Meksika Devrimi’ne, toprakların köylülere dağıtılması uğrunda savaşan, idealist bir genç asker olarak katılan Artemio Cruz, devrimin giderek yozlaşması sonucunda zengin bir toprak ağası olup çıkmıştır. Ailesine, sevgililerine ve eski yoldaşlarına ihanet etmiş, devrim sırasında devirmek için savaştığı kendini beğenmiş, ilke kural tanımaz zorbalardan biri olmuştur. Yıllar sonra, ölüm döşeğinde, tüm bir yaşamı gözünün önünden geçecektir…Carlos Fuentes, başyapıtlarından biri sayılan Artemio Cruz’un Ölümü’nde, tek bir kişinin yaşamından geçerek yalnızca Meksika Devrimi’nin değil, tüm bir 20. yüzyıl Meksika’sının yazgısını anlatır, modern Meksika’nın sarsıntılı ruhuna doğru derin bir yolculuğa çıkarır okurlarını. Kurgusu, örgüsü ve üslubuyla tam bir usta işi olan Artemio Cruz’un Ölümü’nü Seçkin Selvi’nin Türkçesiyle sunuyoruz.
*
Uyanýyorum… o soðuk þeyin kamýþýma deðmesi uyandýrýyor beni. Ýnsanýn gün gelip farkýna varmadan iþeyebileceðini bilmezdim. Gözlerimi kapalý tutuyorum. Yanýbaþýmdaki sesler bile duyulmuyor; gözümü açsam duyar mýydým acaba? Ama gözkapaklarým aðýr, kurþun gibi ve dilim paslý ve kulaklarýmda demir çekiçler gümdürdüyor ve soluðumda bir þey, bir þey, kararmýþ gümüþ gibi bir þey; maden, her þey maden; ya da madeni, ayný kapýya çýkar. Evet, farkýna varmadan iþiyorum; bu saatler süresinde –anlaþýlan kendimi kaybetmiþim– belki farkýna varmadan yemek de yedim: Çünkü elimi uzatýp da istemeden telefonu yere devirdiðimde, gün yeni aðarýyordu daha, bilek damarlarýmda hafiften bir vuruþla kollarým boþlukta asýlý, öylece yüzükoyun kalakaldým. Þimdi uyandým, ama gözlerimi açmak istemiyorum. Oysa istesem de istemesem de, gözkapaklarýmýn arasýndan kara ýþýklar ve mavi halkalar titreþimi gibi görünen bir þey burnumun dibinde yanýp yanýp sönüyor. Yüzümün kaslarýný sýkýp sað gözümü aralýyorum ve bir kadýn çantasýnýn üzerini kaplayan kare kare aynalarda suratýmý görüyorum. Ben buyum, bu benim: Suratý, deðiþik boylardaki ayna parçacýklarýnda yansýyan moruk: Ben bu gözüm, bu göz ben; birikmiþ öfkenin, geçmiþ, unutulmuþ ve hep var olan öfkenin kökleriyle çakmak çakmak bir göz; yeþil ve kapaklarý arasýnda þiþmiþ bir göz; kapaklar, gözkapaklarý, yaðlý gözkapaklarý. Ve burun: Ben bu burunum, bu burun, geniþ delikleri açýlýp açýlýp kapanan bu piþmiþ toprak gibi burun benim iþte; ve ben bu yanaklarým, yanaklar, beyaz kýllarýn fýþkýrdýðý elmacýk kemikleri. Fýþkýrdýðý. Surat. Surat, surat buruþturmak, yaþlýlýk çizgileriyle de, acý çizgileriyle de ilgisi olmayan surat; aðzý açýk ve köpek diþleri kararmýþ tütünden, tütünden, tütün. Soluðumun nemi aynayý buðulandýrýyor. Bir el, çantayý komodinin üzerinden kaldýrýyor. “Bakýn doktor, kendine…” “Senyor Cruz…” “Ölürken bile bize kazýk atýyor!” Konuþmayacaðým. Aðzým pas tutmuþ pirinç dolu: Pas tadý dilimde. Gözlerimi aralýyorum ve kirpiklerimin arasýndan iki kadýnla buram buram antiseptik kokan doktoru görüyorum; gömleðimin içinde göðsümü yoklayan terli elinden soluk kesici bir alkol kokusu yükseliyor. Eli itmeye çalýþýyorum. “Hadi Senyor Cruz, hadi…” Hayýr, hayýr, açmayacaðým iþte aðzýmý; daha doðrusu aynada görünen o dudaksýz aðýz çizgisini açmayacaðým. Örtü karnýma kadar geliyor. Midem… ah! Ve bacaklarým, apýþ aramda o soðuk þeyle iki yana açýlmýþ duruyor ve bileklerimde týk-týk-týk atan ve daha önce… daha önce, baþka zamanlar, sinemada çok uzun süre oturduktan sonra duyduðum o belli belirsiz nabýz vuruþuyla göðsüm hâlâ uykuda: Dolaþým bozukluðu, iþte o kadar, hepsi bu. Daha kötü bir þey deðil. Daha ciddi bir þey deðil. Sadece dolaþým bozukluðu. Ýnsan, bedenini düþünmek zorunda kalýyor. Oysa bedenini düþünmek, insaný yoruyor. Kendi bedenini, yani olduðu olacaðý bir tek bedenini. Yorucu. Düþünme. Bedeninin orada olmasý yeter: Düþünüyorum, tanýk oluyorum: Ben – bedenim, ben. Dayanan beden. Sinir uçlarýnda ve pul pul soyulan deride ve hücrelerde ve küreciklerde çözülen, býrakan, giden beden; üzerinde bu doktorun parmaklarýný dolaþtýrdýðý, benim bedenim. Korku. Ýnsanýn kendi bedenini düþündüðü zaman duyduðu korkuyu duyuyorum. Ya suratým? Teresa’nýn çantasý gitti, çekti aldý; aynadaki görüntümü anýmsamaya çalýþýyorum: Simetrik olmayan ayna parçalarýna bölünmüþ surat, gözün biri ötekinden kopmuþ, gitmiþ kulaðýn yanýna yapýþmýþ: Yanýp sönen üç aynaya bölünmüþ bir surat. Alnýmdan ter süzülüyor. Yeniden gözlerimi yumuyorum ve suratýmýn ve bedenimin bana geri verilmesini rica ediyorum, yalvarýp yakarýyorum. Yalvarýyorum, ama beni okþayan eli duyuyorum ve bundan kaçmak istiyorum, ama o gücüm yok. “Biraz düzeldin mi?” Bakýyorum ona. Catalina’ya bakmýyorum da, daha öteye, elinde gazeteyle büyük koltukta oturan Teresa’ya bakýyorum. Benim gazetem, hiç kuþkum yok. Oturan da Teresa olmasýna Teresa da, yüzünü gazetenin arkasýnda gizlemiþ. “Pencereyi aç.” “Hayýr. Üþütürsün de daha kötüleþirsin.” “Varma üzerine anne. Niyetinin ne olduðunu görmüyor musun?” Aaaa! Günlük kokusu alýyorum. Aaa! Kapýdan mýrýltý geliyor. Elinde kutsal su, cüppesinin kara eteklerini ve günlük kokusunu savurarak bir vaiz katýlýðýnda benimle vedalaþmak üzere içeri giriyor. Demek: Tongaya bastýlar. “Padilla gelmedi mi hâlâ!” “Geldi. Dýþarýda bekliyor.” “Ýçeriye al.” “Ama pe…” “Önce Padilla’yý çaðýr.” Ah Padilla. Yaklaþ yanýma. Teybi getirdin mi? Ýþini bilseydin, o teybi her akþam Coyoacan’daki eve getirdiðin gibi bugün de buraya getirirdin. Asýl bugün getirmen gerekirdi, her þeyin eskisi gibi sürüp gittiðine beni inandýrman gerekirdi. Günlük düzeni bozma Padilla. Aaa, yanýbaþýma geldin þimdi. Ve karýlar bundan hiç hoþnut deðiller. “Yaklaþ çocuðum, yaklaþ ki seni tanýyabilsin. Adýný söyle.” “Ben… ben Gloria’yým.” Yüzünü biraz daha iyi seçebilsem. Kýzýn yüzündeki anlatýmý bir görebilsem. Ölü ten kokusunu duymuþ olmalý; içine göçmüþ göðsümü, taraz taraz olmuþ kýr sakalýmý, burnumdan akan sümüðü gördü, bunlar… Kýzý yanýmdan uzaklaþtýrdýlar. Doktor nabzýmý sayýyordu. “Meslektaþlarýmla konsültasyon yapmam gerek.” Catalina’nýn eli elime deðiyor. Ne boþuna bir okþama bu.
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıArtemio Cruz'un Ölümü
- Sayfa Sayısı308
- YazarCarlos Fuentes
- ISBN9789750708473
- Boyutlar, Kapak12.5 x 19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2008
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Bilge Köpek Doğa Gezisinde ~ Meg Rosoff
Bilge Köpek Doğa Gezisinde
Meg Rosoff
Bir aileyi yola getirmenin sırlarını, gelmiş geçmiş en bilge köpekten öğrendiğimiz Bilge Köpek Yeni Evinde’den sonra, Pişi ailesi ve pek tabii ki sevgili dostumuz Bilge...
- Dominikli ~ Angie Cruz
Dominikli
Angie Cruz
“Benim adım Ana. Günbatımını seviyorum. On beş yaşımdayım.” Ana, ailesinin isteğiyle Juan Ruiz’le evlenip New York’a yerleşir. Bu evlilik aynı zamanda ailesinin Dominik Cumhuriyeti’nden...
- Mucizeler Dükkânı ~ Jorge Amado
Mucizeler Dükkânı
Jorge Amado
Mucizeler Dükkânı, Latin Amerika edebiyatının zirve noktalarından biri olan Jorge Amado’nun modernist romanda kalıcı izler bırakan yapıtı. Brezilya’da gerçekleşen askerî darbeden üç yıl sonra...