“Adresinizi iş bulma kurumundan referanslarınzla birlikte altım. İstediğiniz ücreti ödemeye hazırım. 8 Ağustosta işe başlayabileceğinizi ümit ederim. Saat 12.40 da Paddington’dan kalkan trene binecek olursanız Oakbridge istasyonunda karşılanacaksınız. Yol masraflarınız için mektupla birlikte 5 sterlin postalıyorum.
Sevgilerimle
Una Nancy Owen.
Mektup kağıdının üzerinde şu adres bulunuyordu… Zenci Adası, Sticlehaven, Devon… (Kitap’tan sayfa:8-9)
Mektup kâğıdının üzerinde şu adres bulunuyordu… Zenci Adası, Sticlehaven, Devon…
Zenci Adası… Son zamanlarda gazetelerde bu ada hakkındaki dedikodulardan başka bir şeye rastlanmaz olmuştu. Vera Claythorne, bu dedikoduların çoğunun asılsız olduğunu biliyordu, ama, adadaki köşkün bir milyoner tarafından yaptırıldığı ve çok lüks bir köşk olduğu kesindi.
Yorucu bir okul devresi geçirmiş olan Vera Claythorne kendi kendine düşünüyordu. “Üçüncü sınıf bir okulda öğretmen yardımcılığı yapmak hiç de çekici bir iş değil. Daha iyi bir okulda iş bulabilsem…”
Sonra kalbinde soğuk bir ürperti ile düşündü: «Ama bu işi bulduğuma şükretmeliyim. Hakkında adli kovuşturma yapılmış birine hiç kimse iş vermek istemez. Sonunda suçsuz olduğu ortaya çıksa da…»
Hatırladığına göre, o olayda gösterdiği cesaret ve gayretten dolayı tebrik bile edilmişti. Bayan Hamilton da kendisine çok iyi davranmıştı. Yalnızca Hugo… Hugo’yu hiç düşünmese daha iyi olacaktı.
Kompartımandaki sıcağa karşın üşüdüğünü hissetti, sonra deniz kenarına gitmekte olduğunu düşünerek ürperdi. Gözünün önünde bir sahne canlanıvermişti. Cyril başı suya batıp çıkarak kayalığa doğru yüzmeye çalışıyordu… Kendi de düzenli kulaçlarla ona doğru yüzüyordu. Ama bu hızla ona vaktinde yetişemeyeceğini biliyordu.
Deniz… mavi ve sıcak derinlik… Hugo… Kendisine âşık olduğunu söyleyen Hugo… Sıcak kumlarda geçen sabahlar…
Artık Hugo’yu düşünmemesi gerekiyordu.
Gözlerini açtı ve karşısındaki adama baktı. Uzun boylu yanık tenli bir adamdı. Parlak gözleri birbirine oldukça yakındı ve zalim ifadeli bir ağzı vardı.
Kendi kendine, «Bahse girerim ki, bu adam dünyanın en ilginç yerlerini dolaşmış ve başından pek çok serüven geçmiştir,» diye düşündü.
III
Philip Lombard karşısında oturan genç kızı incelerken düşünüyordu: İlkokul öğretmeni kılıklı, ama oldukça güzel. Ne istediğini bilen bir tipe benziyor. Gittiğim yere onu da götürebilseydim keşke.
içinden kendi kendine azarlar gibi söylendi. Böyle şeyler düşünmemeliydi. İş için yola çıkmıştı. Aklını işten başka bir şeye vermemeliydi.
Acaba ne var? diye düşündü. Şu ulak telek Yahudi bilmece gibi konuşmuştu.
«Kabul edip etmemekte özgürsünüz Yüzbaşı Lombard,» demişti.
O da düşünceli bir sesle, “Yüz sterlin halletmişti.
Bunu sanki yüz sterlinin onca hiçbir değeri yokmuş gibi söylemişti. Oysa cebindeki son kuruşu bir gün önce yediği yemeğe harcamıştı. Takındığı tavrın Yahudiyi aldattığını pek sanmıyordu, zaten Yahudilerin en kızdığı yanı da para konusunda aldanmamalarıydı. Karşılarındakinin durumunu hemen anlarlardı.
Sonra daha uysal bir sesle sormuştu.
«Bu iş hakkında bana daha lazla bilgi veremeyecek misiniz?»
Isaac saçsız başını kesin bir ifadeyle iki yana sallamıştı.
«Hayır, Yüzbaşı Lombard. Size vereceğim bütün bilgi bundan ibaret. Söylediğim gibi, ününüz hakkında bilgi sahibi olduğu anlaşılan müşterim, işi kabul ederseniz size yüz sterlin ödemem için talimat verdi. O kadar. Oakbridge istasyonunda karşılanacak, oradan da otomobille sizi Zenci Adasına götürecek olan motorun beklediği Sticlehaven’e gideceksiniz. Zenci Adasında müşterimin emrinde olacaksınız.»
«Ne kadar zaman için?”
«İşin bir haftadan fazla süreceğini sanmıyorum.”
Philip bunun üzerine bıyığıyla oynayarak, “Kanunsuz bir iş ise kabul etmeyeceğimi tahmin edersiniz,» demişti sertçe.
Isaac Morris’in ince dudaklarında anlamlı bir gülümseme belirmişti.
«Size yasalara aykırı bir öneride bulunurlarsa geri dönmekte özgürsünüz.»
Kahrolası herif, böyle gülümsemekle Lombard’ın eskiden yaptığı işlerin hepsinde yasaları ön plana almamış olduğunu bildiğini ima eder gibiydi.
Bunları düşünürken Lombard’ın dudaklarında garip ve zalim bir gülümseme belirmişti.
Yasadışı davranışlar sonunda birkaç kez adaletin pençesine düşmek tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı, ama her seterinde tam zamanında geri çekilmeyi bilmişti.
Hayır, bu bakımdan endişe etmesi gerekmemişti. Zenci Adasında hoşça vakit geçireceğinden emindi…
IV
Aynı trenin başka bir kompartımanında Emily Brent her zamanki gibi, dimdik oturuyordu. Altmış beş yaşına gelmişti, ama yaşlılığı hâlâ kabul etmezdi. Eski terbiyeyle yetişmiş bir albay olan babası çok tutucu bir adamdı.
Ona göre yeni kuşak utanç verici ölçüde saygısızdı. Trende, sokakta, her yerde… Kızların, vücutlarının her yanını belli edecek elbiseler giymeleri, hele yazın deniz kenarında yarı çıplak dolaşmaları… Geçen yaz tatilini anımsayan Emily, dudak büktü. Bu yıl çok daha değişik bir tatil geçirecekti. Zenci Adasında.
Daha önce birçok kez okuduğu mektubu bir daha kafasından geçiriyordu:
«Sayın Bayan Brent,
Beni anımsayacağınızı ümit ediyorum. Birkaç yıl önce Belhaven konukevinde 1 Ağustosu birlikte geçirmiş ve birbirimizle gayet iyi anlaşmıştık.
Devon sahillerindeki Zenci Adasında bir konukevi açıyorum. Eski nesilden seçme konuklar ve iyi hazırlanmış yemeklerle hoş bir dinlenme yeri olacağını tahmin ediyorum. Civarda çıplaklar ve gramofon meraklıları da bulunmayacak. Tatilinizi Zenci Adasında geçirmek nezaketinde bulunursanız beni minnettar bırakacaksınız. Tabii, konuğum olarak. Ağustos başı sizin için uygun mu? Uygunsa, 8 Ağustosta gelmeye çalışın.
Saygılarımla. N. N. O……»
Mektubu yazanın adı neydi? imzanın okunması oldukça güçtü. “Herkes imzasını o kadar da okunaksız atıyor ki…» diye düşündü.
Belhaven’de tanıştığı kimseleri anımsamaya çalıştı. Oraya üst üste iki yaz gitmiş, birinde de orta yaşlı, hoş bir kadınla tanışmıştı. Adı neydi? Babasının subay olduğunu söylemişti. Yoksa Örmen miydi? Hayır, hayır, Oliver’di. Evet, Oliver’di kadının adı.
Zenci Adası. Gazetelerde Zenci Adası hakkında çok şey okumuştu. Bir sinema artisti hakkında… Yoksa Amerikalı bir milyoner hakkında mıydı okudukları. Ne önemi vardı, bedava bir tatil geçirecekti ya…
Geliri oldukça azalmış, buna karşılık Ödenmek için sıra bekleyen faturaların sayısı artmıştı. Şu Bayan Oliver hakkında bir şeyler hatırlayabilseydi keşke.
V
General MacArthur kompartımanın penceresinden dışarı bakıyordu. Tren aktarma yapacağı Exeter istasyonuna gelmek üzereydi. Şu lanet olası ara trenleri de ne kadar ağır gidiyordu. Aslında şu Zenci Adası denilen yer hiç de uzak bir yer değildi.
…
“On Küçük Zenci” için bir yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Polisiye Roman (Yabancı)
- Kitap Adı On Küçük Zenci
- Sayfa Sayısı191
- Yazar Agatha Christie
- ISBN9754050228
- Boyutlar, Kapak13,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviAltın Kitaplar / 2008
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Neye Benzer Gelecek ~ Olivier de Solminihac
Neye Benzer Gelecek
Olivier de Solminihac
Müzikal diliyle Fransız çocuk edebiyatına yeni bir üslup getiren Olivier de Solminihac imzalı Neye Benzer Gelecek, büyürken bol bol soru soran ve her yerde yanıt...
- Yüzüncü Ad Baldassare’nin Yolculuğu ~ Amin Maalouf
Yüzüncü Ad Baldassare’nin Yolculuğu
Amin Maalouf
Doğu’daki son Cenevizlilerden, antika tüccarı Baldassare Embriaco, 1665 yılı sonlarında, soyunun yüzyıllardır yaşadığı Lübnan’dan yollara düşer. Ertesi yıl, İncil’e göre “Canavar’ın Yılı”dır. Kimilerine göre...
- Kayıp Mürit ~ Julia Navarro
Kayıp Mürit
Julia Navarro
İSPANYOL YAZAR JULIA NAVARRO’DAN NEFESİNİZİ KESECEK BİR ROMAN… Hıristiyanların Kutsal Cuma gününde, İtalya, İspanya ve İsrail’de Hz. İsa’ya ait kutsal emanetler eşzamanlı olarak tahrip...
Agatha’nın bu kitabını okudum. Çok çok güzel. Bayıldım resmen. :)