Sophie Kinsella’yı çok sevdiniz ve Alışverişkolik Serisi’ne bayıldınız! Sizi Alışverişkolik ve Bebeği, Alışverişkolik ve Ablası ile buluşturduk ve şimdiki durağımız Alışverişkolik ve Evlilik Zaman içinde bir miktar geriye gidiyor ve kızımızın başını bağlıyoruz.
Eski bir şey, yeni bir şey, ödünç bir şey ve bir de yepyeni bir şey!
Becky’nin uçtuğu günlerdi. Nefis Manhattan dairesini paylaştığı erkek arkadaşıyla izdivaç gündeme gelmişti. Ortak banka hesapları bile vardı. Gerçi Miu Miu bir eteğin ev için yapılan harcamalar kapsamında sayılıp sayılamayacağı hususunda henüz bir fikirbirliği oluşturamamışlardı ama olsun. Derken anneler devreye girdi ve Becky kastı. Düğün, gelinlik seçmek, pastaya karar vermek ve hediyeleri tasnif etmekten ibaret kalmayacaktı. Ve curcuna başladı.
“Koskoca 1 dakika boyunca kahkaha atacaksınız ve bu sürekli tekrar edecek. 500 sayfalık bir eğlence garantisi!”
–Glamour
“Gülmekten kasıklarınıza ağrı girecek!”
–Daily Mail
***
SECOND UNION BANKASI
300 WALL STREET NEW YORK NY 10005
Bayan Rebecca Bloomwood
Apt B
251 W 11. Sokak
New York
NY 10014
7 Kasım 2001
Sayın Bayan Bloomvvood,
Yeni ortak hesap no: 5039 2566 2319
Bay Luke J Brandon ile yeni ortak hesabınızın açıldığını haber vermekten memnuniyet duyarız. Ekte açıklama bilgilerinin olduğu bir belge yer alıyor. Şahsınıza ayrı bir zarfta da bir bankamatik kartı gönderilecek.
Second Union Bankası olarak, müşterilerimize bireysel yaklaşımımızla gurur duyarız. Herhangi bir sorunuz olduğunda lütfen benimle kişisel olarak iletişime geçmekten çekinmeyin, elimden geldiğince yardımcı olurum. Hiçbir sorun, benim için çok ufak değildir.
Saygılarımla
Walt Pitman
Müşteri Hizmetleri Başkanı
***
SECOND UNION BANKASI
300 WALL STREET NEW YORK NY 10005
Bayan Rebecca Bloomwood
AptB
251 W 11. Sokak
New York
NY 10014
12 Aralık 2001
Sevgili Bayan Bloomvvood,
9 Aralık günü Bay J Luke Brandon ile ortak hesabınız hakkında gönderdiğiniz mektup için teşekkür ederiz. Banka ve müşteri arası ilişkinin dostluk ve işbirliğine dayanması gerektiği konusunda sizinle hemfikirim ve sorunuzu cevaplamak adına belirtiyorum, en sevdiğim renk kırmızı.
Ne var ki, üzülerek söylüyorum, elinize geçecek banka hesap ayrıntılarındaki maddelerin kelimelerini değiştirmem mümkün değil. Özellikle bahsettiğiniz madde, bir sonraki banka harcama aynntınızda ‘Prada, New York’ olarak yazacaktır, ‘benzin faturası’ şeklinde değiştirilmesi imkânsızdır.
Saygılarımı sunarım
VValt Pitman
Müşteri Hizmetleri Başkanı
***
SECOND UNION BANKASI
300 WALL STREET NEW YORK NY 10005
Bayan Rebecca Bloomwood
Apt B
251 W 11. Sokak
New York
NY 10014
7 Ocak 2002
Sevgili Bayan Bloomvvood,
4 Ocak günü Bay J Luke Brandon ile ortak hesabınız hakkında gönderdiğiniz mektup ve çikolatalar için teşekkürler, ancak çikolataları kabul edemiyorum. Her bir minik alışverişin çetelesini tutmanın çok zor olduğunu kabul ediyorum ve aranızda ‘küçük bir anlaşmazlık doğduğuna’ da çok üzüldüm.
Maalesef, önerdiğiniz üzere evinize gönderilen faturayı ikiye bölmek, yarısını size, yarısını Luke Brandon’a yollamak ve bunu ‘ufak sırrımız olarak saklamak’ mümkün değil. Tüm gelir ve giderler ortak tutulacaktır.
Hesabınıza ‘ortak hesap’ denmesinin sebebi de budur.
Saygılarımla,
VValt Pitman
Müşteri Hizmetleri Başkanı
***
Tamam. Panik yok. Başarabilirim. Kesinlikle mümkün. Sadece ufak bir manevraya bakar, birazcık sola, azıcık kaldır, sertçe ittir… Hadi ama ya. New York’ta bir taksiye bir kokteyl barı sığdırmak ne kadar zor olabilir ki?
Cilalı ahşap dolabı daha da sıkı kavrıyorum, derin bir nefes alıp ıkınarak tekrar yükleniyorum ama boşuna. Greenwich Village’da açık bir gün, gökyüzü masmavi, hava diş macunu gibi ve verdiğiniz her nefeste dumanlar çıkıyor, insanlar atkılarına sarınmış geziyor. Fakat ben kan ter içindeyim. Yüzüm domates gibi kızarmış, saçlarım yeni Cossack şapkamın altından yüzüme düşmüş ve yolun karşı tarafındaki Jo-Jo’s kafenin cam kenarında oturan insanların beni büyük bir keyifle izlediğinin farkındayım.
Ama pes etmeyeceğim. İşe yarayacak, biliyorum.
Yaramak zorunda çünkü hemen sokağın köşesinde oturuyorum ve dolgun bir nakliyat parası ödemeye hiç niyetim yok.
“Sığmayacak.” Taksi şoförü kafasını camdan dışarı uzatıp gayet ciddi bir ifadeyle bana bakıyor.
“Sığacak! İlk iki ayağını soktum bile…” Çaresizce itiyorum. Diğer iki bacağı da bir şekilde zorla sokabilsem. Bir köpeği veterinere götürmekten farksız.
“Artı, arabamın sigortası yok,” diye ekliyor şoför.
“Önemli değil! Zaten gideceğimiz yer iki sokak ötede. Ben yol boyunca dolabı tutarım. Bir şey olmaz.” Taksi şoförü kaşlannı kaldırıyor ve kapkara bir kürdanla dişlerini karıştırıyor.
“O şeyin yanına bir de kendini sıokacağını mı sanıyorsun?”
“Araya sıkışıveririm! Yapacağım bir şekilde!” Hüsran içinde kokteyl bannı bir kere daha itiyor ve ön koltuğu biraz daha zorluyorum.
“Hey! Arabama en ufak bir hasar verirsen, ödersin.”
“Üzgünüm,” diyorum nefes nefese. “Tamam, bak, baştan başlayacağım. Galiba yanlış açıdan denedim.”
Elimden geldiğince dikkatli bir şekilde, kokteyl barının sokabildiğim kısmını taksiden çekip çıkarıyor ve kaldırıma koyuyorum.
“Hem bu ne ki böyle?”
“1930’lardan kalma bir kokteyl barı! Bak, ön kısmı iniyor…” Öndeki dili çekiyorum ve büyük bir gururla, dolabın içindeki art deco aynalı bölmeyi gösteriyorum. “Bardaklar buraya konuyor… içinden iki tane de kokteyl karıştırıcı çıkıyor…”
Hayranlık dolu bir tavırla elimi dolabın üstünde gezdiriyorum. Dolabı Arthur’s Antika’nın vitrininde gördüğüm an, ona sahip olmam gerektiğini anlamıştım. Yani, Luke ile artık eve daha fazla mobilya almama konusunda anlaştığımızı biliyorum -ama bu farklı tabii. Gerçek bir kokteyl dolabı, tıpkı Fred Astaire ve Ginger Rogers filmlerindekilerden! Aksamlarımıza tamamen yeni bir boyut katacak. Her gece Luke ile martini kokteylleri yapıp eski şarkılar eşliğinde dans edecek ve güneşin batışını seyredeceğiz. Tam da 30’lardaki gibi olacak! O büyük eski gramofonlardan da bir tane alır, 45’likler toplamaya başlarız, ben de muhteşem vintage çay partisi elbiseleri giyerim.
Belki de insanlar her akşam kokteyl içmek için bize uğrar. Biz de eğlenceli suarelerimizle ün salarız. Hatta New York Times bizi haber yapar! Evet! Kokteyl saatleri, West Village’da yeniden moda oldu. Stil sahibi İngiliz çift Rebecca Bloomuıood ve Luke Brandon, evlerinde…
Tıkırt diye bir sesle taksinin kapısı açılıyor ve kafamı kaldırınca hafiften şaşırarak şoförün indiğini görüyorum.
“Ah, teşekkürler,” diyorum minnetle. “Biraz yardım çok iyi olur. İpiniz varsa arabanın tepesine de bağlayabiliriz…”
“İp yok. Bağlamak da yok.” Yolcu koltuğunun kapısını çat diye kapatıyor ve dehşet dolu gözlerimin önünde dönüp kendi koltuğuna yerleşiyor.
“Öyle çekip gidemezsin! Yasalara aykırı! Beni götürmek zorundasın. Belediye Başkanı öyle diyor!”
“Belediye Başkanı kokteyl dolaplarıyla ilgili bir şey beyan etmedi.” Şoför gözlerini devirip motoru çalıştırıyor.
“İyi de ben nasıl eve döneceğim?” diye bağırıyorum yılmayarak. “Bekle! Geri dön!” Ama taksi gümbürdeyen motoruyla sokağın ortasında yol almaya başlıyor ve ben kaldırımda kalakalıyorum, dolabıma yaslanıp şimdi ne yapacağımı düşünüyorum.
Tamam. Saksıyı çalıştır. Belki de eve kadar kendim taşırım. O kadar uzak değil.
Kollarımı iki yana kocaman açıp barın iki,tarafını tutmayı başarıyorum. Yavaşça yerden kaldırıp bir adım atıyorum -ve hemen dolabı yere bırakıyorum. Ufff, amma da ağırmış. Galiba bir belimi incittim.
Tamam, olabilir, taşıyamayabilirim. Yine de eve kolayca götürmenin bir yolu olmalı. Eğer ayaklardan ikisini üç santim ilerletirsem… sonra diğer ikisini…
Sol taraf ileri… Sağ taraf ileri…
Önemli olan ne kadar mesafe katettiğim değil, istikrarlı bir şekilde ilerlemem. Çok geçmeden eve varırım zaten.
Pofuduk paltolu iki yeniyetme kız yanımdan geçerken kıkırdıyorlar ama tepki veremeyecek kadar meşgulüm.
Sol taraf ileri… Sağ taraf ileri…
“Affedersiniz,” diye tiz, saldırgan bir ses geliyor arkamdan. “Kaldırımı tıkamayı keser misiniz lütfen?” Arkamı dönüyorum ve beysbol şapkalı, spor ayakkabılı bir kadının elinde farklı boy ve ölçülerde on tasmalı köpekle bana doğru yaklaştığını görünce gözlerim yuvalarından fırlıyor.
Aman tanrım. Anlamadığım şey şu, insanlar neden kendi köpeklerini kendileri gezdiremiyor? Yani, madem yürümeyi sevmiyorsunuz, o zaman kedi beslesenize? Ya da bir akvaryum dolusu tropikal balık alsantza?
Şimdiyse hepsi üstümde başımda. Havlayıp hırlıyor, tasmalarının el verdiği ölçüde kıpırdaşıyorlar… ve inanmıyorum!
Kanişlerden biri arka ayağını kokteyl dolabıma doğru kaldırıyor!
“Yapma sakın!” diye tiz bir çığlık atıyorum. “Şu köpeği çek hemen!”
“Buraya gel Flo,” diyor kadın ve köpeklerini çekiştirerek geçerken bana nefret dolu bir bakış fırlatıyor.
Ah, çaresiz durumdayım. Ne kadar ilerlediğime bakar mısınız? Arthur’s Antika’nın vitrininin sonuna bile ulaşamadım ve bittim.
“Eh,” diyen bir ses duyuyorum. “Belki de eve gönderilmesini tercih edeceksiniz?”
Arkamı dönüp bakıyorum ve Arthur’s Antika’nın sahibi Arthur Graham’ı dükkânının kapısına dayanmış, beni izlerken görüyorum.
“Emin değilim.” Hiç sıkıntım yokmuş gibi havalara girmeye çalışarak kokteyl barına yaslanıyorum. Sanki daha bir sürü seçeneğim varmış gibi, mesela kaldırımda böyle dikilmek gibi. “Muhtemelen.”
“Yetmiş beş dolara, Manhattan’da her yere.”
‘Ama ben Manhattan’dan uzakta değilim ki!’ diye inlemek istiyorum. Evim hemen şu köşeyi dönünce!
Arthur, hiç istifini bozmadan gülümsüyor. Kazanacağının farkında.
“Tamam.” Sonunda mağlubiyeti kabulleniyorum. “İyi fikir.”
Arthur kot pantolonlu bir adamı çağırıyor, adam da sinir olmuş havalarına girerek gelip dolabı sanki kartonmuşçasına rahatça kaldırıveriyor -ben de arkalarından sıcak, kalabalık dükkâna giriyorum ve tekrar etrafıma bakınmaya başlıyorum, hoş, daha on dakika önce de buradaydım. Ne yapayım, buraya bayılıyorum. Ne tarafa baksanız, isteyeceğiniz bir şey karşınıza çıkıyor.
Mesela şu oymalı sandalye ve elle boyanmış, kadife şal… ah, şuradaki muhteşem dede saatine bakın! Buraya her gün yeni şeyler geliyor.
Tabii her gün uğradığımdan değil.
Sadece… anlarsınız ya. Tahmin yürüttüm.
“Olağanüstü bir seçim,” diyor Arthur, kokteyl barını işaret ederek. “Sahiden de zevklisiniz.” Bana gülümsüyor ve fişe bir şeyler yazıyor.
“O kadar emin değilim,” diye yanıtlıyorum, alçakgönüllüce omuz silkerek.
Gerçi sanırım, gerçek şu ki, bu işlerden iyi anlıyorum. Eskiden annemle her pazar Antiques Road Shou/u izlerdim, bazı şeyler kapmış olmam doğal.
“Çok iyi parça,” diyorum bilgiççe, altın varak çerçeveli bir aynaya bakıp kafamı sallayarak.
“Ah, evet,” diyor Arthur. “Modern tabii ki…”
“Tabii ki,” diye ekliyorum çabucak.
Modern olduğunu elbette anladım. Ben sadece modern olduğunu göz önüne alarak iyi bir parça olduğunu belirtmek istemiştim.
“Dolabınızı tamamlamak için 1930’lardan bar eşyaları ilginizi çeker mi?” Arthur kafasını kaldırıp bakıyor. “Kokteyl bardakları… kararlar… Hoş parçalarımız var.”
“Aaah, evet!” Adama sırıtıyorum. “Kesinlikle!”
1930’lardan kalma kokteyl bardakları! Yani antikaya sahip olabilecekken kim iğrenç modern bir kadehte martini içmek ister ki?
Arthur üstünde ‘Koleksiyoncular’ yazan, büyük deri defterini çıkarıp açıyor ve koltuklarım kabarıyor. Ben bir koleksiyoncuyum! Ben bir yetişkinim!
“Bayan R. Bloomwood… 1930’lardan kalma bar eşyaları. Telefonunuz bende var, elimize bir şey geçtiğinde sizi arayacağım.”
Arthur sayfaya göz gezdiriyor. “Aynı zamanda Venedik vazolarıyla da ilgilendiğinizi görüyorum burada.”
“Ah! Eee… evet.”
Venedik vazosu koleksiyonu yaptığımı unutmuşum. Hatta koleksiyonumun ilk parçasının nerede olduğunu da bildiğim söylenemez.
“Aynı zamanda 19- yüzyıl köstekli saatleri…” Listede parmağını gezdiriyor. “İçki kanştıncılan… Oyalı yastıklar…”
Kafasını kaldırıp bakıyor. “Listedekilerin hepsi hâlâ geçerli mi?”
“Alışverişkolik ve Evlilik” için 2 yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıAlışverişkolik ve Evlilik
- Sayfa Sayısı480
- YazarSophie Kinsella
- ÇevirmenBige Turan
- ISBN6050058680
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviArtemis Yayınları / 2009
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Cangüncem ~ Küçük İskender
Cangüncem
Küçük İskender
“Cangüncem, küçük İskender’in 17 Şubat 1975’te yazmaya başladığını belirttiği, 1984 Şubat ayından 1993 sonuna kadar yirmi defterde doğaçlama tuttuğu aforizmalar, şiirseller, değinmeler ve bazıları...
- Darren Shan Efsanesi 11: Gölgelerin Hükümdarı ~ Darren Shan
Darren Shan Efsanesi 11: Gölgelerin Hükümdarı
Darren Shan
Vampirler diyarındaki nefes kesici macera tüm hızıyla devam ediyor! Korku edebiyatının büyük ustası Darren Shan’ın “Saga” olarak adlandırdığı on iki kitaplık vampir serisinin sabırsızlıkla...
- Sirena ~ Tricia Rayburn
Sirena
Tricia Rayburn
İlk bölümünde okuru ele geçiren benzersiz ve ilginç bir hikaye.. Ruby’s Slippers ve Maggie Bean üçlemesinin yazarından… Sirena.. Maine, Winter Harbor kasabasının dalgalarının derinliklerinde...
Bu kitabın girişi diye tanıttığınız yazı, Sophie Kinsella’nın “Beni Hatırladın mı?” adlı romanının girişidir.
Aynı yazarın Alışverşkolik ve Evlilik kitabının girişi bu yazı değildir. Lütfen ilgileniniz.
Sevgili İrem bildirmiş olduğunnuz hata tarafımızca düzeltilmiştir. ilginize teşekkür eder bol kitaplı günler dileriz.