Yaban Muzu
José Mauro de Vasconcelos / 1 Yorum
Bir gün, değişik bir yaşam peşinde sertão’ya daldım. Yüreğimi, kaygıyla dönüşümü bekleyeceği bir ağaç gölgesinde bıraktım ve yürüdüm. Durmadan yürüdüm. Güneş yüzümü ve ellerimi yaktı. Tozlu, uzun ve sessiz pek çok yol aştım.
Paris ve Londra’da Beş Parasız
George Orwell
Bir gün Paris’in orta yerinde meteliksiz kalan genç yazar, yoksulluk ve açlıkla mücadele etmeye başlar. Rehineciler, iş bulma kurumları, umut tacirleri, karın tokluğuna günde on yedi saat çalışılan karanlık otel mutfakları arasında sürüp giden Paris macerası, yazarın güç de olsa kendini Londra’ya atmasıyla sona erer ama Londra’da onu çok daha ağır şartlar beklemektedir.
Nehrin Dönemeci
V.S. Naipaul
Bana dükkânı ucuza satan Nasreddin, işi devraldığımda kolayca üstesinden gelebileceğime ihtimal vermemişti. Afrika’daki diğer ülkeler gibi, bizimki de bağımsızlığın ardından birtakım sorunlar yaşamıştı. İçerilerdeki, büyük nehrin dönemecindeki kasaba hayatiyetini kaybetmiş gibiydi; Nasreddin de her şeye sıfırdan başlamam gerekeceğini söylemişti.
İçimizdeki Ermeni
Yiğit Bener / 2 Yorum
“Ermeni meselesi” nicedir her yılın nisan ayında gündeme gelerek hummalı tartışmalara yol açıyor. Gelgelelim bu tartışmalar genellikle siyasi temelde ve milliyetçi bir söylem içinde gelişiyor, esas olarak da 24 Nisan 1915’te İstanbul’daki Ermeni aydınlarının tutuklanmasıyla başlayan sürecin “tehcir” olarak mı yoksa “soykırım” olarak mı nitelendirileceği sorununa kilitleniyor. Sonuçta işin insani ve toplumsal boyutu ne yazık ki hep gölgede kalıyor.
Aydınlar Üzerine
Jean Paul Sartre
Bu konferansların ve söyleşinin –aralarında beş yıllık bir zaman ve 68 Mayısı olayları var– amacı, aydın kavramının günümüzde ne kadar tutarsız olduğunu göstermek. Japonya’da verdiğim konferanslarda, 68’den beri sık sık klasik aydın olarak adlandırılan şeyin ne olduğunu, adını koymadan tanımlamış ve aydının, Almanların deyişiyle, ne kadar da unselbständig1 göründüğünü –ama tam olarak farkına varmaksızın– daha o zaman ortaya koymuştum.
Rotterdamlı Erasmus
Stefan Zweig
Zweig bu denemeyi kaleme aldığında, yani 1934 yılında, ününün doruğundaydı. Eserleri, Fince ve Ermenice gibi diller de dahil, dünyanın hemen bütün konuşulan dillerine çevrilmişti ve sadece eserlerinin hangi dillere çevrilmiş olduğunu gösteren kaynakça bile başlı başına bir kitap kalınlığındaydı.
Aldatmak
Paulo Coelho / 2 Yorum
… yaşadığım sokak, sokak lambaları, şu an içinde bulunduğum ev, salondaki mobilyalar, bir gün hepsi ortadan kaybolacak… tıpkı bedenim gibi. Ama bir şey var…
Ömürdeğer
M. Sadık Aslankara
Yazarımız M. Sadık Aslankara’dan yeni bir roman… Aslankara, adından da anlaşılacağı gibi bir ömür değerlendirmesine, geçmişle hesaplaşmaya girişiyor romanında: Kahramanımız, edebiyatımızın ünlü 50 Kuşağı’na…
Körlerin Şarkısı
Carlos Fuentes
Çağdaş Meksika edebiyatının en saygın yazarlarından Carlos Fuentes, öykülerinden oluşan Körlerin Şarkısı’nda, büyüsellik, gerçekçilik ve mizahı ustaca harmanlıyor. Meksika evlerinin kapalı kapılarını aralıyor ve…
Diana – Yalnız Avlanan Tanrıça
Carlos Fuentes
41 yaşında ünlü bir şair ve yazar, sadık kaldığı tek şey edebiyat olan bir Don Juan ve 31 yaşında güzelliğinin doruğunda bir kadın, ünlü…
Hint Gece Müziği
Antonio Tabucchi
Kitapları pek çok dile çevrilen Antonio Tabucchi, son yılların İtalyan edebiyatına yeni bir soluk getiren bir yazar. Birkaç kitabıyla ülkemizde de tanınan bu ünlü…
Kırmızı Pazartesi
Gabriel Garcia Marquez
Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez’in 1981’de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus…