Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Her Gün Yeni Bir Macera
Her Gün Yeni Bir Macera

Her Gün Yeni Bir Macera

Susanne Weber

Siz hiç gerçek bir hafriyat kepçesi kullandınız mı? Peki ya, annenize sürpriz bir doğum günü pastası hazırladınız mı? Paul, babasıyla vakit geçirmeye bayılıyor. Zaten…

Siz hiç gerçek bir hafriyat kepçesi kullandınız mı? Peki ya, annenize sürpriz bir doğum günü pastası hazırladınız mı? Paul, babasıyla vakit geçirmeye bayılıyor. Zaten birlikte vakit geçirmekten daha keyifli ne olabilir? Hele ki devasa bir dinozor iskeletini görmek için Doğa Bilimleri Müzesi’ne veya kaplanları izlemek için Sihirli Asa Sirki’ne gidecekseniz. Üstüne bir de, spagetti yeme yarışından, tren yolcuğundan ve diğer maceralarından bahsedip sizi daha fazla kıskandırmayalım isterseniz…

Küçük Paul için her yeni gün, yepyeni bir macera demek. Yeter ki baba oğul yan yana olsun. O halde serüven başlasın!

Alman yazar Susanne Weber’in okuma yolculuğunun başındaki minikler için kaleme aldığı Her Gün Yeni Bir Macera yirmi kısa hikâyeden oluşuyor. Her biri bağımsız olarak da okunabilen öyküler, babalara çocuklarıyla kaliteli zaman geçirme konusunda ipuçları sunarken, klasik baba-oğul ilişkisini bir adım öteye taşıyarak iki sıkı arkadaşa dönüşen Paul ve babasının gündelik, sıradan, komik ve içten anlarına tanıklık ettiriyor.

Erkek Erkege, Birlikte Muzeye!

Anaokulu bugün kapalıydı, o yüzden Paul evde kalacaktı. Babası da işten bir günlük izin almıştı. Yani ikisi birlikte “erkek erkeğe bir gün” geçirebileceklerdi güzelce. “Ee? Ne yapıyoruz bakalım?” diye sordu babası kahvaltı ederlerken. “Oskar’a gidelim!” dedi Paul. “Oskar da kim?” diye sordu babası bu kez. Birazcık esnedi. “Dinozor. Annem beni ona hiç götürmüyor.” “İşte bu harika bir fikir.” Babasının gözleri parladı. “Erkek erkeğe bir gün geçirmek için çok uygun. Üstelik bugün hafta içi. Eminim, Doğa Bilimleri Müzesi kalabalık değildir.” Yaklaşık yarım saat sonra, durakta tramvay bekliyorlardı. Paul, üstünde Tyrannosaurus Rex, yani şu kocaman dinozor olan tişörtünü giymişti. Tişörtteki dinozor da müzedeki kocaman iskelet kadar tehlikeli görünüyordu neredeyse. Babasıysa başına kasketini takmış, sırtına da sırt çantasını almıştı. O da tam gezi havasına girmişti. Altı durak sonra tramvaydan indiler, birazcık daha yürüdüler.

Paul, müzenin giriş merdivenlerini koşarak çıktı ve seslendi: “Biletçide hiç sıra yok!” İçeriye girdikten sonra da, “Hadi baba,” dedi, “doğruca Oskar’a!” “En güzelini en sona bırakalım,” dedi babası. “Bence çıkmadan hemen önce Oskar’a gidelim.” Paul ve babası, müzenin içinde gezinmeye başladı. Eski taşların olduğu kısımda Paul birazcık sıkıldı. Ama sonra, Bobby isimli gorilin yanına geldiler. Babası, tabelada yazan harika öyküyü okuyunca Paul’ün neşesi yerine geldi. “Oskar’ı bekletmeyelim artık,” dedi babası ardından. “Şimdi orada tek başına, sırf bizim için bekliyordur.”

Büyük salonu geçerlerken, yavaşça yükselen insan homurtuları duydular. “Eyvah, sanırım birazcık geç kaldık,” diye içini çekti babası. Bütün salon ilkokul çocuklarıyla dolmuştu. Oğlanlar Brachiosaurus’un, yani en kocaman dinozorlardan birinin, on üç metrelik iskeletini kuşatmıştı. Kızlarsa etrafta bağrışıp koşuşturarak sınıf arkadaşlarına kâğıttan toplar atıyordu.

“Şuna bakın! Babasıyla gelmiş!” diye bağırdı kız öğrencilerden biri. Parmağıyla Paul’ü işaret ediyordu. “Koca bebek! Üstündeki tişörte de bakın!” “Erkek erkeğe bir gün derken, hiç bunu kastetmemiştim,” dedi babası üzüntüyle. Paul’ü elinden tutarak çıkışa doğru yöneldi. “Bence şimdi birer tabak patates kızartması yiyelim. Ardından da doğruca sinemaya gidelim. Minik dinozorların maceralarını anlatan bir film vardır herhalde. Erkek erkeğe bir gün için çok uygun olur.” “Evet! Umarım orada kızlar yoktur!” diye yanıtladı Paul ve eliyle dinozorlu tişörtünü düzeltti.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Deniz Gezmiş ve Kırmızı Pabuçlar ~ Tülin DursunDeniz Gezmiş ve Kırmızı Pabuçlar

    Deniz Gezmiş ve Kırmızı Pabuçlar

    Tülin Dursun

    “Tülin Dursun, tutumlu bir dille ne güzel de anlatıyor rüzgara tutunabilmeyi öğrenmekte olan çocuğun yediği tokadı, avuçlarında ateş yakan Hasanı, kırmızı fiyonklu pabuçlarını kaybeden,...

  2. Büyüyen Çocuk ~ Toprak IşıkBüyüyen Çocuk

    Büyüyen Çocuk

    Toprak Işık

    Mevsimler, Dünya’nın Güneş’e yakınlığı ya da uzaklığı ile mi oluşuyor zannediyorsunuz? Öyle olmadığını bu kitaptan öğreneceksiniz. Grönland’da buzullar eriyip suya karıştığı halde deniz seviyesinin...

  3. Bilge Kan ~ Flannery O'ConnorBilge Kan

    Bilge Kan

    Flannery O'Connor

    "Amerikan Gotiği" olarak adlandırılan edebi türün en önemli yazarlarından Flannery O'Connor'ın, (1925-1964) deyim yerindeyse "kültleşmiş" ilk romanı Bilge Kan, 1930'ların Amerika'sında geçen, barbarlıkla medeniyeti birbirinden ayıran ince çizgiyi irdeleyen bir hikâye anlatıyor.

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur