Kadınların gücü, psikolojinin onları açıklayamamasından doğar.
Erkekler incelenebilir. Kadınlarsa…
Onlara ancak hayran olunur.
Oscar Wilde
Suzan ünlü bir model. Hayatı boyunca hep kazanmış, hep başarmış. Mutsuz geçen bir çocukluğun benliğinde bıraktığı izleri başarılarla, alkışlarla kapatmaya çalışmış. Ama sonra, bir gün, aklı karışmış. Öyle bir noktaya gelmiş ki Suzan, yollar çatallaşmaya, işler sarpa sarmaya, anlamlar karışmaya başlamış. Tüm bunların sebebi üç kelimeden ibaretmiş hem de. Aylardır, belki yıllardır duymayı beklediği, şu hepimizin bir gün duymak ya da duyurmak istediği üç kelime.
Sanki her şeyi hallediyormuş gibi.
Çözümmüş gibi.
İdealleri olan, onları gerçekleştirmek için uğraşan bîri oldum hep. Daha doğrusu ideal bir kadın, başkalarının yerinde olmak istedikleri bir rol model olmaya çalıştım. Başarabildim mi bunu?
İnsanların hayallerine giden yollar her zaman uzun ve kafa karıştırıcı olmuştur. Sanırım her zaman böyle bu. Yolun belli bir yerindeyken durup Aman Allahım, neredeyim ben, buraya niçin gelmiştim, diye sormamız sadece bir an meselesi. İdealler sarhoş edici.
Hata yaptığım, kendimi kaybettiğim oldu tabu. Yolu şaşırdığım, başka yöne sapmam gerekirken burnumun dikine gittiğim.
Şimdi de aynı durumdayım işte Bir yol ayrımındayım. Sağda bir çıkmaz, solda göze alınamayacak denli dik bir yokuş, ünümdeyse aşılmaz bir duvar var. Geriye dönemem, hayır, bunu yapmayacağım. Ama ne yöne gideceğimi de bilemiyorum. Ve yolda kalmak, bir noktada uzunca bir süre durmak korkutuyor beni.
Rüzgar çıktı. Üşüyorum.
1
Çocuken her gece yatmadan önce annem saçlarımı fırçalardı. Bu konuda çok becerikli olduğunu iddia edemeyeceğim ama bunca boyaya rağmen saçlarımın gür katmasını anneme borçlu olduğumu düşünmüşümdür hep. Hiçbir zaman çok mutlu bir kadın olmadı, mutluluk onun gözlerinde hep acıyla karışıktı. Bazen, kendini evdeki en küçük oda olan banyoya kilitler ve ben okuldan dönene kadar dışarı çıkmazdı. Ödevlerimi yapmaya başlamadan önce saatlerce dışarı çıkması için ona yalvarmam gerekirdi.
Elbette bunları kimse bilmiyor. Paparazziler çocukluk anılarımı ellerine geçirirse neler olacağını düşünmek bile istemiyorum. Neyse ki o günleri bilen kimse kalmadı. Annem, babam ve ben. Bir de vaktimin çoğunu birlikte geçirdiğim gündelikçi kadın. Bugün bulunduğum yere geleceğimi kim akıl edebilirdi?
Yükselen yıldız olduğum zamanlan da iyi hatırlıyorum. Yirmilerinizdeyseniz size böyle derler. O günlerin en parlak yıllarınız olacağı söylenir. Şimdi yirmi dokuzumdayım ve daha parlak bir dönemim olmadı. O zaman hayat daha hareketliydi, bunu kabul ediyorum ama insan zamanla sakinliğin ve dengenin değerini anlıyor Yoga hocamın da dediği gibi, “Hayatımda bir denge sağlamalıyım, yoksa auram kararır.” Ah, auramın kararmasını hiç istemem.
Belki de annemin sorunu buydu, aurası kararmıştı. Ya da o zamanlar dedikleri gibi bunalımdaydı. O zamanlar ‘depresyon’ gibi sözler yoktu. Bunları benim gençlik yıllarımda gazetelerin pazar eklerinde okumaya başladık. Annem için durum çok daha basitti. Mutsuzken ya kendini bir yerlere kilitler ya da bir şeyler kırardı. Mutfak kapısını çarpar ve yere otururdu. Babam ve ben illa mutfağı kullanmamız gerekirse zorlukla kapının aralığından içeri girer, anneme dokunmamaya çalışarak ne işimiz varsa hallederdik. Birkaç saat sonra annemin yüzündeki boş ifade kaybolur, yeniden eski, nispeten normal haline dönerdi.
Gündelikçi kadının istifa ettiği günü dün gibi hatırlıyorum. Annemin yine bir şeyleri kıracağı tutmuştu. Ben salonda ödevlerimi yapmaya çatışıyordum. Gündelikçi “Yeter artık,” diye bağırdı
annemi durdurmayı başaramayınca. Aceleyle eşyalarını toplamaya koyuldu
“Gidiyorum bu evden, böyle iş olmaz olsun.” “Gitme Ayşe Teyze.” diye arkasından seslendim ama beni dinlemedi ve kapıyı çarpıp çıktı.
O günden bu yana ben de bolca gündelikçi kaçırdım. Sanırım öfkelendiğimde insanlara bir şeyler fırlatma huyu bana annemden geçmiş. Ama bir kadın haklarını. Özgürlüğünü, kendinin bile alanı korumalı. ne o aptal moda alarm ne de set direktörlerinin beni çiğnemesine izin verdim, gündelikçilerin çiğnemesine izin verecek de değilim. İnsanlar bir kere sizin için neyin doğru neyin yanlış olduğunu bildiklerini sanmaya başladılar mı dönüşü yoktur. Bir bakarsınız hayatınızın kontrolü elinizden gitmiş.
özellikle podyumda. Yıllardır aynı markalar için aynı isimlerle çalışıyorum. İnsan onlara kazandırdığım paralara bakıp en azından ayakkabı numaramı hatırlayacaklarını düşünür. 38. Çok karışık değil, değil mi? Asla hatırlamıyorlar. Hep ayağıma ya bir numara küçük, ya bir numara büyük gelen ayakkabılarla podyuma çıkıyorum. Yakınıyor muyum? Yakınmak ne İşe yarar ki? Birbirimize mahkumuz. Ama sonuçta birileri o ayakkabıları kafasına yiyor.
Artık amatör değilim ve büyük paralar karşılığı defilelerde yer aldığımı söylemekten de çekinmiyorum. Zaten gazeteler de sık sık bu rakamlardan bahsediyor, saklamanın bir yararı olmazdı. Gerçi onların yazdığı gibi bîr seferde ev alacak kadar para da kazanmıyorum ama reklamın kötüsü olmaz. Buna rağmen hala zaman zaman …
“Gecelik Gelin” için 2 yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yerli)
- Kitap AdıGecelik Gelin
- Sayfa Sayısı115
- YazarAyşe Nesrin
- ISBN6054228706
- Boyutlar, Kapak12x17 cm, Karton Kapak
- YayıneviArtemis Yayınları / 2010
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Kıvırcık Paşa ~ Sermet Muhtar Alus
Kıvırcık Paşa
Sermet Muhtar Alus
Bu roman Meşrutiyetten evvelki zamanın romanıdır. “Şimdi böyle bir eseri yazmanın ne lüzumu var; o vakit çıkan bu kadar roman yok mu?” denilecek. Öyle...
- Hayal Meyal ~ Tarık Tufan
Hayal Meyal
Tarık Tufan
Akıl hastanesinde kalan o sarışın, zayıf kız akordeonunu çalarken hep aşkını düşünüyormuş meğer. Çaldığı bütün parçaları onun hayaline adıyormuş. Gözlerinden anlamıştım zaten. Başka türlüsü...
- Ninatta’nın Bileziği ~ Ahmet Ümit
Ninatta’nın Bileziği
Ahmet Ümit
Bir Hitit Destanı Anadolu’daki ilk büyük devlet: Hititler. Yeryüzündeki ilk büyük savaş: Kadeş. Kadeş’e giden sevgilisini 3 300 yıldır bekleyen Hititli bir kadın: Ninatta....
Kadınların gücü, psikolojinin onları açıklayamamasından doğar.
Erkekler incelenebilir. Kadınlarsa…
Onlara ancak hayran olunur.
Oscar Wilde cok guzel soylemis,okumak gerek bu kitabi :))
Okumak gerek diye düşünüyorum. Genelde, hep fantastik okurum ama arada farklılık iyidir değil mi :)