Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Anneannem
Anneannem

Anneannem

Fethiye Çetin

“O günler gitsin, bir daha geri gelmesin…” Bu coğrafyada yaşayan herkesin şu ya da bu şekilde bildiği ama üzerinde konuşmamayı tercih ettiği saklı yaşamlar….

“O günler gitsin, bir daha geri gelmesin…”

Bu coğrafyada yaşayan herkesin şu ya da bu şekilde bildiği ama üzerinde konuşmamayı tercih ettiği saklı yaşamlar. Ermeni ve Hıristiyan iken Türk ve Müslüman olmuş binlerce çocuktan biri:

Heranuş ya da diğer adıyla Seher.

Torunu Avukat Fethiye Çetin anneannesi hakkındaki gerçeği yıllar sonra öğrendi. Anneannesinin akrabaları Gadaryanlara ise onun ölümünün ardından ulaşabildi. Konuşacak çok şey, sorulacak çok soru vardı.

“Yaşamı boyunca akla hayale gelmeyecek zorluklara göğüs germiş, çocuklarının ve yakınlarının karşısına çıkan engellerle baş etmiş bu kadın, gerçek kimliği söz konusu olduğunda neden kendini bu kadar çaresiz hissediyordu? Neden ailesini ve kimliğini savunamıyor, isteklerinin arkasında duramıyordu?

Anneannemin her acı hatırayı anlatıp bitirirken tekrarladığı cümlede gizli belki de bu soruların cevabı: O günler gitsin, bir daha geri gelmesin…

**

s. 48-50

(…)

Çermik Hamambaşı’na geldiklerinde azalmışlardı. Küçülen kafile, orada mola verecek, ertesi gün yola devam edecekti. Küçük oğlu Hırayr’i bir bohça ile sırtına bağlayan İsguhi, yol boyu, arkalara düşmemek için adeta koşturarak yürüyor, diğer çocukları Heranuş ve Horen’i de ellerinden sımsıkı kavramış iki yanında sürüklercesine çekiştiriyordu. Yol boyunca pek çok çocuk ölmüştü ama o, çocuklarını buraya kadar sağ salim getirmeyi başarmıştı. Yorgunluktan, açlık ve susuzluktan adım atacak mecalleri kalmamıştı. Oldukları yere yığılıverdiler sonunda.

O sırada, etraflarını saran Çermikliler, ekmek ve su veriyorlar, karşılığında altın ve ziynet eşyası istiyorlardı. Oysa açlıktan avurtları çökmüş bu insanlar, bütün paralarını, altınlarını ve takılarını ölüm yolculuğunun daha ilk günlerinde yitirmişler ellerinde bir şey kalmamıştı.

Bu zavallı insanların çevresinde birikenlerin sayısı giderek artıyor, toplananların bir kısmı acıyarak bir kısmı da iğrenerek bakıyorlardı. Bir süre sonra izleyicilerden bazıları, çocukları incelemeye, gözlerine kestirdiklerini almak için yakınları ile konuşmaya başladılar.

Çermik jandarma komutanı olduğunu sonradan öğrendikleri atlı bir jandarma onbaşısı Heranuş’a, Çermik’in Karamusa köyünden Hıdır Efendi ise Horen’e talip oldular. Hırayr çok küçük olduğundan onun talibi yoktu. İsguhi, bütün yorgunluğuna ve açlığına rağmen, durumu kavrar kavramaz oturduğu yerden bir atmaca gibi fırladı ve çocuklarını arkasında sakladı. “Onları kimse benden alamaz. Onları vermem,” diye öyle bir söyledi ki, bu söyleyişinde bütün dünyaya meydan okur gibi bir hali vardı. İsguhi’nin annesi Takuhi, yanlarına geldi ve İsguhi’ye çocuklarını bu adamlara vermesinin onlar hakkında daha hayırlı olacağını söyledi. Heranuş, anneannesinin annesini ikna etmek için şöyle dediğini duydu:

“Kızım, çocuklar birer birer ölüyor. Bu yürüyüşten kimse sağ çıkamayacak. Verirsen canları kurtulur, yoksa ölecekler. Hepimiz öleceğiz. Hiç değilse onlar yaşasınlar, ver.”

Heranuş’un halası Zaruhi de anneannesini destekledi. O da Heranuş’un jandarma onbaşısına verilmesinden yanaydı. Bu iki kadın İsguhi’yi ikna etmek için diller döktüler ama o nuh diyor peygamber demiyordu.

Bu tartışma sürerken ansızın üstlerine atlayan adamlar, Heranuş’u ve Horen’i İsguhi’nin elinden kaptılar. İsguhi bütün gücünü toplayarak öne atıldı ancak jandarma Heranuş’u atına atmıştı bile. Son bir hamle ile ata ulaştı, bir eliyle jandarmanın ayaklarını, diğer eliyle de Heranuş’u yakaladı ve çekiştirmeye başladı.

Bu kadından kolay kolay kurtulamayacağını anlayan jandarma, kamçısını çıkardı ve İsguhi’yi kırbaçlamaya başladı. Kırbaçın değdiği yerlerdeki dayanılmaz acıya rağmen İsguhi, Heranuş’u sımsıkı kavradığı elini gevşetmiyor, bütün gücüyle kızını çekiştiriyor, bir yandan da kızını bırakması için jandarmaya kâh ileniyor kâh yalvarıyordu.

O sırada, beş yaşındaki Hırayr, çığlık çığlığa ağlamaya başladı. Hırayr’e de bir kötülük yapıldığını düşünen İsguhi, bir an için başını sesin geldiği yöne çevirdi ve işte o anda jandarma atını mahmuzladı. Ok gibi öne fırlayan at, üstünde Heranuş’la birlikte uzaklaştı.

İsguhi ile Heranuş’un Çermik Hamambaşı’nda ayrılan yolları bir daha birleşmedi. Annesini ve ablasını jandarmaların öldüreceğini sanarak ağlayan beş yaşındaki Hırayr de, Heranuş’un “Hepimiz öleceğiz,” diyen anneannesi ve halası da bu ölüm yürüyüşünden sağ çıkamadılar.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Anı - Anlatı
  • Kitap AdıAnneannem
  • Sayfa Sayısı120
  • YazarFethiye Çetin
  • ISBN9789753424929
  • Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
  • YayıneviMetis Yayınları / 2016

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Zulamdaki Şiir – Parça Parça Anılar ~ Fethiye ÇetinZulamdaki Şiir – Parça Parça Anılar

    Zulamdaki Şiir – Parça Parça Anılar

    Fethiye Çetin

    “Kendisini içinde yeniden kurduğu bir deneyim olarak okuyorsunuz anıları, ‘biz ne acılar çektik!’ haykırışı olarak değil. Fethiye Çetin’in şiddetin nesnesi yapılan, yapılmak istenenlerin yanında,...

  2. Torunlar ~ Ayşe Gül Altınay, Fethiye ÇetinTorunlar

    Torunlar

    Ayşe Gül Altınay, Fethiye Çetin

    Bu kitapta, 1915’te ya da öncesinde müslümanlaştırılarak, asimile edilerek Anadolu’da kalmış Ermeni çocuklarının hikâyelerini, torunlarının ağzından dinleyeceksiniz. Şimdilerde orta yaşlarını sürmekte olan bu torunlar...

  3. Utanç Duyuyorum! Hrant Dink Cinayetinin Yargısı ~ Fethiye ÇetinUtanç Duyuyorum! Hrant Dink Cinayetinin Yargısı

    Utanç Duyuyorum! Hrant Dink Cinayetinin Yargısı

    Fethiye Çetin

    Hrant Dink’in avukatı Fethiye Çetin, Utanç Duyuyorum! adlı kitabında cinayetin öncesine ve sonrasına dair tanıklığını, süreçte rol alanları, açılan davaları ve kararları anlatıyor. Cinayete...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Anılar, Düşler, Düşünceler ~ Carl Gustav JungAnılar, Düşler, Düşünceler

    Anılar, Düşler, Düşünceler

    Carl Gustav Jung

    Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung, 1957 baharında 81 yaşındayken, hayatını ve anılarını, meslektaşı ve yakın dostu Aniela Jaffé’ye anlatmayı kabul etti. O güne...

  2. Theo’ya Mektuplar ~ Vincent Van GoghTheo’ya Mektuplar

    Theo’ya Mektuplar

    Vincent Van Gogh

    Vicent Van Gogh, Paris’te bir galeri yöneticisi olan kardeşi Theo’yla dertleştiği mektuplarında, renk tutkusuyla dolu bir ressamın yaşam savaşına ve yaratıcılık uğruna gösterdiği özverilere...

  3. Kesekli Tarla ~ Figen ŞakacıKesekli Tarla

    Kesekli Tarla

    Figen Şakacı

    “Derinlerde bir yerde koca bir kaya vardı da, abilerim ablalarım şuna bir el atıverelim demek için çıkıyordum dışarı. Tesellisi, telafisi imkânsız bir arayıştı bu....

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur