Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Marifet Kapısı
Marifet Kapısı

Marifet Kapısı

Cemal-i Halveti

Osmanlı devlet kademelerinde görev yapmış zevatın yakın akrabalarından biri olan Cemâl-i Halvetî İslami ilimlerin pek çoğunda kesb-i hüner sahibidir. Bu yönüyle yaşadığı 15. yüzyılda…

Osmanlı devlet kademelerinde görev yapmış zevatın yakın akrabalarından biri olan Cemâl-i Halvetî İslami ilimlerin pek çoğunda kesb-i hüner sahibidir. Bu yönüyle yaşadığı 15. yüzyılda Halvetilik gibi en yaygın tarikatın İstanbul’da temsilciliğini üstlenebilmiş ve kendi adıyla anılan kolunun kurucusu olmuştur. Tasavvuf tarihi açısından çok önemli bir yere sahip olan Cemâl-i Halvetî’nin ilk defa yayımlanan bu eserinde, Gazzâlî’den İbnü’l-Arabî’ye irfan dünyasının pek çok büyük şahsiyetinin risaleleri şerh edilmektedir.

Cemâl-i Halvetî’nin tasavvufî yaklaşımları ile kaleme aldığı bu eser, ilahi hakikatlerin yorumu ve insan ruhunun manevî mertebeleri üzerinde kapsamlı bir işari tefsir yöntemini benimsemektedir. Zühd, ihlas, tevekkül, teslimiyet ve ilahi aşk gibi tasavvufî kavramlar, geniş bir ilmî bakış açısıyla ele alınmaktadır.

Eser, klasik tasavvuf literatürüne yeni bir katkı sunarken, Halvetî’nin işari tefsir ve tasavvufî yorumlarına da ışık tutmaktadır. İlk defa yayımlanan bu yedi risale, ilim ve marifet yolculuğunda olanlar için hem akademik bir kaynak hem de tasavvufî düşüncenin zengin mirasına açılan bir kapıdır.

*

BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM

Bütün hamdler bize nübüvvetin ve burhanın sonuncusu olan Hazreti Muhammed -sallallâhu aleyhi ve sellem- ile beraber Kur’an’ı gönderen; imanla beraber velayet ve muhabbet nurunun ve irfanın sahibine hikmeti bahşeden; Hannân olan nuru ile onu müşerref kılan; Melik, Alîm ve Mennân olan; zat ve sultan yoluna kendini adayan tevekkül etmiş kullarına feyzini akıtan; ârifin vücudunu Gufrân olan nuru ile setreden; Baki olan ve kendisiyle insanı baki kılan; o insanın batınını ilim, îkan ve kendisine “ihsan” denilen ubudiyet ile süsleyen; huri ve gılmanların mebdei olan kulu üzerine zamanlar içerisinde şükrü vacip kılan Allah’a mahsustur. Besmele ve hamdeleden sonra, muhakkak ki ben tasavvuf ve fakr tariki üzerinde olan kardeşlerimden ve sevdiklerimden bazısının istekleri üzerine, talep edene ve âşığına rağbet ettirmek için ehlullâhın kavlinin sırlarını açıklayan bir risale yazmayı istedim ve Bursa şehrindeki meşayıhımızın ıstılahına binaen tevilleri ile beraber bu kavilleri şerh ettim.

Bahsettiğim o kavil şudur:

الميم كالنون إن حققت رسمهما * فى غاية الكون والبداي

فالنون للحق والميم الكريم لي * بدرا كبدر وغاية لغايات

فبرزخ النون روح في معارفه * وبرزخ الميم رب في البريات

Ey dost! Bu fakir Cemal Halveti’den bu sözlerin tevillerini dinle! Birinci beyitteki الميم/mîm’den murat kalem-i a‘lâdır.

ن/nûn’dan murat ise külli nefistir.

رسمهما حققت إن /şekillerini tahkik edersen’in manası şudur: Bu iki harf, ism-i azamın ve o ism-i azamdan zahir olan diğer ilahi isimlerin sureti olan sıfatlarda zahir olduklarında, külli nefsin rahmani nefis ile beraber izafi ruhtan zuhuru gibi olur ve buna külli heyula denir. Bunu iyi anla! Çünkü tahakkukun manası, yaratmak ve yaratmanın sıfatlarıdır. Zira şekiller, eserlerdir. Allah’tan gayrı olan her şey, O’nun fiillerinden doğan eserleridir. İzafi ruh da Allah’ın eserlerindendir. Zira o, kâinatın evveli; onun sureti ise kâinatın ve varlığın ahiridir. Nitekim Nebi -sallallâhu aleyhi ve sellem- “Allah’ın yarattığı ilk şey, benim ruhumdur.” buyurmuştur.

Şayet “Bu ikisi arasındaki benzerliğin vechi nedir?” diye sorulursa, bu fakir buna şu şekilde cevap verir: Bu ikisi arasındaki vecih, bir mertebe geri kalmaktır. Bunu iyi anla! Veya bu ikisinin, ilahi isimlerin bunu ve gayrısını cem eden suretleri olmasıdır. Bu ikisinin insaniyet suretindeki şekillerini de buna kıyas et! Çünkü Hazreti Âdem -aleyhisselâm- da aynı şekilde cesetler berzahı ve Havva’nın aslıdır. Bundan dolayı denilmiştir ki: Her ne kadar Âdem -aleyhisselâmbunu cem etmiş olmasa da, insan-ı kâmilden murat, vücut mertebelerini cem edici olmaktır. Nitekim “İnsan-ı kâmil vücudî mertebeleri cem edicidir.” denilmiştir. Öyleyse kendisinde rahmânî akıl olan kimse için zahirdir ki; Âdem -aleyhisselâm- vâhidiyyeti cem etme mertebesinde; hatta kesretten önce ahadiyyeti cem etme mertebesindedir. Böyle olunca, bizim Nebimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- kesretten sonra ahadiyyeti cem etme mertebesinde olmuş olur. O ikisi arasındaki her bir nebi de bazısı bazısından daha üstün olmak üzere bu cem etmelerden bir uzuv mertebesindedir. Bilesin ki, Âdem; ا/elif, د/dâl ve م/mîm olmak üzere üç harften müteşekkildir. Onun ا/elif’i, ahadiyyete; د/dâl’ı, vâhidiyyete; م/ mîm’i ise cem‘iyyete işarettir. Bu iki mertebe Âdem’in -aleyhisselâmbatınındadır. Bu cem‘iyyet ise, ahadiyyet ve vâhidiyyetin hakikati ile bunun tahakkukunu gerektiricidir. Allah ehlinin “Hazreti Muhammed -sallallâhu aleyhi ve sellem- Hakk’ın sureti, insan-ı kâmil de ilâhın suretidir” kavli bunu teyit eder. Eğer bu cem‘iyyet bu tahakkuku gerektiriyor olmasaydı, bu kavil sahih olmazdı. Zira Hazreti Muhammed -sallallâhu aleyhi ve sellem- ve insan-ı kâmil, Âdem’in -aleyhisselâm- zürriyetindendir. Âdem’de -aleyhisselâmolan şey onlarda da mevcuttur. Allah’ın Habibi -sallallâhu aleyhi ve sellem-; “Evlat babasının sırrıdır.” kavli ile buna işaret etmiştir. Yani babasında mesturdur, demektir. Sonra bilesin ki, د/dâl harfinin ا/elif ve م/mîm arasında bulunması, Âdem’in -aleyhisselâm- sırtından çıkan varlığın sırrına işarettir. Çünkü sen ondan د/dâl’ı sildiğinde, ا/elif ve م/mîm kalır. Onlardan birini diğeri ile birleştirirsen ام/ümm/anne olur. Bilesin ki Âdem’in ا/elif’ini silecek olsan دم/dem kalır ki bu, nefha ve nefes anlamlarındadır. Bu da nefha vasıtasıyla ruhun bedenine döndürüleceğine işarettir. Allah Teâlâ “Onun şeklini tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim vakit siz de hemen onun için secdeye kapanın.”118 kavli ile buna işaret etmiştir. م/mîm’le /dâl’ın yeri değişirse مد//med olur. Bu ise zıll-i evve lin, bütün kemali ile insanî suretten varlığın sonuna uzamasına işarettir. Bu ise en yüce gayedir. Allah Teâlâ: “Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi?”119 kavli ile buna işaret etmiştir. Allah’ın Habibi’nin -sallallâhu aleyhi ve sellem-; “Sultan Allah’ın gölgesidir.” kavli de bunu teyit etmektedir. Sonra bilesin ki, Âdem’in ا/elif’i, Allah Teâlâ’nın zatına; د/ dâl’ı, zahir ve batın iki ismin yed-i kudretine; م/mîm’i ise, o ikisinin vasıtasız olarak yoğrulmasına işarettir. Allah Teâlâ hadis-i kutside geçen “Âdem’in hamurunu kırk sabah ellerimle yoğurdum.” kavli ile buna işaret etmiştir. Sonra bilesin ki, Âdem’in ا/elif’i ıtlak üzerine, د/dâl’ı de dört âlem üzerine delalet eder. O âlemlerden üçü, onlardan birinde gizlenmiştir ki o da ceberut âlemidir. O ceberut âlemi, esma ve sıfat âlemidir. Âdem’in م/mîm’i ise, başından sonuna kadar menzillerin usulünün kırk olduğuna delalet eder ki bu, hepsinin hesabı üzerine olan bir manadır. Bunu iyi anla! Sonra bilesin ki ا/elif; ا/elif, ل/lâm ve ف/fâ olmak üzere üç harftir. Bunları birleştirdiğinde الف//elif olur. Bu, sayıların sonun cusudur. Bunun üstünde bir sayı yoktur. Bununla başlamak, herhangi bir yaratılmışın âdemden daha yüce ve daha keremli ve ondan daha üstün olamayacağına delalet eder. Nitekim Allah Teâlâ “Andolsun biz Âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik”120 ve “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım”121 buyurmuştur. Yani, fiilî

….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Tasavvuf
  • Kitap AdıMarifet Kapısı
  • Sayfa Sayısı176
  • YazarCemal-i Halveti
  • ISBN9786259524306
  • Boyutlar, Kapak16,5x24 cm, Karton Kapak
  • YayıneviSufi Kitap Yayınları / 2024

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur