Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra
Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra

Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra

Barış Bıçakçı

“Bir şey sunulmuştu bana, bir hediye, bir meyve. Ama ben o meyveden tadamadım, gök erik gibi kaldı avcumda dünya. Şimdi ben uykusuzum, yalınayağım, kendimle…

“Bir şey sunulmuştu bana, bir hediye, bir meyve. Ama ben o meyveden tadamadım, gök erik gibi kaldı avcumda dünya. Şimdi ben uykusuzum, yalınayağım, kendimle meşgulüm. Kapımın önünde boş peynir tenekeleri, yağmur suyu biriktiriyorum. Kendi kendime, sanatçı tecrübe edinemeyen insandır, diyorum, bu dünyada hiçbir tecrübesi olmayan insandır ama şimdi sen karala bunun üstünü, yırt sen bunu, olmadı çünkü, olmadı işte. Nafile.”

Bir intiharın çevresinde, insanlar…
O kızın intiharıyla birbirlerine yaklaşan…
Kendi içlerine ve geçmişe dalan…
Onu kaybetmenin acısıyla başka sevdiklerine eğilen…
Nasıl da mühimdir aşk sakarlıkları, sevgi ihmalleri; nasıl hayat kurtarır eşin-dostun bakım, onarımı…
Barış Bıçakçı’dan, yine usul usul edebiyat.

“Barış Bıçakçı’nın dingin, gösterişsiz, suskusundan güç alan öykülerinin son zamanlarda okuduğum en güzel öyküler arasında olduğunu söyleyebilirim. Ne anlattığı sanki önemli değilmiş, ama anlatım biçimi ve diliyle de sıradanmış gibi görünüyorsa size, okuma alışkanlıklarınızı adam akıllı gözden geçirmeniz gerekir.”
Semih Gümüş

İÇİNDEKİLER
Eşkenar Cehennem……………………………………………………………..7
Bana Anneni Ver ………………………………………………………………15
Şimdi Beni İyi Dinle…………………………………………………………….17
Ufak Bir Hayat Belirtisi……………………………………………………..19
Şarkının Ellerinde………………………………………………………………23
Yaşlıca Bir Kadın……………………………………………………………….25
Bunu Sen mi Yaptın? …………………………………………………………29
Ağrıyan Yeri Ovmak ………………………………………………………….31
Yüzeyde Kalmaya Çalışan Nanna ……………………………………..35
İş Makinesi………………………………………………………………………..39
Hatırlamak Yalnız Bırakır…………………………………………………..43
Konuşmuyorlar………………………………………………………………….47
Kaybettiren Oyun Sonları………………………………………………….53
Babamız Nerede?……………………………………………………………..57
Boşluk ………………………………………………………………………………63
Bir Düşünceyi İter Gibi……………………………………………………….65
Karşı Komşu……………………………………………………………………..67
Umut Gibi İnsanlar……………………………………………………………..71
Pazartesi Sabahı……………………………………………………………….73
Öyle Olsun ………………………………………………………………………..66
Cumartesi………………………………………………………………………….81
Delirmiyorum, Yalnızca Acı Çekiyorum ……………………………….85
Bir Roman Tasarısı……………………………………………………………89
Ruhsal Çözümleme…………………………………………………………….91
Narlılar Köyü’nde Sessizlik………………………………………………..93
Başak Resim Yapıyor………………………………………………………..97
Bir Çift Ayakkabı ………………………………………………………………99
Gazete Haberi………………………………………………………………….103
Pır Diye Havalanan Serçeler……………………………………………107
Kapanma Vakti ……………………………………………………………….109
Bilgi Yarışması …………………………………………………………………111
Belediye Otobüsünde……………………………………………………….115
Kedi Bakıcısı……………………………………………………………………118
Deniz Gibi………………………………………………………………………..123
Yolun Sonuna Doğru Haklı Çıktı Dostoyevski ……………………127
Uykunun Yaza Açılan Kapısı…………………………………………….133
Böğürtlen Topluyorlar………………………………………………………135

Eşkenar Cehennem

Akşam yemeğinden sonra annemle bulaşıkları kaldırıyor, ortalığı toparlıyorduk. Annem “Hiç olmazsa kadıncağızın yaşlı annesi…” diye konuyu yeniden açınca, “Hayır anne!” diye bağırdım, çünkü bu saçmalığa bir son vermek gerekiyordu. “Hayır diyorum sana, hayır!” Süngeri olanca gücümle pencerenin önündeki menekşeye doğru fırlattım. Zavallı çiçek köpük içinde kaldı.

“Milletin iyilik meleği kesildin yine!”

Bir elim boğazımda sımsıkı, diğerinin ucundan yere köpük damlıyordu.

“Ama ben iyilik falan yapmak istemiyorum. Anladın mı anne!” Elimi boğazımdan çektim, yumruk yapıp şakağıma vurmaya başladım. “Anlıyor musun?” Sonra, “Öldüyse öldü!” dedim, “Kurtulmuş işte! Ben de ölsem de kurtulsam!”

Annem telaşla salon tarafını gösterip birkaç kez sus işareti yaptı, sanki salondakilerin umurundaydı; onda kesin tik olmuş artık bu hareket, babamın olduğu yeri gösterip sus işareti yapmak. Kendini toparlayınca bana yaklaştı, omzuyla şöyle bir itip menekşe saksısının arkasına düşen süngeri aldı. Hiçbir şey olmamış gibi bıraktığım yerden lavaboyu ovmayı sürdürdü. Ellerinin kızarıklığının yavaş yavaş kollarına, omuzlarına, oradan da yüzüne tırmandığını görebiliyordum.

Ne yapacağımı bilemeden ayakta öylece annemin yanında durdum. Süngeri musluğun altına tutmasını, akan suyu eliyle lavabonun içinde gezdirmesini seyrettim. Mutfaktan çıktım. Çıkarken arkamdan “Terbiyesiz, saygısız şey!” dediğini işittim. Bir şeyler daha dedi, ama söyledikleri buzdolabının üzerindeki televizyonun gürültüsüne karıştı.

Bu evde her şey böyle zaten, birbirine karışmış ve benim sürekli midem bulanıyor. Annem hayatımız güllük gülistanlıkmış gibi başkalarının sorunlarıyla ilgileniyor, her köşesini zebanilerin tuttuğu evin cehennemliğini görmüyor. Aklı fikri temizlik. Her gün iki kez eşiği siliyor, eve girerken pantolonlarımızın paçalarını kıvırmamızı istiyor. Ama zebaniler yerinde duruyor. Ağabeyimle babamın gizli anlaşmaları, kaş göz işaretleri, gülüşleri… Bana sordukları tek şey üniversite sınavına çalışıp çalışmadığım. Kaç senedir bunu soruyorlar. Hayır çalışmıyorum ve tanımadığım bir kadınla torunuymuş gibi konuşma düşüncesi beni çıldırtıyor. Üstelik torun ölü.

Annemin bir daha bu konuyu açmasına izin vermedim tabii. Her zamanki kavgalarımıza döndük: Akşamları kimlerle o kadar uzun telefon konuşmaları yapıyorum, niye ikide bir balkona çıkıyorum, yoksa sigara mı içiyorum, temizlikte niye ona yardım etmiyorum, niye ders çalışmıyorum? Hayat alıştığım ve nefret ettiğim akışını kazandı tekrar. Ev ile dershane arasında gidip gelen örümcekler… Örümcek ağı doğa harikasıymış. Bense bir tuzağa düşmüş gibi hissediyorum.

Sonra bir gün o kadını gördüm. Kızı intihar eden kadını. Bize gelmişti. Salonda, pencerenin önündeki kanepede otu…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Hikaye
  • Kitap AdıBir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra
  • Sayfa Sayısı136
  • YazarBarış Bıçakçı
  • ISBN9789750505851
  • Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
  • Yayıneviİletişim Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme ~ Barış BıçakçıDoğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme

    Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme

    Barış Bıçakçı

    “Ben aslında bu okuma grubuna annem için katılmıştım. Annemi yatıştırabilmek için. Annem öleli çok oldu ama ben hâlâ onu yatıştırmaya çalışıyorum. Martın sonlarından kasımın...

  2. Aramızdaki En Kısa Mesafe ~ Barış BıçakçıAramızdaki En Kısa Mesafe

    Aramızdaki En Kısa Mesafe

    Barış Bıçakçı

    Onlara baktım, kardeşlerime. Ellerine, yüzlerine. Yoktan yere bir uzaklık, bir engel aramızda. Birbirimize, birlikte yaşadığımız onca şeyi aşıp yaklaşamayacakmışız gibi; ama öyle de yakınız...

  3. Seyrek Yağmur ~ Barış BıçakçıSeyrek Yağmur

    Seyrek Yağmur

    Barış Bıçakçı

    Bir pazar sabahı Rıfat günlerin aynı kaba damlamadığını fark etti. “Günler damlıyor ama aynı kaba değil,” dedi. Gökyüzüne baktı: Boştu. Hiç bulut yoktu, aslında...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Hanımların Dikkatine ~ Seray ŞahinerHanımların Dikkatine

    Hanımların Dikkatine

    Seray Şahiner

    Hanımların Dikkatine'de aynı günde geçen dokuz öykü yer alıyor. Filmlerden öğrenilen aşk, masallardan kurgulanan gelecek; reklam kampanyalarının sunduğu ilişki modelleri, pozitif düşünce kitaplarının aktardığı iyimserlik; sağlık formlarının sorguladığı cinsellik; banka müşteri hizmetlerinin belirlediği "memnuniyet" kriterleri, GSM operatörlerinin modellediği "iletişim"den kotardıklarıyla kendilerine bir hayat biçmeye çalışan kadınlar... Tüm sesleri, tüm renkleriyle; içeriden ve dışarıdan.

  2. Eşikte ~ Metin ÖzdemirEşikte

    Eşikte

    Metin Özdemir

    Metin Özdemir, hikâyelerindeki yalın üslûbu, eleştirel tavrı ve ironik diliyle hikâyelerini bir arada topladığı Eşikte kitabıyla okuyucusunu selâmlıyor. Dergâh, Heceöykü, Sarnıç ve Türk Edebiyatı...

  3. Elgin Taşlar – doksanüç loş hikâye ~ Enis BaturElgin Taşlar – doksanüç loş hikâye

    Elgin Taşlar – doksanüç loş hikâye

    Enis Batur

    “Vaktim olsaydı, daha kısa yazardım,” doğru. Vaktim kalmamış olabilir, doğru. Bu hikâyeleri uzaktaki bir kuyudan çektim. Taşların menşei sahiden şüpheliydi. Derine indikçe azalıyordu ışık,...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur