Mehmet Hameş’in Yaktığın Coğrafya’sı ‘yaban bir Doğa’nın haşin haritasını okumaya çağırıyor bizil: ‘sırtını sırtlan sırtlan kayalıklar’a vermiş ve ‘yaralarını çakal ulumalarının’ kanattığı bir bedenin de coğrafyasıdır bu… Doğa ve Beden ne kadar yabansa, Tin o kadar incelmiştir: ‘Düşleri Kalbine Kilitlenen’ bir şair tinidir ve ‘Aşk, şairin kanında bir paslı iğne’dir…
Mehmet Hameş: Asi nehrinin yazan asî bir çocuk!
Hilmi Yavuz
Mehmet Hameş, 1959 yılında Hatay’ın Hassa ilçesinde doğdu. 1977 yılında Adana’ya yerleşti. Uzun süre özel sektörde çalıştı: Daha sonra Adana Büyük Şehir Belediyesi’ne bağlı Koza Kültür – Sanat A.Ş’de danışmanlık yaptı. 2004 yılından itibaren Mersin’e yerleşti ve Sanat Akademisi çalışmalarını sürdürmektedir. Çocuk yaşlarda şiir yazmaya başladı. Şiire uzun süre ara verdikten sonra, şiire dönüş yaparak çeşitli edebiyat ve sanat dergilerinde şiirleri tekrar yayımlanmaya başladı. 1998 Hacı Bektaş şiir yarışmasında mansiyon, 2000’de ise Dünya Kitap şiir ödülünü aldı. Şairin yayımlanmış şiir kitapları: Yaktığın Coğrafya (Can Yayınları, 2001), Suskunluğu Su Rengi ( Dünya Yayıncılık, 2001), Tay ve Ter (Yom Yayıncılık, 2004), Yaşlı Kelebek ( Evrensel Basım Yayın, 2007).
Konuşacak Bir Şeyler Var
aramızda konuşacak bir şeyler vardı oysa
göğün çatısı deliniyor yağmur ve şimşekler maratonda
içimde azan yalnızlığımı çoğaltıyorlar sığınak ararken
yalnızlıkları ısırıyorum simitle birlikte boş bakışlardayım
yolunu kaybetmiş yolcuyum yolum nerde ben nerdeyim
aramızda konuşacak bir şeyler vardı oysa
uzun uzun doldurdum onu gönlümün sancılarına, erittim
günler hüzünle bitti yalnızlığıma gül attı kül ekti
kutsal şerbetti, şiirler armağan etti
yalnızlığımı bahar düşleriyle dolduran onlarca
aramızda konuşacak bir şeyler vardı oysa
birlikte yürüseydik bulvarın mavisine
oturup dinlenseydik çiçekleri altında portakalların
nehir boyu uzansaydık dilsiz göle
tütünümüzden tüttürseydik üst üste lodosa
aramızda konuşacak bir şeyler vardı oysa
karanfiller güllerle kaldırımda çiçekçi çocuk
‘bir gül al bir gül ver sevdiğine, solmasın ellerimde’
buğulu gözleriyle yaşayamadığı çocukluğu yüreğimde
teni kül müydü gül müydü sureti hâlâ ıslak gözlerimde
aramızda konuşacak bir şeyler vardı oysa
neler neler anlatırdım, son yazdığım şiiri belki
imgelerin kendisiyle dansını pek de severdi
negatiflerle oynamayı kaçak bakmayı bir de
aramızda konuşacak bir şeyler vardı oysa
şuracıkta şiirler okusaydık esmer esintiler de olsa
Nadide Zaman
adını saklı tutmamı isteyene
yetim bir yolculuğa çıkan o kadın
hayatın burgaçlarına bırakıyordu kangren kederini
sürüklüyordu düşlerini menzili olmayan bir yola
oysa teli kırık mandolin sesiydi günün gerginliği
yüzü yanan petrol kuyusuydu işgal edilmiş bir ülkeydi aklı
kuşlar kulaklarına resmederken ilkyazı nazlanıyordu nadide zaman
içinde upuzun yatarken küflenen pişmanlığı
kanat vuruyordu menzilsiz hüzünlerine kuşları
sabahın köründe bir fil ölüsü taşıyordu sırtında
raylar boşaldıkça yaşayacak dünlerini kanatıyordu kuşkuları
niçin biriktirdiği belirsizdi dilinin küplerinde suskunluğu
ki gölge sessizliği bırakarak yürüyordu kaldırımdaki kalabalığa
raylarca uzuyordu yüzünün çizgileri
şimşekler başlarken gökyüzünü göğsünden bıçaklamaya
çığlıksız o çocuğun tınısına dökemeden özlemlerini
karşılamaları boş kamaralara dönüşüyordu peronda
düşlerinde aysberglere veriyordu sıcaklığını
yaşamı sorguluyordu: yaşam kirli bir suydu
çözemiyordu bunca zamanda suyun git gelini
ay ışığında küf rengine dönerken yüzü
kuş figürlü zarflara bırakıyordu kalbindekini
kırdın bir kelebeğin kanadını
kırdın bir kelebeğin kanadını
bahar bu ovaya küser artık
yağmur yağmaz dut dallarına
bir tas su bile içilmez asi’den
git gidebilirsen bensiz
dilsiz bu yerlerden
işte gene davetsiz imgelerindeyim
çocukluğumun papatyalı gömleğisin
giyindiğim güzellik çok eskilerden
oysa sunmuştum kendimi sunağına
şam’da kelebek ömrüdür aşkımız şimdi
ah samira, hüzünlerimle sırladığım ayna
bedenime acı hayatıma katık sevgili
açıp bakabilirdin albüme
kirpiklerinle renklendirebilirdin halbuki
eski bir resmi
kırdın bir kelebeğin kanadını
kuşlar bu ovayı terk eder artık
yörük çadırları kurulmaz dik bayıra
baykuşlar öter keklikler yerine
nehir akmaz vadinin yeşil yerinden
bir tas su bile içilmez asi’den
git gidebilirsen bensiz
dilsiz bu yerlerden
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Şiir
- Kitap AdıYaktığın Coğrafya
- Sayfa Sayısı76
- YazarMehmet Hameş
- ISBN9750700805
- Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2001
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Bir Güneş Doğuyor ~ Ramazan Gülsen
Bir Güneş Doğuyor
Ramazan Gülsen
BİR GÜNEŞ DOĞUYOR Sis kümelerini Dağıta dağıta BİR GÜNEŞ DOĞUYOR Yedi rengi ile İnsanları Isıtmaca, Kaynaştırmaca, Aydınlatmaca ereğinde Bulayınmış beyinleri, Katılayışmış kalpleri, Paslayınmış dilleri,...
- İskender’i Ben Öldürmedim ~ Küçük İskender
İskender’i Ben Öldürmedim
Küçük İskender
İlk şiirlerini, ilk kitaplarını yadsıyan, dünya görüşleri ve ideolojilerini değiştiren, estetik ve şiir anlayışlarında büyük kırılmalar görülen şairler vardır.
- Lavinia – Aşk Şiirleri ~ Özdemir Asaf
Lavinia – Aşk Şiirleri
Özdemir Asaf
Yoğun, dosdoğru aşk şiirleri: “Lavinia” Kendine özgü kısa, dokunaklı söyleyişiyle genç kuşak okurların her zaman ilgisini çeken Özdemir Asaf’tan aşkın tabiatına yaraşır, arzulu, dosdoğru,...