphanemde önemli bir yer tutuyor. Şairlerle alıp veremediğim bir şey yok. Juarroz’a inanılmaz bir bağlılık duyuyorum. Birkaç yıldır yazma arzusuyla coşuyor, sanki yazdıklarım, kütüphanemdeki iki kitabın arasına girsin istiyordum. Casanova ile Celan arasına mesela. Ama batıl bir inanç beni alıkoydu. Yüzü olmayan bir adam, belgisiz bir zamirdir. Bir otobiyografi, dolu dolu bir hayatın hikayesi gibi görünür. Olaylar silsilesi. Bedenin zaman ve mekanda yer değiştirmeleri. Maceralar, başarısızlıklar, sevinçler, acılar ve son. Benim gerçek hayatımsa bir sonla başlıyor. Her şeyin oracıkta biteceğini bilmediğiniz zaman, yirmi yılın esamesi okunmaz. Gene de ilk romanımda aşklarımı, önemsiz dertlerimi, heyecanlarımı, sarhoş gecelerimi anlatmak gayesinde değilim. Jackson Pollock’un ya da Newton’ın hayatını okumak da istemiyorum artık.
Başka bir şenliğin, kutlamanın boş alanın merkezinde nasıl bulunabileceğini anlamak, sadece bunu anlamak için yazıyorum. Başlarda doktorlara inandım, ama estetik cerrahi yüzümü kübist tarzından kurtaramadı. Picasso yüzümü görseydi benden nefret ederdi herhalde, çünkü onun buluşunun hayattaki karşılığıyım. Dali’nin evrenin merkezi dediği Perpignan Garı’nda Picasso’nun beni görmüş olabileceğine bile inanılabilir. Bir insana bir yüzü düşündürecek, titremiş bir fotoğrafım ben. Kazadan beri, canavarlara karşı ilgisini bildiğimiz çocuklar dışında kimse yüzüme üç saniyeden fazla bakamadı. O gece, araba bir çınara çarptığında Sandra öldü.
Onun teni, kendi tenimde hissettiğim son ten, onun bakışı gözbebeklerimi büyüten son aşk dolu bakış oldu. Sandra kafasını sağ bacağıma yaslamak için emniyet kemerini çözdüğünde, yola bir geyik çıkıverdi. Geyik farların ışığıyla adeta hipnotize olmuş gibiydi, tıpkı benim onun efsanevi belirişiyle hipnotize olmam gibi. 4L’nin* direksiyonunu öldürücü bir şekilde yana çevirdim. Sarhoştuk, matematik bölümünden mezuniyetimi kutlamaktan dönüyorduk. Komadan çıktığımda yeni bir hayat başlamıştı. Uzun bir yalnızlık tecrübesi beni bekliyordu, tüm bunlar, burnundan buharlar çıkararak ormandan fırlamış bir geyik yüzünden olmuştu. Başarılı olmak için gereken her şeye sahiptim. Hocalarım çok parlak bir geleceğim olduğunu söylüyordu, matematiğe olan yatkınlığım, seviyemin çok daha üstündeki şeyleri anlamamı sağlıyordu. Şimdi internet üzerinden matematik dersleri veriyor ve küçük muhasebe işleri yapıyorum. Bu da bana yüzümü göstermeden hayatımı devam ettirme olanağı sağlıyor.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yabancı)
- Kitap AdıAlmodovar Teoremi
- Sayfa Sayısı112
- YazarAntoni Casas Ros
- ISBN9789755704067
- Boyutlar, Kapak13,5*21, Karton Kapak
- YayıneviSel Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Swann’ların Tarafı – Kayıp Zamanın İzinde ~ Marcel Proust
Swann’ların Tarafı – Kayıp Zamanın İzinde
Marcel Proust
“…tıpkı Japonların, suyla dolu porselen bir kâseye attıkları silik kâğıt parçalarının, suya girer girmez çözülüp şekillenerek, renklenerek belirginlik kazandığı, somut, şüpheye yer bırakmayan birer...
- Son Koloni ~ John Scalzi
Son Koloni
John Scalzi
John Perry şiddet dolu bir evrende nihayet huzura kavuşmuş olup insanlığın pek çok kolonisinden birinde eşi ve kızıyla beraber yaşamaktadır. Güzel bir yaşantısı olmasına...
- Hayalperestler ~ Patti Smith
Hayalperestler
Patti Smith
Bu kitapta yer alan her şey gerçek; aynen olduğu gibi yazıldı. Onu yazmak ölü toprağını üzerimden çekip aldı; umarım bir ölçüde okurun da içini...