Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Mevlana Gerçeği
Mevlana Gerçeği

Mevlana Gerçeği

Ümit Doğan

TARİH ADINA SİZE ÖĞRETİLEN NE VARSA UNUTUN! • Mevlana Moğol ajanı mıydı? • Nasreddin Hoca’yı Mevlana mı öldürttü? • Ahi Evran ve Nasreddin Hoca…

TARİH ADINA SİZE ÖĞRETİLEN NE VARSA UNUTUN!

• Mevlana Moğol ajanı mıydı?
• Nasreddin Hoca’yı Mevlana mı öldürttü?
• Ahi Evran ve Nasreddin Hoca aynı kişi midir?
• Mevlana Türk müdür? Türklere bakışı nasıldır?
• Mevlana ve Şems’in kadınlara bakışı nasıldı?
• Mesnevi’deki müstehcen hikâyeler gerçek mi?
• Mevlana Mesnevi’yi Kuran olarak mı görüyordu?
• Mevlana ve Şems arasındaki ilişki Konya halkını neden rahatsız etmişti?
• “Ne olursan ol, yine gel” sözleri Mevlana’ya ait değil mi?
• Mevlana ile Ahi Evran arasındaki düşmanlığın sebebi neydi?
• Mevlana 15 yaşındaki evlatlığı Kimya Hatun’u 65 yaşındaki Şems’e mi nikâhladı?
• Mevlana’nın oğlu Alaeddin Çelebi babasını terk ederek Ahi Evran’ın hizmetine neden girdi?
• Mevlana ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin arasındaki gerginliğin sebebi neydi?

Tarihin tozlu sayfalarında yerini “tüm gerçekliğiyle” almış olan doğru bildiğiniz yanlışlar manzumesinden daha onlarca örneği bulabileceğiniz bu çalışma, eşsiz bir saklı tarih dokümanıdır.

İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ…………………………………………………………………………………………….9
BİRİNCİ BÖLÜM
MOĞOL İSTİLASININ TARİHİ SEYRİ VE YIKICI ETKİSİ…………………….. 19
Dünyaya Korku Salan Moğol İstilası …………………………………………. 21
İstila Başlıyor……………………………………………………………………………25
Moğol İstilası Öncesinde Anadolu’nun Durumu ………………………..35
Alaeddin Keykubad’ın Ölümü …………………………………………………..37
Babai Ayaklanması ………………………………………………………………….. 41
Kösedağ Savaşı ve Anadolu’da Moğol İstilası ……………………………53
Sivas’ın İstilası ve Yağmalanması ……………………………………………..57
Moğolların Kayseri Katliamı ……………………………………………………..59
Anadolu Selçuklu Devleti’nin Moğol Hâkimiyetine Girişi …………..63
Moğolların Malatya Katliamı (1244) ………………………………………….67
II. İzzeddin Keykavus’un Tahta Geçişi (1246) ve
Yaşanan Gelişmeler………………………………………………………………… 69
Baycu Noyan’ın İkinci Kez Anadolu’ya Gelişi ve
Sultanhanı Savaşı (1256) …………………………………………………………. 71
IV. Rükneddin’in Moğol Desteğiyle Tahta Çıkması …………………….77
Denizli Uç Beyi Türkmen Mehmed Bey Ayaklanması…………………79
Kerimüddin Karaman Bey Ayaklanması …………………………………… 81
Kırşehir’de Ahi Ayaklanması ve Ahi Evran’ın Katledilmesi …………83
IV. Rükneddin’in Moğollar Tarafından Öldürülmesi (1266) ………..85
Hatiroğlu Şerafeddin’in Moğollara Karşı Cihadı (1276) …………….. 89
Baybars’ın Anadolu’ya Gelişi ve Elbistan Savaşı ……………………… 95
Abaka’nın İntikam İçin Anadolu’ya Gelişi………………………………… 99
Moğolların İkinci Kayseri Katliamı ……………………………………………101
Karamanoğlu Mehmed Bey’in Ayaklanması ve Cimri Olayı ……..103
Türkçenin Resmi Dil İlan Edilmesi (13 Mayıs 1277)……………………105
Moğolların Aksaray Katliamı …………………………………………………..107
Karamanoğlu Mehmed Bey ve Siyavuş’un Katledilmeleri ………..109
Karamanoğlu Güneri Bey’in Moğollarla Mücadelesi ………………….111
Karamanoğlu Mahmud ve
Yahşi Beylerin Moğollarla Mücadelesi………………………………………117
Moğol Valisi Timurtaş ve Türkmenler……………………………………….121
İlhanlı Devleti’nin Parçalanması ve
Moğol İstilasının Sona Ermesi ………………………………………………… 125
İKİNCİ BÖLÜM
MOĞOL İSTİLASI EKSENİNDE
AHİ EVRAN-MEVLANA MÜCADELESİ………………………………………….. 127
Mevlana’nın Moğollarla İlişkileri ……………………………………………..129
Ahi Evran’ın Doğumu, Tahsili ve Anadolu’ya Gelişi…………………. 139
Ahi Teşkilatı ve Ahiyân-ı Rum…………………………………………………145
Fatma Bacı ve Bacıyân-ı Rum………………………………………………… 155
Ahi Evran, Keykubad’ın Daveti Üzerine Konya’ya Gidiyor ……….. 157
Ahi Evran’ın Babai İsyanı’yla
İlişkili Görülerek Cezalandırılması……………………………………………159
II. İzzeddin Keykavus Ahi Evran’ı
Vezirlik Makamına Getiriyor …………………………………………………….161
Mevlana’nın Babasıyla Birlikte Anadolu’ya Gelişi……………………. 163
Babasının Vefatından Sonra Mevlana …………………………………….. 167
Şems Bir Kalenderi Dervişiydi…………………………………………………169
Şems’in Konya’ya Gelişi ve Sonrasında Yaşananlar…………………. 175
Şems’in Kimya Hatun ile Evliliği ………………………………………………181
Şems’in Öldürülmesi ……………………………………………………………… 185
Ahi Evran ve Alaeddin Çelebi’nin Konya’dan Ayrılmaları …………189
Ahi Evran ve Alaeddin Çelebi’nin Kırşehir’de Öldürülmeleri ……….191
Nasreddin Hoca ile Ahi Evran Aynı Kişi midir?………………………..195
Hacı Bektaş-ı Veli’nin Moğol İstilası Karşısındaki Tutumu ………..201
Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana ve Nureddin Caca……………………….. 205
Mesnevi’de Ahi Evran …………………………………………………………….209
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MEVLANA VE ŞEMS-İ TEBRİZİ HAKKINDA
MERAK EDİLEN BELLİ BAŞLI KONULAR………………………………………. 217
Mevlana’ya Atfedilen “Ne olursan ol, yine gel…”
Sözleri Aslında Kime Ait?………………………………………………………. 219
Mevlana Moğol Ajanı mıdır?……………………………………………………223
Mevlana Aslen Türk müdür?……………………………………………………227
Mevlana’nın Türklere Bakışı……………………………………………………. 231
Mesnevi Mevlana’ya Allah Tarafından mı İndirildi?………………….233
Bizim Mesnevi’miz Kuran’dan da Üstündür……………………………..235
Mevlana ve Hulûl İnancı ………………………………………………………….237
Allah’ın Şems’e Kimya Hatun Kılığında Görünmesi………………… 239
Veliler Allah’ın Çocuklarıdır……………………………………………………. 241
Şems’in İçtiği Şarap Helaldir …………………………………………………. 243
Mevlana ve Şems’in Kadınlara Bakışı …………………………………….. 245
Mesnevi’de Yer Alan Müstehcen Hikâyeler…………………………….. 249
Ariflerin Menkıbeleri’nde Yer Alan Müstehcen Hikâyeler ……….. 279
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
MUSTAFA KEMAL PAŞA VE MEVLEVİLER……………………………………. 283
Milli Mücadele’de Mevleviler …………………………………………………. 285
Abdülhalim Çelebi (1874–1925) …………………………………………….. 293
Veled Çelebi İzbudak (1867-1953)………………………………………….. 299
KAYNAKLAR………………………………………………………………………………. 305
EKLER…………………………………………………………………………………………. 317
İŞGAL PROTESTONAMESI…………………………………………………………….323
HANIMLARIN MITINGI………………………………………………………………….327
ON İKINCI KOLORDU-YU HÜMAYUN KUMANDANLIĞI’NA …………… 331

ÖNSÖZ

Bu kitabın öyküsü öğrencilik yıllarıma kadar uzanır. Mevlana gerçeğiyle tanışmam üniversite yıllarında oldu. Daha ilk günlerde “Tarih adına size öğretilen ne varsa unutun, tarih sizin bildiğiniz gibi bir şey değil” diyerek söze başlayan bir hocamız tarihte doğru bilinen yanlışlara dair birkaç örnek verdikten sonra sözü Mevlana’ya getirdi ve anlatmaya başladı. Yaşadığı dönemdeki siyasi ve toplumsal olayların tam ortasında yer alan Mevlana’nın Anadolu’yu istila eden Moğollarla işbirliği yapıp bağımsızlık taraftarı Türkmenlerin karşısında yer aldığından bahsetti. Moğol istilası Anadolu’yu kan gölüne çevirmiş, ardı ardına çok büyük Türkmen kıyımları yaşanmıştı. Türkmenler Moğol hâkimiyeti altına girmek istemiyorlardı. Türkmen direnişinin bayrak kişisi ise Ahi Evran’dı. İşgal altındaki Anadolu’da, işgalci Moğolların yanında yer alan Mevlana ile Moğollara karşı Türkmen direnişinin sembolü haline gelen Ahi Evran arasında düşmanlık vardı. Üstelik Ahi Evran aslında güldürürken düşündüren fıkralarıyla hepimizin sevgilisi haline gelen Nasreddin Hoca’nın ta kendisiydi! Diğer taraftan, bize Mevlana’nın diye öğretilen tasavvufi sözlerin neredeyse hiçbirisi Mevlana’ya ait değildi. Mevlana’nın evrensel hoşgörü mesajı olarak bildiğimiz meşhur “Ne olursan ol, yine gel” bile Mevlana’dan asırlar önce yaşamış bir başka sufinin sözleri idi. Peki ya Şems-i Tebrizi? Mevlana’nın mürşidi Şems-i Tebrizi boynuna çanlar ve boyalı kemikler takarak yarı çıplak dolaşan, saçlarını, sakallarını, bıyıklarını, hatta kaşlarını bile usturayla tıraş eden, yemek bulursa karnını doyuran, elinde zembil köy köy gezen, davul ve borular çalarak tuhaf sesler çıkartıp dans eden, sürekli cezbe halindeki Kalenderilere mensup bir derviş idi. Onun bu garip hallerinden ve Mevlana’yı kendilerinden almasından rahatsız olan Konya halkının baskısı sonucunda Şems şehri terk etmek zorunda kalmış, Mevlana’nın davetiyle geri dönmüş, bir süre sonra öldürülmüştü. Mevlana’nın oğlu Alaeddin Çelebi, Ahi Evran taraftarıydı. Şems cinayetinin sorumluları arasında gösterilmiş, Ahi Evran’la birlikte Konya’yı terk etmek zorunda kalmış, yine Ahi Evran’la birlikte Kırşehir’de Moğollar tarafından öldürülmüştü.

Üniversite hayatımın ilk günlerinde yüksek dozda sıra dışı bilgiye maruz kalmak beni konuyu araştırmaya yönlendirdi. Her birisini evliya olarak tanıdığım tarihi şahsiyetlerin arasındaki siyasi mücadele epey ilgimi çekmişti. Büyük bir İslam âlimi ve dünyanın kabul ettiği bir mutasavvıf olan Mevlana’nın Müslüman Türkmenlere karşı, putperest ve şaman inancına mensup Moğolları desteklemiş olacağına inanmıyordum. Ahi Evran, Hacı Bektaş-ı Veli ve Taptuk Emre gibi Türkmen kocaları Moğol istilasına karşı kenetlenmişken, Mevlana neden Moğol iktidarından yana tavır almıştı? Bu nasıl açıklanabilirdi? Mevlana ve Nasreddin Hoca gibi çok kıymet verdiğimiz iki büyük şahsiyetin arasındaki düşmanlığın sebebi ne olabilirdi? Hele Alaeddin Çelebi meselesi! Babası Mevlana’yı bırakıp, babasının baş düşmanı Ahi Evran’ın hizmetine girmiş, onunla birlikte öldürülmüştü. Cenazesi Konya’ya getirildiğinde Mevlana oğlunun cenaze namazını bile kıldırmamıştı. Bunların altında yatan ciddi gerekçeler olmalıydı.

Bütün bu soruların cevaplarını aramaya ta o günlerde başladım. Anadolu Selçuklu Devleti tarihini detaylıca öğrenmeden olmazdı. Selçukoğullarının Anadolu’ya ne zaman, hangi şartlarda geldiklerini ve nasıl bir kültürle karşılaştıklarını araştırdım.

Okumalarımı Anadolu Selçuklularının ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi olaylarının yanında Selçuklu toplumunda tasavvufi unsurlar ve halk hareketleri üzerine yoğunlaştırdım. Anadolu’da neler yaşandığını, ne olup bittiğini öğrenmeye, tabiri caizse 13. yüzyıl Selçuklu toplumunun fotoğrafını çekmeye çalıştım. Tabii okumalarım arttıkça karmaşık olaylar zihnimde sağlam bir zemine oturmaya, düğümler çözülmeye başladı. Diğer taraftan, Mevlana gerçeği hakkında kitap yazmak gibi bir fikrim yoktu. Meseleyi kendi zihnimde çözmüş, doğruya ulaşmıştım ve konu benim için kapanmıştı. Bu konuda kitap yazmaya karar vermemi sağlayan, sosyal medya hesaplarımdan Mevlana ve Ahi Evran meselesiyle ilgili yaptığım bir paylaşımın sonrasında yaşananlar oldu. Mesele beklemediğim kadar ilgi gördü, pek çok kişi Mevlana’yı, Ahi Evran’ı, Moğolları konuşur oldu, çok sayıda mesaj aldım. İnsanlar bu konuyu merak ediyorlardı. Onlarda, yıllar önceki bilgiye aç halimi görüyor gibiydim. Üzerinde uzun süre düşündükten sonra Mevlana konusunda bir kitap hazırlamaya karar verdim.

Kitabın yazılması sırasında çok çeşitli kaynaklardan faydalandım. Öncelikle, olayların yaşandığı yıllarda yazılan ana kaynaklardan bahsetmek istiyorum. Çünkü bunları bilmeniz, kitapta vereceğimiz bilgileri daha iyi idrak etmenize ve sağlıklı çıkarımlar yapmanıza yardımcı olacaktır. Mevlevi kaynaklardan başlayalım. Bunların başında Mesnevi gelir. Mesnevi, Mevlana’nın altı cilt ve yaklaşık 25.700 beyitten meydana gelen Farsça eseridir. Eserin kâtipliğini Hüsameddin Çelebi yapmıştır. Mesnevi’nin ne zaman yazılmaya başlandığına dair kesin bir bilgi yoktur. Ancak birinci cildin bitmesinden sonra Mesnevi’nin yazımına bir süre ara verildiği, ikinci cildin yazımına 13 Mayıs 1264’te başlandığı bilinmektedir. Hüsameddin Çelebi, Mevlana’nın Mesnevi’yi yazdırırken hiçbir kitaba müracaat etmediğini, eline kalem almadığını, medresede, Ilgın Kaplıcaları’nda, Konya Hamamı’nda, Meram’da aklına ne geldiyse söylediğini, kendisinin de bunları hemen yazıya geçirdiğini, hatta yazmaya yetişemediğini ifade eder. Mesnevi’nin dünyanın çeşitli kütüphanelerinde çok sayıda yazma nüshası bulunmakla birlikte Konya Mevlana Müzesi Kütüphanesi’ndeki Veledi yazması en eski Mesnevi nüshası olarak kabul edilir. Mesnevi ilk olarak 1806 yılında İsmail Ankaravi’nin şerhiyle birlikte Kahire’de basılmıştır. Günümüzde en yaygın kullanılan Mesnevi tercümesi Veled Çelebi İzbudak’ın Veledi nüshasına dayanan çevirisidir. Abdülbaki Gölpınarlı’nın gözden geçirip açıklamalar eklediği eser Milli Eğitim Bakanlığı tarafından basılmıştır.1 Biz de kitabımızda Mesnevi’nin Veled İzbudak tercümesinden yararlandık. Mevlana’ya ait olan bir başka eser, Mevlana’nın sağlığında oğlu Sultan Veled veya bir başka müridi tarafından kaydedilen sohbetlerinin vefatından sonra derlenmesinden meydana gelen Fih-i Ma Fih’tir. “Fih-i Ma Fih” kelimesi “İçindekiler içindedir, ondaki ondadır, ne varsa ondadır” gibi anlamlara gelmektedir. Türkiye kütüphanelerindeki yazma nüshalardan faydalanan Abdülbaki Gölpınarlı eseri Türkçeye çevirmiştir. Ahmed Avni Konuk’un Konya Mevlana Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan tercümesi de 1994 yılında yayımlanmıştır.2 Mevlana’nın çeşitli yer ve zamanlarda söylediği şiirlerin kâtipler tarafından kayda geçilmesiyle oluşan bir başka Mevlevi eser Divân-ı Kebir’dir. Divân-ı Kebir’deki rubailer Türkiye’de ilk olarak Veled Çelebi tarafından yayımlanmış ve M. Nuri Gençosman tarafından “Mevlana’nın Rubaileri” adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir.3 Bahsetmeden geçemeyeceğimiz bir başka Mevlevi eser ise Mevlana’nın çeşitli yerlere yazdığı 147 mektubun derlenmesiyle oluşan Mektubat’tır. Mektupların muhatapları II. İzzeddin Keykavus, Nureddin Caca, Taceddin Mutez, Muineddin Pervane gibi dönemin devlet adamlarıdır.4 Kitabımızda Mektuplar adıyla yayımlanan Abdülbaki Gölpınarlı tercümesinden yararlanılmıştır.

Şemsi Tebrizi’nin tek eseri olan Makalat onun Mevlana ile aralarında geçen sohbetlerinden ve sorulan sorulara verdiği cevaplardan derlenmiştir. En eski nüshası Konya Kütüphanesi’nde kayıtlı olan ve Şems’in hayatından ziyade fikir dünyasına ve tasavvufi meşrebine dair bilgiler veren Makalat, M. Nuri Gençosman tarafından Türkçeye çevrilmiştir.5 Mevlana’nın oğlu Sultan Veled’in ilk mesnevisi olan ve Veledname adıyla da anılan İbtidaname, Mevlana, Mevlevi halifeleri ve yakın çevresi hakkında güvenilir bilgiler içeren bir kaynaktır. Farsça yazılan eser Abdülbaki Gölpınarlı tarafından Türkçeye çevrilmiştir.

Bir başka önemli Mevlevi kaynağı olan Risale-i Sipehsâlâr Mevlana’nın hizmetine girip kırk yıl müritlik yapmış olan Ahmed oğlu Feridun tarafından yazılmıştır. “Sipehsâlâr” komutan anlamına gelmektedir. Ahmed oğlu Feridun’un Selçuklu ordusunda komutan olmasından ve Sipehsâlâr olarak tanınmasından dolayı eserin adı Sipehsâlâr Risâlesi olmuştur. Yazarın şeyhinden görüp işittiklerini derlediği bu eser, Mevlana hakkındaki en önemli kaynaklar arasında olup dönemin tarihi, dini ve toplumsal olaylarını Mevlevi bakış açısıyla ele almaktadır.7 Farsça yazılan eser Ahmed Avni Konuk tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Kitabımızın Mevlana ile ilgili hemen her aşamasında yararlandığımız bir başka önemli kaynak Menâkıbü’l-Arifin adlı eserdir. Mevlana’nın torunu Ulu Arif Çelebi’nin hizmetine giren bir Mevlevi olan Ahmed Eflaki tarafından kaleme alınan Menâkıbü’l-Arifin Mevlana ve çevresindekiler hakkında olduğu kadar Anadolu’nun o dönemdeki tarihi, dini ve toplumsal durumuna dair çok önemli bilgiler vermektedir. Ana kaynağını İbtidaname ve Sipehsâlâr risalesinin oluşturduğu bu eser Farsça yazılmış ve Tahsin Yazıcı tarafından Türkçeye çevrilmiştir.

Mevlevi kaynakların haricinde de çok fazla eserden yararlandık. Moğol sarayında çeşitli devlet kademelerinde çalışmış, zamanla idareciliğe kadar yükselmiş olan Alaeddin Ata Melik Cüveyni tarafından yazılan bir Moğol tarihi diyebileceğimiz Tarih-i Cihangüşa bunlardan bir tanesidir. Kitabın yazarı Cüveyni, Moğollar tarafından bütün İran, Gürcistan, Anadolu ve diğer ülkeleri yönetmek için tayin edilmiş olan Emir Argun Aka’nın yazışmalarını yapmış, Hülagu Han’ın İran’a gelişinden sonra da onun en gözde kâtiplerinden olmuş, ondan sonra da oğulları Abaka Han ve Ahmed Teküder tarafından Bağdat’ın yöneticiliğine tayin edilerek bu görevde yaklaşık 24 yıl kalmıştır. Sahip olduğu yüksek makamlar ve üstendiği görevler gereği kitabında bahsettiği olayların pek çoğuna bizzat şahit olmuştur. Moğol istilası hakkında önemli bilgiler vermesi açısından çalışmamız kapsamına giren bu eser Farsça yazılmış ve Mürsel Öztürk tarafından Türkçeye çevrilmiştir.8 Yine önemli eserlerden Cüveyni’nin talimatıyla İbn Bibi tarafından kaleme alınan El-Evâmirü’l-’Alâ’iyye fi’l-umûri’l-’Alâ’iyye 1186 ve 1280 yılları arasındaki olayları içeren bir Anadolu Selçuklu tarihidir. 1281 yılında Farsça yazılan eser Cüveyni’ye sunulmuştur. İbn Bibi yüksek tabakaya mensup bir saray görevlisi olduğundan anlattığı olayları sarayın gözünden nakletmiştir. Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Ahi Evran gibi dönemin önemli şahsiyetlerinden hiç bahsetmemesi dikkat çekicidir.9 Buna rağmen Selçukname, Anadolu’nun siyasi, toplumsal ve kültürel hayatına dair verdiği önemli bilgilerle Anadolu Selçuklu tarihinin en önemli kaynağı olarak kabul edilir. Kitabımızda hem M. Nuri Gençosman’ın hem de Mürsel Öztürk’ün çevirilerinden yararlandık. Uzun süre devlet görevinde bulunan Kerimüddin Aksarayi tarafından yazılan Müsâmeretü’l-Ahbâr ve Müsâyeretü’l-Ahyâr İbn Bibi’nin Selçukname’sinden sonra Anadolu Selçuklu tarihi için en önemli ikinci kaynak durumundadır. Bir divan kâtibi olan yazar naklettiği pek çok olayı kendi gözlemleri sonucunda yazmış ve eseri Moğolların Anadolu Valisi Timurtaş’a ithaf etmiştir.10 1363 yılında kaleme alınan ve yazarı bilinmeyen Anonim Selçukname adlı eser Moğol istilası altındaki Anadolu’da yaşanan olayların yanı sıra Karamanoğulları ile ilgili de önemli bilgiler içermektedir. Farsça yazılan eserin çevirisi 1952 yılında Feridun Nafiz Uzluk tarafından yapılmıştır. Malatyalı Süryani tarihçi Ebu’l Ferec tarafından kaleme alınıp Ömer Rıza Doğrul tarafından Türkçeye çevrilen Ebu’l Ferec Tarihi adlı eser de Anadolu’da Moğol istilasını detaylıca anlatması bakımından önemlidir. Farsça tarih kitaplarının en meşhur ve en önemlilerinden biri olarak değerlendirilen Tabakât-ı Nasıri ise Hintİran tarihçisi Kadı Minhac-ı Sirac el Cuzcani tarafından kaleme alınmıştır. Delhi Türk Sultanlığı’nda kadılık görevi yapan ve yaşadığı bölgedeki Moğol zulmüne tanıklık eden Cuzcani istilaya dair önemli bilgiler vermektedir.11 Kitabımızın Moğol istilasını anlatan bölümlerinde yararlandığımız bu eser Erkan Göksu tarafından tercüme edilmiştir. Hacı Bektaş-ı Veli’nin hayatı ve Bektaşilik tarihi açısından önemli bilgiler içeren çok kıymetli bir kaynak olan Vilayetname, Hacı Bektaş’ın Mevlana ve Ahi Evran’la olan ilişkilerini anlatması bakımından çalışmamız kapsamına girmektedir. Âşıkpaşazade tarafından yazılan Tevârih-i Âl-i Osman veya Âşıkpaşazade Tarihi adıyla anılan eser, yazarı bilinen, gerçek anlamda ilk Osmanlı tarihi olmasıyla ön plana çıkmaktadır. Eserde Selçuklulardan sonra Anadolu’da kurulan beyliklerin düşmanlarıyla ve birbirleriyle ilişkileri ele alınmıştır.12 Memluk devlet adamlarından İbn Şeddad tarafından kaleme alınan Baybars Tarihi ise Memluk-Moğol mücadelesi hakkında önemli bilgiler vermektedir.13 Sultan Baybars’ın Moğol istilasından kurtulmak isteyen Türkmenlerin davetiyle Anadolu’ya gelişini incelerken başvurduğumuz bu kıymetli kaynak Şerafeddin Yaltkaya tarafından Türkçeye çevrilerek 1941 yılında yayımlanmıştır. Şikâri mahlaslı bir yazar tarafından basit bir Anadolu Türkçesiyle yazılan Karamanname Osmanlı geleneğinin dışında yazıldığı için başka tarihlerde bulamayacağımız bilgiler içermektedir. Karamanoğulları hakkında bilinen tek kaynak olmasının eseri daha kıymetli hale getirdiği muhakkaktır.

Ana kaynakların dışında Mevlana uzmanlarından İranlı âlim Füruzanfer’in, Abdülbaki Gölpınarlı’nın ve Mikail Bayram’ın çalışmalarından, isimlerini tek tek sayamayacağımız pek çok yazarın kitap, makale ve tez çalışmalarından istifade ettik.

Elinizdeki bu kitap titizlikte hazırlanmış ve söz konusu çalışmanın bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Buna rağmen kitapta eksiklerin olması kaçınılmazdır. Kitap herhangi bir tarihi şahsiyeti peşinen övme veya yerme amacı taşımamaktadır. Kitabın yazılış amacı Mevlana hakkında merak edilen meseleleri kaynaklara dayanarak hazırlayıp okuyucuya aktarmaktır.

Kitap, dört bölümden oluşmaktadır. Kitabın özünü anlayabilmek için öncelikle Moğol istilası altındaki Anadolu’da neler yaşandığını bilmemiz, Ahilerin, Türkmenlerin Moğollara karşı direnişini, Karamanoğullarının bağımsızlık mücadelesini idrak etmemiz gerekmektedir. Bu sebepten dolayı kitabın birinci bölümünde Moğol istilasının başlangıcı, tarihi seyri ve yıkıcı etkisinden söz edilmiştir. Babai ayaklanması, Moğolların Anadolu’ya gelmeleriyle yaşanan korkunç katliamlar ve Türkmenlerin bağımsızlık mücadeleleri de bu bölüme dahildir. İkinci bölümde Mevlana’nın Belh şehrinden Anadolu’ya gelişi, Şems’le karşılaşması, Moğollar, Ahi Evran ve Hacı Bektaş’la olan ilişkileri anlatılmaya çalışmıştır. Üçüncü bölümde Mevlana ve Şems hakkında merak edilen belli başlı konular ele alınmıştır. Dördüncü ve son bölümde yine çok merak edilen bir konu, Mevlevilerin Milli Mücadele’de ve sonrasındaki tutumlarından ve Atatürk-Mevlevi ilişkisinden ayrıntıya girmeyecek şekilde bahsedilmiştir.

Bu kitabın hazırlanma sürecindeki sabır ve desteklerinden dolayı değerli eşim ve oğluma teşekkürü borç bilirim.

Ümit Doğan 31 Mart 2024/Bandırma

Eklendi: Yayım tarihi

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur