Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Kerime
Kerime

Kerime

Bahadır Yenişehirlioğlu

1932… Anadolu’da bir kasaba… Ezanın Türkçe okunma kararının alındığı yılda başlıyor Kerime’nin hazin hikâyesi. Kerime sessiz ve korkak… Ağabey Mehmet… Yüreğini kavuran gizli günahlarının…

1932… Anadolu’da bir kasaba…

Ezanın Türkçe okunma kararının alındığı yılda başlıyor Kerime’nin hazin hikâyesi.

Kerime sessiz ve korkak…

Ağabey Mehmet… Yüreğini kavuran gizli günahlarının bedelini ödeyemeyeceği gerçeğinin altında eziliyor günbegün…

Ailenin küçük kızı Nezihe… Umutsuz bir aşkın peşinde felaketine sürüklenip gencecik hayatını bir adam uğruna karartıyor…

Ve çevresine müşfik, ailesine hayatı zindan eden Kerime’nin babası Kâtip Efendi…

Tek arzusu; mutlu olmak, gerçek aşkın varlığına inanmakken, annesinin ve mahallenin baskısıyla kendinden yaşça büyük, dul bir adamla evlenen Kerime, hayatın girdabında kayboluyor…

Kerime, yeni bir Yaprak Dökümü…

*

Kerime sessiz ve korkak… Böyle yetiştirilmişti. Erkeklerden çekinmeliydi, ona bu şekilde öğretilmişti. Bu, onun edebi olmalı ya da namus denen meselenin tam ortasında, aklının baş köşesinde bir fikir olarak daima durmalıydı. Şimdi ise bununla yüzleşmenin vakti gelmiş, gerçek gün yüzü gibi ortaya çıkmıştı. Kaderinin ne olup ne olmadığını artık anlama zamanıydı. Kerime bir kendi vücudunu bilirdi, bir de hamamda sırtını keselediği annesininkini… Bir erkeğin bedenini ilk kez görecekti. Dahası buna hiç hazır değildi, katlanamazdı. Sessiz ve derinden bir titremeyle ayakları sallanmaya başladı. Duvarda asılı gece lambasının küfl ü ışığına bile, zihninde geriye atmaya çalıştığı düşünceleri bir nebze de olsa aydınlatabilir diye, tahammül edemiyordu. Yoksa kafasında yaratt ığı her şey yıkılır giderdi. Babası ve öğrett iği değerler tuzla buz olup dört bir yana savrulurdu. Kerime ölür ama yine de buna yanaşmazdı. Hayır, bunun olmasına asla izin vermeyecekti! Oysa nicedir makinede işlediği geceliğini bu gece için hazırlamamış mıydı? Çeyiz sepetine konmasının sebebi buydu, hayatı boyunca ilk defa giydiği paçasız don bile bu gece içindi. Ellerini göğsüne götürdü. Derinlerde bir yerde bir heyecan kıpırtısı hissediyordu. Hayır, hayır! Bu duyguların yükselmesine izin vermemeliydi. Yasaktı, günahtı; bu tarz duyguları içinde yeşertemez, buna asla izin veremezdi. Mümkün değildi! Peki, yaşanacaklar bu kadar yakın olduğu için mi bu heyecana kapılmıştı? Korkuyor muydu, yoksa içindeki heyecanı bastırmak, bir yandan da yakinen hissetmek mi istiyordu? Oysa öyle bir ruh hâli içindeydi ki belki bir refleksle, belki de bilinçaltının kendini savunma isteğiyle, elleri göğüslerinde öylece kalakalmıştı. Aklı karıştıkça karışıyordu. Ellerini korkuyla, boşluğa bırakırcasına kucağına koydu bu kez. İçinde kıpırdayan duyguyu unutması gerekiyordu. Bu hadiseyi düşünmek bile ona bu kadar korkutucu gelirken, başka biri ona dokunduğunda ne yapacak, nasıl karşılık verecekti? Öylece sessizce yatacak, hiçbir karşılık vermeyecek miydi? Ya da bir tepki vermeli miydi? Peki, o zaman bu doğru olur muydu? Karşılık verirse edepsizlikle suçlanırdı belki… Dahası bunu nasıl yapacaktı ki? Aklı hepten karıştı. Ama anne ve babası da bunu yaşamamışlar mıydı? Evet, yaşamışlardı ve bu, hayat döngüsü içinde elzem bir durumdu; nasıl ki ölümler oluyorsa, doğumlar da olmalıydı bir şekilde. Oysa kendisi “kocam” diyeceği bu adamı tanımıyordu bile. Daha önce, şimdi göreceği kadar yakından görmemişti ama artık kaçarı yoktu; evlendiği adamın evinde, odasındaydı. Pirinç karyoladan kalktı Kerime, cama yaklaşıp hafifçe perdeyi araladı. Alışık olmadığı sokağa ürkerek baktı, dışarıda hava bir hayli soğuktu ve karşı evin camlarına kar taneleri savruluyordu. Rüzgârın önüne katt ığı kâğıt ve naylon parçalarının havada uçuştuğunu gördü. Dışarıda olmak isteği geçse de içinden, sokak lambasının köhne ışığında aydınlanan dar sokağa gecenin bu vaktinde çıkamazdı; hele de bu gece… Aslında hiçbir gece olamazdı. Oysa en çok bu gece havayı ciğerlerine kadar çekmeye ve içindeki baskıyı hafifl etmeye ihtiyacı vardı. Yanında kimse olmaksızın, tek başına… Her şeyden ve herkesten uzakta bir hürriyet alanı… Kapının önü bile olsa, geceleyin kimsenin olmadığı bir vakitt e dışarıda olmak onun için hürriyet demekti. Kimseyi görmek için değil, kimseyle buluşmak ve konuşmak için de değil, sadece ama sadece tek başına olmak için… Yalnız olmak ve her şeyden uzak olmak için… Yanında bir hami, bir büyük olmadan yalnız ve tek başına… Bütün isteği buydu. Hiçbir buyruk olmaksızın havayı derin derin içine çekmek ve solumak… Dalgaların sahile çarpması gibi, sıçrayan su damlalarının istedikleri yere düşmeleri ve bunun için kimseden izin almamaları gibi bir şey… Dünya üzerinde yalnız ve tek başına yönünü tayin etmen gibi, canın hangi yolu tercih etmek isterse o patikadan yürümek ve yol kenarlarındaki papatyaları toplamak gibi bir şey ama yalın ayak… Kısaca özgürlük! Hafifçe bırakmasıyla perde tekrardan camı örtt ü. Yine kendi dünyasına, kendi gerçekliğine dönmüştü. Özgürlüğe kavuşması artık tamamen imkânsızdı. Baba evinde yapamadığını bu evde mi yapacaktı? Başını salladı; “Olamaz, mümkün değil,” dercesine… Şimdi iyice mi tutsak olmuştu kendi kaderine acaba? Hiç mi çıkış yolu kalmamıştı? Oysa evliliğin baba baskısından kurtulmanın, özgürlüğü var etmenin bir aracı olabileceğini Atife’den duymuştu. Ama herhâlde gittiğin yerle; evlendiğin kişinin yapısı ve kişiliğiyle alakalı bir durumdu bu. Gençliğini kaybetmiş, orta yaşına gelmiş bir kadın olarak bunu elde etmesi daha bir zor göründü gözüne. Yeterince genç ve cazip değildi artık. Bir kadının en önemli silahlarının kendisinde olmadığını düşündü umutsuzca. Erkeğine nazlanmak ve onu avucunun içine alarak özgürlük alanı açmak için bunlar şartt ı oysa. Yan odada kocasının annesinin seslerini duyuyordu. Kadın yatmadığını ve hâlâ ayakta olduğunu Kerime’ye hissett irmek ister gibiydi. Bunu belli ki bilerek ve isteyerek yapıyordu. Kerime de nihayetinde genç bir kız değildi ki, kaç yaşındaydı! Ama aklından geçenleri tahmin edebiliyordu onun. Öyle ya, yaşı geçkin olmasına rağmen bu Kerime’nin ilk evliliğiydi neticede. Kerime, ince ve kemikli bacaklarına baktı ve Allah’ına yalvarırmışçasına yukarı kalkık serçe parmaklı ayağını fazla ses çıkarmadan bulunduğu yerden kaldırıp yavaşça parmak uçlarına bastı. Döşemenin tahtası olanca gıcırtısıyla odada yankılanınca Kerime’nin öbür ayağı havada öylece kalakaldı. Yataktan çıktığını yan odadakiler anlamış mıydı? Birdenbire sokaktan köpek bağırtıları gelmeye başladı. İki köpek birbiriyle dalaşıp hırlıyordu. Bunu fırsat bilen Kerime, diğer adımını da atarak doğruca yatağın kenarına ilişti ama buz gibi çarşaf, soğuk bir deri gibi kendisine değdiğinden bütün tüyleri diken diken olmuştu. Oysa bu çarşafı bugün için dikmiş ve karyoladan sallanan ucunu makinede günlerce işlemişti, hem de herkesinkinden daha güzel olması için gayret göstererek… Ama şimdi ürkütücü bir yılan gibi kendisine sokuluyordu.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yerli)
  • Kitap AdıKerime
  • Sayfa Sayısı224
  • YazarBahadır Yenişehirlioğlu
  • ISBN9786050820799
  • Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
  • YayıneviTimaş / 2021

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Beyaz Usta Siyah Çırak ~ Bahadır YenişehirlioğluBeyaz Usta Siyah Çırak

    Beyaz Usta Siyah Çırak

    Bahadır Yenişehirlioğlu

    12 Eylül’ün darbesini yemiş bir aile. Cezaevinde idamla yargılanan bir abi, geçirdiği felçten sonra yok hükmünde bir baba ve bu iki acı arasında kalakalmış...

  2. Aşk Cephesi ~ Bahadır YenişehirlioğluAşk Cephesi

    Aşk Cephesi

    Bahadır Yenişehirlioğlu

    Ege’nin bu yakasında, yalnız, kafası karışık, kendisiyle barışmak için işaret bekleyen bir adam… Rodos’ta, emanet mektupları hiç tanımadığı sahibine ulaştırmak isteyen genç bir kadın…...

  3. Son Hasat ~ Bahadır YenişehirlioğluSon Hasat

    Son Hasat

    Bahadır Yenişehirlioğlu

    Gökkuşağından ormanlar dikiyorum şimdi Bütün renkleri geri getirmeye geliyorum Ölümümle yaşamımı geri getirmeye geliyorum Cennette seni bekliyorum Belki dirilir gönlümün yalnızlığı Hepsi bir aşk...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Çember Apartmanı ~ Defne SumanÇember Apartmanı

    Çember Apartmanı

    Defne Suman

    Yitip giden İstanbul’a bir ağıt… Yetmiş beş yaşındaki İstanbullu Rum Periklis Drakos koronavirüs günlerinde, doğup büyüdüğü Çember Apartmanı’ndaki dairesinde anılarını kaleme almaya başlar. Mahallede...

  2. Kırk Çınar Koruluğu “Bir Yatılı Okul Hikayesi” ~ Seyfettin CeylanKırk Çınar Koruluğu “Bir Yatılı Okul Hikayesi”

    Kırk Çınar Koruluğu “Bir Yatılı Okul Hikayesi”

    Seyfettin Ceylan

    Fiziki yapı tamamlanmıştı. İçsel yapıyla uğraşmak eğitim öğretim amaçlarını içselleştirmek daha çetrefilli ve zordu, fırsat eğitimi gerekliydi, gözlemci ve çevreyi derinden anlayan öğretmenler, işin...

  3. Babam, Ev ve Yumurta Kabukları ~ Fatma Nur KaptanoğluBabam, Ev ve Yumurta Kabukları

    Babam, Ev ve Yumurta Kabukları

    Fatma Nur Kaptanoğlu

    Geldim. Yine. Eve dönmek çocukluğunu geçirdiğin dört duvara dönmek değil sadece, çocukluğunu oluşturan her detayı hatırlamak, o detaylar yerine konulanları hazmetmek, asla değişmeyenler için...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur