Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Kartal Koltuğu
Kartal Koltuğu

Kartal Koltuğu

Carlos Fuentes

Carlos Fuentes, dünyanın yaşayan en önemli yazarlarından biri. Hem edebiyatın hem de düşünce dünyasının önde gelen figürlerinden. Türkiye’de de daha önce Can Yayınları tarafından…

Carlos Fuentes, dünyanın yaşayan en önemli yazarlarından biri. Hem edebiyatın hem de düşünce dünyasının önde gelen figürlerinden. Türkiye’de de daha önce Can Yayınları tarafından okura sunulan eserleriyle tanınan Fuentes, politik romanlarıyla ülkesi Mek­sika’yı dünya gündemine taşımaya devam ediyor. Elinizdeki romanın konusu aslında çok tanıdık: politikada ayak oyunları, koltuk sevdası ve arka planda ABD… Meksika hükümeti Amerika’ya kafa tutmaya kalkınca olanlar olur; ABD, Meksika’nın uydu bağlantılarını keser. Yıl 2020’dir. Dünyayla bağlantısı birden kopan Meksika mektupla haberleşme çağına döner. Kartal Koltuğu, Başkan Lorenzo Terán, seksi, büyüleyici, kurt politikacı María del Rosario Galván gibi birbirinden renkli kahramanları ve ilginç kurgusuyla bir solukta okuyacağınız, düşündürücü bir roman. Her zamanki Fuentes zekâsıyla kurulmuş, alabildiğine eğlenceli bir taşlama.

İçindekiler
1. María del Rosario Galván’dan Nicolás Valdivia’ya …….. 17
2. Xavier Zaragoza “Séneca”dan
María del Rosario Galván’a…………………………………… 26
3. María del Rosario Galván’dan Nicolás Valdivia’ya …….. 31
4. Andino Almazán’dan Başkan Lorenzo Terán’a ………….. 33
5. Nicolás Valdivia’dan María del Rosario Galván’a ……… 36
6. Bernal Herrera’dan Başkan Lorenzo Terán’a ……………. 39
7. María del Rosario Galván’dan Nicolás Valdivia’ya ……. 47
8. Xavier Zaragoza “Séneca”dan Başkan Lorenzo Terán’a .. 58
9. María del Rosario Galván’dan Bernal Herrera’ya ………. 62
10. “La Pepa” Almazán’dan Tácito de la Canal’a …………….. 65
11. Nicolás Valdivia’dan María del Rosario Galván’a ………. 70
12. Bernal Herrera’dan María del Rosario Galván’a ………… 75
13. Nicolás Valdivia’dan María del Rosario Galván’a ………. 79
14. Dulce de la Garza’dan María del Rosario Galván’a……. 91
15. Eski Başkan César León’dan Başkan Lorenzo Terán’a … 93
16. Nicolás Valdivia’dan María del Rosario Galván’a ………. 98
17. General Cícero Arruza’dan General Mondragón von
Bertrab’a ………………………………………………………….. 101
18. Bernal Herrera’dan María del Rosario Galván’a ………. 106
19. Nicolás Valdivia’dan María del Rosario Galván’a …….. 112
20. Xavier Zaragoza “Séneca”dan Başkan Lorenzo Terán’a . 117
21. Eski Başkan César León’dan Tácito de la Canal’a…….. 121
22. Andino Almazán’dan “La Pepa” Almazán’a …………….. 125
23. General Cícero Arruza’dan General Mondragón von
Bertrab’a ………………………………………………………….. 130
24. Nicolás Valdivia’dan María del Rosario Galván’a …….. 133
25. Andino Almazán’dan Başkan Lorenzo Terán’a ………… 142
26. “La Pepa” Almazán’dan Tácito de la Canal’a …………… 148
27. General Cícero Arruza’dan General Mondragón von
Bertrab’a ………………………………………………………….. 152
28. Dulce de la Garza’dan Tomás Moctezuma Moro’ya … 155
29. Tácito de la Canal’dan Başkan Lorenzo Terán’a……….. 163
30. Nicolás Valdivia’dan María del Rosario Galván’a …….. 166
31. María del Rosario Galván’dan Nicolás Valdivia’ya …… 173
32. María del Rosario Galván’dan Bernal Herrera’ya …….. 177
33. Nicolás Valdivia’dan María del Rosario Galván’a …….. 179
34. María del Rosario Galván’dan Nicolás Valdivia’ya …… 180
35. Nicolás Valdivia’dan Jesús Ricardo Magón’a …………… 181
36. María del Rosario Galván’dan Başkan
Lorenzo Terán’a ………………………………………………… 190
37. Bernal Herrera’dan Başkan Lorenzo Terán’a …………… 193
38. Tácito de la Canal’dan María del Rosario Galván’a ….. 197
39. María del Rosario Galván’dan Tácito de la Canal’a ….. 198
40. Eski Başkan César León’dan Kongre Başkanı Onésimo
Canabal’a …………………………………………………………. 201
41. Tácito de la Canal’dan María del Rosario Galván’a ….. 208
42. Bernal Herrera’dan María del Rosario Galván’a ………. 213
43. Delege Onésimo Canabal’dan Delege Paulina
Tardegarda’ya……………………………………………………. 219
44. Nicolás Valdivia’dan María del Rosario Galván’a …….. 225
45. General Cícero Arruza’dan General Mondragón von
Bertrab’a ………………………………………………………….. 239
46. Nicolás Valdivia’dan Jesús Ricardo Magón’a …………… 245
47. Xavier Zaragoza “Séneca”dan Başkan Lorenzo Terán’a … 248
48. Delege Paulina Tardegarda’dan Delege Onésimo
Canabal’a …………………………………………………………. 251
49. María del Rosario Galván’dan Bernal Herrera’ya …….. 258
50. Xavier Zaragoza “Séneca”dan
María del Rosario Galván’a ………………………………… 267
51. Nicolás Valdivia’dan Jesús Ricardo Magón’a …………… 275
52. Nicolás Valdivia’dan Tácito de la Canal’a……………….. 284
53. Tácito de la Canal’dan Andino Almazán’a………………. 287
54. Kapı Önündeki İhtiyar’dan
Delege Paulina Tardegarda’ya………………………………. 293
55. “La Pepa” Almazán’dan Tácito de la Canal’a …………… 302
56. Dulce de la Garza’dan Kapı Önündeki İhtiyar’a……… 306
57. Tácito de la Canal’dan “La Pepa” Almazán’a …………… 313
58. Nicolás Valdivia’dan Eski Başkan César León’a……….. 323
59. General Mondragón von Bertrab’dan
Nicolás Valdivia’ya …………………………………………….. 327
60. Onésimo Canabal’dan Nicolás Valdivia’ya……………… 329
61. Jesús Ricardo Magón’dan Nicolás Valdivia’ya …………. 331
62. Nicolás Valdivia’dan María del Rosario Galván’a …….. 339
63. María del Rosario Galván’dan Nicolás Valdivia’ya …… 341
64. María del Rosario Galván’dan Bernal Herrera’ya …….. 351
65. Paulina Tardegarda’dan Nicolás Valdivia’ya…………….. 368
66. General Mondragón von Bertrab’dan
Nicolás Valdivia’ya …………………………………………….. 383
67. Onésimo Canabal’dan Nicolás Valdivia’ya……………… 396
68. Bernal Herrera’dan María del Rosario Galván’a ………. 398
69. María del Rosario Galván’dan Bernal Herrera’ya …….. 402
70. (Lorenzo Herrera Galván)…………………………………… 410

1
María del Rosario Galván’dan
Nicolás Valdivia’ya

Hakkımda kötü düşüneceksin. Kaprisli bir kadın olduğumu söyleyeceksin. Haksız da değilsin. Ama geceden sabaha bu denli köklü değişimler olacağını kim kestirebilirdi? Daha dün seni tanıdığımda söylemiştim; politikayla uğraşıyorsan, ortada yazılı belge bırakmayacaksın. Bugün seninle görüşmek zorundayım. Böylece durumun ne denli acil olduğunu anlarsın… Bana karşı ilginin –İçişleri Bakanı’nın bekleme odasında göz göze geldiğimizde gösterdiğin ilginin– politik olmadığını söyleyeceksin. Aşkla, fiziksel çekimle, hatta en sade haliyle katıksız ve yalın bir yakınlık duygusuyla ilgili diyeceksin. Bir an önce bilmende yarar var, sevgili Nicolás, benim için her şey politikadır, seks bile. Bu profesyonel açgözlülük seni şaşırtabilir. Ama çözümü olan bir durum değil. Kırk beş yaşındayım ve yirmi iki yaşımdan beri hayatımı tek bir amaca yönelik olarak tasarladım: politikacı olmak, politika yapmak, politika yemek, politika hayal etmek, politikayla haz almak, politikayla acı çekmek. Politika doğamda var. Politika konusunda yetenekliyim. Sanma ki bu yüzden kadınsı zevklerimden, cinsel hazlardan, senin gibi genç ve güzel bir erkekle yatma arzumdan vazgeçiyorum. Bana göre politika tümüyle, kişisel hırsların herkesin gözü önünde yaşanması anlamını taşıyor. Özellikle de aşkla ilgili hırsların. Ama hırsların söz konusu olduğunda canının istediği gibi davranırsın, oysa politika bir disiplindir. Kargaşa içinde, tehlikelerle dolu, güvenilmez ama bir yandan da kaçınılmaz olarak gerekli bir dünyanın bize bağışladığı özgürlüğü, küçücük bir iktidar elde etmek uğruna güç peşinde koşarak kullanmaya bayılırız. Aşkta da böyle olduğunu mu sanıyorsun? Yanılıyorsun. Aşk, adına düş gücü denen sınırsız bir güce sahiptir. Ulúa kalesinde hapis olsan da, arzu etme özgürlüğüne sahipsin, erotik düş gücünün efendisisin. Oysa politika söz konusu olduğunda, güç sahibi olmadan arzu etmek ve düş kurmak ne kadar işine yarar ki? Bir kez daha söyleyeyim, güç benim doğamda var. Güce eğilimliyim. Seni ilk olarak bu konuda uyarmak isterim. Otuz dördünde genç bir erkeksin. Fiziksel güzelliğin beni anında cezbetti. Yok yere kibirlenme, diye söyleyeyim, İçişleri Bakanı dostum Bernal Herrera’nın bekleme salonunda çekici ve yakışıklı erkekler sıra beklemiyor. Güzel kadınlar da kıtlıklarıyla dikkati çekiyor. Bakan dostum çileciliği konusundaki şöhreti üstüne bahse girer. Kelebekler onun ağaçlığını pek ziyaret etmez. Daha çok hain akrepler halılarının altına yuvalanır, açgözlü arılar peteğine üşüşür. Bernal Herrera’nınki haklı bir şöhret mi, yoksa değil mi? Çok geçmeden anlarsın. Hal böyleyken, Ocak başlarında dondurucu bir akşamüstü, Bakan’ın eski Cobián Sarayı’ndaki bekleme odasında, hâlâ arzu uyandıran ellisine yakın bir kadınla –bakışların her şeyi açıklıyor– otuzlarını yeni devirmiş, arzu uyandıran yakışıklı, genç bir adam bakışıyorlar. Kıvılcım çakıyor, sevgili Nicolás, hormonlar harekete geçiyor, kanları kaynıyor. Ve zevk erteleniyor. Erteleniyor, genç sevgilim. Kabul ediyorum. Uzun boylu olman hoşuma gidiyor. Gördüğün gibi ben de uzun boyluyum, aşağıya veya yukarıya bakmaktan da hiç hoşlanmam, erkeklerimin doğrudan gözlerinin içine bakmayı severim. Senin gözlerin benimkilerle aynı seviyede ve öylesine açık renk ki –yeşil, gri, mutasyona uğramış gözler– benimkilerse kapkara, hareketsiz, yine de tenim seninkinden daha beyaz. Meksika gibi melez, ırkçı, derisinin rengiyle kafayı bozmuş ama bunu asla kabul etmeyen bir ülkede tenimin beyazlığının bana bir faydası dokunduğunu sanma sakın. Tam tersi, kıskanç cücelerle dolu sarayındaki alçak kralı andıran bu ulusal kusur, bu kin, bana çekici geliyor. Öte yandan fiziksel görünüşüm bana tarifsiz bir üstünlük sağlıyor, fatihimizin ırkına üstü kapalı saygılarımızı sunuyoruz. Sense aşkım, gerçek melez güzelliğinin üstünlüğüne sahipsin. İnce yüz hatlarına, düzgün bir profile, ince dudaklara ve cansız saçlara sahip Meksikalıya çok yakışan altın rengi, tarçın rengi ten var sende. Işığın başında nasıl oynaştığını izledim, erkeksi bir güzelliğe can veren bir baş, ne yazıktır ki, çoğu zaman koca bir akıl yoksunluğunu gizler. Oysa dışından güzel olduğun kadar içinden de akıllı olduğunu anlamam için seninle birkaç dakika konuşmam yetti. Üstüne üstlük çenen de çatallı. Sana karşı dürüst olacağım: hem çok deneyimsizsin hem de çok saf. Yurdum insanının dediği gibi biraz budalasın yani. Kendine bir bak. Bütün tılsımlı sözcükleri biliyorsun. Demokrasi, yurtseverlik, sağcı yönetim, güçler ayrılığı, sivil toplum, ahlaki yenilenme. İşin tehlikeli tarafı, bunlara inanıyor olman. Kötü tarafı da ikna olmuş olman. Narin, tapılası Nicolás Valdivia’m benim. Ormana daldın, aslanları öldürmek istiyorsun ama daha tüfeğini doldurmamışsın. Seninle konuştuktan sonra Bakan Herrera da aynı şeyi söyledi: “Bu çocuk çok akıllı ama yüksek sesle düşünüyor.

Ağzından çıkacak sözü önden prova etmesi gerektiğini anlamamış henüz. İyi yazıyormuş. Gazetelerdeki sütunlarını okudum. Gazeteciyle çalışan kesim arasında ancak sağırlar diyaloğu olabileceğini henüz bilmiyor. İçişleri Bakanı olarak yorumcuyu okumadığımdan, sözcükleriyle pohpohlanmadığımdan, önemsenmediğimden veya yazdıklarına alınmadığımdan değil ama Meksikalı politikacı için yazılı kayıt bırakmamak; hele de biriyle ilgili düşünceler konusunda yorumda bulunmamak altın kuraldır.” Ay bir güleyim! Bugünse birbirimize yazmaktan başka çaremiz yok. Geri kalan bütün iletişim yolları kesildi. Kuşkusuz baş başa görüşebiliriz. Ama buluşmak üzere randevulaşırken ve buluşma yerine giderken hatırı sayılır bir zamanı kaybetmek gerek, üstelik hâlâ işleyen tek şeyin, en beklemediğin yerde gizlenmiş bir mikrofon olup olmadığını da bilmeden. Hangi koşulda olursa olsun, ilki arzu edilmeyen bir yakınlığa neden oluyor. İkincisi de, trafikte en korkulan kazalara. Trafikteki basit bir kaza olmaktan daha hazin bir tanım da yapılamaz yaşam için herhalde. Sevgili Nicolás, dünyaya meydan okuyorum. Mektup yazacağım. Meksika politikasının en büyük tehlikesiyle karşı karşıya kalacağım; yazılı kanıt bırakacağım. Aklımı kaçırmış olabilir miyim? Hayır. Yalnızca açıklama yapmak konusundaki gücüme öyle güveniyorum ki, bunu, taklit konusundaki gücümle bağdaştırıyorum. Bu ülkeyi yöneten politik sınıf, María del Rosario Galván’ın yazılı olarak haberleştiğini öğrendiğinde, beni taklit edecek. Kimse benden aşağı kalmak istemeyecek. Bak hele, ne erkek fatmaymış şu María del Rosario! Benim ondan neyim eksik? Gülüyorum, genç ve güzel sevgilim. Verdiğim örneğin nasıl da çoğalarak arttığını göreceksin, çünkü cesaretim, bu durumu bir genel kural, bir ilke olarak yerleştirecek. Ne harika, değil mi? Daha dün sana Bucareli’de şöyle demiştim: “Asla yazma, Nicolás. Bir politikacı boşboğazlıklarının izini bırakmamalıdır, çünkü güven kaybettirir; yeteneklerini de göstermemelidir, kıskançlığı besler.” Oysa bugün, bu sabahki felaketten sonra, görüyorsun ya, kendimi yalanlamak zorunda kaldım, hayatım boyunca yürüttüğüm felsefeye ihanet edip senden yazmanı istedim. “Yaz bana, Nicolás… Bahisçi bir kadınla karşı karşıyasın. Aziz Markos Yortusu’nda Aguascalientes’te bir şekilde doğmuşum ben. Ağzımdan çıkan ilk sersemce heceler, at kişnemelerine, horoz nağmelerine, dövüş meydanındaki çakı darbelerine, karılan oyun kâğıdı destelerine, Meksika gitarlarının seslerine, halk şarkıcılarının kafa seslerine, mariachilerin borazanlarına ve “Kapatın kapıları!” çığlıklarına karışmış.” Bahisler kapandı. Les jeux sont faits.1 Görüyorsun ya, daha dün gizliliğimi sessizliğe oynamıştım. Gizli gizli kaleme alınan bir yazının, gün gelip halkın gözü önünde bir şekilde aleyhimize döneceği hep aklımdaydı. Akla gelebilecek en bayağı sözcüklerle bütün entrikalarını ve rezilliklerini banda alıp bir Quaker’a bırakan Başkan Richard Nixon’ın psikotik cazibesini anımsıyordum. Açık konuşayım; politikacı ikiyüzlü olmalıdır. Yükselmek için her yol hoş görülebilir. Ama yalancı olmak yetmez, düzenbaz da olmak gerekir. Hem isyankâr hem korku içindeki kedinin kuyruğuna bağlanan Coca-Cola tenekeleri gibi, politikacı da yükselirken eteğinde türlü yüzkarasıyla yükselir. Büyük politikacı, kötülükten, kinden arınarak kötü zamanları ardında bırakarak tepeye çıkandır. Nixon gibi bir püriten, hem kendisi, hem başkaları için en tehlikeli politikacı tipi. Bütün dünyanın onu hoş görmesi gerektiğini düşünüyor çünkü en aşağıdan geliyor. Kederli alçakgönüllülüğü, küstah kibrini besliyor. Nixon’a kaybettiren de buydu; köklerinin çamurunda yıkanmaya döndüğünün farkına varmadan çamuru, pisliği özlemesi, kötülükten temizlenmek için hiçliğin çirkefine dönmeye duyduğu dayanılmaz dürtüydü ve ne pahasına? Çirkeften çıkıp, kabul ediyorum, yeniden yükselme hırsını tatmin etme uğruna. La nostalgie de la boue,1 der Fransızlar (ve parantez içinde söyleyeyim, beni büyüleyen yönlerinden biri de bu oldu, Fransızca bilmen, Paris École Nationale d’Administration’da okumuş olman, bilgisi geniş, okumuş politikacılar arasında gizli, seçkinci bir iletişim yolu olan Fransızcaya eski saygınlığını kazandırarak, Lingua Franca’ya2 dönmek uğruna İngilizceyi terk edenlerle aynı çizgide olman). Amerika Birleşik Devletleri’nde Nixon, Meksika’da Díaz Ordaz, İtalya’da Berlusconi, Almanya’da Hitler, Rusya’da Stalin, gerçi bu son ikisi kötülüğü kudrete, ötekiler de eski sefil haline dönüştürüyorlar… Bu olayları incele, sevgili Nicolás. Erdemli bir yol tutmak istiyorsan, aşırı uçları öğren aşkım. Pekâla, kimileyin dünyaya kızmış küçük bir çocuğun, kimileyin de vicdansız bir sokak suçlusunun ağzına yaraşır türden ahlaksız sözcüklerle kirlenmiş entrikalarını ve rezilliklerini banda alan Başkan Richard Nixon’ın psikotik cazibesini anımsıyorum. Ya en berbat kahramanlık larını filme çekip, sonra da işledikleri cezasız kalan cinayetlerin dehşetinden emin olarak zevklenen tropikal patron bozuntularımıza ne demeli? Efendileri patronlarının askerî güçlerince vurulan bir avuç silahsız köylünün kanlar içinde yere serildiklerini gördüklerinde, neredeyse erotik bir titreme nöbeti geçiriyorlardır herhalde. Meksika kanlı nehirlere bulanmıştır, her yerinde ceset çukurları kazılıdır, toprağına gömülmemiş ölüler saçılmıştır. Madem politika sahnesine adım atıyorsun güzel erkeğim, arzuladığım sevgilim benim, adaletsizliğin harap görüntüsünü asla gözden kaçırma, Latin Amerika topraklarının kutsal kitabıdır adaletsizlik. Gizlilik hiç kuşkusuz insanın elini kolunu bağlıyor; ama bir patronun veya Başkan’ın övündüğü dokunulmazlık halini ortak utanca dönüştürmek için, gizledikleri pislikleri ortaya dökmek yeterli, kudret sahibinin utanmazlığı bile ortak utancı bastıramaz. Yeni yılı karşılamaya hazırlandığımız gün karşımıza çıkan böylesi köklü bir dönüşü hiç beklemiyordum doğrusu. İletişim sistemleri işlemezse, ne telefon, ne faks çalışırsa, e-posta atamazsak, eskinin alçakgönüllü telgraf sistemi bile devre dışı kalırsa, Allah kahretsin, posta güvercini bile kullanamıyorsak (sanki hepsi büyüyle zehirlendi) ve tek çözüm, rengârenk pançolarıyla yelleye yelleye, dumanla işaret gönderen Tarahumara yerlilerinin yaptığını yapmaksa ve bu başımıza gelenler, o zamanlar beklendiği gibi yeni bir binyıla girildiği için değil de, (1900’lerin egemenliğindeki takvimden 2000’li yıllarınkine geçerken olduğu gibi) şu içinde bulunduğumuz yılın, garip ve sözde bakışımlı rakamı yüzünden oluyorsa, itiraf ediyorum, yaşamım, güçlerimin ötesinde bir değişime uğruyor demektir, bir tür uyuşukluğa gömülüyorum ama her zaman yaptığım gibi gücümü topluyor ve kendime şöyle diyorum:

“María del Rosario, Başkan Lorenzo Terán’ın saray kökenli danışmanı, “Séneca” takma adlı dostun Xavier Zaragoza’ya kulak ver. Ne demişti? Bu satılmış dünyanın bütün süslerinden, gösterişlerinden uzakta, destenin ası, yen içine saklanan kart, pekâlâ herkesin yeterince deneyimi yok ve etkisiz diye adam yerine koymadığı, horladığı kişi olabilir; milleti onuruyla sefaletten kurtaran soylu kişi olabilir. Belki de sistemi kurtaracak kirlenmemiş, lekesiz kişi olabilir.” O adam sen misin, Nicolás Valdivia? Bunu düşünmekle yanılıyor muyum acaba? Ünlü sezgilerim bu denli mi zayıfladı? Gündelik politika, beynimin yarısı –öteki yarısı da ahlak– işlemeyecek kadar mı dilsiz bıraktı beni? Yoksa politikaya mucizevi şekilde taze kan veren sen misin, güzel sevgilim? Her neyse, sır saklama kuralı uygulanamaz hale gelirse, ikiyüzlülük, rüşvet ve yalancılıkla ilgili kurallar da sır saklama kuralıyla birlikte buhar olup uçar belki. Böylece ben de kaderime razı olurum ve hiçbir önlem almadan boşboğazlığa teslim olurum. Nicolás Valdivia, sana yazdığım bu mektup, bunun kanıtıdır. Artık başka türlü iletişim kurmak olanaklı değil, sözlü iletişimi saymazsak tabii, yüz yüze görüşme fazlasıyla riskli, dolaylı yoldan yapılacak bir görüşme daha az riskli ve sonuçta elimizde kalan tek çözüm. Sormamız gereken soru şu, arzularımı uyandıran aşkım: bu iki yoldan –yazılı veya sözel olandan– hangisi, ikimizin de farklı tempolarda arzuladığı kaçınılmaz sonu hızlandıracak? Yatağıma giden yol engellerle dolu, sevgili Nicolás. Ona ulaşana kadar bin kapıyı açman gerekecek. Bir doğu masalında anlatıldığı gibi, anımsıyor musun o masalı? Kendini bana her gün kanıtlaman gerekecek. Kazanacağın ödül sana bağlı. Biliyorum, doyuma ulaşman için bedensel aşkım yeterli. İtiraf edeyim, ben de senin bedenini arzuluyorum ama başarılı olmanı daha çok arzuluyorum. Seks bir çırpıda yaşanabilir ama aceleye gelmiş olur ve hem can sıkar, hem de doyuma ulaşılmaz. Oysa politik kader uzun bir orgazmdır, sevgilim. Kalıcı olması için, başarıya dolaylı yollardan ve ağır ağır ulaşmak gerekir. Uzun bir orgazm, sevgilim. Kapıların birer birer açıldığını göreceksin, yavrum. Geçeceğin son eşik, yatak odamınki olacak. Son kilit, bedeniminki olacak. Nicolás Valdivia; sen Meksika başkanı olduğunda, senin olacağım. Ve inan bana, seni Meksika başkanı yapacağım. Parmaklarımla yaptığım bu haç işareti üstüne sana yemin ederim. Azizeler azizesi Guadalupe Meryemi adına, sana azize sözü veririm, aşkım.

Eklendi: Yayım tarihi
  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıKartal Koltuğu
  • Sayfa Sayısı416
  • YazarCarlos Fuentes
  • ISBN9789750712524
  • Boyutlar, Kapak12.5 x 19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviCan Yayınları / 2010

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Koca Gringo ~ Carlos FuentesKoca Gringo

    Koca Gringo

    Carlos Fuentes

    Ünlü yazar Carlos Fuentes, bu kısa romanında, gerçek bir olaydan yola çıkar, Meksika’nın Pancho Villa ve devrim yıllarına ilişkin lirik ve felsefi bir masal...

  2. Cennet’teki Âdem ~ Carlos FuentesCennet’teki Âdem

    Cennet’teki Âdem

    Carlos Fuentes

    Yeni suçlu sınıfı kötülerden, sapıklardan ve kana susamışlardan oluşuyor, bunlar iktidarı yavaş yavaş ele geçiriyorlar, sınırdan başlayıp taşraya, cahil polislerden siyasetçilere, araya hiç kimseleri...

  3. Bütün Mutlu Aileler ~ Carlos FuentesBütün Mutlu Aileler

    Bütün Mutlu Aileler

    Carlos Fuentes

    “Hepimiz ama hepimiz başka şeyler yapmak istedik ve kaybolduk, Lucy. Yapmayı başardıklarımızla tatmin olup gidiyoruz. Aileler kendi farklılıklarımızı keşfetmeye yükümlü kılıyor bizi. Sen zengin...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Kış Ustası ~ Terry PratchettKış Ustası

    Kış Ustası

    Terry Pratchett

    “Kış asla ölmez. İnsanların öldüğü gibi ölmez. Geçe kalmış kırağıda ya da bir yaz akşamındaki güz kokusunda takılıp kalır ve sıcak havalarda dağlara kaçar.”...

  2. Ne Yapsa Yeridir ~ Bridie ClarkNe Yapsa Yeridir

    Ne Yapsa Yeridir

    Bridie Clark

    Şeytan Marka Giyer’den sonraki en komik ‘yaşlı cadı ve çömezi‘ hikayesi! İş ,aşk , kahkaha , gözyaşı! Yayıncılık dünyasının perdelerini aralayan bu müthiş hikayede...

  3. Akıl Çağı – Özgürlük Yolları 1 ~ Jean-Paul SartreAkıl Çağı – Özgürlük Yolları 1

    Akıl Çağı – Özgürlük Yolları 1

    Jean-Paul Sartre

    20. yüzyılın en özgün seslerinden biri olan Fransız yazar ve düşünür Jean-Paul Sartre’ın yaşamöyküsü, art arda sıralanmış bir reddedişler bütünü olarak tanımlanabilir. Sartre Tanrı’yı,...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur