Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Sınırsız Zihin – Sınırları Aşarak Öğren, Yönet ve Yaşa
Sınırsız Zihin – Sınırları Aşarak Öğren, Yönet ve Yaşa

Sınırsız Zihin – Sınırları Aşarak Öğren, Yönet ve Yaşa

Jo Boaler

Beynimiz, genetik olarak belirlenmiş, her şeyi değil bazı şeyleri öğrenebilen sabit bir yapı zannedilir. Bu yanlış anlayış bütün hayatımızı yönlendirerek kimilerini matematikten, kimilerini müzikten…

Beynimiz, genetik olarak belirlenmiş, her şeyi değil bazı şeyleri öğrenebilen sabit bir yapı zannedilir. Bu yanlış anlayış bütün hayatımızı yönlendirerek kimilerini matematikten, kimilerini müzikten soğutur.

Stanford Üniversitesi’nde eğitim profesörü olan ve onlarca yıl inançların ve önyargının eğitim üzerindeki etkisini inceleyen Jo Boaler, modern nörobilim bulgularına ve eğitim alanında yapılmış onlarca çalışmaya dayanarak bu “sabit beyin” fikrini çürütüyor. Sınırsız Zihin’de, en güncel bilimsel bulgular ışığında, öğrenme potansiyelinin kilidini açmak için altı anahtar ortaya koyuyor; ve araştırmaları, en yüksek seviyelere ulaşanların herhangi bir beceriye yönelik genetik bir eğilim nedeniyle değil, kitapta ortaya koyduğu anahtarlar nedeniyle bunu yaptığını kanıtlıyor.

Beynimiz “sabit” değildir; değişim, büyüme, adaptasyon ve yenilenme yeteneğine sahiptir. Herhangi bir yaştaki herkes bir şey öğrenebilir.

“Jo Boaler bugün en yaratıcı ve yenilikçi eğitimcilerden biri. Sınırsız Zihin’de, en üst düzey beyin bilimini sınıftaki tecrübesiyle birleştiriyor ve her birimizin sınırsız potansiyele sahip olduğunu kanıtlamakla kalmıyor, aynı zamanda bunu nasıl başarabileceğimize dair stratejiler de sunuyor.”

-Lauren Powell Jobs

İÇİNDEKİLER
İçindekiler

GİRİŞ 9
Altı Anahtar

BİRİNCİ BÖLÜM 19
Nöroplastisite Her Şeyi Nasıl Değiştirdi?

İKİNCİ BÖLÜM 45
Hataları, Zorlanmayı Hatta Başarısızlığı Neden Sevmeliyiz?

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 67
Zihnini Değiştir, Gerçekliğin Değişsin

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 85
Bağlantılı Beyin

BEŞİNCİ BÖLÜM 109
Hız Gitti, Esneklik Geldi

ALTINCI BÖLÜM 135
İşbirliğine Sınırsızlık Yaklaşımı

SONUÇ 163
Sınırsızlık Yaşamı

Teşekkür 179

Zihniyetleri ve Yaklaşımları Değiştirmeye Yardımcı Olacak Kaynaklar 181

EK I 183
Matematik Problemlerine Sayısal ve Görsel Yaklaşım Örnekleri

EK II 187
Örnek Değerlendirme Listesi

Notlar 189
Kullanım İzinleri 201
Dizin 203

*

GİRİŞ

Altı Anahtar

Güneşli bir gündü. San Diego Müzesi’ne sunum yapmaya girerken müze sütunlarında beliren ışık oyunları bir an dikkatimi çekti.

Oditoryumun basamaklarından çıkarken içimde bir duygu dalgası kabarıyordu. Birazdan tıp dünyasından uzmanlara öğrenme becerilerimizle ilgili son bilimsel bulguları aktaracaktım. Öğretmenlerin ve velilerin karşısına çıkmaya alışkındım ama anlatacaklarımın farklı bir kitlede nasıl yankı uyandıracağını bilemiyordum. Sunumum yavan mı kaçacaktı acaba?

Boşuna endişelenmiştim. Sunumumu dinleyen tip uzmanları alışkın olduğum öğrenci ve eğitimci profiline yakın çıktı. Birçoğu, anlattıklarımı iş yaşantılarına ve hayatlarına doğrudan uygulayabileceklerini görerek şaşırdı. Kimileri kendilerine yeni bir pencere açıldığını ifade etti. Örneğin meslek hastalıkları uzmanı olan Sara, sunum sonrasında yanıma gelerek yıllar önce derslerde zorlanınca ipin ucunu kaçırmış hissettiğini, bu yüzden matematik okumayı bıraktığını anlattı. O yıllara dönüp bakınca birçoğumuzun yaptığı gibi elinden daha fazlaşı gelmeyeceğine inanarak geri adım attığını, yapabileceklerinin sınırlı olduğuna inanarak kendine zarar verdiğini fark ettiğini söyledi.

Ama ya tam tersi doğruysa? Ya her şeyi öğrenebilecek durumdaysak? Uzmanlık alanımızı değiştirme, yeni yönelimler geliştirme, farklı kimlikler oluşturma olanaklarımız sınırsızsa? Her sabah uyandığımızda beynimiz değişmiş olsa ne olurdu? Bu kitapta beynimizin ve hayatımızın adaptasyona son derece açık olduğuna dair veriler paylaşacağım. Bu bilgilere kucak açarak hayatlarımızı değiştirebilir, yeni şeyler öğrenebilir ve inanılmaz gibi gelen sonuçlar elde edebiliriz.

Gün geçmiyor ki kendine ve öğrenme kapasitesine dair zararlı fikirlere kapılmış olan kimselerle karşılaşmayayım. Her yaştan ve meslek grubundan insan matematiği, edebiyatı, dil dersini veya herhangi bir alanı eskiden sevdiğini ama zorluk düzeyi artınca bu işe uygun olmadığını düşünerek yarıda bıraktığını anlatıyor. Matematikten vazgeçen insan matematik gerektiren fen bilimleri, tip ve teknoloji gibi diğer alanlardan da uzaklaşıyor. Benzer şekilde, yazar olamayacağına inanan kişi sosyal bilimler kapsamına giren bütün derslerden soğuyor. Sanatsal yönünü zayıf bulanlar resimden, heykeltıraşlıktan ve güzel sanatların diğer dallarından el çekiyor.

Her sene milyonlarca çocuk öğrenme heyecanıyla başladıkları okullarında, ötekiler kadar “zeki” olmadıkları fikrine kapılarak hayal kırıklığına uğruyor. Aynı şekilde yetişkinler de yeterince iyi veya yine yeterince “zeki” olmadıklarını düşünerek aslında takip etmek istedikleri bir yolu terk ediyor. Binlerce çalışan iş toplantılarına “konuya hakim olmadıkları” anlaşılacak diye utana sıkıla giriyor. İçimizde bu tür kısıtlayıcı ve zararlı düşünceler mevcut olabilir, fakat bu yargılar genellikle başka insanların veya eğitim kurumlarının verdiği hatalı mesajlara dayalıdır. Bu düşüncelerle kendi hayatını kısıtlayan o kadar çok çocuk ve yetişkin tanıdım ki insanları günbegün geri bırakan zararlı mitleri ortaya koyan bir kitap yazmanın zamanı artık gelmişti. Yaşama ve öğrenmeye farklı bir yaklaşım sunmanın tam zamanı.

Sıklıkla görüyoruz ki öğretmenler veya ebeveynler, “Sende sayısal zekȧ yok”, “Dil becerin gelişmemiş” veya “Sanat kabiliyetin sıfır” gibi cümlelerle çocukların önünü kesiyor. Belki yardımcı olayım derken, öğrenmeye açık gençlere belirli bir alanın onlar için uygun olmadığını aşılıyorlar. Çocukken karşılaşılan bu muamelenin bir de yetişkin versiyonu var. Gençler üniversitede aldığı bir derste veya ilk iş mülakatinda yetersizlik hissiyle boğuşuyor. Kimileri gerçekte sahip oldukları potansiyele dair doğrudan olumsuz mesajlarla yüklenirken, kimileriyse kültürümüze gömülü olan mesajların ağırlığını taşıyor. “Kimileri başarılı, kimileriyse başarısız olur!”

Öğrenmenin altı anahtarını bilimsel bir temelde sunarken beyinlerimizin sandığımızdan farklı işlediğini ve değişebileceğimizi öne sürüyorum. Bu altı anahtar yaşadığımız hayatın gerçekliklerine dair inanışlarımızı değiştirmekle kalmayıp hayatımızı da değiştiriyor. Bunun nedeni, potansiyelimizi fark ettiğimizde uzun süre boyunca dizginlediğimiz bir parçamızı serbest kılarak kısıtlayıcı inanışlarımızı bir kenara bırakmamızdır. Hayatta karşımıza çıkan irili ufaklı zorlukları başarıya dönüştürmeye başlarız. Bu bilimsel altyapının beraberinde getirdiği değişim herkes için önem taşır. Öğretmenler, yöneticiler, öğrenciler olsun, imkânların genişlemesinden herkes faydalanır.

Son yıllarını beyin üzerine çalışan bilim insanlarıyla dirsek temasında geçirmiş bir Stanford profesörü olarak, eğitim ve öğrenme alanındaki birikimime nörobilimin getirdiklerini de kattım. Bu kitapta yer verdiğim bilgileri sıklıkla insanlarla paylaşıyor ve onları karşılaştıkları sorunlar hakkında farklı düşünmeye davet ediyorum. Öğretmenler, öğrenciler ve ebeveynlerin en zararlı fikirlere sahip olduğu bir alan olarak matematik üzerine yoğunlaştım. Sayısal becerinin ya var ya da yok olduğu düşüncesi ABD’de de dünyada da çok yaygındır. Birçok çocuk büyürken matematikten anladığını veya anlamadığını düşünür. Zorlandığı zaman “Demek ki matematikten anlamıyorum,” deyip çekilir. O andan itibaren karşılaştıkları her zorluk zaten sabitledikleri yetersizlik inancının bir başka kanıtı gibidir. Bunu milyonlarca insanda görmek mümkün. Bir araştırmaya göre bir staj programındaki gençlerin yüzde 48’inde matematik anksiyetesi bulunmuştur.’ Bir başka araştırma, üniversite öğrencilerinin yüzde 50’sinin matematiğe giriş derslerinde anksiyete yaşadığını tespit etmiştir. Toplumu oluşturan insanların kendi sayısal zekâlarına dair nasıl zararlı fikirler saçtığını kabaca ifade etmek gerekirse, bunun en aşağı yüzde 50 oranında olduğunu tahmin ediyorum.

Araştırmacılar matematik anksiyetesi yaşayan insanların, sayılarla karşılaştıklarında, beyinlerinde korku merkezinin harekete geçtiğini buldu. Bu merkez yılan veya örümcek görünce de harekete geçiyor.” Beyindeki korku merkezi aktive olduğunda, beynin problem çözme merkezlerindeki diğer faaliyetler yavaşlıyor. Bu kadar fazla insanın matematikte başarı sağlayamamasına şaşırmamak gerek. Bir kere gerginlik başladı mı, beyin işlevleri tehlikeye giriyor. Hangi konuda olursa olsun, anksiyete beynin işlemesi üzerinde olumsuz bir etki yaratıyor. Öğrencilere kendi yeteneklerine dair doğru mesajlar vermemiz, evleri ve okulları anksiyete üreten pratiklerden arındırmamız gerektiği çok açık.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Popüler Bilim
  • Kitap AdıSınırsız Zihin - Sınırları Aşarak Öğren, Yönet ve Yaşa
  • Sayfa Sayısı208
  • YazarJo Boaler
  • ISBN9786057685445
  • Boyutlar, Kapak13,5x20 cm, Karton Kapak
  • YayıneviKoç Üniversitesi Yayınları / 2022

Yazarın Diğer Kitapları

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur