Her Şey Vaktini Bekler.
Ne Gül Vaktinden Önce Açar
Ne de Güneş Vaktinden Önce Doğar.
Biraz Sabret
Senin Olan Sana Gelecektir.
Mevlana 21. yüzyılda dünyanın başına gelenleri görseydi acaba ne düşünürdü?
Bu hız çağında boğuştuğumuz sorunları çözüme ulaştırmak için bize nasıl yol gösterirdi?
Hakan Mengüç, kaleme aldığı bu yeni kitabında tam da bu soruların yanıtını arıyor.
Büyük düşünür, sekiz yüz yıl öncesinden sesleniyor çağımızın acı çeken ruhlarına…
Onlara 21 altın kuralı hatırlatıyor!
Hiçbir şeyin çaresiz ve çözümsüz olmadığını, her derdin içinde bir derman saklı olduğunu fısıldıyor.
Peki ya o dermanı bulmak mümkün mü?
Doğru yere bakınca evet…
Doğru yeri bilen gönül gözünü uyandırmanın tam zamanı…
Aradığın hazine tam olarak durduğun yerde.
Hoş geldin yol arkadaşım.
İÇİNDEKİLER
YAZAR HAKKINDA …………………………………………………… 9
ÖNSÖZ
Hoş Geldin Yol Arkadaşım… …………………………………….. 13
1. KURAL
Aramakla Bulunmaz Ama Bulanlar
Hep Arayanlardır……………………………………………………….. 15
Hırs, Azim ve Teslimiyet Meselesi………………………………. 17
2. KURAL
Her Şey Vaktini Bekler. Ne Gül Vaktinden Önce Açar
Ne de Güneş Vaktinden Önce Doğar. Biraz Sabret
Senin Olan Sana Gelecektir…………………………………………. 23
Zengin misin?…………………………………………………………. 28
3. KURAL
Kısmet Etmişse Mevla, El Getirir, Yel Getirir,
Sel Getirir. Kısmet Etmemişse Mevla El Götürür,
Yel Götürür, Sel Götürür. …………………………………………… 33
Gereğinden Fazla Kontrolcülük Bir Hastalıktır…………….. 35
“Yaşam Sanatı” Nedir Bilir misin?………………………………. 37
Kendini Gerçekleştiren Kehanet!……………………………….. 38
4. KURAL
Her Şey Üstüne Gelip Seni Dayanamayacağın
Bir Noktaya Getirdiğinde Sakın Vazgeçme.
Çünkü Orası Kaderinin Değişeceği Yerdir. ………………….. 41
5. KURAL
Güvenebilmek, Sevmekten Daha Önemlidir.
Çünkü Sevginin Olduğu Yerde Güven Yetişir
Ama Güvenin Olmadığı Yerde Sevgi Yetişmez………………. 47
6. KURAL
Bitkinin Güzelliği Tohumun İyiliğinden,
İnsanın Güzelliğiyse Kalbinin İyiliğinden Gelir. …………… 53
7. KURAL
Sabır Öyle Bir İptir ki Sen Kopacak Sanırsın O Gittikçe
Güçlenir, Sen Bitecek Sanırsın O Gittikçe Çoğalır. ……….. 59
8. KURAL
Her Olayı Hayır Bil, Her Geleni Hızır Bil,
Her Geceyi Kadir Bil. …………………………………………………. 67
Her Olayı Hayır Bil………………………………………………….. 67
Her Geleni Hızır Bil…………………………………………………. 68
Her Geceyi Kadir Bil………………………………………………… 71
9. KURAL
Kuru Duayı Bırak, Ağaç İsteyen Tohum Eker. ………………. 73
İstemek = İstem + Emek…………………………………………… 74
10. KURAL
Düne Ait Ne Varsa Dünde Kaldı Cancağızım.
Bugün Yeni Şeyler Söylemek Lazım. …………………………… 79
11. KURAL
Küsmek ve Darılmak İçin Bahaneler Aramak Yerine Sevmek
ve Sevilmek İçin Çareler Arayın. …………………………………. 89
12. KURAL
Sen Yola Çık, Yol Sana Görünür. …………………………………. 95
13. KURAL
Ay Doğmuyorsa Yüzüne, Güneş Vurmuyorsa Pencerene,
Kabahati Ne Güneşte Ne de Ayda Ara. Gözlerindeki
Perdeyi Arala. ……………………………………………………………. 101
14. KURAL
Öfke Rüzgâr Gibidir. Bir Süre Sonra Diner Ama
Birçok Dal Kırılmıştır Bile. …………………………………………. 111
15. KURAL
Yarın Yaparım Deme. Bugün de Dünün Yarınıydı. ………… 121
16. KURAL
Bir An Bekle, Arkana Dön ve Unuttuklarını Anımsa.
Kaybettiysen Ara, Kırdıysan Af Dile, Kırıldıysan Affet,
Çünkü Hayat Çok Kısa. ……………………………………………… 131
17. KURAL
Aynı Dili Konuşanlar Değil,
Aynı Duyguyu Paylaşanlar Anlaşır. ……………………………… 139
18. KURAL
Küle Döndüysen, Yeniden Güle Dönmeyi Bekle ve
Geçmişte Kaç Kere Küle Dönüştüğünü Değil, Kaç Kere
Yeniden Küllerinin Arasından Doğrulup Yeni Bir
Gül Olduğunu Hatırla. ………………………………………………. 143
19. KURAL
Gül Düşünür Gülistan Olursun,
Diken Düşünür Dikenlik Olursun. ………………………………. 153
20. KURAL
İnsanlar da Kitaplar Gibidir. Kapaklarına Bakıp Aldanmayın.
Gerçek Değerini Okudukça Anlarsınız. ……………………….. 161
1. Peşin Hükümlü Olma…………………………………………… 163
2. Okuduğu Kitaplara Bak………………………………………… 164
3. Ne İzlediğine Bak ………………………………………………… 164
4. Nasıl Davrandığına Bak………………………………………… 165
5. Başkaları Hakkında Nasıl Konuşuyor?…………………….. 166
6. Kriz Anlarında Nasıl Davranıyor?…………………………… 167
7. Seni Nasıl Dinlediğine Bak ……………………………………. 168
21. KURAL
Neyi Arıyorsan Osun Sen. ………………………………………….. 171
SON SÖZ …………………………………………………………………. 177
ÖNSÖZ
Hoş Geldin Yol Arkadaşım…
Bu altıncı kitabımı seninle paylaşıyor olduğum için çok heyecanlıyım. Umarım diğer kitaplarımda olduğu gibi bu da hayatına bir fayda sağlar. Ben her cümlemi yazarken “Acaba bu satırlar okuyucumun hayatına bir katkı sağlayacak mı?” diye düşünüyorum ve beni en çok mutlu eden şey de okuyucularımdan gelen “Hayatım değişti, hastalığımı sizinle atlattım, bana çok iyi geldiniz…” mesajları oluyor.
Çocukluğumdan beri sufizm ve tasavvufla ilgileniyorum. Bunlar artık benim bir parçam. Tasavvuf felsefesiyle büyüdüm ben ve bu felsefeyle kavrayıp öğrendim hayatı. Çocukluğumdan beri etrafımdaki herkese bu felsefeden söz ettim, bu felsefenin öğretilerini anlattım.
Mevlana’nın binlerce sözü ve yazdığı her satır, artık hafızama kazınmış halde duruyor.
Bir gün oturdum ve Mevlana eğer çağımızın insanları için elzem şekilde lazım gelen 21 tane kural hazırlasaydı, bunlar acaba neler olurdu diye düşündüm ve bu konu üzerine yaptığım derin bir meditasyondan, tefekkürden sonra tam 30 tane kural saptadım. Sonra bunları 21’e indirdim. Her birine günlük
hayatın içinden hikâyeler ekledim, yeri geldiğinde bilimsel bilgilerle de destekledim. Aylarca süren bir çalışmanın sonunda bu kitap çıktı.
Kitabın su gibi akması ve faydası olması dileğiyle.
Bir kez daha hoş geldin yol arkadaşım.
1.KURAL
ARAMAKLA BULUNMAZ AMA BULANLAR
HEP ARAYANLARDIR.
Bir seminer ve müzik programı için İspanya’daki Mayorka Adası’na davet edilmiştik. Program bittikten sonra birkaç gün daha adada kalıp gezmek istedik.
Çocukluğumdan beri bilmediğim yerlerde gezinip kaybolmayı hep çok sevmişimdir.
O yüzden bir araba kiralayıp adanın neredeyse her köşesini kendi başımıza dolaşmak istedik. Birbirinden güzel yerleri gezdikten sonra ıssız bir koya saptık. Koca sahilde toplasan 4-5 kişi vardı. Güneşin batışını izleyip sohbet etmeye başladık kendi aramızda.
Sonra 5-6 kişinin olduğu o ıssız sahilde bir kadın yaklaştı yanımıza. İngilizce selam verip “Türkçe mi konuşuyorsunuz?” diye sordu. “Evet…” dedik.
Bunun üzerine kadın Türkçeyi ne kadar sevdiğini anlatmaya başladı. Kendisi İspanyol❜muş. İsmi Merlin… İspanyolca, Katalanca tercümanlık yapıyormuş. Tatlı bir sohbete daldık hep beraber. Laf lafı açınca bize Rumi’yi yani Mevlana’yı bilip bilmediğimizi sordu. Sufizmle ilgilenip ilgilenmediğimizi merak etti.
Gülmeye başladım. İnanamıyordum şu konuştuklarımıza. Dünyanın bir köşesinde, sakin bir adanın ıssız bir koyundaydim ve bir İspanyol, Sufi Akademi’nin kurucusuna “Rumi’yi biliyor musunuz?” diye soruyordu. Hepimiz çok etkilenmiştik bu karşılaşmadan. Tüylerimiz diken diken olmuştu.
Merlin, tasavvuf felsefesini ve sufizmi öğrenmek istiyormuş meğer. Fakat nasıl öğreneceğini ve nereden başlaması gerektiğini bilmiyor, bu yüzden araştırıyormuş uzun zamandır. Bizimle karşılaştığına inanamıyordu o da. Hepimiz çok mutlu olmuştuk.
Mayorka’ya gelmeden evvel evdeki kütüphanede Hiçbir Karşılaşma Tesadüf Değildir kitabımın İngilizcesi çarpmıştı gözüme. Yanıma bir iki tane almıştım belki birilerine hediye veririm diye. Kitabı İstanbul’dan beri günlerdir yanımda gezdirip duruyordum. Meğer Merlin’e vermek için bekliyormuşum.
Gönülden istemenin, gönülden aramanın ne demek olduğunu düşündüm o gece uzun uzun. Gönülden istemenin içinde aşk ve teslimiyet kadar sonsuz bir güven de var aslında. Çok isteyip çekiştirmekte hırs var, mücadele var, çatışma var ve bütün bunlar geciktirmekten ya da istediğin şeyden giderek uzaklaşmaktan başka bir işe yaramıyor. Çağırdığın isteğe güven duymak, bunun nasıl ve ne şekilde olacağını hesaplayıp sorgulamamak, olanın da olmayanın da zaten hayırlı olduğuna kalpten inanmak demek.
Yani istemekten vazgeçme ama çekiştirmekten vazgeç demek istiyorum.
Odağında kalpten çağırdığın şey kalsın.
Neden ve nasıl olacağına karıştığında kaygılarla ve kuşkularla dolu zihninle sonsuz ve sınırsız olan kusursuz düzenin işine karışmış, mucizelerin önüne set çekmiş oluyorsun. İzin ver hayat sürprizlerini sunabilsin sana. İzin ver güzellikler yağsın üzerine. İzin ver ki hayırlı olan çıksın karşına.
Merlin’le dost olmuştuk artık. Onunla birlikte niyetlerin, arzuların ve isteklerin özgürce ilahi sisteme teslim edildiğinde zihnin “imkânsız” dedikleri bile kolayca mümkün olabiliyordu. Aynı dilden, aynı kültürden, aynı topraklardan bile olmak gerekmiyordu bir niyeti hakikate dönüştürmek için. Bir şeyi çok istersen ve sisteme güvenle teslim edersen dileğini, ihtiyacın olan her şey dilini bilmediğin, kültürüne yabancı olduğun, dinini tanımadığın uzak bir ülkeden bile kalkıp gelir ayağına… Hatta elinde ve heybesinde sana sunmaya hazır olduğu hediyeleriyle destek olur sana.
Merlin kısa sürede Sufi Akademi’nin bir parçası olmuştu. Çok sevdiği Türkçeyi öğrenmekle kalmadı, sufizm felsefesi üzerinde hayli derinleşti ve çok yol aldı. Bundan sonra ne olacak, nasıl olacak diye kaygılanmıyor… O sadece niyetine ve sisteme güveniyor.
“Hırsı bırak, kendini boş yere harcama. Şu toprak altında çırak da bir, usta da…” – Mevlana
Hırs, Azim ve Teslimiyet Meselesi
Ceviz kurdunun hikâyesini duymuş muydun?
Zayıf ve çelimsiz bedenine rağmen gözüne kestirdiği bir cevizin kabuğunda delik açmış yine bir gün minik ceviz kurdu.
İçine girer girmez de başlamış cevizin içini hırsla yiyip tüketmeye. Sanki yarın yok… Bulduğu gördüğü her şeyi yemiş, yemiş de yemiş hiç durmamış. Gözü kararmışçasına ara vermeden yiyormuş. Derken ceviz kurdu şişmanlamaya başlamış. Karnı iyice büyümüş hatta sonra bir gün hareket bile edemez hale gelmiş. Artık açtığı minicik delikten geçemez hale gelmiş. Girerken açtığı delikten dışarı çıkması artık mümkün değilmiş. Karnı yeterince doymuş doymasına ama içeride tıkılı kalmış öylece.
Biraz uğraşmış etmiş deliği genişletmeye çalışmış ama nafile. Bir düşüncedir almış ceviz kurdunu. Ne yapsa da dışarı çıksa? Şimdilik görünen tek çare zayıflamayı beklemekmiş gibi görünmüş gözüne.
Ceviz kurdu aç karınla bekledikçe zayıflamaya başlamış tabii… Hatta o eski zayıf ve çelimsiz haline geri dönmüş. Açtığı delikten nasıl girdiyse öylece çıkmış sonunda. Ancak dışarı çıktığında ne görsün? Mevsimler değişmiştir çoktan. Ortada aç ve cılız bir ceviz kurdu ile içi tamamen tüketilmiş kuru bir ceviz kabuğu kalmıştır geriye.
Bir yerlerde hata yaptığını düşünüyordur ceviz kurdu ama nerede?
Hatasının cevizi yerken farkına varsaydı sonuç çok daha farklı olabilirdi belki ama hırs tatlı bir zehirdir. Oyalar, aldatır, tatmin eder görünür ancak tükenişe sürükler. Hırsa kapılıp koşullara, imkânlara, gidişata ve geleceğe körleşmenin ağır bedelleri olacaktır kuşkusuz.
Ne yani aç mi kalsaydı diye düşünenler vardır belki…
Sadece karnını doyursaydı hayatına mal olabilecek sonuçlar yaratmazdı. Ancak ceviz kurdu karnını doyurmakla değil endişelerini, korkularını, kaygılarını doyurmaya çalışmakla birlikte sürekli yiyip durmanın hazzına da kapıldı. Azimle delerek kazandığı cevizin içinde hırsa kapılarak hayatını tehdit eden koşullara maruz bıraktı kendini.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Kişisel Gelişim
- Kitap AdıSen Yola Çık Yol Sana Görünür
- Sayfa Sayısı184
- YazarHakan Mengüç
- ISBN9786254415173
- Boyutlar, Kapak13,5 × 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviDestek Yayınları / 2021