Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Ağır İmtihan
Ağır İmtihan

Ağır İmtihan

Nilüfer Ateş

Hayatın yükünü gözündeki rahatsızlık sebebiyle küçük yaşta sırtlanan bir çocuğun yaşadıklarıyla başlayan kitap; yatılı okulda büyümeyi, yaşlılığın tüm sıkıntılarına rağmen yaşamaya dair kararlılığı, asker…

Hayatın yükünü gözündeki rahatsızlık sebebiyle küçük yaşta sırtlanan bir çocuğun yaşadıklarıyla başlayan kitap; yatılı okulda büyümeyi, yaşlılığın tüm sıkıntılarına rağmen yaşamaya dair kararlılığı, asker oğulun yolunu gözlemeyi, evlat kaybının ağırlığını, yokluk içinde gelen ufacık varlığın eğreti duruşunu, toplumun dışına itilmeyi anlatıyor.

Yazar, buruk insanların acılarının ağırlığı altında yaşamalarına rağmen hayata yenilmemelerini, acının da yaşama dair oluşunu, tüm bu hislerin merkezinden yazıyor. Nilüfer Ateş hikâyelerinde çoğunlukla Terekeme Türkleri’nin günlük yaşamları ve kültürlerine, kullandıkları kelimelere yer veriyor. El yordamıyla öğrenilen acıların, parmak uçlarından sızan hislerin hikâyelere konu edildiği bir ilk kitap dosyası “Ağır İmtihan” …

İÇİNDEKİLER
AĞIR İMTİHAN • 11
YATILI ÖĞRETMEN OKULU • 17
MİRAS HİKÂYELER • 29
DÖRT YIL • 35
LAYLAY • 41
ÇAĞLA YEŞİLİ • 43
HOROZ RAZİYE • 47
UZUN BİR ACININ
YAKIN PLAN KISA ÇEKİMİ • 55

AĞIR İMTİHAN

Yıllık tetkikler için yine göz doktorundayım. Yine “Snellen Tablosu” karşısında bir taburede oturuyorum. Okuduğum harfler de değişmiyor, harfleri her okuyuşumda hatırladıklarım gibi. Bu tabureye her oturuşumda, doktorun karşısına her geçişimde, gözleri dolmuş, çenesi titrek bir çocuk beni çağırıyor yıllar öncesine. Koşuyorum, koşuyorum imdadına yetişmek için onun. Tepetaklak oluyorum tablodaki harfler gibi.

Bundan otuz beş yıl önceydi. Adını bilmediğim ışıklı bir tablo önünde; doktorum, sağlam gözümün görme keskinliğini ölçmek için irili ufaklı harfleri gösteriyordu. Ben bir yandan okuyor, bir yandan da tabureden yere erişmeyen ayaklarımı sallıyordum çocuk sabırsızlığıyla.

– E
– Ee
– Ǝ
– Ters ee
– F
– Fee
– Ⅎ
– Ters fe
– N
– Nee

YATILI ÖĞRETMEN OKULU
Gök iken biçilmiş ekinlere…

Tayin dönemi gelip çatmıştı. Dilekçemi yazıp çekmeceme atmış, verip vermemek arasında gidip geliyordum. Yıllar evvel çıktığım evimin yolunu unutmuştum neredeyse. Akşam olmuştu, başımı pencereye yaslayıp biraz dinlenmek istedim. Okul çıkışı evlerine dağılan çocuklar geçiyordu yoldan. Şen şakrak. Evsiz çocukluğum geldi gözümün önüne.

Okulların açılmasına az bir zaman kala annem ve babam ilçemizdeki ortaokul hakkında sıkça konuşur olmuşlardı. Yeterince öğretmen yokmuş, dersler boş geçiyormuş, çocuklara ne olacakmış, bu çocuklar okumasın ne yapsınmış mış mış mış… Ben, gece saatlerinde anne ve babamı uykudan alıkoyan bu konuşmaların nasıl sonuçlandığını duymadan mışıl mışıl uykuya dalıyordum.

Yakar top, ip atlama, evcilik bunlar yorucu oyunlardı.

İlkokulu yeni bitirmiştim, ortaokula başlayacaktım. Siyah önlükten kurtulup beyaz gömlek üzerine lacivert forma giyeceğim günleri sabırsızlıkla bekliyordum. Babama sık sık okul kıyafetlerimi ne zaman alacağımızı soruyordum, o ise her seferinde beni oyalayacak cevaplar veriyordu. Bu ağırdan alışa bir anlam veremesem de babamın bir gün elinde bir poşet ile çıkıp geleceğine inanıyor, kendimi o formalar içinde hayal etmekten geri duramıyordum. Lacivert jilemin içinde mutluluktan uçuyordum ve ben uçtukça, uçlarına lacivert kurdele bağlanmış örüklerim de uçuyordu.

Bir gün, bir öğlen vakti, eve yorgun argın dönmüş babamın beni çağırdığını söylediklerinde “Yaşasın formalarım

….

MİRAS HİKÂYELER

Öke nenem beni derin uykudan uyandırmıştı, sersemlemiştim.

“Kalk oğul! Evimiz başımıza yıkılıyor kalk!”

“Ne oldu nene?”

“Kalk!”

“Deprem mi?”

Gözlerimi zoraki araladım. Lambaya baktım sallanmıyordu. Nenem bir yandan bastonuyla beni dürtmeye devam ediyor bir yandan da şehadet getiriyordu.

“Ne oldu nene?”

“Kalk dedim, sözümü ikiletme!”

Dirseklerimden güç alarak titreyen bedenimi doğrultmaya çalıştım. Yorganı üzerimden atacakken tahta pencerelerimizden içeriye dolan kepçe ve kamyon sesleri imdadıma yetişti. Ohh! Uyumaya devam edebilirim. Yükümü çektim dirseklerimin üzerinden, bedenimi tekrar sıcak yatağa bıraktım. Yıkılan onca eve rağmen nenemin hâlâ bu seslere alışamayıp telaş etmesine ve bölünen uykuma hayıflandım içimden.

“Etme Öke nene, kurban olduğum. Bizim eve bir şey olmaz, tasalanma. Kapat kulaklarını, sen de biraz yat kurban olduğum.”

Duvardan yana kıvrılıp yorganı iyice başıma çekecekken koluma yaman bir baston darbesi aldım. Kemiğim kırılmış olmalı!

“Kalk! Seni Uğuz’un türemesi. İlla yerimiz yurdumuz başımıza yıkıldıktan sonra mı uyanacaksın! Yanda yörede yıkılacak ev mi kaldı?”

DÖRT YIL
“İtgin günlerimden yâd verenlere…”
Şehriyâr

Hürü Gelin’in bugün aklı başında değildi. Her gün bu vakitler hazırlığını görmüş bir şekilde inekleri sağmak için beklerken bugün eli hiçbir işe ermemiş, duvarın dibine öylece yığılıp kalmıştı. Ne ağlaşan çocuklar ne de sağdan soldan seslenen komşular onu kendine getirebildi.

Nevruz’u düşünüyordu. Uzun boyu, öne eğilmiş omuzları ve hep bir yana büktüğü boynu geliyordu gözlerinin önüne. Atasından kalma yakasız boz köyneği dışında bir partalı yoktu ya, ne giyerse giysin bol gelirdi cılız eğnine. Hele usul da olsa bir yel esmeye görsün, şalvarını çırpı bacaklarına dolar, bacaklarını titretir de titretirdi. Düşündükçe içi acıyor, burnunun direği sızlıyordu. Hem onsuz hâli nice olurdu? Eri öldüğünden beri belinin kemiği, evinin direğiydi. Bu cansız, titrek direğe kurban olurdu. İlk balasıydı, sığındığı duldaydı.

Kırılmış kol kanadından güç alarak zor da olsa doğruldu yerinden. Beklenmedik bir rüzgâr, artık üzerinde gümüş paraları olmayan dingesinden aşırdığı kâlağeyini dalgalandırdı, savurdu. “Vay geldi menim başıma.” diye geçirdi içinden. Kendisini bu yaşında başına bela bir güzellikte dul bırakıp gitmiş kocasını kargışlamayı da unutmadı. “Mezar sıksın, gara yerde yatsındı.”

Vakit bir hayli ilerlemiş, günün yüzü iyiden iyiye solmuştu. Otlaklardan dönen nahır, köyün alt yamacında akan dereye terkilerinde bir toz bulutu ile vardı. Güneş bu manzarayı daha iyi göstermek için karşıki tepenin üstün….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Hikaye
  • Kitap AdıAğır İmtihan
  • Sayfa Sayısı64
  • YazarNilüfer Ateş
  • ISBN9786254087516
  • Boyutlar, Kapak13,5 cm x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviÖtüken Neşriyat / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Yavru Serçeler ~ Rasim BakırcıoğluYavru Serçeler

    Yavru Serçeler

    Rasim Bakırcıoğlu

    Cikcik sesleri, harman yerinin güneyindeki tümsekten geliyordu. Biraz daha dikkatle dinleyince, sesin, harman yerinin kenarındaki yabangülünün içinden çıktığını anladım. Duyduğum bu ince, yumuşak cikcikler,...

  2. Rüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan ~ Cengiz DağcıRüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan

    Rüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan

    Cengiz Dağcı

    Biri anne diğeri çocuk hakkında iki güzel hikâye. Birisi daha çok dokunaklı, diğeri daha çok neşeli. İlki “Ana mı? Yoktu ana. Yok, vardı ana....

  3. Deliduman ~ Emrah SerbesDeliduman

    Deliduman

    Emrah Serbes

    On yedi yaşındaki Çağlar İyice konuşuyor. Kız kardeşi Çiğdem’i, onu meşhur etme ümitlerini, belediye başkanı dayısını, yakın arkadaşı Mikrop Cengiz’i, taşra muhabbetlerini, depresyonun eşiğindeki...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur