Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Bilinçli Zihin
Bilinçli Zihin

Bilinçli Zihin

David J. Chalmers

Modern bilim, insan genomunu haritalandırdı, akıl almaz uzaklıktaki karadeliklerin fotoğrafını çekti, evrendeki en büyük nesneleri matematik formüllerine sığdırdı, en küçük nesnelerin dünyasına pencereler açtı….

Modern bilim, insan genomunu haritalandırdı, akıl almaz uzaklıktaki karadeliklerin fotoğrafını çekti, evrendeki en büyük nesneleri matematik formüllerine sığdırdı, en küçük nesnelerin dünyasına pencereler açtı. Hatta bir ürünü olduğu canlılığın öyküsünü bile başlangıcından itibaren yazmayı başardı. Yine de insanlığın en eski bilmecelerinden biri, her türlü bilimsel açıklamaya inatla direnmeye devam ediyor: bilinçli, öznel deneyim.

Beyin adını verdiğimiz gri, kırılgan madde nasıl oluyor da bilinç denen ele avuca sığmaz muammayı üretebiliyor? Bilinç nasıl oluyor da bilimi üretebiliyor? Nasıl bir yandan en yakından tanıdığımız şeyken diğer yandan en az bildiğimiz şey olabiliyor? Güneş’in sıcaklığını, elmanın tadını, çiçeklerin kokusunu, kırmızının kırmızılığını, acıyı ve mutluluğu deneyimlemek ve “biri” olmak ne demek? Kimilerine göre, tıpkı suyun şaraba dönüşmesi gibi beynin bilinci üretmesi de bir mucize. Kimilerine göreyse bilinç kimyasal ve fiziksel süreçlere indirgenebilecek basit bir yanılsama, uyanmanın olanaksız olduğu bir çeşit rüya.

Yayımlandığı tarihten bu yana bilişsel bilim ve zihin felsefesi alanlarının çehresini değiştiren, modern klasiklerden biri hâline gelen Bilinçli Zihin, bilinç hakkında öteden beri sorulagelen işte bu ve benzeri sorulara ayrıntılı ve çarpıcı yanıtlar veriyor. Yaşayan en önemli zihin felsefecilerinden David Chalmers, felsefe, nörobilim, bilişsel bilim, kuantum fiziği ve yapay zekâ çalışmaları alanlarından örneklerle, “bilincin zor sorunu” dediği en derin felsefi sorulardan birine yanıt arıyor. Analitik felsefecilere özgü cerrah hassasiyetiyle bilincin indirgenebilirliği anlayışını ve bilincin doğal bir olgu olmadığı inancını en ince parçalarına kadar ayırıp bilincin, bilinçli öznel deneyimin bir hilkat garibesi değil, doğanın temel kuvvetlerinden biri olabileceğini ortaya koyuyor.

İçindekiler

Teşekkür 13
Giriş
Bilinci Ciddiye Almak 16
Birinci Kısım
Temeller 27
1
Zihnin İki Kavramı 29
1. Bilinç Nedir? 29
2. Zihnin Fenomenal ve Psikolojik Kavramları 41
3. Zihinsel Terimlerin Çifte Hayatı 49
4. İki Zihin-Beden Problemi 61
5. Bilincin İki Kavramı 64
2
Bağlılık ve Açıklama 74
1. Bağlılık 74
2. İndirgeyici Açıklama 94
3. Mantıksal Bağlılık ve İndirgeyici Açıklama 102
4. Kavramsal Doğruluk ve Zorunlu Doğruluk* 108
5. Neredeyse Her Şey Fiziksel Olana Mantıksal Olarak
Bağlıdır*
141
İkinci Kısım
Bilincin İndirgenemezliği 173
3
Bilinç İndirgenerek Açıklanabilir mi? 175
1. Bilinç Fiziksel Olana Mantıksal Olarak Bağlı mıdır? 175
2. İndirgeyici Açıklamanın Başarısızlığı 196
3. Bilişsel Modelleme 203
4. Nörobiyolojik Açıklama 209
5. Yeni Fiziğe Başvuru 213
6. Evrimsel Açıklama 217
7. İndirgeyici Açıklamanın Akıbeti 218
4
Doğalcı Düalizm 220
1. Materyalizmin Aleyhinde Bir Argüman 220
2. A Posteriori Zorunluluğa Dayanan İtirazlar* 232
3. Düalizmin Lehindeki Diğer Argümanlar* 248
4. Bu Epifenomenalizm midir?* 266
5. Meselelerin Mantıksal Coğrafyası 284
6. Doğalcı Düalizm Üzerine Düşünceler 300
5
Fenomenal Yargı Paradoksu 306
1. Bilinç ve Biliş 306
2. Fenomenal Yargı Paradoksu 313
3. Fenomenal Yargıların Açıklanması Hakkında 324
4. Açıklamayla İlgisizliğe Karşı Argümanlar 335
5. Özbilgiye Dayanan Argüman* 337
6. Belleğe Dayanan Argüman 350
7. Gönderime Dayanan Argüman* 352
8. Fenomenal İnançların İçeriği* 354
Üçüncü Kısım
Bir Bilinç Teorisine Doğru 367
6
Bilinç ile Biliş Arasındaki Bağdaşım 369
1. İndirgeyici Olmayan Bir Teoriye Doğru 369
2. Bağdaşım İlkeleri 377
3. Farkındalık Mefhumu Hakkında Daha Fazlası 387
4. Bağdaşım İlkelerinin Açıklayıcı Rolü 403
5. Bir Psikofizik Yasası Olarak Bağdaşım 417
7
Eksik Qualıa, Solan Qualıa, Dans Eden Qualıa 424
1. Örgütsel Değişmezlik İlkesi 424
2. Eksik Qualia 430
3. Solan Qualia 434
4. Ters Qualia 449
5. Dans Eden Qualia 454
6. İndirgeyici Olmayan İşlevselcilik 467
8
Bilinç ve Enformasyon: Bazı Spekülasyonlar 470
1. Temel Bir Teoriye Doğru 470
2. Enformasyonun Veçheleri 472
3. Bazı Destekleyici Argümanlar 486
4. Deneyim Her Yerde Mevcut mudur? 494
5. Enformasyonun Metafiziği 508
6. Yanıt Bekleyen Sorular 518
Dördüncü Kısım
Uygulamalar 523
9
Güçlü Yapay Zekâ 525
1. Makine Bilinci 525
2. Bir Hesaplamayı Uygulamak Hakkında 528
3. Güçlü Yapay Zekânın Savunusu 535
4. Çin Odası ve Diğer İtirazlar 539
5. Dışsal İtirazlar 549
6. Sonuç 554
10
Kuantum Mekaniğinin Yorumlanışı 556
1. İki Gizem 556
2. Kuantum Mekaniğinin Çerçevesi 557
3. Kuantum Mekaniğini Yorumlamak 562
4. Everett Yorumu 576
5. Everett Yorumuna İtirazlar 583
6. Sonuç 591
Kaynakça 594
Dizin 616

Giriş
Bilinci Ciddiye Almak

Bilinç en büyük gizemdir. Evrenin bilimsel olarak anlaşılmasına dair arayışımızın önünde duran en muazzam engel o olabilir. Fizik bilimi henüz tamamlanmamış olsa da iyice anlaşılmıştır; biyoloji bilimi, yaşamın doğasına dair birçok kadim gizemi ortadan kaldırmıştır. Bu alanlardaki bilgilerimizde boşluklar var fakat bunlar, başa çıkılamaz görünmüyor. Bu problemlerin çözümünün neye benzeyeceğine dair genel bir hissimiz mevcut; sadece ayrıntılarını doğru tespit etmemiz gerekiyor.

Zihin biliminde bile büyük gelişmeler kaydedildi. Bilişsel bilim ve nörobilim alanlarındaki yeni eserler, bizi insan davranışlarını ve onlara sebep olan süreçleri daha iyi anlamaya sevk ediyor. Çok sayıda ayrıntılı bilişsel teoriye sahip olmasak da ayrıntılar bunlardan çok da uzakta olamaz.

Hâlbuki bilinç, he p olduğu kadar kafa karıştırıcı. Davranışın nedenselliğine öznel bir iç yaşamın eşlik ediyor olması hâlâ son kertede gizemli görünüyor. Bilincin beyin gibi fiziksel sistemlerden doğduğuna inanmak için iyi gerekçelerimiz olduğu hâlde nasıl doğduğuna ve dahası neden doğduğuna dair pek az fikrimiz mevcut. Beyin gibi fiziksel bir sistem nasıl olur da aynı zamanda bir deneyimleyen olabilir? Neden böyle bir sistem olma hissi gibi bir şey olsun ki? Günümüzün bilimsel teorileri, bilincin gerçekten zor sorularına pek dokunmaz. Yalnızca ayrıntılı bir teorinin eksikliği değil, bilincin doğal düzendeki yerinin tamamen bilgimiz dışında olması söz konusu.

Son birkaç yılda bilinç hakkında birçok kitap ve makale yayımlandığı için ilerleme kaydettiğimiz düşünülebilir. Fakat daha dikkatli bakıldığında görüleceği üzere, bu eserlerin çoğu bilincin en zor problemlerini es geçer. Bu eserler, sıklıkla bilincin “kolay” problemleri olarak adlandırılabilecekleri ele alır: Beyi n çevresel uyarımları nasıl işler? Enformasyonu nasıl bütünleştirir? İçsel durumlara dair bildirimleri nasıl üretiriz? Bunlar önemli sorulardır, ne var ki bunları yanıtlamak, zor problemi çözmek demek değildir: Neden tüm bu işlemeye [processing] deneyimlenmiş bir iç yaşam eşlik eder? Bu soru bazen bütünüyle göz ardı edilir, bazen başka bir zamana ertelenir, bazense sadece yanıtlandığı ilân edilir. Ne var ki her defasında, insan merkezî problemin her zamanki gibi bir muamma olduğu hissiyle baş başa kalır.

Bu muamma, ümitsizliğe kapılmayı gerektirmez; daha ziyade, bilinç problemini günümüzün en heyecan verici entelektüel meselelerinden biri kılar. Çünkü bilinç hem çok temeldir hem de çok yanlış anlaşılmıştır; problemin çözümünün evrene ve kendimize dair kavrayışımızı derinden etkilemesi mümkün.

Ben bilinç hakkında iyimserim: Eninde sonunda ona dair bir teorimiz olacağını düşünüyorum ve bu kitapta da onu arıyorum. Ancak bilinç, alışılageldik bir yordamla işlemiyor; eğer bir ilerleme kaydedeceksek problemi bu kadar zorlaştıran şeylerle yüzleşmek mecburiyetindeyiz. Sonra da at gözlükleri takmadan, elimizdeki görevin ne olduğunu iyi anlayarak bir teoriye doğru ilerleyebiliriz.

Bu kitapta bilinç problemine nihai bir çözüm getirmiyorum fakat onu dizginlemeyi hedefliyorum. Sorunların ne olduğunu açık hâle getirmeye çalışıyorum, nörobilim ve bilişsel bilimin standart yöntemlerinin bunlara yaklaşmakta işe yaramadığını iddia ediyorum ve sonra daha da ileri gitmeye çabalıyorum.

Bilince dair görüşlerimi geliştirirken bazı kısıtlara uymaya çalıştım. Bunların ilki ve en önemlisi bilinci ciddiye almaktır. Bilincin bir “teori”sini geliştirmenin en kolay yolu, onun var olduğunu inkâr etmek ya da açıklama gerektiren fenomeni olduğundan başka bir şey olarak yeniden tanımlamaktır. Bu genellikle zarif bir teori sağlar fakat problemden kurtulmaya yetmez. Bu kitap boyunca bilincin var olduğunu varsaydım ve problemi, belli bazı bilişsel ve davranışsal işlevlerin nasıl gerçekleştirildiği üzerinden yeniden tanımlamayı kabul edilemez addettim. Bilinci ciddiye almaktan kastettiğim budur. Kimileri bilincin bir “yanılsama” olduğunu söylüyor fakat bunun ne anlama gelebileceğine dair bile pek bir fikrim yok. Bana öyle geliyor ki dünyadaki başka hiçbir şeyden emin olamayacağımız kadar bilinçli deneyimin var olduğundan eminiz. Yeri geldi kendimi orada hiçbir şeyin olmadığına, bilinçli deneyimin boş olduğuna, bir yanılsama olduğuna inandırmak için çok çabaladım. Filozofların çağlar boyunca istismar ettiği bu mefhumda insanı çeken bir şey var fakat son tahlilde hiç de tatmin edici değil. Kendimi turuncu bir duyuma [sensation] dalmış buluyorum ve bir şeyler vuku buluyor. Ayrım [discr imination] ve eylem [action] süreçleri açıkladıktan sonra bile açıklanmaya muhtaç kalan bir şey, bir deneyim mevcut. Doğru, tam da bilincin var olduğunu kanıtlayamayacağım için, ileri bir problemin varlığını da kanıtlamam mümkün değil. Başka herhangi bir şeyi bilmemizden çok daha doğrudan bir biçimde bilinç hakkında bilgi sahibiyiz; dolayısıyla “kanıt” uygunsuz kaçıyor. Elimden gelenin en iyisi, mümkün olan her yerde argümanlarımı sunarken bir yandan da diğer tarafın argümanlarını çürütmek. Bunun bir noktada sezgiye başvurmayı gerektireceği inkâr edilemez; ne var ki tüm argümanlar bir yerde sezgiyi kapsar ve ben, argümanımın kapsadığı sezgiler hakkında açık olmaya çaba gösterdim. Bu, bilinç çalışmaları bakımından bir Büyük Ayrım olarak görülebilir. Eğer “kolay” problemlerin yanıtının açıklanması gereken her şeyi açıkladığını savunuyorsanız bir türden teori elde edersiniz; eğer onun ötesinde “zor” bir problemin var olduğunu savunuyorsanız da diğer türden. Bir noktadan sonra, bu ayrım üzerinden tartışmak zor hâle gelir ve tartışmalar sıklıkla masa yumruklamaya indirgenir. Bana kalırsa burada açıklanmaya muhtaç, ileri bir şeyin olduğu aşikâr; diğerlerine göreyse bunun olmaması kabul edilebilir görünüyor. (Gayriresmî anketler, önceki görüş lehine sayıların ikiye ya da üçe karşı bir olduğunu ifade ederken, akademisyenler ve farklı alanlardaki öğrenciler arasında bu oranın oldukça sabit kaldığını söylüyor.) Bu temel bölünmeyle yaşamayı öğrenmekten başka bir yol olmayabilir.

Bu kitap, ciddi bir problem olmadığını düşünenlerin entelektüel ilgisine nail olabilir fakat aslında bir problem olduğunu iliklerine dek hissedenleri hedef alıyor. Bir problem olmadığını varsayarsak, ne türden bir teori elde edeceğimizi artık oldukça iyi biliyoruz. Bu kitapta, bir problem olduğu varsayımının neleri getireceğini incelemeye çalıştım. Kitabın gerçek argümanı şudur ki eğer birisi bilinci ciddiye alıyorsa benim sunacağım görüş onun varacağı yer olmalıdır. Gözettiğim ikinci kısıt, bilimi ciddiye almaktır. Günümüzün bilimsel teorilerine, otorite oldukları alanlarda karşı çıkmaya çalışmadım. Buna karşılık bilim insanlarının görüşlerinin diğer herkesinki kadar temelsiz olduğu alanlarda riske girmeye de çekinmedim. Örneğin fiziksel dünyanın nedensel olarak kapalı olduğuna veya davranışın fiziksel olarak açıklanabileceğine karşı çıkmadım; fakat bir fizikçi ya da bir nörobilimci, bilincin fiziksel olarak açıklanabileceğini iddia ederse bu, sadece eldeki teorinin temelsiz bir umudundan ibarettir ve soru açık kalmaya devam eder. Böylece fikirlerimi çağımızın bilimiyle uyumlu tutmaya özen gösterdim ama fikirlerimi çağımızın bilim insanları için neyin moda olduğuyla kısıtlamadım.

Üçüncü bir kısıt olarak, bilincin doğa yasalarına tabi, doğal bir fenomen olmasını alıyorum. Öyleyse doğru herhangi bir bilimsel bilinç teorisi, bizim o teoriye varıp varamamamızdan bağımsız olarak mevcut olmalı. Bilincin doğal bir fenomen oluşu, karşı gelmesi zor bir iddia gibi görünüyor: O, insan türünde ve büyük olasılıkla birçok diğer türde ortaya çıkan, doğanın sıra dışı biçimde göze çarpan bir parçası. Buna ek olarak, doğal fenomenlerin temel doğa yasalarına tabi olduğuna inanmak için her türlü gerekçeye sahibiz; bilinç tabi olmasa çok tuhaf olurdu. Bu demek değildir ki bilince ilişkin doğa yasaları, tıpkı diğer ihtisas alanlarındaki yasalar gibi olacaktır, hatta fizik yasaları olacaktır. Tür olarak çok başka olmaları mümkündür. Bilinç problemi, bilimle felsefenin kesiştiği sınırda rahatsız bir şekilde durur. Ben onun tam anlamıyla bilimsel bir incelemenin konusu olduğunu düşünüyorum: o, tıpkı hareket, yaşam ve biliş gibi doğal bir fenomen ve bu fenomenler gibi açıklanmayı bekliyor. Fakat alışılageldik bilimsel yöntemlerle araştırılmaya açık değil. Günümüzün bilimsel metodolojisi, bu fenomeni gözlemlemenin zorlukları sebebiyle onu ele avuca sığdırmakta özellikle güçlük çekiyor. Birinci şahıs vakasının haricinde veri edinmek çok güç. Bu, dışsal verilerin hiçbiri işe yaramayacak demek değil fakat verinin işe yararlığını meşru kılmazdan evvel ilk olarak kendi içinde tutarlı bir felsefi anlayışa varmamız gerekli. Böylece işe koyulmadan evvel bilinç probleminin felsefi anlama yöntemleri gerektiren bilimsel bir problem olması mümkün hâle gelir.

Bu kitapta bazı kişilerin “bilimdışı” olduğunu düşünebileceği sonuçlara varıyorum: Bilincin indirgeyici açıklamasının imkânsız olduğunu ve dahası, düalizmin bir biçimini savunuyorum. Fakat bu yalnızca bilimsel sürecin bir parçası. Belli açıklama çeşitleri işe yaramadığı için, onun yerine diğer açıklama çeşitlerini benimsememiz gerekiyor. Burada söylediğim her şey çağımızın biliminin sonuçlarıyla uyumlu; doğal dünyaya dair kafamızdaki resim, tepetaklak olmaktansa genişliyor. Bu genişleme, onsuz imkânsız olacak doğalcı bir bilinç teorisini de mümkün kılıyor. Bana öyle geliyor ki bilincin problemlerini görmezden gelmek bilimdışı olurdu; onlarla doğrudan yüzleşmek bilimsel ruha daha uygun. Bilimin materyalizmi gerektirdiği şüphesini taşıyanların da bekleyip görmelerini rica ediyorum. Belirtmeliyim ki bu çalışmanın sonuçları, en güçlü anlamıyla sonuçlardır. Mizacım gereği materyalist indirgeyici açıklamaya oldukça teşneyim ve spiritüel veya dinî eğilimlerim yok. Yıllar boyu materyalist bir teoriyi umdum; bu umuttan da istemeye istemeye vazgeçtim. Zamanla açıkça anladım ki bu sonuçlar, bilinci ciddiye alan herkes için kabul mecburiyeti taşıyor. Materyalizm güzel ve cazip bir dünya görüşü fakat bilincin hesabını verebilmek için onun sağladığı kaynakların ötesine geçmemiz gerekiyor. Artık bu sonuçlarla neredeyse mutlu olduğumu söyleyebilirim. Korkulacak bir akıbetleri yok gibi ve bilinç hakkında düşünmek ve teori üretmeye dair neredeyse her açıdan daha tatmin edici görünen bir düşünce biçimine olanak tanıyor. Bilimsel dünya görüşünün genişlemesi de en azından benim için olumlu bir etki: Evreni daha ilginç görünen bir yer kılıyor.

Bu kitapta dört kısım var. Birinci Kısımda problemleri ortaya koyuyorum ve onları ele alabilmek için gereken çerçeveyi çiziyorum. Birinci Bölüm, bilince bir girizgâh; onu dolaylarındaki çeşitli kavramlardan ayırarak, bilinci gerçekten ilginç kılan anlamı ortaya çıkarıp zihnin geri kalanıyla olan incelikli ilişkisine dair bir ilk bakış sunuyor. İkinci Bölüm, tartışmanın geri kalanının dâhilinde gerçekleşeceği metafiziksel ve açıklayıcı bir çerçeve geliştiriyor. Bir fenomenin indirgeyici açıklaması ya da fiziksel olması ne anlama geliyor? Bu bölüm, bağlılık [supervenience] mefhumuna odaklanarak bunları açıklıyor. Dünyadaki neredeyse her şeyin indirgeyici yaklaşımla açıklanabilecek olmasına inanmak için iyi gerekçelerimizin olduğunu fakat bilincin bir istisna olmasının da mümkün olduğunu savunuyorum. Bu başlangıç aşamasını aradan çıkardıktan sonra, İkinci Kısım bilincin indirgenemezliğine odaklanıyor. Üçüncü Bölüm indirgeyici açıklamanın standart yöntemlerinin bilincin hesabını veremeyeceğini savunuyor. Ayrıca nörobilim, bilişsel bilim ve diğer alanlardaki araştırmacılar tarafından ortaya atılan çeşitli indirgeyici yaklaşımların bir eleştirisini sunuyorum. Buradan sadece olumsuz bir sonuç değil; tatmin edici bir bilinç teorisi

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Düşünce-Genel Felsefe
  • Kitap AdıBilinçli Zihin
  • Sayfa Sayısı624
  • YazarDavid J. Chalmers
  • ISBN9786256584716
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviFol Kitap / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur