Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Aile Okulu; Mutlu Aile İçin Makul Çözümler
Aile Okulu; Mutlu Aile İçin Makul Çözümler

Aile Okulu; Mutlu Aile İçin Makul Çözümler

Nevzat Tarhan

Daha önce Makul Çözüm adıyla okurla buluşan Aile Okulu yeni bir yüz ve isimle yeniden kitapçı raflarında! Aile Okulu Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın kaleminden…

Daha önce Makul Çözüm adıyla okurla buluşan Aile Okulu yeni bir yüz ve isimle yeniden kitapçı raflarında! Aile Okulu Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın kaleminden mutlu bir aile için rehber niteliğinde bir başvuru kitabı. Aile içinde sağlıklı ilişkiler kurabilmenin yolunu karşılıklı anlayış ve sevgi-saygı-güven bağında gören Tarhan, mutlu bir yuvanın ipuçlarını veriyor. Aile Okulu, çocuklara özgüven kazandırmanın yollarından saygı eğitimine, ergenlik dönemi sorunlarından eşler arasında kıskançlığa, gelin-kayınvalide çatışmalarına kadar geniş bir yelpazeye sahip bir aile içi iletişim rehberi.

***

İÇİNDEKİLER

TAKDİM / 11 ÖNSÖZ / 13

GİRİŞ / 15

Bir Aşk Macerası / 15

Bilinçli Evlilik / 16

Başkalaşım Değil Değişim / 16

Orkestra Gibi Olmak / 17

Özbilinç Oluşumu / 18

Psikolojik Dinamiği Anlamak / 18

Duygusal Olgunluk / 19

İletişimde Bazı Altın Kurallar: / 19

On İki Çeşit Sorunlu Kişilik Tipi / 24

Bilinçli Ebeveyn Olma Kuralları / 26

BİRİNCİ BÖLÜM / EBEVEYN ÇOCUK İLİŞKİLERİ / 29

Çocuklarda Özgüven / 31

Özgüven Yetersizliğinde Ailenin Etkisi / 32

Aşırı Özgüven / 34

Özgüvende Genetik Etki / 35

Ebeveyn Çocuk İlişkisinde Tutarlılık ve Adalet / 37

Ödül ve Cezada Tutarlılık / 38

Kardeşler Arasında Adaletli Davranma / 39

Çocukta Hak Duygusu Gelişmediyse Ne Yapmak Gerekir? / 40

Çocuklarda Saygı Eğitimi / 42

Saygı Eğitiminde Yapılan Hatalar / 42 Hatayı Kabul Edebilmek / 45

Çocuklara İyilik Yapma Alışkanlığının Kazandırılması / 46

İyilik Ne İçin Yapılmalı? / 47

Çocukları Kötülükten Nasıl Korumalıyız? / 49

Çalışan Anneler ve Çocukları / 52

Bebeklik Döneminde Anne Çocuk İlişkisi / 52

Kaliteli Zaman Geçirmenin Önemi / 56

Büyükannelerin Yanında Büyüyen Çocuklar / 56

Anne Babası Vefat Eden Çocuklar / 58

Anne Babanın Kaybı Çocuğa Nasıl Anlatılmalı? / 59

Vefatın Ardından Yapılması Gerekenler / 59

Çocuğun Rol Modelinin Kaybı / 60

Boşanmış Aileler ve Çocukları / 62

Boşanmanın Çocuk Üzerindeki Etkisi / 62

Boşanma Çocuğa Nasıl Anlatılmalı? / 63

Boşanmadan Sonra Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar / 64

Üvey Anne Çocuk İlişkisi / 68

Hakim Üvey Anne İmajı / 68

Çocuğun Gözüyle Üvey Anne / 69

Üvey Anne Çocuk İlişkisinde Babanın Rolü / 71

Üvey Kardeş / 72

Kekemelik Sorunu Yaşayan Çocuklar / 74

Konuşma Bozukluğunun Nedenleri / 75

Konuşma Bozukluklarının Tedavisi / 76

Anne Baba Bu Süreci Nasıl Etkiler? / 77

Konuşma Geriliği / 78

Yaramazlık Yapan Çocuklar / 79

Eğitim Hatalarından Kaynaklanan Yaramazlık / 79

Yaramazlık Durumunda Ne Yapmak Gerekir? / 81

Hiperaktivite / 82

Çocuklarda Televizyon İzleme Alışkanlığı / 84

Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkisi / 85

Ne Yapılmalı? / 86

Çocuklar Bilgisayar Oyunlarından Etkilenir mi? / 88

Bilgisayar Oyunları Çocukları Nasıl Etkiler? / 88

Bilgisayar Karşısında Çok Fazla Zaman Geçiren Çocuklar / 90

Çocukların Ödevlerine Nasıl Yardımcı Olabiliriz? / 93

Kalıcı Öğrenmeyi Sağlayabilmek / 93

Farklı Öğrenme Modelleri / 95

Öğrenmede Ödül ve Ceza / 95

Bazı Eğitim Hataları / 96

Öğrenme Güçlüğü / 99

Kardeşler Arası Çatışmalarda Ailenin Tutumu / 101

Küçük Kardeşi Kabullenememe / 101

Kardeşler Arası Kıskançlık / 103

Ağabey Kız Kardeş Çatışmaları / 104

Kardeşler Arası Dayanışmada Ailenin Rolü / 106

Kardeşler Arası Rekabeti Kamçılayan Davranışlar / 107

Kardeşler Arasında Dayanışma Bilinci Oluşturma / 108

Çocukların Arkadaşlarıyla İlişkileri / 112

Arkadaş Seçiminin Önemi / 112

Arkadaşlar Arasında Kıskançlık ve Rekabet / 114

Arkadaşının Sorunlarına Duyarlı Olmak / 116

Ergenlik Çağı ve Şiddet Eğiliminin Artışı / 117

Ergenlik Çağının Özellikleri / 117

Ergenlikte Şiddet Eğiliminin Artışı / 118

Kavga Eden Çocuğa Nasıl Yardım Edebiliriz? / 120

Gençleri Madde Bağımlılığından Korumak / 122

Bağımlılık Nedir? / 122

Ailelerin Yaklaşımı Nasıl Olmalı? / 125

Meslek Seçiminde Ailenin Etkisi / 127

Çocuk Hangi Alana Yatkın Olduğunu Nasıl Gösterir? / 128

Çocuğun Başarısında Ailenin Rolü / 129

Çocuğu Cesaretlendirme / 130

Eş Seçiminde Anne Babanın Etkisi / 132

Aile Gencin Seçimini Onaylamıyorsa Ne Yapmalı? / 133

Aile Genci Zorla Evlendirmek İsterse Ne Yapılmalı? / 134

İKİNCİ BÖLÜM / EŞLER ARASI İLİŞKİLER / 137

Evlilikte Sevginin Önemi / 139

Evlilikte Sevgi / 140

Farklı Sevgi Dilleri / 142

Sevmekten veya Sevilmekten Korkanlar / 143

Evlilikte Eşlerin Birbirini Tanımasının Önemi / 144

Evleneceğiniz Kişiyi Nasıl Tanıyabilirsiniz? / 145

Tanımak Yeterli mi? / 147

Eşlerin Sosyal ve Kültürel Açıdan Denkliği / 149

Eşler Birbirlerine Denk Değilse / 152

Kıskançlık / 153

Kıskançlık Neden Doğar? / 154

Kıskançlık Evliliği Nasıl Etkiler? / 156

Kıskanan Kişi Ne Yapmalı? / 157

Kıskanılan Kişi Ne Yapmalı? / 158

Fedakarlık / 160

Önce Ben mi, Önce Biz mi? / 161

Fedakarlık Nedir? / 162

Fedakarlıkta Sınır Olmalı mıdır? / 163

Hırs Duygusu ve İş-Aile Hayatı Dengesi / 164

Hırs Nedir? / 164

İş Hayatı—Aile Hayatı / 166

Yoğun Çalışan Kadınsa / 170

Evlilik Arkadaş İlişkilerine Engel midir? / 172

Evlilik ve Arkadaşlık İlişkilerinde Denge / 173

Eşiniz Arkadaşlarınızla Görüşmenizi İstemiyorsa / 174

Eşiniz Arkadaş Grubunuza Katılmak İstemiyorsa / 175

Kayinvalideleri ile Birlikte Yaşayan Gelinler / 178

Kayınvalide Açısından Durum / 178

Gelin Açısından Durum / 180

Taraflar Nasıl Davranmalı? / 181

Alkol Bağımlılığı ve Aileye Etkisi / 183

Alkol Kullanımının Sonuçları / 184

Alkolizmin Tedavisi ve Tedavide Ailenin Rolü / 185

Eşi Vefat Eden Kadınlar / 187

Matem Dönemi / 188

Çevrenin Etkisi / 189

Yeni Bir Dönem / 190

***

TAKDİM

Zaman ilerledikçe her şey değişime uğruyor, gelişiyor ve bizler birçok şeyi geride bırakıyoruz, gelişimin getirdiği avantajlardan yararlanırken ne yazık ki birtakım zorluklarını da beraberinde yaşıyoruz. Karşılaştığımız zorluk; mücadeleyi öğrenmemizi gerektirirken, ruh, zihin ve beden sağlığımızı korumamıza engel teşkil eden stresle baş etme zorunluluğudur. Zamanımızın getirdiği diğer bir rahatsızlık ise insan ilişkilerinin bozulması, iletişimin çoğu zaman eksik ve kişilerin birbirini anlamaktan uzak olmasıdır; ne yazıktır ki günümüzde insanların güzel bir iletişim için birbirlerine ayıracak zamanı kalmamıştır. Yaşananlar, insanların zorluklara birtakım tepkilerle karşılık vermesine sebep olur. Her insan bu tepkiyi kendince ifade eder; kimisini suskun, kimisini saldırgan görebiliriz. En önemlisi, bu zamanda kişi kendisini tanımaktan uzak, ne yapacağını bilemez bir durumda olabilir. Kendisini yalnız hissedebilir ve yaşantısında rahatlık ve huzurdan çok kaygı içinde bulunabilir.

İşte böyle bir zamanda insanların yaşadıklarının farkına varması, içinden çıkılması zor diye düşünülen durumlarda bir çıkışının olduğunu görmesi, yalnız olmadıklarını bilmesi ve hayatlarını, yaşadıkları sıkıntılara rağmen öncesinden daha da güzelleştirebileceklerini, daha huzurlu ve kaygıdan uzak yaşayabileceklerini görmesi belki de hayatlarındaki en önemli gaye olabilir.

Bu sebeple psikoloji ve psikiyatri de insanlığa belki de çağın en önemli hizmetlerinden birini sunuyor kanısındayım. Herkes kendi içinde sıkıntılar, huzursuzluklar, kaygılar yaşarken, diğer yandan da ailesiyle, sosyal ve iş çevresiyle, birebir ilişkilerinde yaşadığı çeşitli sorunları anlamaya, çözümlemeye ve aynı zamanda yaşamını olabildiğince kaliteli sürdürmeye çaba sarf ediyor. Yaşanan çelişkiler her dönemde insanın canını acıtırken bir yandan tecrübe ve deneyim değeri taşıyor; doğuştan erişkinliğe kadar tıpkı bir çocuğun tuvalet eğitimini alması, bir ergenin hem kişiliğini ortaya koymayı hem de kurallara uymayı öğrenmesi, ebeveynin çocuğuna nasıl yaklaşması gerektiğini bilmesi, ya da erişkinlik döneminde geçmişini değerlendiren bir kimsenin kendine ve çevresine affedici, yeni nesle ise öğretici ve anlayışlı olmayı öğrenmesi gibi…

Değerli psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan bu kitabında zamanın getirilerinden çok zorluklarına değiniyor ve insanlara bu yönde yardımcı olmayı hedefliyor.

Psikolog olarak beraber çalıştığım sayın Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın saygıdeğer kişiliği yanında insanlığa yardım yolunda yaptığı çalışmalara destek verdiğimi ve onun ardından gelen bir takipçisi olacağımı belirtmek isterim. Ayrıca bu kitabın takdimini yazmaktan mutluluk duyarken sayın Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın bundan sonraki hayatında başarılarının devamını diliyor ve insanlığa sunacağı hizmetlerin beklentisi içinde olduğumu ifade etmek istiyorum….

Psikolog İnci Baylav Bülbül

ÖNSÖZ

Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın ‘Aile Okulu’ kitabının en göze çarpıcı özelliği psikiyatrinin ve psikolojinin toplumda, ürkütücü ve yanlış anlamalara neden olan terimlerini kullanmadan, bir sohbet dili sadeliği ile anlatımının; kitabın okunmasına ve anlaşılmasına büyük bir rahatlık vermiş olmasıdır. Aynı bağlamda hastalık düzeyindeki ruhsal bozukluklar hakkında toplumu yazılı ve görsel yayın organları ile aydınlatma çabalarının yanlış yorumlara neden olduğu, bazen ruhsal yapıda bozukluklar doğurduğu bilinci ile sınırlar çok iyi korunmuş. Kitap sağlıklı kişinin gelişim dönemlerinde, ana baba, kardeş, arkadaş, okul, dış dünya etkileşimlerinde ortaya çıkabilecek, doğal düzeyde olan, ancak yanlış çözümler getirildiğinde psikolojik bozukluklara ve çatışmalara neden olabilecek tüm sorunlara cevap verecek kapsamda. Böylece güzel bir koruyucu ruh sağlığı kitabı oluşmuş.

Prof. Dr. Tarhan’ın yılların verdiği deneyimlerini bilimsel temelli yeni fikirleriyle zenginleştirdiği kitabının özellikle ana babalar olmak üzere çocuk yetiştiren veya çocuklarla ilgili olan bütün kurum bireylerine yararlı olacağı kanısındayım. Kendisini kutlar, başarılarının devamını dilerim.

Prof. Dr. Kemal Aydınalp

Şubat 2004 Ankara

GİRİŞ

Bir Aşk Macerası

Dünya güzeli bir gelin, soylu bir prens, peri masalındaki gibi bir evlilik, genç hanım soylu prense gönülden bağlı ve onu mutlu etmeye istekli. Kusursuz ve çok güzel iki erkek çocukları olur. Evliliğin 11. yılında mutsuz olduklarını söylerler ve evlilik biter. Bu aşk macerası ve mükemmel bir aile tablosu; Prenses Di, Prens Charles idi.

Batıda ve refah toplumlarında boşanmalar artmıştı. Evliliklerin yarısı boşanma ile sonlanıyor ve çocuklar bu ortamda büyümek zorunda kalıyorlardı. Demek ki evlilik sanıldığı kadar kolay değilmiş! Peki geçmiş asırlarda yaşanan evliliklerde bağlar niye daha güçlüydü? Aşklar böyle hüsranlarla sonlanmıyordu. İnsanlar birbirlerine katlanıyorlar mıydı? İnsanlık tarihinde boşanma bugünkü kadar hiç artmamıştı.

Modernizm neden aile bağlarını yok etti? Bu sorular hep birer sosyo-psikolojik araştırma konusu ancak şu gerçek tekrar keşfedildi. “Evreni bir arada tutan ve döndüren güç sevgiymiş ama sevgi, aşk iyi ilişkinin sebebi değil sonucuymuş.’

“Bilinçli Evlilik, Bilinçli Ebeveynlik” olarak özetleyeceğimiz hayatı en iyi şekilde yürütmek, en doğru kararları vermek, sonuçta mutlu ve başarılı olmak, “Ben yerine Biz” olabilmeyi başarmak. Böyle bir başarı yolunda çeşitli sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu sorunlara iyi ve doğru çözümler üretebilmek için donanıma sahip olmak gerekir. Bu sorunlara değinmeden önce bilinçli yaşam için genel bilgiler vermekte yarar var.

Bilinçli Evlilik

Evlilik genelde romantik bir ilişki ile başlar ve giderek güç mücadelesine dönüşür. Kişilikler çatışır, tarafların birisi hep verir, şiddet ortaya çıkabilir. Sonuçta tarafların ruh sağlıkları zarar görür. En çok bedeli de çocuklar öder. Aile dışından sorunu çözmek için yapılan müdahaleler sorunu daha çok büyütebilir. Eğer taraflar akıllıysa veya şanslıysa yaşadıklarını kazanım haline dönüştürürler ve bağlılık gelişir.

Çocukluk dönemlerinde, ebeveynimizle birlikteyken içsel-leştirdiğimiz hayat senaryoları, düşünce ve davranış kalıpları vardır. Bu içselleştirdiğimiz tecrübeleri, eşimiz ve çocuklarımızla beraberken bilinçdışı olarak yaşarız ve tepki veririz. Eğer kendimizi tanıyorsak ileri yıllarda çocukluğumuzda yazdığımız hayat senaryolarını ve içselleştirdiğimiz tecrübeleri yeniden yazabiliriz. Bu değişimi başarabilirsek hayat yolculuğunda gemimizi sağlıklı şekilde götürmüş oluruz. Bunun için evliliğe yatırım yapmak gerekir ve başarılı evlilikler hep emek verilmiş evliliklerdir.

Başkalaşım Değil Değişim

İlk şart “öz bilinç”tir. Kişinin kendisini tanımasıdır; güçlü yönlerini, zayıf yönlerini, olumlu-olumsuz yönlerini, yeteneklerini, farklılıklarını bilen kişi doğru kararlar verebilecektir. Kişi kendi duygusal özgeçmişini biliyorsa veya ailesi ile etkileşim biçiminin farkında ise daha güçlü ve donanımlı olacaktır. Olaylara benmerkezli tepkiler yerine ilişki merkezli tepkiler verebilmek için birlikte yaşamayı öğrenmek gerekir. Birlikte yaşamayı öğrenmek, çoğu zaman alışılmadık ve zor bir durumdur. Düşünce katılığı olan yani inatçı kişilerde bu durum daha da zorlaşır. Bilinçli ilişki için ilk şart inatçılığı terk etmektir. Bunun için değişimi talep eden birey olması gerekir.

Bir bina düşününüz; taşıyıcı sistem olan kolon ve kirişler binanın %30-40’ını oluşturur, geri kalan %60-70’lik kısım sıva, boya, tesisattır. %60-70’lik kısmı binanın iskeletini bozmadan değişecektir. İşte kişiliğimiz de bina gibidir. Binanın temel mimari karakterini değiştirmeden yani başkalaştırmadan onu sürekli yenileyebiliriz. Kimliğimizi “reframe” edemeyiz ama “restore” edebiliriz. Bunun için tek şart istemektir. İkinci şart bilmek, üçüncüsü ise çabalamaktır. Aslında amaç değişim değil, gelişimdir. Felsefede bir söz vardır. “Evrende değişmeyen tek şey değişimdir.” Bu insan için de geçerlidir.

Kendimizi ve yakınlarımızı gerçek yönlerimizle görüp tanıyabilirsek yanlışa düşmekten kaçınır ve kendimizi daha sağlıklı şekilde gerçekleştirmiş oluruz.

Orkestra Gibi Olmak

Bilinçli birlikteliğin ödülü genelde kendi içerisindedir. İlk ödül içimizde hissettiğimiz uyumdur. Aynı orkestrada olanlar uyumlu olmanın, aynı müzik ahenginde titreşmek olduğunu bilirler. Bir orkestrada hiçbir enstrüman diğerinden üstün değildir. Hepsi birbirini tamamlar. Her biri orijinaldir, benzersizdir. Bunun için hiç kimse diğerlerinden üstün değildir. Ama kendisini geliştirmiş kişi daha ileridedir. Şunu bilmek gerekir; bilinçli evlilik özel yetenek gerektirmez, özel çaba gerektirir. Nasıl ki öğrenmek isteyen herkes bir müzik aletini çalabilir, mutlu ve başarılı olmak için de uyumun güzelliğini tatmak gerekir.Yaşamın zenginliğini, her gün yeni bir güzelliğini tatmak için aynı müzik ahenginde titreşmeyi amaçlamak gerekir.

Evren de titreşen ve sallanan müziksel bir enerji değil mi? Evrendeki ahenge uymak insanın çıkarına değil mi? Var oluşa uygun davranmak insanın yararına değil mi? Kuşlar, ağaçlar, dağlar, taşlar, böcekler, sinekler, çiçekler hepsi evrenle aynı müzik ahenginde titreşiyorlar ancak insanın küçük iradesi evrendeki düzene kafa tutuyor, sonuçta da bedelini mutsuzluk olarak ödüyor.

İyi eş, iyi anne-baba olmak hayatımızda öncelikli bir yere sahip olmalı. İyi ev hanımı, iyi işadamı olmak yeterli değildir. Sorunlarla karşılaştığımız zaman suçlamalarda bulunmak yerine ihtiyacımız olan bilgiyi edindikten sonra değiştirilebilir olanı düzeltmek, eksiklerimizi tamamlamak ve kendimizi gerçekleştirmek bizim elimizdedir.

Özbilinç Oluşumu

Kişisel içgörü veya özbilinç insana has bir yetidir. Özbi-linç; kendini gerçekçi ve doğru biçimde tanımak duygularının farkına varmak olarak da tanımlanabilir. Bilinçli olmak yani farkındalık; güçlü bir duygu ancak mükemmellikten çok uzak bir karamdır. Geliştirilmesi ve üzerinde çok çalışılması gerekir.

Özbilince sahip olmak için bilinçdışını ve bilinçaltını fark etmek gerekir. Bilinçaltı, beynin bir bölümündeki zihinsel içeriktir. Beynimiz çocukluk tecrübelerimizle ve duygusal yaşantılarımızla programlanmıştır. Bu programların %60-70’ini değiştirme gücüne sahibiz. Bunun için istememiz gerekir. İstedikten sonra ikinci adım, bilinçaltına yazılmış programları değiştirmenin yolunu öğrenmektir. Bu, alışkanlıkları değiştirmek anlamına geldiği için zor bir süreçtir. Kişiliğimizin bir parçası haline gelmiş yanlış programlarımızı iyileştirmek demektir.

Kişiliğimizin bize zarar veren ve hizmet etmeyen bir yönünü değiştirmek, bilgisayar programı yazmak gibi bilgi, donanım ve çaba gerektirir. Eğer beynimizi biz kendimiz programlamazsak dış uyaranlar bizi programlar. İnsanın kendisini programlaması zaman zaman sancılı bir süreçtir ama hayatta iyi ve güzel şeyler hep emek karşılığı edinilmektedir.

Psikolojik Dinamiği Anlamak

Bir yakınımızın “Sen her zaman böyle yapıyorsun, ben ne zaman böyle yapsam, sen de her zaman şöyle davranıyorsun” demesi farkındalık bilinci oluşması için bir uyarıdır. Alışılmış tepkimizi sorgulamak için bir fırsattır.

Bir fikir bizi sinirlendiriyorsa o fikre ihtiyacımız var demektir. Bilinçaltımızda belki bir çocukluk yaramıza dokunmuştur. Kendimizi tanımak için bir fırsat daha yakalamışızdır aslında. Birisini çok sevmişsek arka planını anlamaya çalışmak önemlidir. Eş ve arkadaş seçiminde de eşin, çocukken problem yaşadığımız ebeveyne benzeme derecesi önemli rol oynar.

En önemli psikolojik ihtiyaç olan sevgi ihtiyacını karşılayan kişi bireyin dostu, arkadaşı, sevgilisi olacaktır. İnsan doğuştan kendisini eşsiz ve benzersiz görme eğilimindedir. Bu eğilimi destekleyen değerler sevilir, desteklenmeyen değerlerden kaçılır. Hiç kimse aynı beyne ve kişiliğe sahip olmadığına göre çatışma işte burada başlayacaktır.

Duygusal Olgunluk

Evlenmeden önce tarafların her ikisinin de yeterli duygusal olgunlukta olduğunu söylemek doğru olmaz. Sağlam ve nitelikli ilişki geliştirirken hatalar yapılır. Eşler karşılıklı olarak birbirlerinin psikolojik ihtiyaçlarını anlamaya çalışırlar. Yine de yaşanan sorunun nedenini, niteliğini, tepkinin zaman ve zeminini, ölçü ve şiddetini çoğu zaman kestiremeyiz. Kasıtlı olsun veya olmasın karşımızdakini psikolojik olarak yaralarız. Azarlayarak, eleştirerek, bağımsızlaşma girişimini engelleyerek, kızmasına izin vermeyerek ruhunda hasarlar oluştururuz.

Karşılanmamış ihtiyaçlarımızı haksız yere eşimizden bekleriz. Sorunlar arasında kaygı verici bağlantılar kurarız. Ben-merkezci yani bilinçsiz ilişki sorunun büyümesine neden olur. Kendisi üzerine düşmeyen benmerkezci bireyler ilişki sorunlarını daha yoğun yaşarlar.

İletişimde Bazı Altın Kurallar:

1.    Altın orta nokta kuralı: Tarafların beklentileri, fiziksel, ruhsal ve duygusal ihtiyaçları konuşulduğunda; her iki taraf birer adım atarak orta noktada buluşup uzlaşmaya çalışmalıdırlar.

2.    İyi zan kuralı: Eşinizin sinirli, kızgın, öfkeli veya ilgisiz tavırlarına karşı iyi zanlı yaklaşın. Öncelikle eşinizi yanlış anlayabileceğinizi, bu davranışı sizi incitmek amacı ile yapmadığını düşünün. Olumsuz senaryolara inanmak analitik düşünce yeteneğini bozduğu için kişiyi yanlış yargılara götürür .

3.    Kendini gerçekleştiren ön kabul kuralı: Bir insan, diğer insanın kendisi hakkında kötü düşündüğüne inanırsa farkında olmadan beden dili ile bunu yansıtır. Karşı taraf olumsuzluğu hisseder ve savunmaya girişir. Karşılıklı negatif etkileşim ve yersiz düşmanlık duyguları oluşur. Bunun çaresi diyalogu sabırla devam ettirmektir.

4.    Saldırı hakkı tanımak: Bir insanın her zaman neşeli, mutlu olması hoş olurdu ama bu mümkün değildir. Eşinizin sinirli olmasının nedeni sizinle hiç ilgili olmayabilir. Ona saldırı hakkı tanımak gibi güzel bir armağan verirseniz fırtınaya fırsat vermezsiniz.

5.    Kendinizi kanıtlamanız gerekmez: Her anlaşmazlık genelde tarafların güç mücadelesine dönüşür. Kişi bunu kendi kimliğini, özgürlüğünü ispat etmek için fırsat olarak görür. Bu düşünce tarzı duygusal enerjileri karşılıklı olarak savunmaya harcamaya iter. Sürekli gerilim hali devam eder. Böyle durumlar çok az sevgi sağlar ve ilişkileri sağlamlaştırmaz. Kendine güvenen insan kendisini ispata ihtiyaç hissetmez. Başarıları kendini kanıtlamaya yeter.

6.    Aykırı duygulara sahip olma hakkı tanımak: Duygular genelde ak ve kara şeklinde değildir, gri tonlar daha fazladır. İnsanın duygu yapısı çeşitli duyguların karışımından oluşur. Şu an sevgi hissetmediğimiz kişi ve olayı daha sonra sevebilirsiniz. Sevgi değişkendir, bırakalım karşımızdaki kişi olaylarda farklı duygular gösterebilsin.

7.    Avukat gibi değil hakim gibi olmak: Bir şeyler ters gittiğinde “Hata nerede?” objektifliği ile hareket etmek gerekir. “Haksız da olsam eşim beni desteklemeli” düşüncesini sorgulamak gerekir. Bazen kol kırılır, yen içinde kalır ama bu, hatayı onaylamak şeklinde olmamalıdır.

8.    Ayda bir oturum yapmak: Evlilik anlaşmaya varma sanatıdır. Bunun için gündemli oturumların ihtiyaç sıklığına göre yapılması çok işe yarar.

9.    Eşini değiştirmeye çalışmamak: Evlilik sorunlarının önemli bir kısmını kişinin kendisi hakkında düşünmeyip eşi hakkında düşünmesi oluşturur. Hatta bazı kişiler eşinin ruhunu bile kontrol etmek ister. Başkaları olmalarını istediğimiz gibi olmuyorlar diye sinirlenmek yanlıştır. Çünkü; insanın kendisi bile olmak istediği gibi olamaz çoğu zaman.

10. Aidiyet duygusu ve bağlılık testi: (tablo 1 ) :

Aşağıdaki önermelere, “hiç”, “az”, “orta”, “iyi”, “çok iyi” şeklinde değer oranları verip sonucu toplayarak bir kanaate varabilirsiniz.

1.    Aileye güçlü bir şekilde bağlı olduğumu hissediyorum.

2.    Aileye ait olduğum için memnunum.

3.    Ailenin önemli bir parçasıyım.

4.    Diğer aile üyeleri ile uyumum iyi.

5.    Ailem tarafından engellenmediğimi, desteklendiğimi hissediyorum.

6.    Ailemin geleceğini çok iyi görüyorum.

7.    Hasta ve muhtaç olsam ailem yanımdadır.

8.    Ailemdeki çok kişi benim için birçok zevkinden vazgeçebilir.

9.    Beraber özel zaman geçirebiliyoruz.

10.    Övgü takdir sözcüklerini aile içinde çok kullanırız.

11.    Ailede kararları beraber alırız.

12.    Kendimi ailede önemli hissederim.

13.    Kendimi ailede değerli hissederim.

14.    Düşüncelerim dinlenir, eksikliğim hemen fark edilir.

15.    Benimle yakından ilgilenilir.

16.    Bana saygı gösterildiği, varlığımın farkına varıldığı hissini hep taşırım.

17.    Bana güvenildiği hissini hep taşırım.

18.    Sevgi ve şefkatin yoğun yaşandığı bir ortamdayım.

19.    Kendimi evde mutlu hissediyorum.

0: Hiç, 1: Az, 2: Orta, 3: İyi, 4: Çok iyi Not: Eğer puanınız 20’nin altında ise avukatınızla konuşunuz. 20-40 arası ise psikolojik yardım almalısınız.

11.    Sosyal baskı ve yasaklara sağlıklı tepki: Bastırılmış duygu ve duygusal yoksunluk psikolojik hasar oluşturur. Bastırılmış duygular kişiyi kendini kanıtlamaya, sevilme ve övülme arayışlara itebilir. Doygunluk ve haz için haklı ve mantıklı tepkiler verip veremediğinizi kontrol edin.

12.    Boşanma tehdidine dikkat: Şok konuşmalar yapmak, evliliği test etmek tehlikeli bir yöntemdir. Güven ve sevgiyi arttırmaz. Egonuzu tatmin çabasından başka bir şey değildir. Kazananı olmayan bir uygulamadır.

13.    Farklı düşünmeyi sağlamak: Sorun olduğunda verdiğiniz tepki karşınızdakini düşündürtüyorsa başardınız demektir. Sorunlu evliliklerde dikkatleri çocuk üzerine yöneltmek düşünce kalıplarını değiştirirse faydalıdır.

14.    Kontrol duygusunu hesaba katmak: Karşınızdaki kişide “Kontrolümü kaybediyorum” hissini uyandırırsanız ilişki zarar görür. Kazanç-kazan ilişkisi için iki taraf da “Kontrol bende” diyebilmelidir.

15.    Fırtınalara fırsat verin: “Bu adam beni deli etti” diyorsanız, bırakın fırtına essin, arkasından da sağanak yağış gelsin, sonradan çiçekler açacaktır.

16.    İzle-bekle yöntemi: Sabırlı olmak diğer bütün erdemleri geliştiren temel erdemdir. Sabır ve zaman duygusu birbi-riyle ilişkilidir. Hayatın kalıcı zevkleri, beklemeyi bilenlere verilir. Meditatif bir eylem olan sabır sadece katlanmak anlamına gelmez. İnsan kendisini bir zevkten mahrum bırakıyorsa bunun mantıklı bir nedeni olmalıdır. Aktif sabır dediğimizde de kişi hareket halinde bekler. Ümidini kaybetmez, sürekli fikir üretir. Sabır kesinlikle haklı ve mantıklı olmalıdır. Kişiliği ezdirmek, hakkını aramamak sabır değil pasifliktir. Bu, girişimciliği yok eder. Aktif sabır ise sessiz ama soylu bir davranıştır. “Senin yaptığını onaylamıyorum ama evliliğimiz için bu yaptıklarına katlanıyorum” diyebilen insan, karşı tarafın kendisi üzerinde düşünmesine neden olur ve sonuca yaklaşır.

17.    “Ah olsaydı” sendromuna dikkat: Amerikalılar “Eğer, umarım, gelecekte” sözcüklerini çok kullanırlar. Bu kapitale dayalı sistemin daha çok şeye sahip olmayı teşvik için oluşturduğu bilincin sonuçlarından biridir. Kapitalin tek belirleyici olduğu sistemlerde beklenti düzeyi yükselir. Çok şeye sahip olduğu halde mutlu olamayan insanlar çoğalır. Oysa sahip olduğu şeyin değerini bilen ama çoğu hedefleyen insan tehlikeden kurtulur. Bununla beraber yetinme duygusu yani kanaatkar olmak, kişiyi tembelliğe itmemelidir ve nankörlük gibi çirkin bir özellik de evliliğe çok zarar verir. Daha iyiyi isterken sahip olduğu şeylerin farkına varmayan insana nankör denir. Doyumsuz eşler ciddi evlilik sorunlarına neden olur.

18.    Şefkatin önemi: Şefkat, sevgiden farklı bir duygudur. Batı dillerinde tam karşılığı olmayan şefkat, karşılıksız sevgi olarak da söylenebilir. Annenin çocuğuna verdiği en önemli hediyedir. Ruhsal bir enerjidir ve verdiği kimseyi de, vereni de iyi hissettirir. Şefkat şefkati doğurur, vicdana giden bir duygudur; iç sesi, içteki uyarı sistemini harekete geçirir. Bu duyguya sahip kişi bilerek kötülük yapmaz. Şefkatli kişilerin iyi eş olmaları daha kolaydır. Yumuşak ve sıcak kalpli insanları kim sevmez ki! Şefkatli insan aynı zamanda bağışlayıcı da olur, affetmeyi başarır. Sevgideyse bağışlayıcılık şefkate göre daha azdır.

19.    Olgun savunma mekanizmaları: Bunları bilmekte ve sorunlu kişilik tiplerini tanımakta yarar vardır.

Sublimasyon (Yüceltme): İç çatışma yaşayan kişinin yüce değerlere sarılarak ego doyumunu sağlamasıdır.

Alturizm: Fedakarlık yaparak iç çatışmadan çıkmayı başarmaktır.

Assetizm: İç çatışma durumunda zevke değer vermemeyi, zevki ertelemeyi başarmaktır.

Antisipasyon: Sezinleme ve önsezi özellikleri ile sorunu önceden çözmeyi başarmaktır.

Supresyon: İç çatışma yaşandığında sorunu çözüp bilinçaltının derinliklerine gömmeyi başarmaktır.

On İki Çeşit Sorunlu Kişilik Tipi

A Kümesi:

Paranoid kişilik: Gururlu, kinci, kıskanç, alıngan, şüpheci, kuruntulu, savunmacı, aşırı dikkatli ve tenkitçidir. Sürekli kusur arar, şaka kaldırmaz. Hep kendini haklı ve üstün görür. Çevresel savunucu konuşur.

Şizoid kişilik: Gözünü kaçırır, çoğunlukta duygularını belli etmez, üzüntüsü, neşesi belli olmaz. İçe dönük ve yalnızdır, topluma karışmaz. Kendisine yakınlık gösterene karşı da soğuk ve iticidir. Samimi ilişki kurmaz.

Şizotipal kişilik: Garip, olağandışı, eksantrik kişilerdir. Büyü, metafizik gibi konulara yoğunlaşır, belirsiz konuşurlar. Dengesiz, acayip hareketleri vardır. İlişkileri kısıtlıdır, zor ilişki kurarlar. Anlaşılması güç, soğuk, itici kişilerdir.

B Kümesi:

Antisosyal kişilik: Yalancı, huysuz, kavgacı, sosyal normlara uymayan kişilerdir. Cezadan ders almazlar. Sorumsuz, saygısız, denetimsiz davranırlar. Suçluluk, pişmanlık duymazlar. Bencildirler, haz peşinde koşarlar.

Sınır kişilik: Kimlik duygusunda, ilişkilerinde ve duygularında dengesiz, tutarsız kişilerdir. Uyuşturucuya yatkındırlar, mutlu olamazlar, hep zevk peşinde koşmak isterler. Çabuk incinir, çocuksu dengesizlikle bir saat önce sevdikleri şeyden bir saat sonra nefret ederler.

Histrionik kişilik: Her şeyi abartırlar, rol yapmaya yatkındırlar, dikkati çekmekten hoşlanırlar. Kolay yalan söylerler. Ayartıcı, çekici kişiler olup seksten başka her şeyi seksüalize ederler. İlişkileri yapay ve yüzeyseldir. Sevgi açlığı çekerler, doymazlar, telkine yatkındırlar, hemen bağlanırlar.

Narsistik kişilik: Kafa yordukları konu zenginlik, aşk, güç ve şöhrettir. Kendilerini aşırı beğenirler ve üstün görürler. Özel ilgi, beğeni ve onayla beslenirler. Beklentileri karşılanmazsa benlik saygıları düşer. Menfaatçidirler, kıskanç, küstah, nankördürler. Başkalarını kullanan, sömüren, empati kuramayan özellikler gösterirler. Özel ve özenli olduklarını düşünür ve sıradan insan olmaktan korkarlar.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Aile Rehber Kitaplar
  • Kitap AdıAile Okulu; Mutlu Aile İçin Makul Çözümler
  • Sayfa Sayısı198
  • YazarNevzat Tarhan
  • ISBN9789753629774
  • Boyutlar, Kapak13,5 X 21,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviTimaş / 2010

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Duyguların Psikolojisi ~ Nevzat TarhanDuyguların Psikolojisi

    Duyguların Psikolojisi

    Nevzat Tarhan

    Prof. Dr. Nevzat Tarhan Duyguların Dilinde insanoğlunun sahip olduğu olumlu ve olumsuz tüm duyguları (sevgi, merhamet, güven, adalet, sabır, vefa, ümit, iyimserlik, merhamet, bencillik,...

  2. Kötülük Psikolojisi Ve Toksik İlişkiler ~ Kötülük Psikolojisi Ve Toksik İlişkiler

    Kötülük Psikolojisi Ve Toksik İlişkiler

    Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Kötülük Psikolojisi ve Toksik İlişkiler adını verdiği yeni çalışmasında kötülüğün, kötücül dilin ve toksik ilişkilerin giderek yaygınlaşmasına, değer ve anlam...

  3. Pozitif Psikoloji (Çoklu Zeka Uygulamaları) ~ Nevzat Tarhan, Orhan Gümüşel, Aynur SayımPozitif Psikoloji (Çoklu Zeka Uygulamaları)

    Pozitif Psikoloji (Çoklu Zeka Uygulamaları)

    Nevzat Tarhan, Orhan Gümüşel, Aynur Sayım

    Nevzat Tarhan, Pozitif Psikoloji’de her biri psikoloji ve psikiyatrinin farklı sahalarında uzman on iki kişiden oluşan bir ekiple duygusal zekâ becerilerini 10 adımda geliştirme...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur