Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Cani Mi, Masum Mu?
Cani Mi, Masum Mu?

Cani Mi, Masum Mu?

Fazlı Necip

Arka sokakları, kafeşantanları ve eğlence hayatıyla Selanik merkezli bir aşk ve cinayet anlatısı olan Cani mi, Masum mu? romanında Doktor Refik, babasının adının karıştığı…

Arka sokakları, kafeşantanları ve eğlence hayatıyla Selanik merkezli bir aşk ve cinayet anlatısı olan Cani mi, Masum mu? romanında Doktor Refik, babasının adının karıştığı bir cinayeti çözmeye çalışmaktadır. Avrupa’da tıp eğitimi alarak yurda dönen Refik, babasının katil olduğu iddiasıyla karşı karşıya kalır. Üstelik kendisi de “katil oğlu” olarak damgalanır. Aile adını temize çıkarmak ve âşık olduğu kadınla evlenebilmek için cinayeti araştırmaya başlar. Fakat üstünden hayli zaman geçen, tanıklarının pek çoğunun öldüğü bu olayı aydınlatmak hiç de kolay değildir. Türk edebiyatında polisiye türünün ilk örneklerinden olan Cani mi, Masum mu? 1896-97 yılları arasında Asır gazetesinde tefrika edildikten sonra ilk kez 1901 yılında kitaplaştırılmıştır.

Fazlı Necip (Selanikli) (1863/4-1932) Selanik’te doğdu. Rüştiyeyi bitirdikten sonra özel dersler aldı ve Fransızca öğrendi. İlk yazıları Gonce-i Edeb mecmuasında yayımlandı. Tercüman-ı Hakikat, Mirat-ı Âlem, Manzara, Gayret, Envâr-ı Zekâ ve Hizmet gibi gazete ve mecmualarda yazıları çıktı. Edebiyat âleminde tanınması Beşir Fuat ile mektuplaşmalarıyla oldu. Bu mektupları Beşir Fuat’ın intiharından sonra Mektubat adıyla kitaplaştırdı. 1895’te Selanik’te babasının kurduğu Asır gazetesinin 1909’a kadar başyazarlığını yaptı. II. Meşrutiyet’e kadar bu gazetede çeşitli romanları tefrika edildi ve çevirileri yayımlandı.

1903’te Avrupa’nın çeşitli şehirlerini gezdi. Bu geziye dair izlenimlerini Garba Doğru Bir Seyahat başlığıyla tefrika etti. II. Meşrutiyet sonrası Asır gazetesinin adını Yeni Asır olarak değiştirdi ve bu gazetede Küçük Hanım ve Menfi romanlarını yayımladı. Dönemin Dahiliye Nazırı Talât Paşa tarafından 1909’da Matbuat-ı Dahiliye müdürlüğüne atandı. Avrupa’ya gidip matbuat idarelerini inceledi. Döndüğünde basın kartı uygulamasını başlattı. İktidar değişince Ağustos 1912’de görevden alındı. 9 Ekim’de tutuklandı, 2 Aralık’a kadar Bekirağa Bölüğü’nde kaldı. 1 Mart 1925’te çıkarmaya başladığı Türk Hayatı mecmuasının son sayısına kadar başyazarlığını yaptı.

*

Sunuş

Edebiyat tarihimizde unutulan, daha başka bir deyişle hak ettiği değeri görmeyen pek çok isim vardır. Bunlardan biri de Selanikli Fazlı Necip’tir. Bu unutuluş ya da görmezden geliş, dönemin arada kalmış birkaç ismiyle birlikte “ara nesil” olarak anılmasından mı kaynaklanıyor bilinmez. Bununla birlikte bilinen bir husus var ki o da Fazlı Necip’in, telif ve tercüme ettiği pek çok eserle edebiyat tarihimizde oldukça mühim bir yerinin olduğudur.

Fazlı Necip hakkında günümüze değin iki ciddi çalışmanın yapıldığı görülür. Birincisi ve daha eski tarihlisi 1955 yılında İstanbul Üniversitesi’nde Jale Bingöl tarafından hazırlanan bir mezuniyet tezidir ve “Selânikli Fazlı Necip’in Hayatı, Romanları ve Mektupları” başlığını taşır. İkincisi ise İbrahim Şahin tarafından hazırlanan ve ilk baskısı 1999, ikinci baskısı 2004 yılında yayımlanan Selanikli Fazlı Necib’in Hayatı ve Eserleri başlıklı kitaptır.1 Bu iki eseri bir kenara koyduktan sonra son zamanlarda farklı yayınevlerince yayımlanmış olan Fazlı Necip eserleriyle birlikte yazara karşı gösterilen ilgi artışından söz edilebilir.

Düyun-1 Umumiye memurlarından Abdurrahman Nafiz Bey’in oğlu olarak 1864 yılında Selanik’te dünyaya gelen Fazlı Necip, 1909 yılında Matbuat-1 Dâhiliye Müdürlüğü görevi kendisine verilinceye kadar Selanik’te bulunur. Selanik yılları onun kalem hayatının en verimli yıllarıdır. Babasının sahibi olduğu, kendisinin ise başyazarlığını yaptığı Asır gazetesinde, İstanbul’a gelinceye değin tefrika ettiği on iki roman bu verimli dönemin ürünüdür. Bu çalışmada sadeleştirilmiş olarak hazırladığımız Cani mi, Masum mu? da Fazlı Necip’in Selanik yıllarında yazdığı romanlar arasında yer alır ve yazarın bundan başka birkaç romanı gibi önce Asır gazetesinde tefrika edilir (1896-1897). Roman tefrika edilişinin peşinden kitap olarak yayımlanır.

Cani mi, Masum mu? tıpkı tüm polisiye romanlarında olduğu gibi merak unsuru üzerine kurulmuş bir roman. Romanın başkahramanı Refik Bey’in, babasının karıştığını öğrendiği cinayeti aydınlatmak gayesiyle çıktığı yolculuğa okuyucular da heyecanla eşlik edecek. Sadece cinayet değil aşk unsurunun da eserin başlarından itibaren sürekli merkezde tutulduğu bu eser, dönemi için kullandığı teknikler açısından da dikkate değer. Elbette Ahmet Mithat tesiriyle yer yer metnin içinde Fazlı Necip❜le karşılaşmak da mümkündür.

Selanik, Osmanlı Devleti’nin romanın geçtiği tarihler itibarıyla İstanbul dışında en önemli kültür merkezlerinden biridir. Romanın bir başka ilgi çekici yanı da burası: Selanik’in o günkü dokusu ve şehir hayatından kesitler sunması. Okur, sırlı bir cinayetin perdelerini aralamakla meşgulken hem tutkulu bir aşk hikâyesinin içinde bulur kendini hem de Selanik caddelerinde anlatıcıyla birlikte gezintiye çıkar. İstanbul, Malta, Kahire ve Viyana romanda geçen diğer mekânlardır.

Eseri hazırlarken esas olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı’ndaki matbu nüshadan ve bazı ihtilaflı noktalarda Asır gazetesindeki tefrikalardan faydalandık. Sadeleştirme yaparken yazarın diline ve üslubuna çok müdahale etmemeye gayret ederek bugünkü okur için anlaşılması zor ve kullanımdan düşmüş kelimeleri sadeleştirmeyi tercih ettik. Metinde geçen bazı kültürel unsurlar, teknik terimler ile coğrafi yer adlarını, metin içinde olduğu gibi koruyarak dipnotta açıkladık.

Hangi türde yazılmış olursa olsun edebiyat tarihimizde yazılmış her eser, Türk edebiyatının zenginliğidir. Bu zenginliği ortaya çıkarmak ve okurla buluşturmak edebiyat araştırmacı-

larına düşüyor. Bu eserde de maksat budur: Cani mi, Masum mu? romanını daha fazla okur kitlesinin dikkatine sunarken Fazlı Necip’in ismini de yeniden gündeme taşımak. Yüz yirmi yıl öncesinden bugüne miras kalan Cani mi, Masum mu? romanı, başta polisiye meraklıları olmak üzere edebiyat deryasının maceralı sularında gizemli bir yolculuğa çıkmak isteyenler için iyi bir başlangıç olacaktır. 

Ömer Gök

 

1

Avcı

Vardar Nehri’nin yukarı taraflarını bilir misiniz? Hani şu Gevgili’ye1 doğru dağlar kenarından, yer yer ormanlar içinden geçtiği yerleri… Buralar ne kadar güzeldir. Bilmem, denizlerin monoton manzaralarına alışmış olduğumdan mıdır nedir, süratle akan bir nehir kıyısında, güzel bir çınar ağacı altında, bir kaya üzerinde oturduğum, derin bir sükûnetle nehrin kıyılardaki kayaları öperek, adacıkları kucaklayarak tatlı bir şırıltıyla aktığını seyrettiğim vakit, gönlümde beliren sevinç ve ferahlığı hiçbir zaman deniz kenarında hissetmemişimdir.

Bazen rıhtımda oturur, köpürmüş, şairane bir dehşet ve heybet meydana getiren denizin sahile, rıhtım taşlarına çarparak birkaç metre yüksekliğe kadar köpüklerle feveran edişini seyrederim. Bu manzara gönlümde dehşetli bir dalgınlık yaratır. Beni düşündürür, hayran eder… Fakat hayır! Bir nehir kenarında hissettiğim vecde getiren zevkler yine başkadır. Çünkü o daha ziyade düşündürür!

Bir kış günü ağaçların kurumuş, etrafı, dağları, kırları kar örtmüş olduğu bir zamanda galeyana gelmiş bir nehrin kükreyerek aktığını seyrettiniz mi hiç? İnanın bu da pek güzel, pek şairanedir…

Tarihini söylemeye lüzum görmediğimiz yakın zamanlarda bir kış günü, güzel bir yağız at üzerine binmiş, iyice sarınmış, tüfeğini omzuna asmış genç bir avcı, Mayadağ’dan1 inen, akıntısının hızıyla meşhur olan büyük dereyi takip ederek aşağı doğru gidiyordu.

Dağlar, kayalar arasından, görkemli çınar ağaçları altından olağanüstü bir sürat ve heybetli bir güzellikle akan derenin manzarası; etrafı kaplayan derin sükûnet; kuşbaşı düşmekte olan karın elli metre ilerisini görmeye engel olacak derecede zemini, havayı kapladığı beyazlık; üzerleri karla sarılmış kuru ağaçların mahzun hali seyrine doyulamayacak canlı, şairane bir tablo meydana getiriyordu.

Avcımız bu tabiat güzelliklerinin seyrine rağbet etmiyor, düşünüyordu. Sırtındaki devetüyü rengi şayaktan kalın ceketi, fesi, bıyıkları, hayvanın saçları, sağrısı karla örtülmüş; beyaz, hareketli bir cisim gibi ilerliyordu.

Acaba kaçırdığı avını mı düşünüyordu? Defalarca önünden kaçan tavşanlara hiç ehemmiyet vermemesi öyle dağlarda, ormanlarda karşılaşılan avları düşünmediğine delil olabilirdi!

Düşüncesinin pek neşeli fikirlerden olmadığı çehresindeki hüzünlü solgunluktan anlaşılabilirdi. O kadar derin düşünüyordu ki yavaş yavaş karın kesildiğini, etrafın açıldığını bile görememiş, dikkat edememişti. Hayvan pek çok defa geçmiş, tanımış olduğu yolu kendi kendine takip ederek dağlar, kayalar, ağaçlar arasından geçit buluyordu.

Hayvan büyük dere mecrasından ayrılarak değirmenden yukarı doğru dağı tırmanmaya başladı. Dağın üzerine çıkınca gittikçe şiddetini artıran batı rüzgârı atlımızı uyardı. Başını kaldırdığı zaman batı rüzgârının önüne katmış, süratle doğuya doğru yöneltmekte olduğu kara bulutları gördü ki gökyüzünü kaplayan beyaz kar bulutlarını örtmekte, etrafa kasvet vermekteydi.

Avcı, hayvanına dokunarak süratini artırdı. İnce ince bir kış yağmuru düşmeye başlamıştı. Hayvan Vardar Nehri’ne doğru gidiyor, büyük bir süratle dağları, bayırları aşıyordu.

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Ah, Anne ~ Fazlı NecipAh, Anne

    Ah, Anne

    Fazlı Necip

    Ah, Anne romanı takıntılı, mazide yaşayan bir anne ile yüzü geleceğe dönük oğlu arasındaki çatışmayı konu edinir. İstanbul’un kalburüstü ailelerinden birine mensup olan Nedim,...

  2. Menfi – Sürgün ~ Fazlı NecipMenfi – Sürgün

    Menfi – Sürgün

    Fazlı Necip

    II. Meşrutiyet sonrası kaleme alınan Menfi, bir aile dramıyla dönemin siyasi olaylarının iç içe işlendiği, istibdat atmosferini ve Meşrutiyet’e giden süreci konu alan ilk...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Feraye ~ Naşide GökbudakFeraye

    Feraye

    Naşide Gökbudak

    İşgal altında bir ülkede ve savaşın tam ortasında filizlenen bir aşkın hikâyesi… “… Yüzbaşı kollarını iki yana açıp ayağını yere vurarak, zeybeğe başladı. Daha...

  2. Sarsıntı ~ Barış İnceSarsıntı

    Sarsıntı

    Barış İnce

    Sustunuz… Uzunca bir süre sustunuz. Niye böylesiniz? Böylesiniz işte. Sevdiğini hiç bağıra çağıra söyleyememişler gibisiniz. Haksızlık görünce dili tutulmuşlar gibi… Suskun. Bedeni huzurda namaza...

  3. Son Oyun ~ Ahmet AltanSon Oyun

    Son Oyun

    Ahmet Altan

    Daha orada, o anda onun en tehlikeli yanının, istediği anda şefkat uyandırabilmesi olduğunu anlamıştım. Tanrı, hep aynı emri verdi, “Şehvetten sakının,” bu emre uyamadık,...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur