Bursalı Mehmed Tahir’in, Osmanlı Müellifleri adlı eserinde “1020 (1611-1612) tarihi ricâlinden olduğu müstebân” dediği ve herhangi bir kaynak göstermeden Bayburtlu olduğunu belirttiği, İsmet Miroğlu’nun, tahrir kayıtlarına göre Bayburtlu ve tam adının Ferruhşad Beyzade Osman olduğunu kanıtladığı Bayburtlu Osman’ın kaleminden çıkan Tevârih-i Cedîd-i Mir’ât-ı Cihân, Atsız tarafından 1936’da bir kitapçıda bulunmuş ve 384 sayfalık eserin Türklere dair olan bölümü kendi eliyle istinsah edilmiştir.
Atsız’ın III. Murad döneminde yazıldığını belirttiği Mir’ât-ı Cihân, fihristinden anlaşıldığı kadarıyla “unvan” adı verilen sekiz bölümden oluşmuştur. Dördüncü bölüm tamamlanmadan eserin kesildiğini belirten Atsız’a göre, fihristte zikredilen diğer dört bölüm ise hiç yoktur. Eserin büyük bölümü dinî hurafelerden bahsederken, sadece 208-259. sayfalar arasındaki üçüncü bölüm bir tarih niteliğini taşımaktadır ve bu bölümün 235-259. sayfaları bazı yerlerde kronolojik sırayı gözetmeden kısa fasıllar halinde Nuh oğlu Yafes oğlu Bulcas Han’dan Sultan III. Murad’a kadarki Türk tarihine hasredilmiştir. Bununla beraber eserin kenarına en eskisi Hacı Bektaş’ın ölümüne, en sonuncusu Kandiye’nin fethine ait tarihler, yazarın ölümünden sonra meçhul bir müstensih tarafından eklenmiştir. Atsız’ın istinsah etmesinden sonra Berlin’e giden ve muhtemelen İkinci Dünya Savaşı gayyasında yiten Mir’ât-ı Cihân’ın sözkonusu nüshasının ne olduğu artık meçhuldür. Bu sebeple, elimizdeki çalışma ayrı bir önem kazanmakta ve Atsız Bey’in Türk tarihçiliğine katkılarından biri olarak külliyatında yer almaktadır.
İÇİNDEKİLER
SUNUŞ …………………………………………………………………………………….7
TEVÂRÎH-İ CEDÎD-İ MİR’ÂT-I CİHÂN………………………………………..9
Der Beyān-i Bulcas Ëan Bin Yāfes Ëan Ecdād-i Ëāniyān………………..21
Der Beyān-i Çin Ëan…………………………………………………………………21
Der Beyān-i Maçin Ëan …………………………………………………………….21
Der Beyān-i Neseb-i Bayandurān………………………………………………..23
Der Beyān-i ¢utlu Bëg el-Meşhūr be-Íacı Bëg, Cedd-i Bayandurān ..23
ʿAzĊmet Kerden-i Pādişāh be-Diyār-i ʿAcem…………………………………29
Fetí-i Diyārıbekir Der Yed-i Bıyıċlı MuÊammed Paşa……………………29
ʿAzĊmet Kerden-i SulÔān SelĊm be-Vilāyet-i MıÒır, Şām ve Íaleb …….31
Der Beyān-i EvÒaf-i Bayandur Ëan ……………………………………………..33
Der Beyān-i Ëurūc-i Çëngiz Ëan, Cedd-i Pādişāh-i Tatar Ëan ………..35
Der Beyān-i ÞabaΔa-i Pādişāhiyān ………………………………………………37
Der Beyān-i EvÒāf-i ʿO³man ĠāzĊ ……………………………………………….41
ʿAzĊmet Kerden-i ErÔuġrul be-SulÔān ʿAlāʾüʾddĊn ………………………….43
EvÒāf-i Monlā Ëündgār……………………………………………………………..47
Der Beyān i SalÔanat-i SulÔan ʿO³mān ĠāzĊ…………………………………..49
Der Beyān-i SalÔanat-i OrÌan……………………………………………………..49
Der Beyān-i SalÔanat-i SulÔān Murād……………………………………………51
Der Beyān-i SalÔanat-i SulÔān Yıldırım Bayazıd……………………………..53
Der Beyān-i SalÔanat-i SulÔān Murād……………………………………………53
ʿAzĊmet Kerden-i MuÒÔafā Paşa ʿan Cānib-i Vilāyet-i Şirvan……………55
Elcevāb …………………………………………………………………………………..61
Der Beyān-i Te’vĊlü’s-SulÔān ¯illu’ilāhi fi’l-Ar˝……………………………..61
Beyit ………………………………………………………………………………………63
Der Beyān-i EvÒāf-i Er˝urum……………………………………………………..63
Er˝ırum’da Medfūn Olan Evliyālaruñ EsāmĊleridür………………………63
Der Beyān-i Eş’ār-i Muʿammā …………………………………………………….65
El-Cevāb-i YaÊyā Çelebi Efendi ………………………………………………….65
Cevāb-i AÊmed Çelebi………………………………………………………………67
KRONOLOJİ …………………………………………………………………………..73
METNİN İSİMLER CETVELİ…………………………………………………….75
TRANSKRİPSİYONUN İSİMLER CETVELİ ………………………………..85
TEVÂRÎH-İ CEDÎD-İ MİR’ÂT-I CİHÂN GÖRE SOYKÜTÜĞÜ ………95
TAKDİM
Atsız deyince akla ilk gelen tabii ki onun Bozkurtların Ölümü, Bozkurtlar Diriliyor, Deli Kurt ve Ruh Adam romanlarıdır. Belki de Yolların Sonu adı altında toplanmış şiirleri… Pek az kimse onun aynı zamanda dilci ve târihçi olduğunu bilir yâhut bilir de pek fazla üzerinde durmaz. Bunun sebebi dilciliğin ve târihçiliğin bir ihtisas, uzmanlık işi olmasıdır. Herkes târihçi olamayacağına göre bu alandaki çalışmaları dar bir kitleye hitâb etmektedir. Aşıkpaşaoğlu ve Oruç Beğ târihlerinin Osmanlı devrinin ilk dönemlerine âit olup hem dil hem de târih bakımından önemli bir yer işgâl ettikleri bilinmektedir. Her ikisi de Atsız tarafından neşredilmiş ve hâlâ ehemmiyetlerinden bir zerre kaybetmemişlerdir. Ayrıca akademisyen Murat Yılmaz’ın Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi’nde (Yıl 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 378-394), yayınladığı “Nihâl Atsız Hakkında Yapılmış Çalışmalar Üzerine Bir Bibliyografya Denemesi”nde Atsız hakkında yapılan çalışmaların farklı görüşleri içeren 37 kitap, 24 yüksek lisans ve doktora tezi, 185 makâle, 8 bildiri ve 3 ansiklopedi maddesinden müteşekkil olduğunu belirtmesi Atsız’ın târih, dil, edebiyat ve fikir alanlarında önemli biri olduğunun delilidir. Hazır yeri gelmişken târih hakkında da bir iki kelime söylemek isterim.
Târih ilminin bir uzmanlık işi olduğu, günümüzde pek ciddiye alınmıyor gibi gözükmektedir. Türk târihi çok geniş bir coğrafyaya yayılmış, hükmetmiş bir milletin târihi olduğu için bu mesleği seçmiş kişilerin çok dil bilmesi ve o dillerde Latin harflerinin dışındaki harflerle yazılmış kaynakları okuyabilmesi, literatürü tâkib edebilmesi, araştırma gibi zaman alıcı işlerle uğraşması, târih metodunu bilmesi ve gerekli eğitimden geçmiş olması icâb etmektedir. Böyle bir eğitimden geçmemiş ve gerekli formasyonu almamış diğer meslek sâhiplerinin bu alana el atmaları ve târihimiz hakkında yaptıkları yayınlar faydadan çok zarar vermektedirler (Târih eğitimi almamış ve bu formasyonla yetişmemiş kimseler derken bunlara mühendisler, müzisyenler, müzik ve resim hocaları, hattâ tavukçuluk uzmanları dâhildir). Bu sınıftan insanların yaptıkları işler, kafaları karıştırmakta ve öğrenmeye istekli olan insanları yalan yanlış verilerle zehirlemektedir. Türklerin anayurdunu Orta Asya’dan kaldırıp, getirip Hakkâri’ye yerleştiren “maalesef” târihçilerimiz bile vardır. Bu ve benzeri akıl almaz rezâletlerin sona ermesi ve herkesin kendi sahâsında yazıp başka sahâlara el atmamaları elbette dileğimizdir, ama maalesef bunun nasıl olacağı hakkında da kimsenin bir fikri olmadığı gibi meselenin üzerinde duran da yoktur. Bazı genç târihçilerimizden son zamanlarda bu tutuma itiraz sesleri yükselmesinin de memnûniyet verici olduğunu ayrıca belirtmek isterim. Atsız, Türk Târihinde Meseleler isimli 160 sayfalık kitabında Türklerin Türk târihine bakış açısının nasıl olması gerektiğini izah ederken bu târihin bir bütün olarak ele alınıp mütâlaâ edilmesinin elzem olduğuna, hânedanların ayrı birer devlet olarak sayılmasının yanlış olduğuna, dolayısıyla Türk târihinin Doğu ve Batı Türkeli diye ikiye ayrılmasının gerekli olduğuna işâret etmektedir. Doğu Türkeli’ne bugünkü Moğolistan ve Rusya Avrupası’nın doğu bölümleri ve Batı Türkeli’ne de Anadolu, İran, Azerbaycan, rak ve Kuzey Suriye girmektedir. Ayrıca aynı kitapta devletimizin kuruluşu, Türk ordusu, Türk destanı, destânların sınıflandırılması gibi târihimizi ilgilendiren diğer konular da işlenmektedir. Kanaatimce Türk târihinin bir bütün olarak ele alınması meselesi bugün bazı târihçiler tarafından kabul görmeye başlamıştır. marız devamı gelir. Tevârih-i Cedîd-i Mirât-ı Cihân isimli eser de yukarıda bahsettiğim ana kaynaklar sınıfına dâhildir. Osman isimli bir müellif tarafından hicri 1000 sıralarında yazılmış olan bir kitaptır. Atsız 1936’da bu kitabı bir kitapçıda görüp incelediği ve notlar aldığını ve Türklere âit kısımları kopya ettiğini söylemektedir. Sonra . Dünya Savaşı’ndan önce hangi sebeblerle ve nasıl Berlin’e gittiği belli olmayan kitabın sonu meçhûldur. Atsız savaşta yanmış veyâ Rusya’ya götürülmüş olması ihtimâlini göz önünde bulundurmaktadır. 384 sayfadan müteşekkil olan kitabın sâdece 208-259’uncu sayfaları, yâni 52 sayfası târihtir, gerisi dinden ve dini hurâfelerden ibâret olan kitap aynı zamanda eksiktir. Türklere âit kısım 235 ilâ 259’uncu sayfalardan müteşekkil olup tamamı 25 sayfa tutmaktadır. Eserden, Atsız’ın kendilerine verdiği notlardan istifâde ederek Orhan Şâik Gökyay Dede Korkut hakkındaki çalışmasında bahsetmiş, ayrıca İsmâil Hâmi Dânişmend de İzahlı Osmanlı Târihi Kronolojisi’nde kaynağını belirtmeden aynı kitaptan istifâde etmiştir. Ayrıca Atsız, Türk Kütüphâneciler Derneği Bülteni’nde yayınlanan bir yazısında (“İstanbul Kütüphanelerinde Tanınmamış Osmanlı Tarihleri”, 6. cilt, sayı 1-2, yıl 1957, s. 47-81) da bu kitaptan bahsetmiştir. İslâmi hurâfelere fazlaca yer veren bu kitabın yazarı Osman’ın, Bursalı Mehmed Tâhir tarafından neden Bayburtlu olduğunun sanılmasının, kitaba sonradan eklenmiş olması gereken kısımların, kitabın . Murad zamanında yazılmış olmasının delillerinin izâhı kitabın önsözünde Atsız tarafından teferruatıyla sayılmaktadır. Osman’ın kendisinin de pek iyi bir târihçi olmadığı Tevârih-i Cedîd-i Mirât-ı Cihân’da gösterdiği kaynaklardan da belli olmaktadır. Târihi yanlışları pek çok olan Osman, meselâ, Yıldırım Bayezid ile . Bayezid’i karıştırmaktadır. Diğer yanlışlara da önsözde Atsız tarafından işâret edilmektedir. Yukarıda yazılanların hepsi ayrıntılarıyla zâten kitabın girişinde Atsız’ın kaleminden çıktığından, başka söze gerek yok sanırım. Genç ve yetişen târihçilerimize emsâl teşkil etmesi temennisiyle…
Dr. Buğra Atsız
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Araştırma/İnceleme Tarih
- Kitap AdıOsman / Tevarih-i Cedid-i Mir'at-ı Cihan
- Sayfa Sayısı95
- YazarHüseyin Nihal Atsız
- ISBN9786051556833
- Boyutlar, Kapak13,5 X 21,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviÖtüken Neşriyat / 2021