Kâşgarlı Mahmut, ünlü eserinin girişinde der ki: “Tanrı devlet güneşini Türklerin burcunda yarattı. Feleği onların mülküne uyarlayıp döndürür. Onları Türk diye adlandırdı, cihan mülkünün sahibi yaptı. O, Divanü Lugati’t-Türk’ü Türk’ü Türk’e sevdirmek, Türk’ü Arap’a, Acem’e ve Arap dili medeniyetlerine tanıtmak amacıyla yazmıştır.
Eserinde yalnız söz hazinemizi vermekle kalmamış, zengin Türk sözlü medeniyetini tanıtıp öğretmek istemiş. Dilimiz, kültürümüz, kimliğimiz hakkında son derece kıymetli bilgilerle dolu olan eseri, ansiklopedik bir sözlüktür ve Türkolojinin başyapıtı durumundadır. Sekiz bölümden oluşmaktadır; Türk dili ve lehçeleri, lehçelerin sınıflandırılması, Türkçenin ses ve biçim özellikleri, yazı kültürü, Türkçenin grafik sistemi, Türk folkloru, Türk boyları, Türk coğrafyası vs. hakkında bilgiler içermektedir ve zengin edebî metinlerle süslenmiştir. UNESCO, bu ünlü Türk Bilgin ve Ansiklopedisti’nin doğumunun 1000’inci yılı olan 2008’i Kâşgarlı Mahmut Yılı ilân etti. Bu münasebetle, Türk kültürü, Türk dili ve Türk mitolojisi hakkındaki son derece kıymetli çalışmalarıyla ilim âleminde müstesnâ bir mevki işgal eden Prof. Dr. Fuzuli Bayat’ın bir kadirşinaslık nümûnesi olarak kaleme aldığı bu çalışmayı Türk okuyucusuna sunmaktan gurur duyarız.
İÇİNDEKİLER
Önsöz ……………………………………………………………………………………… 13
Giriş………………………………………………………………………………………… 15
1. Kâşgarlı Mahmud Zamanında Türk Dünyasının Askeri-Siyasî
Durumu …………………………………………………………………………….. 19
2. Kâşgarlı Mahmud’un Hayatı ve Edebî Kişiliği……………………………. 30
3. Divan’ın Yazılma Sebepleri, Tarihi, Yapısı, Kelime Sayısı…………….. 39
4. Dilbilgisi Verileri: Sesbilgisi, Biçimbilgisi, Anlambilgisi ve
Diyalektolojik Meseleler ………………………………………………………. 50
4.1. Lehçelerin Ses Bilim Açısından Sınıflandırılması ve Bazı
Dilbilgisi Kuralları…………………………………………………………. 50
4.2. Divandaki Bazı Gramer Bilgiler Hakkında ………………………… 58
4.3. Divanü Lugati’t-Türk’te Kelime Üretme ve Yapım Ekleri………. 64
5. Divan’da Adı Geçen Bazı Sosyal Terimler Hakkında …………………… 70
6. Divanü Lugati’t-Türk’te Onamastik (Özel Adlar) Kelimeler…………… 81
6. 1. Türk Tarihi Açısından Türk Boyları ………………………………… 81
6. 2. Divanü Lugati’t-Türk’te Yer Adları ……………………………………. 92
7. Türklük Bilinci: Türk ve Yabancı İkileşmesi………………………………. 94
7. 1. Kâşgarlı Mahmud’un Türkçülük Görüşleri………………………. 94
7. 2. Divanü Lugati’t-Türk’te Biz-Onlar Zıtlığı Bağlamında
Yabancı Kavramsallaşması……………………………………………… 97
7. 3. 11. yy.dan Günümüze Kadar Yabancı Kavramsallaşmasında
Tat Adının Değişim ve Dönüşümü……………………………….. 109
7. 4. Sonuç Değerlendirmesi……………………………………………….. 115
8. Sözlü Gelenek …………………………………………………………………….. 118
8. 1. Kısa Giriş ………………………………………………………………….. 118
8. 2. Divan’da Folklor İlminin Teorik Meseleleri Hakkında…….. 122
8. 3. İlk Derleme Örnekleri ve Sınıflandırma…………………………. 129
9. Divan’da Eski Türk İnançları ve Şamanlık Kalıntıları ……………….. 142
10. Divanu Lugati’t-Türk’te Gök Tanrı Dini ve Dünya Modeli………….. 155
10.1. Mitolojik Dünya Modeli ile İlgili Bazı Kavramlar …………… 155
10.2. Zaman Anlayışı Bağlamında Takvim Mitleri………………….. 166
10. 3. Gök Tanrı (Gök Tengri) Dini – Tanrıcılık………………………. 173
10. 3. 1. Kısa Giriş …………………………………………………………. 173
10. 3. 2. Divanü Lugati’t-Türk’te Tanrıcılık (Gök Tanrı)
İnanç Sistemi ile İlgili Sözler ve Deyimler……………… 174
10. 3. 3. Yazarın Bakış Açısı ile Gök Tanrı Dini ………………….. 181
Sonuç…………………………………………………………………………………….. 186
Bibliyografya…………………………………………………………………………… 189
Dizin……………………………………………………………………………………… 195
Önsöz
Yıgaç uçunga yel tegir, körklüg kişige söz kelir
(Ağacın ucuna yel değer, güzele söz gelir)
Bu çalışmayı Türk milletinin yüceliğini göstermeyi, Türkçeyi korumayı ve Türk dilini başkalarına sevdirmeyi, öğretmeyi hedefleyen, dil birliğinin, fikir, düşünce birliği olduğunu bilen ve bunun da milletin birlik ve beraberliğinde olmazsa olmazlardan biri olduğunun bilincine varan Kâşgarlı Mahmud’un manevi huzurunda bir borç olarak görüyorum. Divanü Lugati’t-Türk adlı eseri ile kendine ölmez bir ün kazanmış, doğumunun bininci yılını 2008’de kutladığımız Kâşgarlı Mahmud, bin yıl sonra yine hatırlanacak, öğrenilecek, yeniden keşfedilecektir. Kâşgarlı Mahmud sadece Türkü övmedi, Türk milletini yüceltti. Sadece Türk illerini gezip bilgi toplamadı, onları gelecek kuşaklara aktardı. Şöyle ki Türk’ü övenler çok oldu (Mesela Câhiz, İbn-i Hassul gibi) ancak kimse Kâşgarlı Mahmud kadar Türk milletinin faziletlerini göstermedi, onu yüceltemedi. Türk yurdunu gezip değerli bilgi verenler de çok oldu (Mesela, İbn-i Fadlan, Gerdizî, Tahir Mervezî, Muhammed Avfî ve Beyhakî gibi) ancak kimse kendisinden sonra onun kadar bütün sahalara nüfuz eden eser bırakmadı. Bu özelliklerinden dolayı Kâşgarlı Mahmud bütün zamanlarda Türklük biliminin atası olarak kalacak hakkı kazanmış oldu.
Giriş
Edgülügni suv adakında kemiş başında tile
(İyiliği su ayağına at, başında ara)
Ana omurgasını İslamiyet’e ve Türklük şuuruna dayandırması açısından devrine kadarki kaynaklardan ve hatta ortaçağın bütün yazılı kaynaklarından ayrılan, yazarının adı Mahmud bin el-Hüseyin bin Muhammet el-Kâşgari ve yapıtının tam adı Kitabu Divanü Lugati’tTürk olan bu eser ansiklopedik bir sözlük olması özelliğiyle Türkolojinin başyapıtı durumundadır. 942 yıl önce yazılmış Türklük Bilgisinin program belgesi konumunda olan Divanü Lugati’t-Türk, Türklerin Karahanlılar, İdil Bulgarları, Gazneliler, Selçuklular, Harezmşahlar gibi Türk İslam devletleri kurmaları ile İslam medeniyetinin öncülüğünü ele geçirdikleri, İslamiyet’i yaydıkları ve onu kılıçları ile korudukları bir dönemde yazılmış, Türk’ü Türk’e sevdirmeyi, Türk’ü Arap’a, Acem’e ve Arap dilinin hâkim olduğu coğrafyalara tanıtmayı amaçlamış, yalnız söz hazinemizin güzelliğini vermekle kalmamış, zengin Türk sözlü medeniyetini tanıtmak ve öğretmek istemiştir. Kâşgarlı Mahmud, Divan’ında Türk adını Tanrı tarafından verilmiş isim olarak değerlendirmekle meseleyi Türk milletinin lehine çözmeye çalışmıştır. Nitekim eserin Mukaddimesinde “Tanrı, devlet güneşini Türklerin burcunda yarattı. Feleği hem onların mülküne uyarlayıp devrettirir. Onları Türk adlandırdı, cihan mülkünün sahibi yaptı.”1 demekle sahip olduğu değerlerin yüceliğini bir kez daha vurgulamıştır. Divanü Lugati’t-Türk’ün yazarı Kâşgarlı Mahmud, eserini Türkçe yazmasa da Türk dili, Türk kültürü, Türk kimliği hakkında yazmış, dilimizin ses, biçim, kelime, kısmen de gramer özelliği hakkında eşsiz bilgi sunmuştur. Eserini “Divan” olarak adlandırmakla (ki bu herkesin bildiği şiir, mesnevi divanı olmayıp sözün anlamı, değeri, kelimelerin biçimi, kültürümüz, tarihimiz, kimliğimiz hakkındadır) bizlere sadece kelimelerden oluşan sözlük yazmayacağını söylemiştir. Sekiz bölümden (Kâşgarlı Mahmud’un kendi ifadesi ile sekiz kitap) oluşan sözlük, Türk dili ve lehçeleri, lehçelerin sınıflandırılması, Türkçenin ses ve biçim özellikleri, yazı kültürü, Türkçenin grafik sistemi, Türk folkloru, Türk boyları, Türk coğrafyası vs. hakkında bilgileri içeren ve zengin edebî metinlerle süslenmiş bir eserdir. Türk dili, edebiyatı, tarihi, onomastiği, coğrafyası hak kında geniş bilgi vermesi dolayısıyla Divan ansiklopedik karakter taşır. Türk dilini, Türk milletini yücelttiği için yazarı bir Türk milliyetçisidir. Bin yılda bir yetişen böyle bir şahsiyetle Türk milleti övünmelidir. UNESCO tarafından 2008 yılında doğumunun 1000. yılı kutlanan Kâşgarlı Mahmud’un Divanü Lugati’t-Türk adlı ansiklopedik eseri, 1914 yılına kadar adı bilinen veya hakkında çok az bilgi verilen ancak kendisi ortada olmayan bir eserdi. Herhalde 15. yy.da iki büyük eserde Divan’dan yararlanılmış ve onun hakkında bilgi verilmiştir. Bunlardan ilki, Mısır’da yaşayan İkdü’l-Cuman fi Tarih-i Ebli’z-Zaman adlı eserinin yazarı Antepli Ayni mahlaslı Bedreddin Mahmud ve kardeşi Şahabeddin Ahmed’in birlikte yazdıkları Tarihü’ş-Şihabi başlıklı eserdir. 17. yy.da ise Katip Çelebi Keşfü’z-Zünun adlı eserlerinde Divanü Lugati’t Türk’ten bahsetmiştir. Bu eşsiz hazinenin bulunup ortaya çıkarılmasında büyük emeği olan ve bu eseri Türk milletine kazandıran büyük kitap âşığı, ilim ve kültür sevdalısı, bütün hayatı boyu topladığı 721’i elyazma olan 16 binden fazla kitabı kendisinin kurduğu fakat kendi adını değil, millet adını verdiği Millet Kütüphanesi’ne hediye eden Ali Emiri Efendi’ye şükran borçluyuz. Onun sayesinde eser, bugün bütün dünyada bilinir; hakkında kitap, makale yazılır ve üzerinde tartışmalar yapılır hale gelmiştir. İlim âlemince bilinir olduğu günden bugüne kadar çok işlevli tarihî-kültürel bir metin olması bakımından Divanü Lugati’t-Türk, dilcilik, edebî, tarihî, coğrafî istikametlerde araştırılmış, her defasında da yeni yeni bulgular ortaya konulmuştur. Araştırmaların % 75’lere varan kısmı Divanü Lugati’t-Türk’ün edebî ve dilcilik yönüne aittir. En az araştırma konusu ise eserin coğrafî istikamette, mitolojik açıdan, dünya modeli bakımından incelenmesidir. Doğumundan 1000 yıldan da fazla geçmesine bakmayarak Kâşgarlı Mahmud’un bu muhteşem eserinde halen de araştırılması gereken çok sayıda konular vardır.
1.
Kâşgarlı Mahmud Zamanında
Türk Dünyasının Askerî-Siyasî Durumu
Neçe munduz erse eş edgü, neçe egri erse yol edgü
(Ne kadar ahmak olursa olsun arkadaş yalnızlıktan iyidir;
ne kadar eğri olursa olsun, yol yolsuz kalmaktan daha iyidir.)
Kâşgarlı Mahud’un yaşadığı ve eserini (eserlerini) yazdığı dönem Uygur Kağanlığı’nın çökmesinden sonra Türk boylarının, eski yurtları olan Orta Asya’nın içlerine doğru yeni bir dalga ile yerleşmeleri ve Türk-İslam devletleri kurmaları zamanına denk gelir. Bu yerleşimin öncüleri 912’de Tanrı Dağları eteklerinde kurulduğu tahmin edilen Karahanlı Devleti’ni oluşturan başta Karluk, Basmıl, Yağma ve Çiğil boylarıdır. Yine bu dönem Türklerin başkenti Kara Balasagun olan büyük bir devlet kurdukları dönemdir. Kâşgarlı Mahmud, bilinen ilk Türk-İslam devletlerinden biri olan Karahanlı Devleti’nin ikiye ayrıldığı bir dönemde yaşamış, Gaznelilerin Horasan başta olmakla Pakistan ve Hindistan’ın mühim bir kısmını içine alan büyük devlet ve Bağdat’a kadar gelen Selçukluların büyük imparatorluk kurdukları bir dönemde yaşamış ve eserlerini yazmıştır. Kâşgarlı Mahmud’un yaşadığı ve eserlerini yazdığı dönemde İslam dünyasının büyük bir kısmına, güç ve iktidarı ellerinde bulunduran Müslüman Türkler hükmediyorlardı. Türk dünyasının seyrini daha iyi bilmek için Kâşgarlı Mahmud zamanında baş veren siyasî, askerî ve kültürel gelişmeler hakkında kısa bilgi vermek yerinde olacaktır. Çünkü amacı Araplara Türkçeyi öğretmekle, Türk dilini korumak, Türkleri yüceltmek olan Kâşgarlı Mahmud’dan Türk dünyasının siyasî durumu, Türk devletlerinin yapısı hakkında bilgi vermesini beklemek abes olurdu. Halife Ebu Cafer el-Mansur (754–775) devri, Türklerin İslam dünyasına nüfuz ettikleri çağın başlangıç döne midir. Bu dönemden başlayarak Hilafetin çeşitli yörelerin de yüksek devlet hizmetlerine Türklerin atandığını gö rürüz. Nitekim Ebu Müslim Horasanî isyanına yakından iştirak etmiş Türkler, Abbasî halifeleri tarafından takdir edildi ve ordunun da önemli bir kısmını Türkler oluştur maya başladı. Gerçi edinilen bilgilere göre Abbasîler Ebu Müslim Horasanî’yi öldürerek cesedini Dicle Nehri’ne attılar. Buna rağmen Türkler, 9. yy.da sadece orduda söz sahibi olmakla kalmayıp devletin çeşitli kademelerinde de yüksek mevkilere atandılar. İşte bu dönemlerde Türkleri yücelten Arap yazarları ortaya çıktı. Bunlardan Câhiz’i, İbn-i Hassul vb.ni saymak mümkündür. Bundan sonraki dönemler, yani 10. ve 12. yüzyıllar Türklerin altın devri, Türk yükselişinin uğurlu zamanı, Türk fütuhatının yayıldığı çağdır. Türkler ister siyasî, ister ticarî, isterse de askerî alanda Moğolistan’dan Mısır’a kadar, Kıpçak çöllerinden Hindistan’a kadar söz sahibi idiler. Bu aynı zamanda “Türk kültürünün, Türk dilinin zaferi” devri idi. Uzak Sibirya Türkleri, Budist ve Maniheist Uygur Türklerinin, bir kısmı Hıristiyanlığı kabul etmiş Bulgar Türklerinin ve Musevi olan Hazar Türklerinin dışında, Türk dünyasının hemen hemen hepsi İslam dünyası denilen muazzam coğrafyanın bir parçası haline gelmiştir. Güçlü bir devlet olan Musevi Hazar Türklerinin dışında 9.-12. yy.da imparatorluk ve büyük devlet kuranlar hep Müslüman Türklerdi ve çok geçmeden Türkler, İslam dininin yayıcıları ve koruyucuları durumuna geldiler.
Kâşgarlı Mahmud ilk Türk-İslam devletlerinden biri (İslamiyet’i 10. yy. başlarında, 920’lerden önce kabul eden ilk devlet İdil Bulgarları idi.) olan Karahanlılar Devleti’nde dünyaya geldi. Karahanlı Devleti’nin Uygur hâkimiyetinin yıkılmasından sonra (840) oluştuğu söylense de bu devlet Bilge Kül Kadir Han önderliğinde 912 tarihinde veya daha önce Tanrı Dağları’nın kuzey ve güney kısımlarında kurulmuştur. 955 yılında ölen Satuk Buğra Han’ın Bilge Kül Kadir Han’ın torunu olduğunu hesaba katarsak, Karahanlı Devleti’nin 10. yy. başlarında kurulduğu anlaşılır. Satuk Buğra Han, İslamiyet’i kabul etmiş (920 veya 950 tarihlerinde) ve ölene kadar Karahanlı Devleti içinde yaymaya çalışmıştır. 960 yıllarına gelindiğinde “İki yüz bin çadırlık” Türkün İslamiyet’i kabul ettiği bildirilir.1 Şunu da söylemek gerekir ki Türklerin topluca İslamlaşması Arapların eğemen olduğu zamanlarda ve bölgelerde değil, bunun dışında baş vermiştir. Nitekim Emevîler döneminde Arapların Horasan ve civarında yaptıkları vahşet, zulüm yerli ahaliye mevâli muamelesi, vb. İslamiyet’in yayılmasını engellemiştir. Bu, Türklerin İslam dini ile silahlı çatışmalardan sonraki temasları ve bu dini seçmeleridir. Halk arsında kılıç Müslümanı deyimi bu dönemlere işaret eder. Türkler, İslamiyet’i Müslüman tacirler ve seyyahlar aracılığıyla da kabul etmişlerdir. İslam dininin en geniş yayılma şekli hiç kuşkusuz Türk mutasavvufları aracılığıyla olanıdır. İdil Bulgar Devleti, Karahanlılar ve sonraki konar-göçer Türkler İslamiyeti tarikat yolu ile benimsediler. Karahanlılardan önce de Türkler topluluk halinde veya bi reysel olarak İslam dinini kabul etmişlerdi. Özellikle Ebu Müslim Horasanî’nin askerleri içinde Türk Müslümanlar çoğunluk oluşturuyordu. Karahanlıların 300 yıl sonra İslam dinini resmen, hem de kalabalık bir şekilde kabul etmeleri Türk tarihinde yeni bir dönemin başlangıcıydı. İlk Türk-İslam devleti olan Karahanlı Devleti hem İslam dinini yaydı, hem de yeni yeni topraklar ele geçirdi. Satuk Buğra Han’ın torunu Ebu’l Hasan Ali Arslan Han, Fergana’yı Samanoğullarından alarak kendi topraklarına katmış, Arslan Han’ın kardeşi Kılıç Buğra Han ise 992 yılında Semarkant’ı alarak Samanoğulları Devleti’nin başkenti Buhara’ya girmiş, 999 yılında ise Samanoğulları Devleti’ne son vermişlerdir. Güçlü Karahanlı Devleti 1046/1047 yılında ikiye ayrılmış, başkenti Semarkant olan Batı Karahanlı Devleti Maveraünnehir, Hocend ve Fergana’ya sahip olmuş; başkenti önce Balasagun, sonra Kâşgar olan Doğu Karahanlı Devleti ise Talas, İsficab, Şaş, Yarkent ve Hotan bölgelerine hükmetmiştir.2 Süleyman Arslan Han’a karşı küçük kardeşi Muhammed’in başlattığı isyan sıralarında Kâşgarlı Mahmud’un Kâşgar’dan ayrıldığı ve uzun derleme çalışmasından sonra Bağdat’a geldiği düşünülebilir.3 Karahanlılar Devleti, Selçuklu Devleti’nin güçlenmesi ve Karahitayların baskısı ile zayıflamaya başladı. Ancak devlet, iç isyanları bastıran Tuğrul Karahan Mahmud döneminde (1059–1075) yeniden toparlandı. 1130 yılında baş veren Karahitay saldırıları devleti iyice zayıflattı. 1141 Katvan Savaşı’ndan sonra ise Doğu Karahanlı Devleti çöktü. Batı Karahanlı Devleti de 1157’de bağımsızlığını kazanan Harezmşahlar Devleti tarafından 1212 yılında yapılan savaşla yıkıldı, son hükümdarı Osman öldürüldü ve toprakları Harezmşahların eline geçti.
Bu tarihlerde Gazneliler büyük bir güç olarak ortaya çıktılar. Kurucusu Samanî emîrlerine köle olarak satılan, ancak askerî başarılarından dolayı azat edilen ve sonradan Samanî tahtını ele geçiren Alp Tigin olan Gazneli Devleti (963–1186), bir diğer Türk köle askerlerinden Sebük Tigin (977–997) döneminde bağımsız bir devlet gibi kurulmuştur.4 Onun oğlu Gazneli Mahmud (998–1030) önderliğinde Türk askerleri 999 yılının Kasım ayında Samanîleri yenerek Horasan’ı, Karahanlılar da daha önce 999 Ekim ayında Samanoğullarını yenerek bütün Maveraünnehir’i ele geçirdiler. Bu olaylarla Orta Asya’daki İran kökenli Samanoğulları Devleti’ne son verilmiş oldu. Gerçi son Samanî hükümdarı II. İsmail, Oğuzlara sığınmakla ve onları yanına almakla 1005 yılına kadar hanedanı canlandırmaya çalıştıysa da bu, hiçbir sonuç vermedi. Samanoğulları Devleti ortadan kalktı ve iki büyük Türk devleti -Karahanlılar ve Gazneliler- arasında bölgeye tamamıyla hâkim olma yarışı başladı. Karahanlı Devleti’nin yükseliş dönemi 11. yy. başlarına kadar devam etti. Özellikle İlig Han Nasır zamanında bu devlet en güçlü çağını yaşamıştır. Gaznelilerle Karahanlıların ittifakı Gazneli Mahmud’un Nasır İlig Han’ın kızıyla evlenmesi sonucunda daha da güçlendi. Ancak daha önceden de planladıkları gibi Karahanlı Devleti, Horasan’ı ele geçirmek için mücadeleye girdi, savaşta Gaznelilere yenildi ve bununla da iki güçlü devlet arasındaki barış dönemi sona erdi. Bu yenilgiler Karahanlılarda taht kavgalarına yol açtı. 1012 yılında Nasır İlig’in ölmesi ile yerine oğlu Mansur İlig geçti. Bundan sonra devlet zayıflamaya başladı. Bir ara, Yusuf Kadir Han (1014–1024) zamanında Karahanlı Devleti eski gücünü koruyabildi. Ancak iç mücadeleler, özellikle Ali Tigin’in Yusuf Kadir Han’a karşı çıkması devleti zayıflattı.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Araştırma/İnceleme Şahsiyetler Tarih
- Kitap AdıKaşgarlı Mahmut - Büyük Türk Bilgin ve Ansiklopedisti
- Sayfa Sayısı199
- YazarFuzuli Bayat
- ISBN9789754377088
- Boyutlar, Kapak13,5 cm x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviÖtüken Neşriyat / 2020