Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Acı
Acı

Acı

Marguerite Duras

İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan Paris İşgali’nde Nazi subayları, dönemin en ünlü sanatçı ve düşünürlerinin mesken tuttuğu bu kentteki Yahudilerin izini sürüp onları toplama…

İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan Paris İşgali’nde Nazi subayları, dönemin en ünlü sanatçı ve düşünürlerinin mesken tuttuğu bu kentteki Yahudilerin izini sürüp onları toplama kamplarına gönderir. Aralarında Marguerite Duras ve François Mitterand’ın da olduğu Direnişçiler, Yahudilerin öldürülmesini engellemeye çalışırlar. Ancak günün birinde Nazi subayları Duras’ın eşi Robert Antelme’ye de tutuklayıp toplama kampanıa gönderirler. Eşinin nerede olduğunu öğrenmeye çalışan Duras, çareyi eşini yakalayan Nazi subayı ile yakınlık kurmakta bulur.

Çağımızın en önemli yazarlarından Marguerite Duras, kendi yaşamından kesitler taşıyan Acı’da insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden birini incelikli üslubu ile kaleme alıyor.

1 ACI

Bu Günce’yi Neauphle-le-Château’daki mavi dolaplardan çıkan iki defterde buldum. Bunu yazdığımı hiç anımsamıyorum. Bu işi benim yaptığımı, yazanın ben olduğumu biliyorum, yazımı tanıyor, anlattığım şeylerin ayrıntılarını anımsıyorum, yer yeniden gözlerimin önüne geliyor, Orsay garı, yolculuklar, ama kendimi bu Günce’yi yazarken gözümde canlandıramıyorum. Bunu ne zaman, hangi yılda, günün hangi saatinde, hangi evde yazdım? Hiçbir şey aklıma gelmiyor. Şurası kesin, bu metni Robert L.’yi beklerken yazmış olamam diye düşünüyorum. Hâlâ nasıl adlandıracağımı bilemediğim ve yeniden okuduğumda beni dehşete düşüren bu şeyi nasıl yazdım? Ayrıca bu metni kışları düzenli olarak su baskınına uğrayan bir kır evinde nasıl bırakabildim yıllar boyunca? Onun aklıma düşmesinin ilk nedeni Sorcières dergisinin benden bir gençlik metni istemiş olmasıydı. Acı yaşamımdaki en önemli şeylerden biridir. “Yazı” sözcüğü uygun kaçmayacaktı. Kendimi olağanüstü derecede düzenli ve dingin, küçümen harflerle düzgünce doldurulmuş sayfaların karşısında buldum. Kendimi ellemeye cesaret edemediğim ve onun açısından baktığımda yazının bana utanç verdiği, şaşılası bir düşünce ve duygu karmaşası karşısında buldum.

Nisan.

Şö­mi­ne­nin karşısın­da­yım, te­le­fon ya­nım­da du­ru­yor. Sağda, sa­lo­nun ka­pısı ve ko­ri­dor. Ko­ri­do­run so­nun­da, gi­riş ka­pısı. Doğ­ru­dan ge­ri dö­ne­bi­lir, gi­riş ka­pısını ça­la­bi­lir­di: “Kim o? – Be­nim.” Ya da bir tran­sit mer­ke­zi­ne va­rır var­maz te­le­fon ede­bi­lir­di: “Dön­düm, iş­lem­le­ri yap­mak için Lu­te­tia Ote­li’nde­yim.” Hiç bek­len­me­dik bir an­da olur­du bu. Te­lefon eder­di. Çıka­ge­lir­di. Bun­lar ola­sı şey­ler. Her şe­ye karşın ge­ri dö­nü­yor. Bu özel bir du­rum de­ğil. Ge­ri dön­me­me­si için özel bir ne­den yok. Ge­ri dön­me­si için de bir ne­den yok. Ge­ri dö­ne­bi­lir, ola­bi­lir. Ka­pıyı ça­lar: “Kim o? – Be­nim.” Bu­rada baş­ka şey­ler de olu­yor. So­nun­da Ren’i aş­tılar. So­nun­da Av­ranc­hes ge­çi­di­ni aç­tılar. So­nun­da ge­ri çe­ki­li­yor­lar.

So­nuçta sa­vaşın so­nu­na dek ha­yat­ta kal­dım. Dik­kat et­mem ge­rek: Ge­ri dö­ner­se bu ola­ğa­nüs­tü bir şey ol­maz. Nor­mal bir şey bu. Ola­ğa­nüs­tü bir olay gi­bi al­gıla­ma­mak ge­rek. Ola­ğa­nüstü olan bek­len­me­dik olan­dır. Ak­lımı başıma devşir­me­li­yim: Ge­ri dön­me­si ge­re­ken Ro­bert L.’yi bek­li­yo­rum. Te­le­fon ça­lıyor: “Alo, alo, bir ha­ber var mı?” Ken­di kendi­me te­le­fo­nun bu işe de ya­ra­dığını söy­le­mem ge­rek. Ke­sip at­ma­ma­lı, ya­nıt ver­me­li.

Be­ni ra­hat bıra­kın di­ye ba­ğır­mama­lı. “Hiç ha­ber yok. – Hiç mi? Hiç­bir şey öğ­re­ne­me­di­niz mi? – Ha­yır. – Bel­sen’in kur­ta­rıl­dığını bi­li­yor mu­su­nuz? Ya, dün öğ­le­den son­ra… – Bi­li­yo­rum.” Ses­siz­lik. Aca­ba yi­ne onun­la il­gi­li bir şey so­ra­cak mıyım? Evet. So­ru­yo­rum: “Ne der­si­niz? Ar­tık kay­gılan­ma­ya baş­lıyo­rum.” Ses­siz­lik. “Ce­sare­ti­ni­zi yi­tir­me­yin, to­par­la­nın, bu du­rum­da olan yal­nız siz de­ğil­si­niz ne ya­zık ki, dört ço­cuk­lu bir an­ne ta­nıyo­rum… – Bi­li­yo­rum, özür di­le­rim, çık­mam ge­rek, gö­rüşü­rüz.”

Te­lefo­nu ka­pıyo­rum. Ye­rim­den kımıl­da­ma­dım. Çok faz­la ha­reket et­me­mek ge­rek, ener­ji har­ca­ma­ma­lı, tüm gü­cü iş­ken­ce­ye sak­la­ma­lı. “Bel­sen’in kur­ta­rıl­dığını bi­li­yor mu­su­nuz?” de­di. Bil­miyor­dum. De­mek bir kamp da­ha kur­ta­rıl­mış. “Dün öğ­le­den son­ra” de­di. Söy­le­me­di ama ben bi­li­yo­rum, ya­rın sa­bah ad lis­te­le­ri ge­lir. Aşa­ğı inip ga­ze­te al­ma­lı, lis­te­yi oku­ma­lı. Ha­yır. Şa­kak­la­rım­da git­gi­de ar­tan bir zonk­la­ma his­se­di­yorum. Ha­yır, o lis­te­yi oku­ma­ya­ca­ğım. Ön­ce­lik­le şu lis­te da­vasını üç haf­ta­dır de­ni­yo­rum, işe ya­ra­mıyor. Ne ka­dar çok lis­te olur­sa, bun­lar­dan ne ka­dar çok or­ta­ya çıkar­sa, o lis­te­ler­de o ka­dar az ad olur. So­nu­na ka­dar bun­lar­dan or­ta­ya çıkıp du­ra­cak. Ben okur­sam as­la ora­da ol­ma­ya­cak. Ha­re­ket et­me za­ma­nı gel­di. Kalk­ma­lı, üç adım atıp pen­ce­re­ye git­me­li. Tıp oku­lu, hep, ora­da. Ge­lip ge­çen­ler hep ora­da, ben onun ge­ri dön­me­ye­ce­ği­ni an­la­ya­na dek yü­rü­me­ye de­vam ede­cek­ler. Bir ölüm ila­nı.

Şu sıra­lar­da ön­ce­den söy­le­me­ye baş­lan­dı. Ka­pı ça­lınıyor: “Kim o? – Be­le­di­ye gö­rev­li­si.” Şa­kak­lar­daki zonk­la­ma sü­rü­yor. Şa­kak­lar­da­ki bu zonk­la­ma­yı durdur­mam ge­rek. Onun ölü­mü be­nim içim­de. Şa­kak­la­rım­da zonk­lu­yor. Bu ko­nu­da ya­nıl­mış olu­na­maz. Şa­kak­lar­da­ki zonk­la­ma­yı dur­dur­mak –kal­bi dur­dur­mak– onu sa­kin­leş­tirir – yok­sa tek başına sa­kin­leşe­mez, ken­di­si­ne yar­dım et­mek ge­rek. Ka­çıve­ren, baş­tan gi­den ak­lın aşırılığını dur­dur­ma­lı. Man­to­mu gi­yi­yor, aşa­ğı ini­yo­rum. Ka­pıcı ora­da: “Gü­nay­dın Ma­dam L.” Bu­gün on­da pek özel bir hal yok. So­kak­ta da ay­nı şe­kil­de. Dışa­rıda, Ni­san.

 

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıAcı
  • Sayfa Sayısı174
  • YazarMarguerite Duras
  • ISBN9789755703183
  • Boyutlar, Kapak13,5*21, Karton Kapak
  • YayıneviSel Yayınları / 2022

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Parkta ~ Marguerite DurasParkta

    Parkta

    Marguerite Duras

    En başta arzu ettiğim şey kendime ait olmak, bir şeye sahip olmaya başlamak, önemsiz ama sadece bana ait eşyalar, bana ait bir yer, bana...

  2. Sevgili ~ Marguerite DurasSevgili

    Sevgili

    Marguerite Duras

    Modern romanın en önemli temsilcilerinden Mar­gue­rite Du­ras’ın yetmiş yaşındayken yazdığı bu roman, yayımlandığı dönemde fırtınalar kopardı. Yoğunlukla yalınlığı ustaca birleştirdiği bu romanıyla Duras, dünyanın...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Angela’nın Külleri ~ Frank McCourtAngela’nın Külleri

    Angela’nın Külleri

    Frank McCourt

    “Geriye bakıp çocukluğumu anımsadığımda, nasıl hayatta kalabildiğime hala şaşarım. Kötü bir çocukluktu; mutlu bir çocukluğun pek kayda değer yanı yoktur zaten. Sadece mutsuz bir...

  2. Miks, Maks ve Meksin Öyküsü ~ Luis SepúlvedaMiks, Maks ve Meksin Öyküsü

    Miks, Maks ve Meksin Öyküsü

    Luis Sepúlveda

    Martıya Uçmayı Öğreten Kedi’nin yazarı Luis Sepúlveda’dan yine sevgi ve dostluk üzerine sıcacık bir öykü… Küçük bir çocuk olan Maks ile kedi Miks’in yolları...

  3. Sıradışı Basit ~ Marie-Aude MurailSıradışı Basit

    Sıradışı Basit

    Marie-Aude Murail

    “Basit” bir karmaşanın içinde… Barnabé Maluri, namı diğer Basit’in geleceği ve bugünü isminin aksine fazlasıyla karmaşık. Büyükler için fazla küçük, hayat için yeterince büyük...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur