Bu olay nasıl oldu? Sorumluları kim?
PKK terörünün en yoğun olduğu bir dönemde bu askerlerimizi Malatya’dan otobüsle, silahsız ve korumasız yola çıkaranlar kimdi?
Bu inanılmaz ihmal sonrasında yargılandırlar mı? Ceza aldılar mı? Katliamın sorumlusu olduğunu bildiğimiz ve halen cezaevinde bulunan Şemdin Sakık bu konuda neler söyledi?
“Onlar silahlarını bize doğru çevirdikleri sırada kelimei şahadet getirip kendimi yere attım. (…) Mermilerden biri bacağıma isabet etmişti. Vurulanlar üzerime düşüyor, kafama kurşun gelmemesi için korumaya çalışıyordum. Hepimizin öldüğünden emin olmak için sürekli ateş ediyorlardı…”
“Artık yapacak bir şeyimiz kalmamıştı. Karşımızda bizi öldürmeye karar vermiş kişiler vardı. Silahlar adeta ölüm kusuyordu. (…) Ben yere düşerken, üzerime kol kola olduğum diğer arkadaşım düştü. Ben de yaralıydım ama altta olduğum için dikkat çekmiyordum. Bir süre sonra büyük bir sessizlik oldu. Sürekli kan kaybediyordum.”
Karlı bir Ankara günüydü. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, tül perdeyi aralayıp pencereden bakarken, “Bu kar dinmeyecek anlaşılan” diye söylendi. Telefonu çaldı, iç halfan arayan içişleri Bakanı İsmet Sezgin’di. Bakan, “Paşanı, siz de erteleyin de Diyabakır’a birlikte gidelim” dediğinde, Bitlis, daha önce planladığı bu toplantıya gitmezse arkadaşlarının moralinin bozulacağını belirtti. Bakan da ona, “Peki paşam, size hayırlı yolculuklar” dedi.
Kurmay Başkanı Korgeneral Yalçın Erten’in yanına Genel Sekreter Albay Osman Özbek girdi. Özbek, “Komutamın, eğer uygun bulursanız, komutanımıza birlikte gidelim, bu havada yola çıkmamasını söyleyelim. Bu havada Diyarbakır’a gidilmez” dedi. Erten, “Ben söyledim. Ama gitmekte kararlı. Odasından çıkmadan bir kez daha söyleyeyim” dedi. iki komutan birden ayağa kalktı. Eşref Bitlis’in özel kalem müdürlüğü odasına geldiklerinde Yalçın Paşa, doğrudan makama girdi. Az sonra çıktığında, “Hayır, gitmeye kararlı” dedi.
“Çıkış emri” geldiğinde, Kurmay Başkam Korgeneral Yalçın Erten, Genel Sekreter Albay Osman Özbek, yardımcısı Albay Ahmet Demirtaş ve bazı görevliler kapının önüne inmiş, komutanı Etimesgut Askeri Havaalanı’na yolcu ediyorlardı. Komutan, havaya bakarken, gözüne Jandarma Genel Komutanlığı tabelası takıldı.
Komutanın aracı hareket ettikten sonra, arkasından Genel Sekreter Yardımcısı Albay Ahmet Demirtaş, Ankara il Jandarma Komutanı Albay Şentürk Kılınç’ın araçları da Etimesgut Askeri Havaalanı’na gitmek üzere ayrıldı.
Komutan, Kara Havacılık Okulu’nda uçağına binerken, Diyarbakır’dan gelen son habere sevinmiş ti. Diyarbakır Havaalanında inişler normale dönmüştü. Uçak havalandıktan sonra Albay Demirtaş, “Hayırlı yolculuklar olsun” dedi. Binaya girince üniformasının üzerine biriken kar tanelerini silkeledi. Telefonla Genel Sekreter Osman Özbek’i aradı:
“Komutanım, komutanı mı/in uçağı havalandı. Karargâha dönüyorum. Eniriniz?”
Özbek, “Tamam” dedi. Komutanın verdiği bir emri yerine getirmek İçin o gün genel sekreter olarak havaalanına gidememişti. Onun da içinde bir sıkıntı vardı. Komutana bu havada gitmemesi için âdeta yalvarmışlardı. Ancak, komutan gitmesi gerektiğini söylemiş, daha fazla ayrıntıya girmemişti.
“Havadaki uçak komutanın olabilir mi?”
Osman Özbek daha yeni kapatmıştı ki telefonu çaldı. Arayan Esenboğa Havaalanında görevli Hakan Üsteğmen’di. Heyecanlıydı. “Komutanım, Güvercinlik’ten kalkan bir uçak Esenboğa’ya acil iniş izni istiyor. Eşref Paşamın bulunduğu uçak olabilir mi?” dedi. Özbek, “Olabilir, Ben de komutanın otomobiliyle hemen geliyorum” dedi. Komutanın makam aracı Etimesgut Askeri Havaalanından dönerken, karargahta bulunan diğer otomobil hemen hazırlanıp Esenboğa’ya gidilecek, Eşref Bitlis karargâha getirilecekti.
Komutan merdivenleri inerken, posta, “Komutanım, Hakan Üsteğmenim acil deyip sizinle görüşmek istiyor” dedi. Özbek, kötü bir haber alacağını talimin ediyordu. Odasına gelirken, şapkasını çıkardı.
“Evet Hakan Üsteğmenim, dinliyorum.”
Hakan Üsteğmen, “Komutanım, kulp uçağın radarda görünmediğini, Yenimahalle civarında düşmüş olabileceğini söylüyor” dedi.
Karargâh karışmıştı. Makam odasının arkasındaki küçük holümde çalışan içişleri Bakanı Sezgin’in yanma hızlı adımlarla Özel Kalem Müdürü Ertuğrul Öztürk girdi. Bakan, “Hayırdır Ertuğrul” deyince, “Kötü haber var efendim. Bir uçak düşmüş, içinde bir orgeneral olduğu söyleniyor” dedi.
Komutanın uçağı Yenimahalle’ye, PTT nin bahçesine düşmüştü. Olay yerine ilk ulaşanlar o an Aselsan’a gitmekte olan cumhurbaşkanı ve Genelkurmay başkanı olmuştu,.. Bitlis Paşa artık yoktu… Diyarbakır’da yapılacak, Kuzey Irak’ta devanı edecek toplantı hiç yapılamayacaktı… Aynı dakikalarda, PKK adına yapılan açıklamada, Bitlis’in uçağını düşürdüklerine ilişkin açıklanın, olayı daha da farklı boyutlara getiriyordu.
Operasyona “Orgeneral Eşref Bitlis” adı verildi
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis 17 şubat 1993’te uçak kazası sonucu şehit duşlu. Nisan ayında, bölücü örgüte yönelik etkili bir operasyon planlanmıştı. 14 nisanda başlayacak bu operasyona “Orgeneral Eşref Bitlis Operasyonu adı verilmişti. Plana göre, operasyondan önce herkesin görev bölgesinde olması isteniyordu..
Operasyon bir türlü başlamıyordu. PKK nın başı Abdullah Ocalan sık sık “ateşkesle ilgili açıklama yapıyor, Irak’ın kuzeyinde bulunan Kürt liderler de ateşkesin sürmesi için çaba gösteriyordu. Çalışına olmadığı için Türkiye’nin değişik yörelerine şehit asker cenazeleri gitmiyordu. Dağlarda yüzlerce teröristin rahat hareket etmesi bazılarını hem üzüyor, hem de ateşkesi nasıl hozanz diye planlar yapılıyordu.
Artık “ateş kes “i en bıkanlar vardı. Bunlardan biri olan “Yeşil”, güvendiği bazı komutanlarla sohbet ediyordu. Birisi “Böyle olmaz” dediğinde, karşısındaki asker “Burada eşkıya olduğunu bilmemize rağmen elimiz kolumuz bağlı” diye söylendi. “Yeşil”, “Biz gidelim, basalım, ateşkes bitsin” dediğinde, odadaki beş kişi birbirlerine baktı. Sessizliği ‘Yeşil”in sigara paketinin hışırtısı bozdu.
O gün yine önemli bir ihbar alınmıştı. On dört kişilik bir PKK grubunun hangi saatte nereden geçeceği bilgisi ulaşmıştı. Köylüler de artık, ihbar etmenin bir işe yaramadığım biliyordu. İhbar ettiklerinin üzerine gidilmiyor, onlar da “Hükümet ile PKK anlaştı mı?” diye incik ediyorlar, bazı bilgileri ilgili makamlara vermeye gerek bile duymuyorlardı.
Her ne kadar “Ateşkes diye bir şey yok” denilse de, yaşayanlar, olayın içinde olanlar durumu yakından biliyorlardı. Artık ne terörist kovalıyor, ne fazlaca araziye çıkıyorlardı. Böyle olunca, teröristler daha rahat hareket ediyordu. Bir gün önce yine yol kesmiş, kimlik kontrolleri yapmışlardı. Bu arada, MHP Genç ilçe başkanını öldürmüşlerdi. Devlet görevlileri sessiz kaldıkça, onlar da bundan cesaret alıp azmayı sürdürdüler. Artık daha kalabalık gruplarla hareket ediyorlardı. Bu sırada, Şekeran üzerinden gelecek 120 kişilik bir grubun Ziver Köprüsünden geçeceği haberi gelmişti.
“Gizlice git, köprüyü havaya uçur”
“Yeşil” sigarasını yaktı. Derin bir nefes çekti. Yıllardır birlikte olduğu kişiye “Ateşkesi bozup, operasyonlara tekrar başlatabilmek için ne yapabiliriz?” diye sorarken, Görese Dağı’na doğru baktı. Orada 250 kadar terörist loş tertiple nmesindeydi. Zor bir hedef olmasına rağmen, yanlarına alacakları beş altı kişilik grup ve ağır silahlarla, Görese Dağının batısından gece sızma harekâtı yapıp, dağın doğu yamaçlarındaki üs bölgelerinde, teröristlere sabah içtimasında hiç beklemedikleri bir anda makineli tüfekler ve 60’lık havanlarla büyük kayıplar verdirmeleri halinde “ateşkesin bozulacağını düşünüyordu. Ardından “Ah bir de çatışmayı başlattığımızda komando birlikleri bölgeyi çevirse, grubun tamamını imha ederiz” diye ekledi. Ancak, “Yeşil’in o dönem “ateşkesi bozma çabası destek bulmadı.
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis için hep “farklı bir komutandı” değerlendirmesi yapılıyordu. Hem asker olarak askeri konularda yaptığı konuşmalarla, hem de sivil elbiselerini giyerek çıktığı televizyonlardaki açıkoturumlarda yaptığı söyleşilerle halkın beğenisini ve sempatisini kazanmıştı. Açıkoturumlarda karşısında kim olursa olsun fikir tartışmalarına giriyordu. Eşref Bitlis Paşa, “Bölgede konuşlanmış durumda bulunan Çekiç Güç’ün Türkiye’den ayrılması gerektiğini belirtiyor ve ABD’nin Kuzey Irak’ta oluşturmaya çalıştığı Kült devininin Türkiye’nin zararına olduğunu” söylüyordu. Bu nedenle ABD Büyükelçiliği tarafından birkaç defa hükümete şikâyet edildiği de söyleniyordu.
Bunlar yetmemişti. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis ile Asayiş Kolordusu Komutanı Korgeneral Necati Özgen, 17 aralık 1092’de Barzani ve Tdahi’yle görüşmek için Irak’ın Salaheddin kentine helikopterle gidiyordu. Bu gidişten. Çekiç Güç Harekât Üssü’nün haberdar edilmiş olmasına rağmen Bitlis ve Orgen’in bulunduğu helikopter defalarca taciz edildi.
Eşref Paşa, bölgede karlar kalkmadan, tüm Güneydoğu da aynı anda başlayan büyük bir operasyonla PKKya benii doğrultamayacağı bir darbe vurmak düşüncesindeydi. Bu operasyon PKK bahar tertiplenmesini yapmadan başlatılmalıydı. Hazırlıklara başlamaları için karargâhına ve Asayiş Kolordusu komutanına gerekli emirleri verdi. Ama, Bitlis bu operasyonu hiç başlatamadı. Diyarbakır’a gitmek için havalandıktan kısa süre sonra uçağı düştü…
Ancak, Asayiş Kolordusu Komutanlığı, baharla birlikte etkili bir operasyon için hazırlıkları sürdürdü. Harekât planlarını hazırlayıp, illerin güvenlik komutanlıklarına kendi planlarını yapmaları emrini verdi. Güvenlik Komutanlıkları da 1993’ün mart ayını, komşu güvenlik komutanlıklarıyla hedeflere yapacakları ortak harekâtların koordinasyonlarını hazırlayarak geçirdi. Aynı anda, bu kadar çok…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Aktüel Siyaset Güncel Sorunlar Siyasal Hareketler-Eylemler-Topluluklar Siyasal Hayat Terör-Mafya
- Kitap Adı33 Kurşun
- Sayfa Sayısı120
- YazarSaygı Öztürk
- ISBN9759916800
- Boyutlar, Kapak 14x23 cm, Karton Kapak
- YayıneviDoğan Kitap / 2008