“Kapı açıldı, biri içeri girdi. Onunla beraber yağmurun kokusu, fırtınanın ayazı…
Kahveci Hacı Kadir uzun süpürgenin sapına dayanarak gelene baktı.
Biraz ürperdi ama renk vermedi.
Ne de olsa gecenin bir vakti.
Saç baş birbirine karışmış, sırt çantası taşıyan bir garip adam. Üstelik sakallı.
O yıllarda memlekette sırt çantası yoktu. Demek bu adam yaban ya da turist…
Orada öylece gözlerini kısmış duruyor, dimdik Hacı’ya bakıyor.”
*
SITKI
Kapı açıldı, biri içeri girdi. Onunla beraber yağmurun kokusu, fırtınanın ayazı. Kahveci Hacı Kadir uzun süpürgenin sapına dayanarak gelene baktı.
Biraz ürperdi ama renk vermedi.
Ne de olsa gecenin bir vakti.
Saç-baş birbirine karışmış, sırt çantası taşıyan bir garip adam. Üstelik sakallı. O yıllarda memlekette sırt çantası yoktu. Demek bu adam yaban ya da turist. Orada öylece gözlerini kısmış duruyor, dimdik Hacı’ya bakıyor.
Kadir Usta Hacc’a gidip geldikten sonra saldığı akı karasından fazla sakalını kaşıdı.
Sessizlik ortamı gerdi.
Kadir Efendi eski kulağı kesiklerdendi. Babadan kalma Cihan Otel ve Kıraathanesi’ni işletiyordu. Sakalı salmış ama delikanlı günlerinden kalma meşin bilekliği sağ kolundan çıkarmamıştı.
Bu küçük taşra kentinde gelenek böyle idi. Yaş kırka varıncaya kadar her boku ye, vur-kır sana delikanlı desinler, lâkin Hakk’a riayet et, sonra dost hayatı, alkol falan neyse fırtına evlenince diner.
Yaş kırk dedi mi doğru Hacc’a. Dönünce sakalı salıp, takkeyi
başa geçirip, mescitte en ön safta yerini alırsın.
Kadir de bu köprüden geçmiş namlı kabadayılardandı. Gün biter, gece biter, müşteriler gider, garsonlar gider, Kadir son bir defa dükkânı süpürür, sobayı kontrol eder, Kıraathane’ye bitişik otelin kâtibini uyandırıp tenbihatını yapar, sonra gönül huzuru ile evine giderdi.
Gececi takımından idi, eski alışkanlık. Sabah namazından sonra yatar, geç uyanır, sıkı bir kahvaltı yapar, kahveye öyle gelirdi.
Çenesini süpürgenin sapına dayayıp seslendi.
– Hoş geldin ağa, buyur.
Karşıdaki bu sıcak daveti bekliyormuş demek, hemen geldi, henüz tam sönmemiş olan koca sobanın başına çöktü. Sırt çantasını çıkardı, iri deri valizini masaya dayadı. Bu valize de dikkat. Başında bir deri kasket, sırtında lacivert yağmurluk vardı.
Üstünden başından akan sular tahta döşemede kendine bir yol bulmuş, Kadir’in süpürgesinden kurtulan kibrit çöplerini, sigara izmaritlerini yüklenerek kapıya doğru akmaya başlamıştı. Kapı altında bir delik, delikten sonra dökme demir boru, bunlarla yürüyen bir hat, en dipte kanalizasyon. Dışarda fırtına uğulduyor, yağmur şehrin üzerine kırbaç gibi iniyor.
Garip misafir şapkayı masaya koydu, ıslak ve uzun saçlarını parmaklarıyla geriye doğru taradı, yağmurluğu çıkarıp bir sandalyeye astı, üstünde siyah bir boğazlı kazak vardı. Kadife pantolon ve askeriye işi botlar. Buralarda bu botlara rastlanmaz, Amerikan pazarından alınmış, ikinci el, ama beton gibi on yıl giysen eskimez.
Ellerini oğuşturup sobaya uzattı, üşümüş belli.
– Tirenden indim, dedim buralarda bir kahve bir otel var mı? Dediler bu saatte anca Hacı Kadir’in ora açıktır, o da şansına.
– İsabet, ben de süpürüp çıkıyordum. Hayırdır, yolculuk nerden?
Garip misafir eliyle mübhem bir işaret yaptı.
-Gezginim ben.
– Turist mi?
– Yoo!
Yüzüne bir hüzün çöktü.
-Rüzgârın önüne düşmüşüm işte.
Kadir bayağı meraklanmıştı. Süpürgeyi masaya dayadı, bir sandalye çekti.
-Senin karnın açtır şimdi.
Karşıdaki gülümsedi.
– Halden anlıyorsun Hacı abi.
– Hacı olduğumu nerden anladın?
-Paçalarından akıyor be!
Kadir bu garip adamı sevmişti. Bir kahkaha patlattı.
-Geze geze insan sarrafı olmuşsun.
– Sayılır.
-Şurda bir miktar kesme çorba olacak bir de yarım ekmek.
-Oh! Bundan iyisi Şam’da kayısı.
Kadir kalktı. İçinden “Şüpheye mahal yok, kafadengi adam” diyerek tezgâhın altındaki dolaptan çorba tenceresini ve yarım ekmeği çıkardı, tencereyi sobanın üzerine, ekmeği masaya koydu.
-Az ısınsın.
-Teşekkür ederim.
Elini uzattı:
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Hikaye
- Kitap Adıİyiler Ölmez
- Sayfa Sayısı152
- YazarMustafa Kutlu
- ISBN9789759957667
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviDergah Yayınları / 2016
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Yer Değiştiren Sular ~ Pelin Buzluk
Yer Değiştiren Sular
Pelin Buzluk
“Kırlar çiçeklerle kaplıydı, dağlar yeşile boyanmıştı. Hiç yoktan bir sevinçle dolabilirdi insan. Otların arasına kendini bırakabilir, ulu ağaçlara yüz sürebilir, yüce kayalara, ziyaretlere varıp...
- Hayat Güzeldir ~ Mustafa Kutlu
Hayat Güzeldir
Mustafa Kutlu
SEVİNÇ Bir parkta iki simitçi çocuk. Yan yana bir banka oturmuşlar. Etrafta çiçekler, kelebekler çocuklarının elinden tutmuş gezdiren anneler, kalın mercekli gözlükleri ile gazeteye...
- Benyusuf ~ Sezgin Kaymaz
Benyusuf
Sezgin Kaymaz
“İlk başta dilenci midir nedir diyorduk. Adammış, nerden bilelim? Neredeyse sürüne sürüne yürürdü, acı çektiğini düşünürdük ya inadına güleç, ille de güleçti. Bizim gibi...