Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

At Çalmaya Gidiyoruz
At Çalmaya Gidiyoruz

At Çalmaya Gidiyoruz

Per Petterson

“İnsanlar onlara bir şeyler anlatmanızdan hoşlanıyorlar, mütevazı ve güven veren bir ses tonuyla yeterince şey anlatırsanız sizi tanıdıklarını sanıyorlar, ama aslında tanımıyorlar, sizin hakkınızda…

“İnsanlar onlara bir şeyler anlatmanızdan hoşlanıyorlar, mütevazı ve güven veren bir ses tonuyla yeterince şey anlatırsanız sizi tanıdıklarını sanıyorlar, ama aslında tanımıyorlar, sizin hakkınızda bir şeyler öğreniyorlar sadece, çünkü öğrendikleri şeyler olgular, –duygular değil; herhangi bir şey hakkında ne düşündüğünüzü, başınıza gelenlerin ve verdiğiniz kararların sizi nasıl siz yaptığını bilmiyorlar. Onların yaptıkları şey kendi duyguları, düşünceleri ve tahminleriyle boşlukları doldurmak, sizinle çok az ilgisi olan yepyeni bir yaşam yaratmak, böylece artık güvendesiniz.”

Trond 67 yaşında kenti arkasında bırakıp Norveç ormanlarında inzivaya çekilir. Taşra hayatı güzeldir ama daha on beş yaşındayken hayatını alt üst eden olaylar tesadüf eseri yeniden zihnine hücum eder. Artık sandıktaki sırların bir bir ortaya dökülme vakti gelmiştir.

At Çalmaya Gidiyoruz, çok güzel ve etkileyici bir roman. Çevrildiği bütün dillerde de çok beğenildi ve iyi eleştiriler aldı. New York Times gazetesinin yıl sonlarında yaptığı, ABD’de yayımlanan yılın en iyi edebiyat yapıtları listesinde, 2007 yılında ilk sıradaydı.

***

s. 38-40.

Babam ve ben iki hafta önce Oslo’dan trene binmiştik, sonra Elverum’da trenden inip saatlerce otobüs yolculuğu yaparak buraya gelmiştik. Otobüs benim hiç anlamadığım bir düzene göre mola veriyordu, ama en azından sık sık durduğunu biliyordum, kimi zamanlar sıcak koltukta, güneşin altında pişerek uyuyordum, yeniden uyanıp camdan dışarı baktığımda bir milim bile ilerlememişiz gibi görünüyordu, çünkü manzara ben uyumadan öncekinin aynısıydı: iki yandaki tarlalar arasından kıvrılarak uzanan çakıllı bir yol; beyaz boyalı ahırları, kırmızı boyalı samanlıklarıyla irili ufaklı çiftlik evleri; yola kadar inen dikenli tellerin arkasındaki otların üzerine uzanmış, güneşin altında gözlerini kısarak geviş getiren, neredeyse hepsi kahverengi, birkaç tanesi de beyaz üzerine kahverengi ya da siyah benekli inekler; çiftliklerin arkasında orman ve hiç değişmediğinden emin olduğum bir yamacın üzerindeki maviliğin içinde bulutlar.

Bu yolculuk hemen hemen bütün gün sürdü, ama en tuhaf yanı hiç canımın sıkılmamasıydı. Gözkapaklarım ısınıp ağırlaşana kadar camdan dışarıyı seyretmek hoşuma gidiyordu, uykuya dalıyor, yeniden uyanıyor, belki bin birinci kez camdan dışarıyı seyrediyordum ya da arkamı dönüp bütün yolculuk boyunca teknikle, ev yapımıyla, makinalarla ya da motorlarla ilgili bir kitaba burnunu gömüp oturan babama bakıyordum, bu tür şeylere müthiş bir düşkünlüğü vardı. Ben baktığımda kafasını kaldırıp bana bakıyor, başını sallayarak gülümsüyordu, ben de ona gülümsüyordum, sonra yeniden kitabına gömülüyordu. Sonra bir kez daha uykuya dalıp sıcak, yumuşak şeylere dair rüyalar görüyordum; son kez uyandığımda babam omzumu sarsıyordu.

“Selam şef,” dediğinde gözlerimi açıp çevreme bakındım. Otobüs durmuş, motoru susmuştu, dükkânın önündeki büyük huş ağacının gölgesindeydik. Irmağın üzerindeki köprüye giden yolu, tam orada daralıp köpürerek akan ırmağı ve ağaçların tepesinde parlayan alçalmış güneşi gördüm. Şimdi son kez dışarı çıkacaktık. Burası son duraktı. Daha öteye gitmek olanaksızdı, geri kalanını yürümek zorundaydık, beni Norveç’te gidilebilecek en uzak yere kadar getirmiş olmanın tam babama göre bir davranış olduğunu düşündüm; niçin özellikle buraya geldiğimiz konusunda hiçbir şey sormadım, çünkü sanki beni bir sınava sokmuş gibiydi ve benim de buna hiç itirazım yoktu. Babama güveniyordum.

Otobüsün arkasındaki bagajdan torbalarımızı ve aletlerimizi aldık, köprüye doğru yürümeye başladık. Köprünün tam ortasında durup aşağıda hızla akan yeşilimtrak suları seyrettik, olta kamışlarını sımsıkı tutup yeni yapılmış tahta korkuluğa vurduk, ırmağa tükürdük ve babam seslendi:

“Sen bekle bakalım Jakob!”

Bütün balıklara Jakob derdi; ister evimizde, tuzlu Oslo fiyordunda olsun, ister burada, İsveç sınırını geçip bir yarım daire çizerek bu köyün içinden geçtikten sonra birkaç mil güneyde İsveç’e geri dönen ırmağın başında olsun, korkuluktan yarı beline kadar sarkar, yüzünde alaycı bir gülümsemeyle yumruğunu derinlere doğru sallayarak, “Sen bekle bakalım Jakob, şimdi gelip seni yakalayacağız,” derdi. Bir yıl önce köpürerek akan sulara gözlerini dikip baktığımı, suyun gerçekten İsveçli olduğunu, sınırın bu yanında yalnızca geçici olarak bulunduğunu görmenin, anlamanın ya da tatmanın bir yolu olup olmadığını merak ettiğimi hatırlıyordum. Ama ben o zamanlar çok daha küçüktüm, dünyayı çok az tanıyordum, zaten yalnızca öylesine bir düşünceydi bu. Babam ve ben köprüde durmuş birbirimize bakarak gülümsüyorduk ve en azından ben beklenti hissinin göğsüme yayıldığını duyumsuyordum.

“Nasıl gidiyor?” diye sormuştu.

“İyi,” derken elimde olmadan gülmüştüm.
(…)

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Roman (Yabancı)
  • Kitap AdıAt Çalmaya Gidiyoruz
  • Sayfa Sayısı224
  • YazarPer Petterson
  • ISBN9789753426565
  • Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
  • YayıneviMetis Yayınları / 2015

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Reddediyorum ~ Per PettersonReddediyorum

    Reddediyorum

    Per Petterson

    Çocukluk arkadaşı olan Tommy ve Jim, 35 yıl sonra tesadüfen karşılaşırlar. Birbirlerini son gördüklerinde Tommy’nin annesi onları terk etmiş, baba dayağından kurtulmak isteyen Tommy...

  2. Lanet Olsun Zaman Nehrine ~ Per PettersonLanet Olsun Zaman Nehrine

    Lanet Olsun Zaman Nehrine

    Per Petterson

    Lanet Olsun Zaman Nehrine, Norveçli yazar Per Petterson’un yayımlanmış son romanı. Hayatta aradığını bulamamış veya bulduğunu kaybetmiş, dünya üzerindeki yerini sağlamlaştıramamış, hep tereddüt eden,...

  3. Benim Durumumdaki Erkekler ~ Per PettersonBenim Durumumdaki Erkekler

    Benim Durumumdaki Erkekler

    Per Petterson

    Parçalanan bir hayatın acımasız ama şefkat dolu portresi… Karısı çocuklarını da alıp onu terk ettikten sonra Arvid Jansen, tutunacak çok az şeyinin olduğunu fark...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Pasaklı Tanrıça ~ Sophie KinsellaPasaklı Tanrıça

    Pasaklı Tanrıça

    Sophie Kinsella

    Tahmin edilemez, unutulmaz ve son derece sevimli bir roman kahramanı olarak Samantha Sweeting, Pasaklı Tanrıça kodlu ilk macerasında tüm romantizmi ve komedisiyle sizlerle buluşmaya...

  2. Son Hasat ~ Kim LiggettSon Hasat

    Son Hasat

    Kim Liggett

    Babasını, göğsüne sımsıkı bastırdığı bir haçla kanlar içinde ve etrafı hayvan cesetleriyle çevrili hâlde komşu sığır çiftliğinin ahırında bulan on yedi yaşındaki yıldız oyun...

  3. 1. Manga ~ Walter Dean Myers1. Manga

    1. Manga

    Walter Dean Myers

    ‘Büyük büyükannemin bu saçmalığa kafası yatmayacak,’ dedi Darcy. ‘Benim de kafam yatmıyor ki. Burada oturmuş, kim olduğunu bilmediğimiz düşmanlar ve kim olduğundan emin olmadığımız...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur