Son on yılda birçok kurumsal şirkete, girişimciye yeni ürünler geliştirmeleri ve inovasyonu destekleyen bir kültür oluşturmalarında yardımcı olan Bora Özkent, bu alandaki birikimini akademik bakış açısıyla birleştiren kapsamlı bir inovasyon rehberiyle karşımızda: Adım Adım İnovasyon
Adım Adım İnovasyon’un benzer kitaplardan farkı, inovasyon yolculuğuna çıkanlara adım adım takip edebilecekleri, kolay anlaşılır ve kendini ispatlamış araçlarla beslenen bir yol haritası sunması. Hedefinize doğru ilerlerken size eşlik etmesi için tasarlanmış, inovasyonu mümkün ve erişilebilir kılan bu çalışmayla ham fikrinizi bir ürüne, bir inovasyona dönüştürmek için neler yapmanız gerektiğini, inovasyon sürecinin gerçek işleyişini öğrenecek ve akıllarda gizemini koruyan sorulara yanıtlar bulacaksınız.
- İnovasyona neden ihtiyaç duyulur?
- Ürününüz olası müşterilerinizin hangi ağrılarına ilaç olacak?
- Hedef kitleye nasıl danışmalı, saha araştırması nasıl yapılır?
- “İnovasyon fabrikası şirketler” neyi iyi yapıyor?
- İnovasyonu destekleyen platformlar var mıdır?
- Küçük girişimcileri farklı kılan nedir?
- Yaratıcılığınızı nasıl artırabilirsiniz?
GİRİŞ
Televizyonu çok eğitici buluyorum çünkü ne zaman birisi televizyonu açsa başka bir odaya geçip kitap okuyorum.
Groucho Marx
Neden Bu Kitap?
Son on yılımı inovasyon ve girişimcilik alanlarında eğitim ve danışmanlık hizmetleri vererek geçirdim. Bu süreçte sınıf içi eğitimler, geniş katılımlı çalıştaylar, inovasyon takımlarının yönetilmesi, kurum kültürlerinin inovasyona uygun şekilde tasarlanması, inovatif ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi, fikirlerinin bir işe dönüşmesi için girişimcilere koçluk hizmeti verilmesi gibi çok çeşitli alanlarda yüze yakın büyüklü, küçüklü işletmeye yardımcı olmaya çalıştım. Ayrıca 2013 yılından itibaren, Koç Üniversitesi MBA programında “yeni iş geliştirme” dersleri de vermeye başladığımdan inovasyon ve girişimcilik alanlarında ne yazılıyor ve konuşuluyorsa tamamını takip ediyor, üzerinde kafa yoruyorum diyebilirim. Bunca yılda oluşmuş geniş bilgi ve beceri birikimimi, yönettiğim bloglar üzerinden geniş kitlelerle buluşturmaya özen gösterdim daima çünkü Türkiye’nin kalkınması ve halkının gerçek ve sürdürülebilir refaha ulaşması için inovasyonun ve girişimciliğin en kritik başarı unsurları olduğuna kalpten inanıyorum.
Ekonomik ve siyasi sonuçlardan doğan sermaye akımlarının yarattığı ekonomik refahın geçici olduğu, temel olarak inşaata dayanan ekonomik kalkınmanın sürdürülemediği, koşullar tersine döndüğünde hızlı çöküşlerin oluştuğu, iktisat tarihinde defalarca yaşanmış örneklerle ispatlandı. İnovasyon ve canlı bir girişimcilik kültüründen başka hiçbir zenginleşme kaynağı, ülkelerin kalkınmasını sağlayamıyor.
Öte yandan Türkiye’nin inovasyon ve girişimcilik alanlarındaki performansı hiç de iç açıcı değil ne yazık ki. Bu konuda değerlendirme ölçütleri itibariyle farklılık gösteren çok sayıda araştırmanın hiçbirinde ülkemiz hak ettiği yerde bulunmuyor. Örneğin INSEAD tarafından yapılan 2011 tarihli bir çalışmaya göre Türkiye inovasyon konusunda 125 ülke arasında 65. sırayı almakta. Dünya Bankası tarafından 2012 yılı için yayımlanan bir değerlendirmeye göre ise Türkiye, inovasyon performansı ile 142 ülke arasında 69. sırada. Hiç de gurur duyulacak sonuçlar değil bunlar. İnovasyon ve girişimcilik liginde bu kadar geride kalmamızın, yıllardır bu alanlarda emek veren biri olarak beni çok rahatsız ettiğini söyleyebilirim. Hatta çok sayıda şirketi ve iş insanını eğittiğim için başarısızlıktan kendime de pay biçtiğimi itiraf edeyim.
Umarım ülkemizin ve şirketlerimizin yöneticileri de bu kötü tablonun utancını en az benim kadar hissediyorlardır. Elinizdeki kitabı işte tam da bu sorumluluk duygusundan yola çıkarak kaleme almaya karar verdim. Amacım Türk şirketlerinde görev yapan yöneticilerin ve çalışanların, sermaye sahiplerinin, bürokratlarının, akademisyenlerin, öğrenciler ile ebeveynlerinin ve elbette ülkemizi yöneten siyasetçilerin inovasyon ve girişimcilik konusunda gelişimine bir nebze olsun katkıda bulunmak, inovasyon ve girişimciliğin ülkemizin gündemine oturması için insanlarımıza bir çağrıda bulunmak. Açıkça belli ki şu ana kadar bu konularda üzerime düşenleri yeterince yapamamışım. Şimdi harekete geçme zamanı.
Biz Türklerin inovasyon ve girişimcilik alanlarında geride kalmasını sosyolojik, antropolojik, kültürel veya coğrafi nedenlerle açıklamayı işin uzmanlarına bırakmayı tercih ediyorum. Zaten Güney Kore gibi geleneksel ve tarihinde inovasyon konusunda hiçbir başarısı olmayan bir ülkenin, son yirmi yıldaki müthiş atılımına bakınca sosyal bilimlerin sorunlarımızı açıklayabileceğine de şüpheyle yaklaşıyorum. Ben ülkemiz işletmelerinin ve iş insanlarının inovasyon konusunda geri kalmasını daha somut bir nedene bağlıyorum: teknik bilgisizlik. Türkiye’nin en seçkin kurumlarında yaptığım çalışmalarda inovasyonun temelini oluşturan “yaratıcı fikir” kavramının bile pek çok insan tarafından tamamen yanlış anlaşıldığını hatta fikir deyince zihnimizde canlanan sembollerin dahi çoğunun yanlış olduğunu üzülerek gözlemliyorum. Evet, asıl meselemiz inovasyon ve girişimcilik konularında bilgisizliğimiz bana kalırsa.
Kulaktan dolma bilgilerle yola çıkan pek çok kurumun inovasyonda bu nedenle başa rısızlığa uğradığını, hem kaynaklarının israf olduğunu hem de yaşanan hayal kırıklığı yüzünden inovasyon çabalarının tamamen rafa kaldırıldığını sık sık görüyorum ne yazık ki. Benim tezim son derece basit aslında: Pek çoğumuz inovasyon, yaratıcılık ve girişimciliğin nasıl işlediğini bilmiyoruz. Bildiklerimizin çoğu da yanlış. Eğer önümüzde somut bir yol haritası, metodolojiler ve yöntemler bütünü olursa inovasyonda başarı şansımızı katlayarak artırabiliriz. Adım Adım İnovasyon’u yazarken işte bu tezimi ispatlamak için yola çıktım. Niyetim sizler için inovasyonu mümkün ve erişilebilir kılmak. Size rahatlıkla adım adım takip edebileceğiniz bir rehber sunmak istiyorum. Bu rehber hem izlemeniz gereken yol haritasını hem de zorlu inovasyon yolculuğunun her adımında kullanabileceğiniz temel araçları içeriyor.
Diğer İnovasyon Kitaplarından Farkı Ne?
Kitabın inovasyon konusunda yazılan veya Türkçeye çevrilen çok sayıda kitaptan en büyük farkı, adında da belirtildiği gibi adım adım uygulanabilecek bir rehber niteliğinde olması. On iki adımdan oluşan bu rehber, hem fikrin bulunmasından uygulamaya geçirilmesine kadar olan tüm süreci hem de kurumunuzun ve şahsınızın radikal inovasyonlar yapabilen varlıklara dönüşmesi için gerekli değişim planının tamamını detaylı bir şekilde açıklıyor. Bu yapısı sayesinde Adım Adım İnovasyon, inovasyonu kavramsal tartışmalardan uzak, günlük hayatın pratiklerine indirgenmiş bir düzlemde inceliyor, sizi çok sayıda metodoloji ve araçla tanıştırıyor.
Kitabı Kimler Okumalı? Büyük bir kurumda inovasyon süreçlerini yönetmekten sorumlu bir profesyonel de olsanız kendi iş fikrini geliştirmeye çalışan bir girişimci de bu kitabın sunduğu uygulanabilir rehberin işinizi çok kolaylaştıracağına inanıyorum. Öte yandan yönettiği kurumun inovasyon performansını yükseltmeyi hedefleyen bir üst yönetici ya da kamunun inovasyon projelerine verdiği destekleri yöneten bir bürokratsanız da bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum. Çünkü inovasyon sürecinin gerçek işleyişini bilmeden bu alandaki çalışmalara liderlik etmenizin mümkün olmadığını düşünüyorum.
Kitabı Nasıl Okumalısınız?
Elinizdeki kitap üç bölümde toplanmış on iki inovasyon yolculuğu adımından oluşuyor. Benim önerim kitabın tamamını okumanız ve inovasyon yolculuğunun tamamını kapsayan rehberin her adımını öğrenmeniz. Ama herkesin vaktinin kısıtlı olduğunu bildiğimden her bölümde neleri ele alacağımızı özetlemek isterim. Sonrası size kalmış. Kitabın birinci bölümünde inovasyonun aslında ne demek olduğunu inceliyorum. Bu bölüm tezlerimin temellerini de ortaya koyuyor. Amacım sizi inovasyon konusunda oluşan bilgi çöplüğünden kurtarmak. Bireylerin ve kurumların inovasyonu neden ciddiye almaları gerektiği, büyük kurumların inovasyon konusunda küçük girişimcilerden neden geride kaldıkları ve onlardan neler öğrenebilecekleri de birinci bölümün konuları arasına giriyor.
İyi fikirlerin özelliklerini ve iyi fikirleri kötülerinden ayırmanıza yarayacak bir aracı anlatmamla son buluyor bu bölümümüz: inovasyon asit testi. Kitabın ikinci bölümü inovatif fikirlerin, ham hâllerinden gerçek bir inovasyona nasıl dönüşeceklerini anlatıyor. Fikrinizin sunduğu değer önerisini hem ispatlamanıza hem de geliştirmenize yardımcı olmak amacıyla tasarlanan ikinci bölüm, müşteri mülakatlarının nasıl yapılacağından antropolojik gözleme, prototip testlerinin tasarlanmasından detaylı saha araştırmalarının nasıl yapılacağına kadar pek çok konuda detaylı teknikleri tanıtıyor. Kitabın üçüncü bölümünde ise şirketinizi ve kendinizi sürekli olarak inovasyonlar yapabilen bir organizmaya dönüştürmenin yolları ele alınıyor. Büyük kurumlara bir girişimci gibi davranmanın yollarını anlatarak başlayan bu bölüm, bireysel yaratıcılığı ve bireysel girişimcilik becerilerini geliştirmenin de üstünde duruyor.
Kitap boyunca sizi çok sayıda referans kaynakla tanıştırmayı da hedefliyorum. Ne de olsa inovasyon konusunda bir kitaba sığamayacak kadar çok bilgi var literatürde. Sizler için harika bir kitap yazdığıma inanıyorsam da başka kaynaklarla kendinizi zenginleştirmenizi şiddetle öneririm. Doğal olarak elinizdeki kitap Türkiye ve dünyadan çeşitli inovasyon örneklerini içeriyor bu arada. Ama dikkat edeceğiniz gibi hiçbir örneğin üzerinde çok fazla durmayacağım, onları çok da derinlemesine incelemeyeceğim çünkü amacım sizi harika örneklerle büyülemek ya da “Ya biz bu kadarını yapamayız ki” diye düşündürerek moralinizi bozmak değil. Örnekleri sunmamın tek amacı paylaştığım metotları ve araçları daha iyi anlamanıza yardımcı olmak. Hadi, daha fazla uzatmayalım da işe koyulalım bir an önce. Ne de olsa inovasyon çalışkanları sever!
1. Bölüm
İNOVASYONU
ANLAMAK
ADIM 1
HURAFELERDEN
KURTULUN
Hurafeler insan zihninin zehridir.
Joseph Lewis
Bana kalırsa şirketlerin inovasyonda çok zorlanmasının temel nedeni, inovasyonun en temel tanımları konusunda sahip oldukları yanlış bilgiler ve inanışlar. Ben bunlara kısaca inovasyon hurafeleri adını veriyorum. Sözlükler hurafeyi; uydurma, aslı esası olmayan, yalan hikâye ve rivayetler, saçma sapan sözler, efsaneler olarak tanımlıyor. Hurafelerin yarattığı temel sorun, onlara inanan insanların yanlış uygulamalara ve davranışlara sapmasıdır. İşin kötüsü, insanlar zihinlerini işgal eden hurafeler yüzünden düştükleri hataların farkında bile değillerdir çoğu zaman. Son dönemlerde yapılan onca araştırmaya, yazılan onca kitaba ve ortaya konan son derece açık ve somut sonuçlara rağmen pek çok iş insanının zihninde aşağıda başlıcalarını sıralayacağım inovasyon hurafelerinin güçlü bir yer kaplamaya devam ettiğini öne sürüyorum anlayacağınız. Tabii iş insanlarının inovasyon hakkında sahip olduğu bilgiler ve inanışlar bu kadar yanlış olunca şirketlerin giriştiği çoğu inovasyon denemesinin başarısızlıkla sonuçlanmasına da şaşırmamak gerekir.
İşin kötüsü, kendisini bilgili sanan, son derece yanlış stratejilere ve uygulamalara yatırım yapan yöneticilerden de geçilmiyor ortalık. İnovasyon adına çöpe atılan paranın ve boşa harcanan emeğin haddi hesabı yok. Hem yukarıdaki iddiamı netleştirmek hem de ilerleyen sayfalarda ortaya atacağım önerilerin ve size sunacağım yol haritasının mantığını belirgin hâle getirmek için kitabın bu ilk adımını inovasyon hurafelerine ayırmak istiyorum. Size bu hurafelerin neler olduğunu, yol açtıkları sakıncalı sonuçları açıklamaya çalışacağım. Kurumunuzu ve kendinizi çıkaracağınız uzun inovasyon yolculuğunun ilk adımında, kendi zihninizdeki hurafelerle yüzleşmeniz ve onlardan kurtulamaya çalışmanızı kritik görüyorum. Hadi başlayalım.
Hurafe 1: İnovasyon Farklılaşmaktır!
Ne yazık ki Türkiye’de ve dünyada inovasyonun amacının “farklılaşmak” olduğunu sanan, farklılaşma adına bazı tuhaf fikirlerin peşine takılan yöneticilerin ağızlarından şu depresif slogan düşmüyor: “Farklılaş ya da öl!” Google’da “inovasyon” kelimesinin İngilizce karşılığı olan “innovation” için görsel arama yaparsanız karşınıza inovasyonu, “diğerlerinden” farklı bir renge, şekle ya da tutuma sahip; hafif aykırı ve başkaldıran bir obje olarak resmeden çok sayıda görsele rastlarsınız. Anlaşılan o ki sadece Türkiye’de değil, dünyada da pek çok insan inovasyonu farklılaşmakla bir tutuyor. İşin doğrusu, inovasyon kesinlikle farklılaşmak için yapılmaz.
Evet, inovasyon sonuçta farklılaşma getirebilir ama inovasyonun asıl amacı farklılaşmak değildir. Zaten bir işletmenin temel amacı da farklılaşmak değildir ki. Her işletmenin biricik amacı müşterilerinin problemlerine çözüm getirmek, onların ihtiyaçlarını karşılamak ve bu hizmetlerine karşılıklı olarak da onlardan para kazanmaktır. Bu amaçları gerçekleştirmek için mutlaka farklılaşmaya gerek yoktur. Müşterilerinizin ihtiyaçlarını rakiplerinizden daha tatmin edici bir şekilde karşılamanız yeterlidir. Nitekim dünyada farklılaşmadan başarılı olmuş ve olmaya devam eden çok sayıda kurum vardır. Müşterilerin ihtiyaçlarına rakiplerinden daha iyi çözümler getirmek, pek çok sektörde başarı için yeter de artar bile. Aslında inovasyonun temel amacı şirketlerin amaçları ile tamamen paraleldir. İnovasyonun amacı müşterilerimiz için yeni bir değer yaratmak ve müşterilerin bu değeri takdir etmesi sonucunda kâr elde etmektir.
Bu kâr, para şeklinde olabileceği gibi müşteri sadakati sağlamak ya da marka bilinirliğini güçlendirmek olarak da ortaya çıkabilir ki bunlar da sonuçta şirketin para kazanmasına yardımcı olurlar. Müşterilerimiz için değer yaratmanın tek formülü vardır: onların problemlerine ya da ihtiyaçlarına piyasadaki mevcut ürünlerden (hizmetlerden) daha iyi bir çözüm sunmak. Sunduğumuz değerin takdiri tamamen müşterilere aittir. Eğer müşteriler ürünümüzü satın alıyor, daha da önemlisi kullanıyorlarsa bir değer yaratmışız demektir.
Bir diğer deyişle müşteriler tarafından takdir edilmeyen, müşterilerimizin bizi tercih etmesine ya da ürünlerimize daha yüksek bir bedel ödemesine yardımcı olmayan fikirler birer inovasyon olarak tanımlanamazlar, olsa olsa birer “inovasyon denemesi” şeklinde değerlendirilebilirler. Bir fikrin inovasyon olup olmadığına karar verebilecek tek kişi müşterinizdir. Ayrıca “farklılaşmaya” çalışmak “içe dönük” bir çalışmadır. “Rakiplerimizden nasıl farklı oluruz?” sorusu ile yola çıktığımızda içimize döner, neleri onlardan farklı yapabileceğimize odaklanırız. Bu tür çok sayıda beyin fırtınası yönetmiş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki farklılaşmak adına yapılan çalışmaların sonucunda müşterilerin nezdinde hiç karşılığı olmayan, “Zihni Sinir” tarzı fikirlere ulaşılır genellikle. Gerçek inovasyonlar “dışa dönük” çalışmaların sonucunda ortaya çıkarlar. Müşterilerin ihtiyaçlarını, hiç çözülmemiş ya da yeterince iyi çözülmemiş sorunlarını anlamak inovasyonun temelidir. Müşteri ihtiyaçlarını sadece çalışanlarınızdan oluşan bir takımın tipik beyin fırtınası ile bulabileceğinizi düşünüyorsanız fena hâlde yanılıyorsunuz demektir. Tek yol, gidip müşterilerinizle konuşmak ve onları gözlemlemektir.
Hurafe 2: İnovasyon Fikirleri Birdenbire Ortaya Çıkar
Pek çok iş insanı, inovatif fikirlerin insanların zihninde birdenbire oluşuverdiğine inanıyor. Newton’un kafasına elma düşünce yer çekimi kanununu bulması gibi yanlış anlaşılan efsaneler de bu inancı körüklüyorlar. Aynı nedenle olsa gerek, inovasyon ya da yaratıcılığın sembolü olarak da akla çoğu zaman “ampul” geliyor. İnanmıyorsanız deneyin, Google’da inovasyon ya da yaratıcılık kelimelerini görsel olarak aratırsanız karşınıza farklılaşma kadar çok sık çıkacak başka bir tema da “birdenbire ışıldayan ampuller” olacaktır.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) İş Dünyası
- Kitap AdıAdım Adım İnovasyon
- Sayfa Sayısı256
- YazarBora Özkent
- ISBN9786055286644
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviElma Yayınevi /