Rabarba: Sıradan Anların İçindeki Olağanüstü Hikâyeler
Müjde Alganer’in yeni kitabı “Rabarba”, günlük hayatın karmaşasını, ilişkilerin çetrefilliğini ve varoluşsal arayışları incelikle işlemiş 13 bağımsız öyküden oluşuyor. Ne var ki öyküler birbirine olta atmış ve her öyküden diğerine uzanan ip yeni bir bağ kurmuş. Öyküler İnsan güdülerinin arkasındaki gerçekleri, mütevazı ve içten bir tavırla anlatmaya soyunuyor.
Alganer, öyküleriyle okuru; yaşlanmanın bilgeliğine ve hüznüne, aşkın ve ayrılığın çeşitli hallerine, evliliğin ve çalışma hayatının zorluklarına, yazarak var olma arzusuna, yaşam anlamını keşfedişe, özgürlük özlemine ve dünyayı anlama çabasına; mizahi ve ironik yollardan götürüyor.
Rabarba’da:
• Yazar olmak isteyen genç bir kadının devam ettiği atölye vesilesiyle karşılaştığı trajikomik olaylar ekseninde kendi özüne dönüşü,
• Şiddet dolu evliliğinden kurtulmak için mücadele veren kadının özgürlüğe uzanan sıra dışı yolu,
• Hayatın anlamını sorgulayan ve kendini bulma çabasındaki kadının göğe haykırışları,
• Belgin’nin ayaklara dair ilginç anlatısı, bir dedenin torununa hitaben geleceğe yazdığı mektup, geç yaşta kitabı yayımlanan bir öğretim görevlisinin katıldığı röportajda başına gelenler, hayat kadını Leyla’ya sabah hediyesi mimozalar, taksiciyle burç muhabbeti yapan mutsuz Derya, ayaklarıyla ünlü fenomen Muhteşem Ayla ve Gazeteci Serkan’ın buluşması, eski sevgilisine 30 sene sonra olmayacak yerde rastlayan Mebrure, bir yılbaşı gecesi partisine ruj sürmeyi unutarak giden genç kadının komik macerası
Ve daha birçok yaşam hikâyesi sizi bekliyor.
Müjde Alganer, sade ve akıcı bir dille derinlikli düşünceleri ve etkileyici imgeleriyle, farklı insan yaşamlarını ve onların iç dünyalarını gerçekçi bir şekilde yansıtıyor.
**Bu öyküler, sizi düşündürecek, hissettirecek ve hayata farklı açıdan bakmanızı sağlayacak.
“Rabarba”, okuru sadece bir kitapla buluşturmuyor; aynı zamanda hayatın içinde kaybolan ve kendi sesini arama çabasında olan bireyi, rengârenk bir yolculuğa çıkarıyor.
Rabarba’nın büyülü dünyası, sizi bu renkli düşün yolculuğuna çıkarmak üzere bekliyor!
*
Intis, intis, intis…
Mutfağa girdim. Ali masada oturmuş, kulağında kulaklık önündeki tablete bakıyor. Annemse yemek yapıyor.
“Anne çay var mı?”
“Var!”
Havada tatlı bir koku var eğilip annemin ne yaptığına bakıyorum, bütün varlığıyla dolma sardığını anlıyorum. “Zeytinyağlı mı?”
“Ali etli yemiyor…”
“Ali etli yemiyor, oğlun Serkan ne yiyor?” diyorum, bardağıma demlikten çay alırken.
Annem gözlerini manalı şekilde açıp kapıyor, bana imali sözlerimden hoşlanmadığını belirten bir bakış fırlatıyor. Başının üzerinde topladığı yarısı kahve yarısı beyaz, uzun süre boya görmemiş saçlarına ve elbisesinin kollarından firar eden tombik kollarına bakıyorum.
“Ablam ne zaman gelecek?”
“Ali akşam bizde kalacak.”
“Ablam gelmeyecek.”
“Arkadaşlarıyla toplantısı varmış, geç gelecek.” “Versene dolma içinden bir kaşık… anne.” “Uğraştırma şimdi beni.”
“Açım yahu!”
“Ali’nin yemediği tostu var, bak masada duruyor.”
Ali’nin oturduğu dağınık masaya bakıyorum. Üstünde sağa sola dağılmış renkli kalemler, yarısı portakal suyu dolu bir bardak, iki küçük oyuncak araba, yeni öğrendiği yazısıyla birkaç satırı doldurulmuş çizgili bir defter, büyük bir tabakta kurabiye kırıntıları, yumurta kabukları ve kenarı dişlenmiş bir tost duruyor. Tost, tecavüz edilmiş kenarıyla bana bakıyor. Yutkunuyorum.
Masaya doğru baktığımı hissedince Ali kulaklıklarını çıkarıyor, gözlerini tabletten bana doğru çeviriyor.
“Niye bakıyorsun dayı?”
“Tostunu bana versene…” “Yicem onu ben!”
Ali kulaklığını takıp aniden masanın altına kaçıyor, çömelerek biraz bekliyor ardından sandalyesine geri oturuyor. Arada bir şeyleri tekrar ederek mırıldanıyor. Tam duyulmuyor “sss” diye başlayan ıslığımsı bir ses ayırt ediliyor ancak. Ali aniden panikle ekrana basıyor ve konuşmaya başlıyor: “Öğretmenim soruyu duyamadım.”
Ekrandan gelen cevabı, kulaklıkla konuştuğu için duyamıyorum.
Ali, “Özür dilerim öğretmenim… ama ben kameradan kaçmadım… kalemim yere düştü,” diyor.
“Ne oluyor buna?” diyorum anneme.
Annem sesini alçaltmaya ihtiyaç duymadan konuşmaya başlıyor:
“Öğretmen soru sormasın diye ya kamerayı kapatıyor ya tavana çeviriyor ya da masa altına bir şey düşürüp oraya kaçıyor.”
“Niye?”
Annem omuz silkiyor, yeni bir yaprak alıp içine soğanla kavrulmuş pirinç, üzüm, soğan, fıstık bulamacını ustaca yerleştirip kenarlarından kıvırıp hızla rulolar yapmaya devam ediyor. Damaklarım kamaşıyor. Yayılan tarçın kokusu beni benden alıyor.
“El kadar çocuk ne anlasın uzak eğitimden,” diyor annem. “Daha ilk sınıf tabii! Derya Abla’m ne diyor duruma?”
“Ablan işte güçte, çocuğun başında mı duracak? Yok, kalem ver yok defter getir diyor çocuk. Hem evde tek başına nasıl kalsın? Düşün deprem oldu, maazallah!”
“Doğru…”
“Eskiden elinden alırdık tableti, şimdi tablete bak diye yalvarıyoruz. Arada bağlantı mi ne kopuyor ben anlamıyorum bazen giremiyor derslere.”
“Girmesin ya boş ver,” diyorum çayımı bir dikişte bitirip yenisini koyuyorum, “daha birinci sınıf…”
“Okuma yazmada geri kalacak diye korkuyor ablan. Baksana yazısına nasıl kötü.”
“O zaman kendisi ilgilensin… Babası nerede?”
“Bir de soruyor…”
Masaya eğilip Ali’nin defterini inceliyorum. Bir sürü karalamanın ortasında yamrı yumru yazılmış bir kelime var, tis gibi ya da in gibi. Ali muzipçe bakıyor bana.
Annem devam ediyor:
“Genelde bağlantı kopmazsa sabahtan akşama kadar iyi kötü dinliyor aralarda sıkılınca kaçıyor ya tuvalete ya da masanın altına… böyle böyle akşamı ediyoruz. Sonra da enerjisini harcayamadığı için evin içinde deli fişek gibi ne yapacağını şaşırıyor… bana bak evdeyken biraz oynasan ya çocukla.” “Geç gelmezsem akşam oynarız… Şimdi işe gitmem lazım, bir krikkrak da mı yok?”
“Oğlanı bırakıp alışverişe çıkamadım,” diyor annem, “evi okul ettiler,” diye ekliyor dertli dertli.
Çayımı bitirip mutfaktan çıkıyorum, karnım gurulduyor. “Kaçta gelirsin Serkan? Akşama yersin artık dolmadan,” diye annem arkamdan bağırıyor.
“Bilmiyorum,” diyorum, yutkunarak.
Gerçekten de bilmiyorum. Açlığın verdiği gerginlikle magazin sayfasında sosyal medya fenomenleri dizisi yapma fikrime küfrediyorum. Pandemi döneminde konu kıtlığından hem tek başıma röportaj yapmayı hem de çekmeyi önerdiğim için kendime lanet okuyorum. Sıra dışı sosyal medya fenomeni kadınlarla görüşme planımı düşünüyorum ve bunlardan ilki olan fetişistlerin gözdesi Muhteşem Ayla’yı. Muhteşem Ayla’yı ne yapsa merakla izleyen, ayaklarına hasta milyon takipçisini. Daha doğrusu ağzından sular akarken kadına kölelik yapmak için deliren fetişist takipçilerini.
Tercihen ince çorapla, yüksek topuklu -tercihen stilettoayakkabı giyen bakımlı kadın ayağı yalama arzusunu ve bunun son dönemde duyduğum en inanılmaz ve sandığımdan yaygın bir fantezi olduğunu nasıl yazacağımı düşünüyorum. Muhafazakâr çevrelerin tepkilerini merak ediyorum bir yandan da.
Muhteşem Ayla bu dünyanın kapısında, ayaklarını sevenlerine sunan yani daha ziyade gösteren yeni nesil bir genç kadin. Belki sevgilileri diğer emellerini de gerçekleştiriyor, bilmiyoruz. Bu yüzden eminim ki dikkat çeken bir söyleşi olacak. Sahne ışıklarını seven Muhteşem Ayla röportaj teklifimi uçarak kabul etti. Sosyal medyanın inanılmaz kudretini yaşamayı çok seviyor. Yazıya şöyle bir başlık koysam nasıl olur: Ayaklanınızı yalayabilir miyim? Altında, “Serkan Tarkan, Muhteşem Ayla’yı Caddebostan çimenlerinde konuk etti, Ayla röportaja köpeği Kirpi’yle geldi.”
Düşündüklerime kendi kendime gülüyorum.
Ayla ve ayaklarının fotoğrafını çekmeyi planlıyorum bolca. Sorularım da hazır zaten birkaç canlı yayınına katılmışım, fetiş dünyayı ucundan kıyısından tanımışım. Çözemediğim konu röportaj mekânı oluyor malum pandemi nedeniyle. Ayla….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Hikaye
- Kitap AdıRabarba
- Sayfa Sayısı142
- YazarMüjde Alganer
- ISBN9786256067042
- Boyutlar, Kapak14 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviMythos Kitap / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Sanal Aşk Kaçamakları ~ Erdem Yücel
Sanal Aşk Kaçamakları
Erdem Yücel
Bu kitapta örnekleri verilen tüm olaylar ve kişiler, hayal ürünü değil hepsi gerçek olup, sanal alemde yaşadıkları deneyimlerin tamamı, rumuzlar, yaşadıkları şehir ve mahalle...
- O Ada Senin Bu Ada Benim ~ Adil İzci
O Ada Senin Bu Ada Benim
Adil İzci
Ada! Ne güzel bir sözcüktür o! Söylemesi de, türlü türlü imgesi de… Sait Faik’in “Haritada Bir Nokta” öyküsünün ilk bölümcelerini anımsayalım: Bırakalım yüz yüze...
- Sarhoş Kapı ~ Fergun Özelli
Sarhoş Kapı
Fergun Özelli
Kanun ve kararnamelerde yer almayan duygular, kolluk kuvvetlerince güç kullanılarak durduruldu. Çıkan çatışmada, dış güçler tarafından devletimize karşı kışkırtılan yaklaşık otuz duygu göstericisi, sorgulanmak...