Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Derinliğine Kimse Sevgili Olamadı
Derinliğine Kimse Sevgili Olamadı

Derinliğine Kimse Sevgili Olamadı

Cezmi Ersöz

Kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da onu terk edip giden sevgilisi… Kimi derinden sevsem, o bir başkasını…

Kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da onu terk edip giden sevgilisi… Kimi derinden sevsem, o bir başkasını derinden hatırlardı. Öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim. Beni yitirmekten hiç korkmadılar; çünkü onlara göre fazla iyidim; bu yüzden ilk anda vazgeçilebilirdi benden.

Beni terk edenlerden tek bir isteğim olurdu. ”Ne olur, bir daha beni aramayın! Çünkü ben kolay unutamıyorum. Çünkü ben size duyduğum o akıl dışı aşk yüzünden keder bahçemi dağıtıyorum. Çocukluğumun o güzel bahçesini.” Böyle derdim onlara ama yine de ararlardı beni… Soluksuz ve umutsuz kaldıkları bir gece mutlaka akıllarına ben gelirdim… O, yedek sevgili!…

Bekleyeceğim, ateşle su gibi…

Ateşle suyun hikâyesini bilir misin?

Ateşin suyu ilk gördüğünde nasıl yandığını,

Saç diplerine kadar…

Ve suyun aşkından aktığını, aktığını,

Akıp da gittiğini bilir misin?

Upuzun yollardan geçip

buluştuklarında

birbirlerine yaptıklarını…

Bütün imkânsız ve hep can çekişen aşkların

intikamını alırcasına söndüklerini ve yandıklarını

bilir misin?

Gerçek aşkın hep beklediğini,

sevmenin ve sevişmenin koynunda

ıssız bir çölde kaybolduğunu…

Serabını arayan,

ve sıcaktan kavrulmuş gezginler gibi,

tek bir kalbin etrafında dönüp durduğunu bilir misin?

Sahip olamayacağım sana,

bekleyeceğim…

Ateşle su gibi…

 

Su derinde kalır

ve görür her şeyi…

Üstündeki ateşin çaresizliğini,

imkânsız güzelliğini,

ve durmadan yalvarışını…

 

Önceleri kendimle yetinen

bir ateştim,

sonra dünyaya kandım.

Kalbimdekiler yetmedi,

dışarıda ne varsa yakmaya kandım.

Karşıma ne çıkarsa yakar ve yakılırken,

beni bir suyun seyrettiğini gördüm.

Kalbime geri dönerken anladım,

sana yaklaştıkça su yükseliyordu…

Kolay olmuştu oysa,

seni kendime bağlamam.

Sende boğulmam kadar kolay…

Sen, sevgili! Alevin üstünde salınan bir su gördün mü?

Alevini yakan bir su…

Sen bende kendini gördün mü?

 

Hep seni beklediğime inanasın diye,

yaldızlı fotoğrafımı yapıştırmıştım

pencereme…

Beklerken tutuştum acılar içinde…

Ben yandım,

yaldızım sana kaldı

isli pencerelerde…

 

Canı çok sıkılan

bir suyu içiyorum günlerdir.

Ağlamamak için

gülen bir suyu öpüyorum.

Gülüşünden utandıkça gözleri dolan…

Güzelliğini saklamak için

hep baş eğen bir suyu…

Küçük ama hoyrat alevlerle,

belleğinin aşk hücreleri

yıllarca boşuna yanmış bir su bu…

Yangından kaçarken

suyun parmak uçlarına saklanmış

o aşk hücreleri…

Oradan çıkıp

uzak neresiyse

oraya doğru koşmak istiyorlar.

Tırnak uçlarındaki pencereler yanıyor…

Onları ısırıp parçalayarak,

kendine yeni bir su arayan

bir suyun peşinden

koşuyorum günlerdir…

 

Tuttun kendini sevdin…

Sen en büyük ihaneti kendine yaptın;

tuttun, kendini sevdin…

Küçük dalgınlıklarına sığdırdın,

o büyük hatalarını…

İçindeki büyük boşlukları,

küçük sıkıntılarına bölüştürdün…

Her şeyi bilirken bile,

henüz kimseler buna hazır değilken,

bilmiyormuş gibi yaptın;

büyüsü bozulmasın diye,

sana emanet edilmiş anıların…

Oysa anladılar bunu,

seni birkaç saatliğine sevmeye yeltenenler bile

anladılar…

Sense hep şunu sordun kendine:

Bunlar bende ne gördü… Ne gördü?

Bizim çıkışımız yok. İçimde incecik bir sızı kanıyor bunu hissedince, ama onu bildiğim kadar, kendimi de biliyorum. Biliyorum, istesem de kopamam ondan…

Onu burada, o yaralı çocukluğuyla baş başa bırakamam… Birlikte dünyanın dışına doğru savrulsak da…

Oysa, başta her şey güzeldir onunla. Beni göklere çıkartır. Alabildiğine yüceltir. Sadece benim yanımda kendisi olabildiğini, bensiz olamayacağını, söyler. Bana olmadık anlamlar yükler. Hazırımdır kapılmaya bu sözlere, çünkü bu sözlerin arkasındaki o anlam için feda etmişimdir hayatımı, bütün geleceğimi… Kazımak isterim bu ışıklı anı aşkımızın belleğine, onun yaralı çocukluğuna; benim tutunacak dal arayan yorgun hayallerime…

Onun o güneş görmeyen zemin kattaki rutubet kokulu evinde, onca sefalet ve yitirmişliğin ortasında, sadece bizim görebildiğimiz bir güneşin sımsıcak ve bilge kokusunda, o hasta içimiz dirilir; o katı saatler isteklerimize baş eğince, yorgun arzularımızı sadece bizim olan güneşte bahtiyarca ısıtırdık.

Sadece bu güneşte gerçek kokusunu bulan saçlarının kokusunu içime çeker, “Bebeğim,” derdim, ona; “bebeğim!..”

Böyle anlarda bizi görmezden gelebilir miydi, onun içindeki en değerli şeyleri kırmış olanlar?

Bizi bir kez olsun unutamazlar mıydı, o sonsuz sefaletin içinde bile hayata duyduğumuz minnet ve şükran anında; ellerim onun saçlarının kanayan kokusunu öpüp okşarken, bizi bir kez olsun unutamazlar mıydı?

Bunu düşündüğüm an, sezerdim biraz sonra olacakları… Saçlarındaki ellerimin, hayallerimin arasından boşluğa kayıp gideceğini…

Çünkü birden uzaklaşırdı benden, sırtını duvara yaslar, bir sigara yakıp odasının bu dünyadan, bu hayattan çok uzak bir yerine gözlerini diker ve sadece bizim olan güneşimizi alıp insafsızca çekip giderdi yanımdan…

Her defasında olduğu gibi, böyle anlarda aklıma söyleyecek hiçbir şey gelmez, umutsuzca ve durmadan, “Neyin var?” derdim. “Ne oldu yine, ne yaptım sana; neden susuyorsun?” Konuştukça, sordukça batardım…

Yüzü tanınmaz bir hal alırdı. Beni daha birkaç saat önce göklere çıkartıp hiç olmadığı kadar yücelten insan, o an bana nefretle bakmaya başlardı. Ne istiyordum ondan, neden onu bırakmıyordum? Sahteydim, yapaydı ona gösterdiğim sevgim. Kendim gibi onu da sıradanlaştırıyordum. Ne kadar istesem de onu asla anlayamazdım. Sıradanlığımla içindeki aşkı öldürüyordum… Onun ruhunu soyuyor, onu korumasız ve kendime muhtaç bırakıyordum…

“Beni benimle bırak ve git, evimden!” derdi. “Git,

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Deneme Edebiyat Şiir
  • Kitap AdıDerinliğine Kimse Sevgili Olamadı
  • Sayfa Sayısı184
  • YazarCezmi Ersöz
  • ISBN9789944610018
  • Boyutlar, Kapak14x20cm, Karton Kapak
  • YayıneviTekin Yayınevi / 2011

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Zarfını Ben Açardım Sana Yazdığım Mektupların ~ Cezmi ErsözZarfını Ben Açardım Sana Yazdığım Mektupların

    Zarfını Ben Açardım Sana Yazdığım Mektupların

    Cezmi Ersöz

    Beni kalabalık sandınız… Evimde hiç güneş batmaz, diye geçti aklınızdan… Oysa ben çoğu kez bana gelen mektuplarınız kadardım. Evimde güneşim çok battı. Mektuplarınızın içindeki...

  2. Haritanın Yırtılan Yeri ~ Cezmi ErsözHaritanın Yırtılan Yeri

    Haritanın Yırtılan Yeri

    Cezmi Ersöz

    Diyarbakır’da bir öğretmen, “Devlet bizim üzerimizi kırmızı kalemle çizmiş,” diye yakınıyordu. Ailesini silahlı çatışmadan koruyabilmek için pencerelerine duvar ören Cizreli bakkalın açıklaması, “Güneş bizim...

  3. Hata Yaptıysam Aramızda Kalsın (Yol Öyküleri) ~ Cezmi ErsözHata Yaptıysam Aramızda Kalsın (Yol Öyküleri)

    Hata Yaptıysam Aramızda Kalsın (Yol Öyküleri)

    Cezmi Ersöz

    Uzun ve yorucu yolculuklardan sonra denize varmayı çok severim. Hayatın tam içine girip, göze aldığım ne varsa dibine kadar yaşayıp sonra yine kendime dönmek...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Yaz Bitmesin ~ İclal AydınYaz Bitmesin

    Yaz Bitmesin

    İclal Aydın

    “Sanki hiç vedalaşmamışım herhangi biriyle. Sanki artık hiç özlemiyorum. Kimseyi. Yazlıklardan ayrılanlar, güneşten solmuş tişörtlerinin omzunda getirirdi küçük yaz aşklarının ayrılığını. Mektuplarla, arada bir...

  2. Anda Sırlanmış Hayat ~ Mümine YıldızAnda Sırlanmış Hayat

    Anda Sırlanmış Hayat

    Mümine Yıldız

    An olur, tek bir an; geçip giderken dünya telaşıyla hızla kaldırımdan, yolda biten neşeli bir karahindiba göz kırpar. An olur; koştururken yetişmek için bir...

  3. Bilge Kedi ~ Ümran Kırcı ŞınığBilge Kedi

    Bilge Kedi

    Ümran Kırcı Şınığ

    Bir insanın gerçek manada reddedilmeyi anlaması için öncelikle bir kedi tarafından görmezden gelinmesi gerekir. (Anonim) Kimliği yok ki çıkarıp size yaşını göstersin. Gözlerinin biraz daha az görmesinden, dünya üzerinde geçirdiği on yıla yakın süreden, elbette tüylerinin parlaklığını

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur