Hem tarihçi hem de tur rehberi kimliğiyle binlerce insana hitap eden Talha Uğurluel bu kitabında Kur’ân-ı Kerim’in anlattığı tarihî olayların Türkiye coğrafyasındaki izlerini sürüyor.
• Nuh Peygamber ve gemisinin Cudi Dağı’ndaki izleri…
• Hz. İsa’nın mendili Urfa’da bir kuyuya neden atıldı?
• Ashâb-ı Kehf mağaralarından hangisi gerçek?
• Dânyâl Peygamber’in kabri bakın nerede bulundu?
• Zülkifl ve Elyesa‘ peygamberlerin kabirlerini kazanlar neyle karşılaştılar?
• Rûm Suresi hangi savaşı anlatmaktadır?
Uğurluel bu kitapta, dinler tarihi, arkeoloji, sanat tarihi ve tarih ilimlerini bir araya getirerek çok merak ettiğiniz birçok sorunun cevabını vermeye çalışıyor. Kitabın sayfaları, Kur’ân’da anlatılan kıssaların mekânları, zamanları, olaylarıyla sizi adeta o günlere götürecek. Kur’ân’ın Anlattığı Tarih serisinin ilk kitabı olan Türkiye 1 kitabını bitirdiğinizde, anlatılan mekânları tek tek gezmek, okuduklarınızı yerinde görmek için valizinizi hazırlamaya koyulacaksınız. Haydi o vakit, zamanda yolculuğa başlayalım.
*
ASHÂB-I
KEHF
ASHÂB-I KEHF dediğimiz zaman hepimizin aklına bir şeyler gelir. Yedi Uyurlar, Mağara ashâbı, Roma İmparatorluğu’na başkaldıran gençler, putperestlerin zulmüne direnenler, zengin ve soylu ailelerini ve onların vadettiği tüm zenginlikleri ellerinin tersiyle itebilenler, sırf Allah rızası için her türlü sıkıntı, zorluk, çile ve tehdide göğüs gerebilenler.
Zaten böyle oldukları için, Allah Teâlâ’nın hoşnutluğunu kazanmış kişiler onlar. Gençtiler, zengindiler, her türlü imkan etraflarındaydı. Ancak yaşadıkları toplumda insanlar putlara tapıyordu ve onlar tek Allah’ı, tüm dünya nimetlerine tercih ettiler. Allah da onları korumak için son derece özel lütuflarda bulundu. Onları çok sevdi ve mağarada, o büyük sıkıntı içinde yaptıkları dualarını kabul etti. Onlara kimsenin zarar vermesine izin vermedi ve bulundukları zor durumdan kurtardı. Sonra da onları unutturmadı, asırlar boyunca hayranlıkla anılmalarını sağladı. Onları unutturmadığı gibi hikâyelerini, hatta mağarada yaptıkları duayı da unutturmadı. İnsanlar o adanmış gençleri bilsinler ve bu duayı da sık sık yapsınlar diye Kur’ân-ı Kerim’de tek tek onları ve başlarından geçenleri bize anlatarak hikâyelerini ölümsüz kıldı.
İşte bu nedenledir ki asırlar boyunca Ashâb-ı Kehf ’in şanlı hikâyesi dilden dile yayıldı. Kur’ân’ın inzalinden önce de insanlar onları biliyordu, konuşuyordu. Çünkü yeryüzünde, herkesin gözü önünde şaşılacak bir mucize gerçekleşmiş, bir avuç insan yüzyıllarca uyumuş ve asırlar sonra vücutlarında en küçük bir deforme olmadan birkaç dakikalık bir uykudan uyanır gibi ayağa kalkmış, konuşmuş, yürümüş ve o çağın insanları ile diyalog kurmuşlardı. Sonra da Allah’ın bu göz kamaştıran mucizesinin kahramanları olarak tekrar sırra kadem basmış, kaybolup gitmişlerdi.
KUR’ÂN BİZE ONLARI NASIL ANLATIYOR?
Kehf mağara demektir. Kur’ân’da bu isimle bir sure vardır: Kehf, yani Mağara suresi. Bu surede, bir zaman diliminde mağaraya sığınmış ve Allah tarafından korunmuş gençlerin kıssaları anlatılır. Bu sebeple de sureye bu isim verilmiştir. Kehf Suresi Kur’ân’daki yeri itibari ile 18. suredir. Vahyediliş sırasına göre ise 69. suredir. Gâşiye Suresi’nden sonra, Nahl Suresi’nden hemen önce Mekke’de nazil olmuştur. Sure 110 ayetten meydana gelmektedir. 9. ve 26. ayetler arası Ashâb-ı Kehf ’ten bahsetmektedir. Şimdi gelin bu ayetleri dikkatle okuyalım ve sonrasında yeryüzünün en ilginç yaşanmışlıklarından birinin detaylarına bakalım.
9. Yoksa sen, (sadece) Ashâb-ı Kehf ve Ashâb-ı Rakîm’i mi bizim ibret verici delillerimizden sandın?
10. Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” demişlerdi.
11. Bunun üzerine biz de nice yıllar onların kulaklarını (dış dünyaya) kapattık (Onları uyuttuk).
12. Sonra onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin, bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini bilelim.
13. Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz: Şüphesiz onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık..
14, 15. Kalkıp da, “Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. O’ndan başkasına asla ilah demeyiz. Yoksa andolsun ki saçma bir söz söylemiş oluruz. Şunlar, şu kavmimiz, O’ndan başka tanrılar edindiler. Onlar hakkında açık bir delil getirselerdi ya! Artık kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir?” dediklerinde onların kalplerine kuvvet vermiştik.
16. (İçlerinden biri şöyle dedi:) “Mademki onlardan ve Allah’tan başkasına tapmakta olduklarından yüz çevirip ayrıldınız, o hâlde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve içinde bulunduğunuz durumda yararlanacağınız şeyler hazırlasın.”
17. (Orada olsaydın) güneş doğduğunda onun; mağaralarının sağ tarafına kaydığını, batarken de onlara dokunmadan sol tarafa gittiğini görürdün. Kendileri ise mağaranın geniş bir yerinde idiler. Bu, Allah’ın mucizelerindendir. Allah, kime hidayet ederse işte o, doğru yolu bulandır. Kimi de şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.
18. Uykuda oldukları hâlde, sen onları uyanık sanırsın. Biz onları sağa sola çeviriyorduk. Köpekleri de mağaranın girişinde iki kolunu uzatmış (yatmakta idi.) Onları görseydin, mutlaka onlardan yüz çevirip kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.
19. Böylece biz, birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: “Ne kadar kaldınız?” dedi. (Bir kısmı) “Bir gün, ya da bir günden az” dediler. (Diğerleri de) şöyle dediler: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de baksın; (şehir halkından) hangisinin yiyeceği daha temiz ve lezzetli ise ondan size bir rızık getirsin. Ayrıca, çok nazik davransın (da dikkat çekmesin) ve sizi hiçbir kimseye sakın sezdirmesin.”
20. “Çünkü onlar sizi ele geçirirlerse ya taşlayarak öldürürler, yahut kendi dinlerine döndürürler. O zaman da bir daha asla kurtuluşa eremezsiniz.”
21. Böylece biz, (insanları) onların hâlinden haberdar ettik ki Allah’ın va’dinin hak olduğunu ve kıyametin gerçekleşmesinde de hiçbir şüphe olmadığını bilsinler. Hani onlar (olayın mucizevî tarafını ve asıl hikmetini bırakmışlar da) aralarında onların durumunu tartışıyorlardı. (Bazıları) “Onların üstüne bir bina yapın, Rableri onların hâlini daha iyi bilir” dediler. Duruma hâkim olanlar ise, “Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız” dediler.
22. (Ey Muhammed!) Bazıları bilmedikleri şey hakkında atıp tutarak: “Onlar üç kişidirler, dördüncüleri köpekleridir” diyecekler. Yine, “Beş kişidirler, altıncıları köpekleridir” diyecekler. Şöyle de diyecekler: “Yedi kişidirler, sekizincileri köpekleridir.” De ki: “Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir. O hâlde, onlar hakkında (Kur’ân’daki) apaçık tartışma(yı aktarmak)dan başka tartışmaya girme ve bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma.”
23. Hiçbir şey hakkında sakın “yarın şunu yapacağım” deme!
24. Ancak, “Allah dilerse yapacağım” de. Unuttuğun zaman Rabbini an ve “Umarım Rabbim beni, bundan daha doğru olana ulaştırır” de.
25. Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar. Buna dokuz daha eklediler.
26. De ki: “Kaldıkları süreyi Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybını bilmek O’na aittir. O, ne güzel görür; O, ne güzel işitir! Onların, O’ndan başka hiçbir dostu da yoktur. O, hükmüne hiçbir kimseyi ortak etmez.”
BU AYETLER NEDEN NAZİL OLDU ?
İslamiyet’in Mekke dönemiydi. Müslümanların sayısı az ve Hz. Muhammed’e (s.a.s) baskı had safhada idi. Ancak İslamiyet’i tanıyanlar bu dine girmekte tereddüt etmiyorlardı. Mekkeli müşrikler, kaba kuvvet ile insanları bu dinden soğutamayacaklarını anlayınca Hz. Muhammed’in (s.a.s) itibarını sarsma kararı aldılar. “Madem peygamber olduğunu iddia ediyor, onun ilmini sınayalım” dediler. Aralarından birkaç kişiyi Mediye’ye gönderip Yahudi âlimlere, Hz. Muhammed’i (s.a.s) müşkil duruma düşürecek, geçmişe dair sorular hazırlamalarını istediler. O (s.a.s) bu sorulara cevap veremezse toplum önünde itibarının sarsılacağını düşünüyorlardı. Nadr b. Hâris ile Ukbe b. Ebî Muayt Medine’ye gidip Yahudi âlimleri ile görüştüler. Ehl-i Kitap’ın uleması onlara “Muhammed’e (s.a.s) mağaraya sığınmış gençleri, dünyanın doğusu ve batısını dolaşmış olan adamı ve ruhun ne olduğunu sorun. Eğer bunlara cevap verebilirse o bir peygamberdir, ona uyun, aksi takdirde bir falcıdır” dediler.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Popüler Tarih Tarih
- Kitap AdıKur'an'ın Anlattığı Tarih / Türkiye-1
- Sayfa Sayısı272
- YazarTalha Uğurluel
- ISBN9786256767331
- Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
- YayıneviTimaş Tarih / 2024