“Tesadüfen Zümrüdüanka” rüzgâr ya da güneş, çivi ya da duvar, kendisi ya da bir başkası arasında hiyerarşi kurmadan akan öykülerden oluşuyor. Elif Erdoğan ikinci öykü kitabında dile ve anlatılarına kendine has bir nezaketle yaklaşan tutumunu sürdürüyor..
“Zamanın nasıl da genişlediğini tadıyorduk,yalan değil inan, tadıyorduk neymiş zaman,nasıl uzarmış, genişlermiş, katlanır çoğalırmış. Bıraktım kazma küreği, köstebekleri, yuvaları, bir yaprağın üzerine çıkıp oturduk, bir nilüferin, ılık tatlı bir rüzgâr esiyordu. Susuyorduk. Zaman bir neşeydi dilimizin ucunda.”
***
Şaşkınlık
Otlar eğildikçe eğiliyor. Esaslı bir rüzgâr var diyor dışarıdaki. El ediyor yanına çağırıyor beni. Terliklerimi giyip çıkıyorum evden. Otlar eğildikçe eğiliyor. Esaslı bir rüzgâr var diyorum içerdekine. El edip yanımıza çağırıyorum onu. Hırkasını giyip çıkıyor evden. Otlar eğildikçe eğiliyor. Esaslı bir rüzgâr, dışarıda üç kişiyiz. Evin penceresinde yansımamızı görüyoruz. El edip yanımıza çağırıyoruz kendimizi. İçerideki avize nasıl sallanıyor rüzgârdan.
Âmâ
Okumayı ellerinden öğreniyor.
Son Pazartesi
Eşikte oturduğum için söyleniyor yine. Eşikte durmak hayır getirmez. Bizim evde hayır getirmeyen şeylerde bir numara eşikte durmak. İki numaraysa postacının gelmesi ve zile iki kez basması. İğneye ipliği geçirmeden dilinde ıslatıyor. Dikilecek o kadar çok sökük var ki. Çoraplardan başlıyor. Ters çeviriyor önce. Sol eliyle tutup sağıyla işliyor, dolduruyor boşlukları. Her çoraba rengince bir iplik seçiyor. İki çorapta bir lafı eşiğe oturmama getiriyor. Çerçevelenmiş bir fotoğrafım eşikte oysa, güzelim. Çoraplar neredeyse biterken zil çalıyor. İğneyi koltuğun kenarına batırıyor. Eteğindeki iplikleri toplayıp yuvarlıyor avcunda. Zil ikinci kez çalıyor. Kaç kere söyledim sana taşıyla kırılıyor çerçevemin camı. Koltuğuna geri oturuyor, hiç açılmamış gibi duruyor kapı yerinde. Siyah bir çorabı beyaz iplikle dikiyor.
Kâbus Suyu
Bir gün çay boyunda hayvanları otlatırken bir rüyanın suyla aktığını gördüm. Suyun nasıl bulandığı, karardığı gözümün önünde hâlâ. Hayvanlarımı öte yana geçirdim. Bir tek Kınalı kana kana içti çayın suyunu. Ne ettiysem döndüremedim inadından. Öyle inat öyle semiz bir inek daha bugün oldu görülmemiştir buralarda, tüm köy bilir. Sabah sütünü sağmaya girdim ahıra, Kınalı sakin dedim, hayret. Bir baktım bakraç doluyor ama süt değil sanki kan geliyor memelerinden. Varıp döktüm dutun dibine. Kınalım veteriner yetişmeden öldü oracıkta. Dutum için için kurudu, devirdik komşularla. Kestik istifledik imece, koca dut tabii. Ama korkumuzdan bir dalını atamadık ateşe.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Öykü
- Kitap AdıTesadüfen Zümrüdüanka
- Sayfa Sayısı88
- YazarElif Erdoğan
- ISBN9789750858291
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Çatlaklar ~ Göktuğ Canbaba
Çatlaklar
Göktuğ Canbaba
Seksenlerden kalma oturma takımı salonun bej duvarlarını hüzünlendiriyor, fiskos masasının üzerindeki sigara paketleri ve kristal kâsenin içindeki şekerler, bakanı zamanda seyahate davet ediyordu… “Benim...
- Kaçış Rampası ~ Halil Yörükoğlu
Kaçış Rampası
Halil Yörükoğlu
Başkalarının fotoğraflarında kendi öyküsünü arayan yaşlı adam, yıllarca eliyle tuttuğu balıkların âhına uğrayan balıkçı, yaşarken ölüm ilanını veren yaslı baba. Garsonlar, berberler, taksi şoförleri,...
- Konteyner Zaafı ~ İsahag Uygar Eskiciyan
Konteyner Zaafı
İsahag Uygar Eskiciyan
Ödüllü öykücü İsahag Uygar Eskiciyan Konteyner Zaafı’nda rutinlere getirdiği eleştirilerle kara mizah çıtasını yükseltirken öykücülükteki yerini sağlamlaştırıyor. Gündelik hayatın çatlaklarına sızarak boşlukları gerçekdışı unsurlar...