Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Tümceler – Biryerlerden Birzamanlar
Tümceler – Biryerlerden Birzamanlar

Tümceler – Biryerlerden Birzamanlar

Oruç Aruoba

1990-1992 yılları arasında yayımlanan Yürüme Üçlüsü, yürüme – de ki işte – tümceler adlı ciltlerden oluşuyor. tümceler, yayımlandıkça bir tür evrim geçiriyor: Eklenen yeni…

1990-1992 yılları arasında yayımlanan Yürüme Üçlüsü, yürüme – de ki işte – tümceler adlı ciltlerden oluşuyor.

tümceler, yayımlandıkça bir tür evrim geçiriyor: Eklenen yeni tümcelerle genişliyor, değişiyor…

****

“şuradan-buradan tümceler”, s. 21-27

1.

Ne çok isterdin, değil mi — masanda, dingin, suskun, yalnız otururken, çevrende dizi dizi defterlerin, yazı dosyaların, kağıt zarfların, içiçe kalem kılıfların, gözlük kabın, yanında ayrı ayrı sıgara paketlerin, bira şişen, yarı dolu bardağın, yazdıklarını temize çektiğin daktilonun başında, kulağında derin bir müzik, bir an, yaptıklarını, yapamadıklarını, yapmakta olduklarını düşünerek dalmışken, dışarıda, karşındaki tülün örttüğü ışığın içinden, akşam yağan yaz yağmurunun berraklaştırdığı ılık havada, parlak öğle güneşi altında, Güney’den gelip birdenbire pencerenin pervazına konan, Poyraz’ın uçuşturduğu açık kahverengi, uçuk gökrengi tüyleriyle, orada, bir an aldırmazca duran, dönen, sonra, bir kez zıplayıp, başını çevirerek, yeniden kanat açıp, sanki kaygısız, tasasız, dertsiz, Kuzey’e doğru uçup giden o ufacık kuş, bir daha gelse — ama, bir seferliktir uçuşu; gelmez bir daha.

İstinye

2.

Denize akan, ama sularını bulut ve yağmur olarak gerisingeriye alamayan bir ırmak gibi——

Gaziosmanpaşa/Ankara

3.

Nasıl, dolgunlaşmış, kocaman, ama yeşil bir Domates, Ekim güneşinde kendisini kızartacak ışınları bulamayınca, dalıyla bağını kesip, kızarmanın, olgunlaşmanın yolunu, çürüme sürecinde ararsa…

Gaziosmanpaşa/Ankara

4.

Deniz kıyısındaki kaldırıma dökülmüş sıcak asfaltın siyah zifti üstüne dolu dolu yağdırdığı incecik lifli bembeyaz dölüyle ak bir örtü örtüyor kara katranın üzerine koca Deli Kavak.

İstinye

“SARI YAZ”IN ÖĞLE RAKICISI

Görünmediğini —görülemeyeceğini— bile bile el salladı kıyıdan, ufukta burnu dönen tekneye; sonra açıkladı yaptığını, güneş altındaki sofrasına geri dönünce: “Bizim arkadaşlar — Pazartesi sabahı Istanbul’da olacaklar.”

Yalıkavak

6.

Kalfasını morgda teşhis etmek zorunda kalıp dört yıl sinir bozukluğundan hastane hastane gezen Terzi, konfeksiyoncu olup işlerini düzelttikten sonra, niye bir meyhaneye gelip iki tek atar? — Çünkü, yüzünü görememiştir : kafası göçertilmiş cesette teşhis edebildiği, yalnızca ayakkabıları olmuştur.

Cağaloğlu

7.

Daha bir birası yarılanmadan hemen bir sonrakini ısmarlayan, arada da yalnızca sıgara ve kuruyemişle yetinen, kısa boylu, yanağında sakalıyla birleşerek uzamış bıyıklı, parkalı, dingin Adam : küçücük gözlerin niye o kadar devingen?

Cağaloğlu

8.

Sivrisinek de olsalar : bir anda yüzlercesinin sabah pusu içinden hızla bataklık kavaklarının arasına dalan otobüsün öncamında ezilip ölmeleri, ‘yazık-günah’ — mı?

İzmit Körfezi

AKŞAMIN ÇIRAKLARI

Ovarak sabunladıkları yanaklarında,

ıslatarak taradıkları saçlarında, yağ yok :

silmişler izlerini kirli günün.

“Çöp Yolu”/Maslak

10.

Konutlarla ve işyerleriyle çevrilerek ekonomikliğini çoktan yitirmiş bir fabrikanın toz-toprak içindeki avlusunda hurdaya çıkarılıp terkedilmiş bir kamyonun çürümeğe yüztutmuş kaputunun hemen altından boyvererek tamponuna ve radyatör çıkıntısına dayanarak yükselen körpe Kavak fidanı — aşağıda verimsiz toprağa saldığın kökler, yukarıda direndiğin demir yığınıyla ne kadar başedebilecek?

Gayrettepe

11.

Beton içinde sedef pırıltıları — Güvercinlerin gözleri…

Osmanbey

12.

Tekesi oturduğu park bankının gölgesinde uyuklayan yaşlı kadın yün örüyor — yoksa yün onun yünü mü?

Osmanbey

13.

Hüsnü Amca’y[l]a

İki arsız Söğüt’ün arasına sıkışmış garip Kavak : sararan yaprakların onlardan önce karşılıyor kışı.

Çankaya

14.

Ey karanlık rüzgar, artık (epey bir süre) takırdatamayacaksın ufak Palmiyeleri : kuru yapraklarını kestiler.

Elmadağ

15.

Sararmış Karadutlar.

Selçuk

16.

Sokak ortasına bırakılmış Palmiyeler.

Göztepe

17.

Bil bakalım, Palmiyelerin kuruyan yaprakları dökülürken güdük saplar niye gövdeye yapışık kalırlar (insanlar onları budayana dek)?

—— Bilemedin! : — Kuşlar üstlerine yuva kursunlar diye!

Akyarlar

18.

Martı öbekleri, Karabatak dizileri, Serçe noktaları…

Haydarpaşa

19.

Demir konstrüksyon sundurmanın kırmızıya boyalı çatmalarının çevrelediği Koca Çınar’ın pleksiglas kaplamaya dayalı alt dallarının yaprakları yemyeşil.

Ortaköy

20.

Sokak kenarında Kiraz — çiçeklenmiş;

bahçe içinde Atkestanesi — kocamış…

Çiftehavuzlar

21.

En yoksul toprak bile

tohum doludur.

Arkent

MEYDAN

Bu taşlaşmış şehrin betonlaştırılmış sokaklarında bile saygılı bir doğa duygusunu koruyabilirsin : kendine duvar arkasına sıkıştırılmış bir çit seç; sonra, hergün, onun yanından yürüyüp geçerken, bak, düşün, sor : dallarını nasıl budamışlar; bak, düşün, sor : kaç tane yabani incir boyvermiş dallarının arasından; bak, düşün, sor : yaprakları dökülenler, ölmüş mü, yoksa yalnızca kışa mı hazırlanıyor; bak, düşün, sor : incirlerin sararan ufak yaprakları ne kadar zamanda dökülecek — bak, hep; düşün, hep; sor, hep : koruyabilirsin…

Beşiktaş

ÇIKARIM VE SONUÇ

Dalga köpürünce şırıldar.

Dalga’yı köpürten Rüzgardır.

Dalga’yı Rüzgar şırıldatır.

— Zaten, Rüzgar yaratmıştır Dalga’yı.

Karamürsel

24.

Dünya, uyur da.

Yoğurtçubaşı/Çiftehavuzlar

25.

İnsanların becerebildiği (o da akarsu kenarlarında) üç tür ağaç yetiştirmek — oysa o yavaş, dingin, kendinden emin Doğa, yüzlerce çiçeği nasıl da her yıl yeniden saçıyor heryana; insanların yemek için ektikleri tahılların tarlalarına da : kırmızı, mavi, mor, beyaz, pırıldıyorlar yenecek bitki-lerin tekdüze yeşil-sarılığı içinden.

Doğu Beyazıt

26.

Evcilleştirilmiş Gelincikler

— yaban Laleleri…

İstinye Yokuşu

27.

Yaz yorgunu Deniz

— birkaç bitkin Dalga…

Yalova

PALMİYE

Hayatında gördüğün en yükseğidir : gövdesinin sertleşerek düzgün bir kabuk oluşturmuş bölümü insan boyunu çoktan aşmış; budanmaktan kurtularak yıllar boyu kuruyup düşen yapraklarından artakalan sap uçlarıyla yükselip incelen bölümü ise, tepesindeki biraz küçük ve hüzünlü gözüken yeşil yapraklarıyla, arkasına kurulmuş apartmanın son katının hizasına varmıştır neredeyse — “Herhalde adını da öyle koymuşlardır” diye düşünürsün; yanına gelince de, okursun kapının üstünden : nitekim…

Çiftehavuzlar

29.

Çiçek dolu kocaman Ihlamur’un üzerine yağan yaz yağmurunun süzülüp yere düşen her bir damlası biraz kokulanmaz mı?

Gümüşsuyu

30.

Kendi halinde, ‘doğal’ durumunda, binbir güçlükle, güdük güdük gelişerek geçip gidecek bir bitki, ‘bakım’ altına alınınca nasıl da serpilip, boy verip, dolu dolu çiçeklenir.

İstinye

31.

Öğlen saatlerinde üst üste yuvarladığı gazozlu votkalar eşliğinde yürüttüğü sohbette, karşısındaki Üsküdarlıya kendisinin de doğma-büyüme Üsküdarlı olduğunu kanıtlamağa çalışan zayıf, pardesülü adam, tanış olduklarını göstermek için öpmek üzere Milli Piyango satıcısına doğru hamle ettikten sonra, birahanenin ince talaş serili karolarından kaldırılıp sandalyesine oturtulunca, “Ben aslında hayatta düşmem — mümkün değil, mümkün değil…” dedi.

Beşiktaş

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Olmayalı ~ Oruç AruobaOlmayalı

    Olmayalı

    Oruç Aruoba

    Katıp birleştirmişsem ruhumu, ya da tümüyle Çözülüp kuşatılmışsam birşeyce burada, yeryüzünde, Orada bulabilirsin beni, sen Ey endişeli sen, Kapılarının önünde yitik bir ben’e seslenen;...

  2. Yakın ~ Oruç AruobaYakın

    Yakın

    Oruç Aruoba

    Belki, sonunda, önemli olan, boyuna “uzak” olandan daha da uzaklaşmağa; “yakın” olana daha da yakınlaşmağa çalışmak yerine, tersini de -evet, yalnızca “denemiş” olmak için...

  3. Meşe Fısıltıları ~ Oruç AruobaMeşe Fısıltıları

    Meşe Fısıltıları

    Oruç Aruoba

    Metis’te 1990 yılında de ki işte ile başladığımız Oruç Aruoba koleksiyonunu felsefe kitaplarının yanı sıra şiir ve şiirsel metinleriyle sürdürüyoruz. Meşe Fısıltıları Aruoba’nın Mayıs...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Aşkın Küçük Tanrısı ~ Hatice BecanAşkın Küçük Tanrısı

    Aşkın Küçük Tanrısı

    Hatice Becan

    “Tanrı’yı sevdiğim günlerdi tanıdığımda seni, ya da seni gördüğümde Tanrı’yı daha çok sevdim!” Aşkın Küçük Tanrısı, genç bir kadının kendi kalbinde çıktığı zahmeti, hüzünlü,...

  2. Derviş Hüneri ~ Nuri PakdilDerviş Hüneri

    Derviş Hüneri

    Nuri Pakdil

    İstanbul’a veda etmenin derin hüznü ‘Derviş Hüneri’. Pakdil trende giderken, el sallıyor gibi Sirkeci, Bostancı, Süleymaniye, Üsküdar… Dile gelmiş perde, kitap kolileri ve apartman...

  3. Pis Moruğun Notları ~ Charles BukowskiPis Moruğun Notları

    Pis Moruğun Notları

    Charles Bukowski

    sarhoştum. odama doğru yürüdüm. dolunay vardı. New Orleans’da. bir süre yürdüm ve yaşlar akmaya başladı. ay ışığında bir gözyaşı seli. sonra kesildi, yaşların yüzümde...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur