NE YAZDIM?
Hayat hikâyemi anlatmayı, kendimi yazı aracılığıyla hem geleceğe hem de gelecek kuşaklara taşımayı uzun müddettir düşünüyordum ancak işten güçten sıra gelmiyordu. Altmış beş yaşımı geride bıraktığım yıl, aynı zamanda Alkaş Group’un da 25. kuruluş yıldönümünü kutlayınca, “O sene bu sene olsun,” dedim. “Haydi Avi, geciktirme artık, yaz kitabını,” diye kendimi yüreklendirdim.
Aslında bu sözü önce kendime, sonra sevdiğim herkese vermiştim. Akmerkez’deki ilk günlerimde de düşündüğüm gibi, Arthur Hailey’nin Havaalanı ya da Otel isimli romanlarına konu olmaya yaraşır bir iş hayatı yaşadığımı, farklı ve özel bir yaşam öyküm olduğunu düşünüyorum.
Değerli hoca Prof. Dr. Önder Küçükerman’ın Grand Bazaar kitabında vurguladığı gibi, “yedi tepesinde yedi çarşısı olan İstanbul”da bir Pera çocuğuydum. Önceleri kendimden küçük öğrencilere özel dersler vererek, üniversite yıllarımda da Eminönü’ndeki tarihi Kürkçü Han’da çıraklık yaparak çok genç yaşta atıldım iş hayatına. Böylelikle insan ilişkilerini, ticaretin dolambaçlı yollarını, ideal olmayan ortamlarda bile kendimi var edebilmeyi öğrendim; böylece gözlerim hayatın gerçeklerine erkenden açıldı. Kaleme aldığım bu anılarla, o Pera çocuğunun masum gözleriyle yeniden bakmaya başladım kendime. Beni ben yapan yıllardan sonra diyebilirim ki, Boğaziçi Üniversitesi diplomamın yanı sıra hayat üniversitesi diplomam da var benim. Hayatımın anlatısıyla siz okurlara bir esinlenme kaynağı, bir rehber bırakmak niyetindeyim.
Sorup araştırdığınız vakit çoğu kişi Avi Alkaş’ı AVM’ci olarak bilir, beni hep öyle tanırlar. Akıllara öyle yer etmişimdir.
1993 yılında kendimi, Türkiye’nin beşinci alışveriş merkezi Akmerkez’de buldum. Hayatımın mihenk taşlarından, belki de en önemli dönemeçlerinden biriydi bu. İki yıl sonra Bayraktar Holding ile Carousel’i, hemen ardından da Türkiye’nin ilk outlet center’ı olan İzmit Outlet Center’ı açtık. Artık bir AVM’ciydim. AVM’ci olduktan sonra, kurucu oyuncularından biri olarak dahil olduğum sektörün geleceğine çevirdim yüzümü. 2010’a yaklaşırken, Türkiye’nin AVM kapasitesi açısından çok daha büyük bir potansiyeli olduğunu öngördüm. Aynı zamanda sosyal ve kültürel birer etkinlik alanı da olan bu mekânlar, gündelik yaşamımızın gitgide daha büyük bir kısmını kaplayacaktı. Bu öngörüme uygun olarak, günümüzde Türkiye’de 500’e yakın AVM bulunuyor ve bu rakam artmaya devam ediyor. Biz de bugüne dek yaklaşık 285 AVM’ye doğrudan ve dolaylı hizmet vermişliğimizin gururunu yaşıyoruz.
İstanbul Etiler’deki Akmerkez’le ilk adımımı attığım organize perakende sektöründe, çıtayı daima yükseltme ve ilerici standartları geliştirme hedefiyle çalıştım. Şükürler olsun ki hem keyifle hem de başarıyla ilerledim. 2010 yılında, Uluslararası Alışveriş Merkezleri Konseyi ICSC’nin Dünya Üstün Hizmet Ödülü’ne layık görülmek bana eşsiz bir gurur verdi. Türkiye’de bu ödüle layık görülen ilk kişi olarak Las Vegas’ta, otuz binden fazla sektör mensubunun katılımının olduğu yıllık konferansta ödülü alırken, gelişen ülkemiz ve sektörümüz adına yaptığım konuşma sırasında, sahip olduğumuz dinamizmle endüstrimizi dünya standartlarının da ötesine taşıyacağımızın gururlu heyecanındaydım. Nitekim danışmanlıklarını yaptığım yıllar içerisinde Akmerkez, İstinyePark, Zorlu ve Armada’nın da ICSC Avrupa ve Global Ödüllerine layık görülmelerine şahit oldum. Bütün bu başarıların bir parçası olduğum için çok guruluyum.
Bizler, kıtaları birbirine bağlayan tarihi İpek Yolu’nun geçtiği özel olduğu kadar jeopolitik açıdan da çok önemli bir coğrafyadayaşıyoruz. Tüm dünya en eski alışveriş merkezinin Paris’teki Galeries de Bois olduğunu düşünedursun, aslında toplu olarak alışveriş yapılan büyük ve kapalı alan anlamındaki ilk yer, Fatih Sultan Mehmet’in 1461’de inşa ettirdiği Kapalıçarşı’dır. Bununla birlikte kurulduğu tarihten itibaren de ticaret hayatında aktif olarak varlığını sürdürmektedir. Alkaş’ın kuruluşu sırasında bana en çok ilham veren şeylerden biri de Kapalıçarşı’nın esnaf ruhuydu. Örneğin, orada hâlâ devam eden bir gelenek vardır: Bir esnaf kendisine günün ikinci müşterisi geldiğinde, aynı meslek grubundan komşusu henüz siftah (günün ilk alışverişinden elde edilen ve kimilerince çeneye sürülen ilk hasılat) etmemişse, ikinci müşteriyi rakibi olsa dahi komşusuna yönlendirir. Böylece komşusu da siftah etsin, o da güne bereketli başlasın ve sadece kendisi değil komşusu yani benzeri de onunla birlikte güçlensin ve çarşı yaşasın. Bu gelenekten esinlenerek benim için de en önemli düstur paylaşmaktır, dayanışmadır, zenginliği çoğaltmaktır. Yunus Emre’nin de öğretisinde değindiği gibi, “Asıl zenginlik biriktirdiklerimizde değil, paylaştıklarımızda.” Bu yolla, ilerleyen sayfalarda detaylı bir biçimde anlatacağım gibi, bir ile biri topladığınızda ikiden fazla hatta benim yöntemimle dört bile ettiğini görürsünüz.
Bugün 25. yılımızı geride bıraktığımız Alkaş Group şirketleri olarak, “hem geleneksel esnaf ruhumuzu korumak hem de gelişen dünyayla uyum içinde olmak” şeklindeki vizyonumuzu çok iyi anlattığına inandığım kuruluş sloganımızda söylediğimiz gibi, “Geçmişten geleceğe, ilerici ve sürekli danışmanlık” hedefimizle yolculuğumuza devam ediyoruz.
1997 yılından bu yana hem yurtiçinde hem de yurtdışında odağımıza perakende, alışveriş merkezleri ve onlara hizmet veren firmaları alarak, sektörü bir araya getiren etkinliklere imza attık ve yine onların tanıtım faaliyetleri için danışmanlık verdik. Projelerimiz sayesinde markaları müşterileriyle, müşterilerimizi uluslararası bağlantılarıyla buluşturmak için bir köprü görevi gördük ve sektörün gelişmesine katkı sağladık.
Alkaş’ın, RE360 Gayrimenkul Buluşması ve FutureCommerce 360 olmak üzere iki farklı konferans markası da var. Bu iki marka aracılığıyla sektördeki sivil toplum kuruluşlarının (STK) etkinliklerini ve yıllık konferanslarını düzenlemelerine destek veriyoruz. Gayrimenkul ve perakende sektörlerinin yurtdışı açılımlarına destek olma amacıyla 2006 ve 2008 yıllarında Avrupa’nın gayrimenkul sahasındaki en büyük ve en önemli fuarları kapsamındaki MAPIC ve MIPIM temsilciliklerini aldık. Böylece Türkiye’nin ve sektörümüzün uluslararası arenadaki temsiline katkıda bulunmayı hedefledik ve bunda da oldukça başarılı olduğumuzu düşünüyorum. 2013 ve 2014 olmak üzere Türkiye’yi iki yıl üst üste fuar genelinde “Onur Ülkesi” yapabilmemizin de haklı gururunu yaşadık.
Geriye dönüp baktığımda görüyorum ki, Cannes’da düzenlenen bu iki çok önemli ve etkili fuarda bugüne kadar ekibimin desteğiyle beş binden fazla uluslararası B2B1 görüşmesini sağlayarak, Türk firmalarının ticaretlerini ülke dışına taşımalarında katkıda bulunmuşuz. Tüm bu etkinlikler, fuarlar ve dijital platformlar aslında benim esas işim olan danışmanlığın çok önemli birer tamamlayıcısı ve de sosyal sorumluluğuma katkı sağlayan parçası. Alkaş’ta teknolojiyi sadece takip etmekle kalmadık, onu en verimli şekilde kullanarak ilerleyişimizde bir kılavuz olarak benimsedik. 2020 yılında, pandemi sürecinde, Digital Network Alkaş (DNA) sayesinde iş dünyasına yönelik online bir etkinlik ve içerik platformu oluşturduk.
“Hizmetlerin Sinerjisi” mottosunu ön planda tutmaya devam ederek hizmetlerimizi dijital platforma taşıdık. Bu kapsamda DNA TV adıyla, sektör gündeminde yer alan birçok konunun bulunduğu ve hâlihazırda yüzlerce saatlik içeriğe sahip olan bir yayın kanalı oluşturduk. Perakende ve gayrimenkul başta olmak üzere, pek çok alanda online ve hibrit etkinlikler düzenlemeye devam ediyoruz.
Bu organizasyonları düzenleyen ekibime en başta bir telkinde bulunmuştum: “Hizmet verdiğiniz sektörlerin gündemini takip edin, İçeriğinizi güncel tutun, Düzenlediğiniz etkinliklerde tanışma, buluşma ve işbirliği olanakları sağlayın.” Onlar da sektörün yakıştırmasıyla Avi Alkaş’ın “birleştirici” ve “paylaşımcı” olma ideal ve arzusunu kendilerine motto edindiler ve sektöre her daim fayda sağlayacakları platformların hizmetinde oldular. Ben de tıpkı bir katılımcı gibi etkinliklerime önceden çalışıyorum, mutlaka her etkinlikte yepyeni kişilerle tanışıyor ve toplantılar yapıyorum, içerikleri takip ediyorum, dinliyorum, öğreniyorum ve öğrendiklerimi paylaşıyorum. Çünkü yaşam misyonlarımdan birinin de Nokia’nın bilindik sloganı gibi olduğunu düşünüyorum: Avi connects people yani Avi insanları (birbirine) bağlar. Kâh pazarda “balancemaker yani denge bul(dur)ucu” kâh alan ile veren arasındaki fayda dengelerinde “buluş(tur)mayı sağlayıcı” olarak bugünlere gelebildim. Böylelikle “Alış Veriş İşleri” salt AVM’ler için değil, yaşamımın her evresinde odağımda oldu. Bana yaşamdan aldıklarım ve verdiklerim arasında, tüm işlerimde mutluluk verdi.
MESLEKİ KURULUŞLARDA AKTİF GÖREVLER… Günümüzde ve gelecekte, alışveriş anlayışı hem ülkemizde hem de dünyanın geri kalanında kapalıçarşılardan gelen gelenekleri elbette koruyacaktır. Ama aynı zamanda AVM’lerin doğası ve kapsamı, e-ticaret gibi yepyeni alışveriş yöntemleri gibi global trendlere uyum sağlayarak gelişecek ve değişecektir. Bu bağlamda, Uluslararası AVM Konseyi’nin (ICSC) Avrupa Yönetim Kurulu Üyesi, AMPD, AYD gibi çeşitli AVM ve perakendeciler derneklerinde Başkan Yardımcılığı, YK üyeliği gibi görevlerle ve birçok benzeri mesleki kuruluşlarda etkin görevlerde bulunmak, ülkemizde ve dünyada sektörün akışını izlemek açısından da bana büyük bir deneyim sağladı.
Bu keyifli ve heyecanlı işimden, mesleki ve toplumsal uğraşlarımdan aldığım büyük tatmini ve deneyimlerimi, farklı farklı iş sahalarında da yeni projelere aktarmaya devam etmeyi umuyorum.,
HAN SPACES, PAYLAŞIMLI OFISLER Geçmişten günümüze hanların varlığına benzer şekilde, iş hayatı ve çalışma kültüründe de yaşam tarzı ve mekânsal ihtiyaçların karşılandığı benzer bir oluşumun meydana gelebileceğini düşündüm. Eski han kültürünün yeniden canlanabileceğini hayal ettim. Bu düşünceyle Nurus’tan ortaklarım Renan ve Güran Gökyay kardeşlerimle bir araya geldik. Onların da konuya çok önceden hazırlanmasıyla “HAN Spaces” fikri ve adı doğdu. Bu yeni mekân konseptiyle iş dünyasına ek bir boyut kazandırarak, hem ilham verici hem de verimli çalışma alanlarının yanı sıra işbirliğini ve yaratıcılığı teşvik eden bir ortam sunmayı amaçladık.
Mutluluğu artıran ve keyifli anları çoğaltmayı amaçlayan mekânların tasarımına yönelirken, öncelikli ilgi alanlarım uzun yıllar boyunca alışveriş merkezlerine yoğunlaştı. Ancak geçtiğimiz yıllarda ülkemizdeki alışveriş merkezlerinin gelişim sürecini gözden geçirdiğimde, bu ilerleyiş beni artık modern han kültürüne yöneltti diyebilirim. Bu hedef doğrultusunda günlük, haftalık ve aylık ihtiyaçları karşılayan paylaşımlı çalışma alanları oluşturduk. Özellikle COVID-19 pandemisi ve evden çalışma tarzının yaygınlaşmasıyla ev ve işyeri rolleri arasındaki çizgi bulanıklaşmaya başlamıştı. İşte HAN Spaces, bu roller arasındaki ayrımın yeniden belirlenmesi hedefine yönelik bir proje olarak şekillendi. Böylelikle yeni bir ev ve iş dengesi yaratma amacımızı somutlaştırdık.
Nihayetinde HAN Spaces, geleneksel çalışma yöntemlerini ve köklerimizi koruyarak, kültürümüzde var olan hanların modern bir yorumunu sunan versiyon olarak ortaya çıktı. Günümüzün ihtiyaçlarına cevap veren özellikli bir çözüm haline gelen HAN Spaces girişimimizde, Ataşehir’deki yeni lokasyonumuz ve Budapeşte ile birlikte yurtiçi ve yurtdışında onuncu şubemizi açarak zincirimizi büyütmeye devam ediyoruz. Kariyer yolculuğum henüz çocuk sayılacak bir yaştayken Mahmutpaşa Kürkçü Han’da başladı ve şimdi bir başka handa, HAN Spaces’te olgunluk evresine ulaşıyor.
YÜRÜNECEK ÇOK YOLUM VAR HÂLÂ
Bu can bu bedende oldukça, Alkaş’ı 25 yıl önce dDf Reklam Ajansı’ndan sevgili Arhan Kayar’ın çizdiği ve hâlâ kullandığımız kılavuzluk simgesi oklarla ifade ettiğimiz logomuzdaki gibi, “Geçmişten (bugüne ve) geleceğe, sürekli ve ilerici” yol göstererek, son nefesimi verene kadar “insanlar için, insanlarla çalışarak, mutluluğu çoğaltan anlar için fikirler ve mekânlar kurgulamaya” devam etme azmindeyim. Yolumun üzerindeki en büyük hedeflerimden biri de hikâyemi anlatacağım bir kitap yazmaktı. Gözleriniz bu satırlarımı takip ettiğine göre hedefimi hayata geçirmiş, kitabımı nihayet yazmışım demektir. Bu kitap umarım bir ilk adım olur. Emeklilik projesi olarak gerçekleştirmek istediğim bir hayalim daha var: Kapalıçarşı’nın bir dünya destinasyonu olacak şekilde yapılandırılmasına ve bugünkü konumundan daha yukarılara taşınmasına katkı sağlamak.
Ayrıca bu konularda da kalıcı eserler oluşturmak, kitap ve belgeseller hazırlamak istiyorum. Şimdi sırası gelmişken, kitabımın ilerleyen kısımlarında da tekrar karşılaşacağınız, hem özel yaşamım hem de çalışma hayatım için benimsediğim mottomu sizlerle paylaşmak isterim: Çok çalışıyorum, çalıştıkça bileniyorum, başarıya ulaştıkça da mutlu oluyorum. Mutluluğun verdiği hazla yorgunluğumu unutuyorum ve daha çok motive oluyorum. Her daim öğrenciliğimi de hiç atlamadan ve unutmadan, bildiklerimi anlatıp gençlerle paylaşarak ilerliyorum.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Deneme
- Kitap AdıDerin
- Sayfa Sayısı368
- Yazar Avi Alkaş
- ISBN9786258446623
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviMüptela Yayınları / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Yine Seninle Geldi Hayat ~ Cezmi Ersöz
Yine Seninle Geldi Hayat
Cezmi Ersöz
Hayat kitaplarda yazılanlar gibi değilmiş. Kitaplarda her kelimenin altında başka bir kelime gizliymiş. Her yüzün altına başka bir yüz… Böyle gidiyormuş; bunun sonu yokmuş....
- Sainte- Beuve’e Karşı ~ Marcel Proust
Sainte- Beuve’e Karşı
Marcel Proust
Mucizevi geçmiş zamanın, edebî ziyafetlerin ve kibar âlemlerin en parlak anlatıcısı olan Marcel Proust, edebiyat çevrelerinde mest edici bir zirve noktası sayılır. Yazı ve...
- “Aslında…” ~ Ercan Kesal
“Aslında…”
Ercan Kesal
Tüm yapıp ettiklerimizle aramızdaki mesafe, aslında bunların yarattığı iktidarın ne kadarından vazgeçebildiğimizin mesafesidir.Hayat aslında kalabalıkmış gibi görünüyor ama çok izole yaşıyoruz ve yalnızız.Her şeyden...