“Uzun süredir yalnız olan biri için bu kadar insan dozu kaldırılamayacak boyutta yormuştu onu. İnsanlar durmadan düşünüyor ve bu düşüncelerle bir sürü yoğun duygular yaratıyordu. Selen ise herkesi hissedebiliyordu. Günlerdir çevresinde olan insanlar pişman, üzgün ya da kızgındı ve bu duygular fazla yoğunlaşırsa bir insanı öldürmeye yeterliydi.”
ÖN SÖZ
“Sakin Sokak” adlı ilk romanımı sizinle paylaşmaktan būyük bir mutluluk duyuyorum. Bu romanı yazarken, karakterlerimin karmaşık ve çoğu zaman zorlu yaşam mücadelelerini yansıtmayı amaçladım. Onların hikayeleri, insanın iç dünyasının derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkarırken, aynı zamanda toplumun bazen göz ardı ettiği gerçeklilere de ışık tutuyor.
Ancak, bu roman sadece zorluklara odaklanmıyor. Karakterlerimin içsel güçlerini ve direnişlerini de göstermek istedim. Zor hayatlar güçlü insanlar yaratır. Vazgeçmemenin, her şeye ve herkese rağmen ilerlemenin önemini vurgulamaya çalıştım.
Her sayfada, insanın içsel ve dışsal mücadelelerinin karmaşıklığını hissedeceğinize inanıyor, karakterlerle duygusal bir bağ kurmanızı ve onların yaşamlarındaki değişimleri, dönüşümleri keyifle okumanızı diliyorum.
İyi okumalar! Saygılarımla,
Gülçin Ada Karaca
***
Oturduğu evden, ev sahibesinin ani kararı üzerine çıkması istenen Tuğçe, emlakçı gezmekten yorulmuş, hatta bıkmıştı. Nereden çıkmıştı şimdi bu? Ne güzel düzeni vardı. Balkonundaki çeri domatesleri saksılarını sevmiş, aldıkları güneşin etkisiyle de kızarmaya başlamıştı. Bir iki haftaya bir bir yiyebilecekti Tuğçe, ne var ki onların yerine hayatın tokadını yemişti. Beş evi olan ev sahibesinin İsviçre’den kızı geliyordu. Normalde o, Almanya’dan gelen oğul değil miydi? Hani şu evlenecek olan… Neyse, Tuğçe çok iyi biliyordu ki bu, her zaman olduğu gibi yalandı, üstelik değiştirilmeye çalışılırken iyice basitleştirilmiş bir yalan. “Yahu, insan İsviçre’den Türkiye’ye ne halt etmeye gelir ki?” diye düşünürken emlakçının kapısına ulaşmış ve içeride masanın arkasında oturan sırtlanla göz göze gelmişti. Sırtlan, avını görür görmez yerinden fırlamış; sanki oracıkta Tuğçe’nin şah damarını koparacak ve en yumuşak etinden afiyetle yemeye başlayacaktı.
“Merhaba, ben Emin,” deyip elini uzattı emlakçı. “Emin, Sırtlan Emin,” diye düşündü Tuğçe. Sırtlan Emin kısaydı ve Tuğçe’nin omuzlarına zor yetişiyordu; Tuğçe ona tepeden bakıyordu. Biraz tiksinerek, biraz da mesafeli, Emin’in parmaklarının ucundan tutarak “Ben de Tuğçe,” dedi.
“Memnun oldum, Tuğçe Hanım. Bir şey ikram edeyim size. Çay, kahve, meşrubat… Ne içersiniz?”
“Aman yok, kalsın. Bir an önce evi görmeye gidelim, yapacak çok işim var.”
“Hayhay, nasıl isterseniz. Yürüyerek mi gidelim yoksa benim arabayla mı?” derken kapının önünde duran son model cipini gösterdi. Tuğçe, Emin’in sırtlan olduğundan artık tam anlamıyla emindi.
“Yürüme mesafesinde demiştiniz?”
“Öyle öyle, ama istemezseniz, yani yorgunsanız falan diye… Neyse, o zaman biz çıkalım,” dedi ve arka tarafa dönerek seslendi: “Oğlum, çıkıyorum ben, dükkân sana emanet.”
Emin, arabasının yanından geçerken kaputun üstündeki kuş bokunu fark edip cebinden bir mendil çıkardı ve kaputu silmeye başladı.
“Namussuzlar! Başka yer yok gibi sürekli gelip benim firtinamın üzerine sıçıyorlar. Yahu hep bu ağaç yüzünden… Ama ben bilirim yapacağımı. Kestireceğim bu ağacı, o zaman da gelip sıçabilecekler mi bakalım,” derken tam üstlerinde duran ağaca bakıyorlardı. İki insan canlısı aynı şeye bakıyor, ama birbirlerinin tam ziddi şeyler görüyorlardı. Hiçbir gözlük bu bozukluğu değiştiremezdi.
“Bu ağaç nereden baksan elli yıllık,” dedi Tuğçe.
“He ya, demek elli yıldır bu kuşlar, bu ağacın tepesinden milletin malina, hatta kafasına sıçıyorlardır. Ben bu işi çözeceğim, belediyede tanıdıklarım var,” derken silme işlemini bitirmişti ve belediyede tanıdıklarının olmasının gururuyla kabarıyordu.
Tuğçe bir kere daha tiksindi. “Bence arabanızı buraya park etmeyin ve ağacı da rahat bırakın,” dedi.
Sırtlan Emin, Tuğçe’yi baştan aşağı süzdü; üzerinde, yakası göğüs çizgisine kadar açık renkli bir bluz, altında tayt ve ayağında da spor ayakkabısı vardı; rahat görünüyordu. “Her yönden rahattır böyleleri,” diye düşündü Sırtlan Emin. “Tabii,” dedi. “Haklısınız, benim aklıma daha önce gelmemişti, bundan sonra arkadaki otoparka veririm.” Alay ediyordu ama Tuğçe’nin buna laf anlatacak hâli kalmamıştı. Emin, eliyle gidecekleri yönü gösterdi. Beş dakikalık olduğunu söylediği eve yirmi dakikadır hâlâ ulaşamamışlardı.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yerli)
- Kitap AdıSakin Sokak
- Sayfa Sayısı220
- YazarGülçin Ada Karaca
- ISBN9786256067240
- Boyutlar, Kapak14 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviMythos Kitap / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Dudaktan Kalbe ~ Reşat Nuri Güntekin
Dudaktan Kalbe
Reşat Nuri Güntekin
DUDAKTAN KALBE Ev sahibi, yemek odasının terasa açılan kapısından misafirine seslendi: – Paşa, sen bu güzel mehtaba karşı bir hâb-ı nâza dalacak gibi görünüyorsun…...
- Dualar Kalıcıdır ~ Tuna Kiremitçi
Dualar Kalıcıdır
Tuna Kiremitçi
Ölümü bekleyen Rosella Galante ile genç Pelin’in hayatları ”lüzumundan fazla medeni” bir Orta Avrupa kentinde kesişir. Gönül yaraları ve geçmişteki acıların yanı sıra iki...
- Cehennem Benim (Mevlana Dergahından Bir Filozof Sartre) ~ A. Vahap Kaya
Cehennem Benim (Mevlana Dergahından Bir Filozof Sartre)
A. Vahap Kaya
Her insanın yaşayabileceği, sıradan bir ayrılık yaşamıyordu. Onun gözünde bu ayrılık, toprağın sudan ayrılması gibi bir şeydi. Nasıl ki toprak sudan ayrılınca çoraklaşıyorsa; ırmaklardan,...