Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Nur
Nur

Nur

Mustafa Kutlu

Günümüz Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden, usta hikâyeci Mustafa Kutlu’nun yeni kitabı Nur, okurlarıyla buluştu. Bir hakikat yolculuğu olarak tanımlanabilecek olan hikâyede, Genç bir…

Günümüz Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden, usta hikâyeci Mustafa Kutlu’nun yeni kitabı Nur, okurlarıyla buluştu.

Bir hakikat yolculuğu olarak tanımlanabilecek olan hikâyede, Genç bir mimar olan Nur’un iç sıkıntılarına çare bulmak için çaldığı kapılar ve yol üstünde tanıştığı insanlar anlatılıyor. Ana karakterin etrafında şekillenen resimde yerlerini alan her bir kişiyi, Mustafa Kutlu bir ressam edasıyla tek tek gözümüzün önünde canlandırıyor:

Genç ve heyecanlı bir mimar olan Sinan, babası Kadırgalı hamal Ali, ağabeyi delikanlı Demirci Cemil, hasta kardeş Çiçek, onun yavuklusu Cüneyt, Nur’un babası Raci bey… ve daha birçok kişi bu küçük hikayede yerlerini alıp bize bir insanlık durumunu anlatıyorlar.

Günümüz insanının değişmeyen “boşluk” probleminin bir kişiyi merkeze alarak anlatımı olan bu kitap, Mustafa Kutlu okurları için hem tanıdık bir hikâye özelliği taşıyor hem de uzak diyarların bir masalını anlatıyormuş gibi bizi başka insanların dünyasına götürüyor.

*

Şeyh Vefa Camii’nden çıktım, ayakkabılarımı bağlıyorum. Birden üstüme bir gölge düştü. Bağcık işi bitti, başımı kaldırıp doğruldum.

Aman Allah’ım!

Yahu arkadaş dünyada bu kadar güzel bir göz, güzel bir yüz olabilir mi?

İri hareli, uzun kirpikli elâ gözler, hilal kaşlar; kaş dedikse hiçbir yanı alınmamış hilkatten böyle. Minik kalkık bir burun, zarif ağız ve çene. Koyu kestane gür saçlar parıl parıl o kuğu boyun üzerine dökülmüş.

Ne desem boş, bu güzelliği tarife dil yetmez. Bir de beyaz dişlerini, gamzelerini göstererek gülümsemez mi.

Toprak ayağımın altından kaydı, bayağı bir sallandım.

Gel de düşme.

Buğulu, esrarlı bir sesle konuştu. Ya Rabbi bu bir insan mı, yoksa melek mi?

Özür dilerim, bir şey sormak istiyorum.

Kekeledim haliyle.

– Bu, bu, buyrun!

Sağa sola bakındı, biraz hareket etti. Bir âhenk, bir âhenk. Sanki ufak bir esinti altında kalmış kır çiçekleri dalgalanıyor. Boynundaki eşarbın kenarına işlenmiş minik oyaların rengarenk cıvıltısından mi geldi bu kır çiçekleri.

-Ee! Şey. Ben buraya sık gelirim.

– Sebep.

– Efendim, bir rivayet. Güya bizim aile Şeyh Vefa neslinden geliyormuş.

– Kimselere sordunuz mu?

– İmam efendiye sordum. Sağolsun ilgi gösterdi, ama zor dedi. Tâ İkinci Bayezit, Fatih dönemine gidiyor. Bilgi belge bulmak zor.

Başka.

– Arşiv, kitap, üniversite. Çok dolaştım çok. Bir takıntı oldu bende.

Aileniz nereli?

-İstanbullu. Anne tarafından.

– Kaç nesil.

-Bilmem.

Ya nereli olacaktınız efendim? Ey gözlerinin rengi kadar kalbi güzel kız. Sen elbette İstanbul’a yakışırsın ancak.

-Peki bana neden sordunuz?

Gözlerimin içine baktı.

Bakma no’lur, bayılacağım.

Bilmem. İçimden geldi.

Oh! Bu işte. Bu cevap. Bunu çerçeveletip duvara asacağım, her sabah bakacağım.

Efendim, ben tarihçi değilim. Siz zaten ilmîkay- nakları didik didik etmişsiniz. Ben size başka bir

teklifte bulunacağım.

Heyecanlandı, yanaklarına pembe gölgeler düştü. İkimiz de ayaktayız. Ben bir seksen beş boyundayım. O da bir yetmiş beş var. Bu boy ölçmek de nereden çıktı? Çıktığı yere gitsin. Gitti.

-Sizi dinliyorum.

-Namaz kılmayı biliyor musunuz?

Bembeyaz bir uzun etek, beyaz bir gömlek, su yeşili bir hırka, ceviz yeşili bir çanta.

-Biliyorum. Çantamda namaz eteği, büyük başörtüsü, kalın çorap var.

– İyi. Bakın şurada hanımlar için abdest mahalli var. Bir abdest alın. İçeri girin ikindi namazını kılın. Cenab-ı Hak kalbinizi biliyor. Namazdan sonra şöyle bir köşeye kıvrılıp yatın biraz. Nasipte var ise uyursunuz. Nasipte var ise size bir işaret gelir. Aşk ile Allah deyip başınızı yere koyun. Size bir kapı açılacak, buna inanıyorum.

– Ee! Şey! Şeyh Vefa neslinden geldiğinizi öğrenince ne olacak?

-Onun tarikatı, yani Vefaiyye, yaşıyorsa belki intisab ederim. Siz biliyor musunuz; Vefaiyye devam ediyor mu?

– Tam bilmiyorum, ama galiba bitmiş. Yine de dediğim gibi, bilemeyiz.

– Her neyse, benimki bir umut. Hayranlıkla baktı bana, yahut bana öyle geldi. Teşekkür etti, abdest mahalline yöneldi.

Orada öylece kalıp bu olağanüstü tesadüfe bıraktım kendimi. Ardında iğde kokuları bırakıp gitti.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Hikaye
  • Kitap AdıNur
  • Sayfa Sayısı207
  • YazarMustafa Kutlu
  • ISBN9789759954499
  • Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDergah Yayınları / 2023

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Akıntıya Karşı ~ Mustafa KutluAkıntıya Karşı

    Akıntıya Karşı

    Mustafa Kutlu

    … Oltanın ucundaki balık şöyle dedi: ‘Yem öyle büyü­lü, çekici, gerçek idi ki; nasıl desem gerçekten daha gerçekti. Şimdi şu son nefesimi verirken itiraf...

  2. Yoksulluk İçimizde ~ Mustafa KutluYoksulluk İçimizde

    Yoksulluk İçimizde

    Mustafa Kutlu

    Bedenî ve maddi hazlara bağlı bir mutluluk düşüncesini besleyip büyütüyoruz. Dünya muhabbetini sayısız teferruat ile zenginleştiriyoruz. Nefsin ihtirasları bizi her an değişik parıltılar yayan...

  3. Bu Böyledir ~ Mustafa KutluBu Böyledir

    Bu Böyledir

    Mustafa Kutlu

    Lunapark metaforu içinde bir çekirdek ailenin başından geçenler. Yazar, ülkemizdeki sosyal değişimi eleştirirken bir yandan da insanın dünya hayatındaki temel varoluş meselesine vurgu yapıyor....

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Sürgün ve Krallık ~ Albert CamusSürgün ve Krallık

    Sürgün ve Krallık

    Albert Camus

    Jean-Paul Sartre, Albert Camus’nün ölümünden sonra şunları yazmıştı: “Uzun süre düşünmeden seçimini yapmayan, bir kez seçince de buna bağlı kalan ender insanlardandı… Camus’nün insancılığında,...

  2. Aklından Neler Geçiyor ~ Şefik KarakoçAklından Neler Geçiyor

    Aklından Neler Geçiyor

    Şefik Karakoç

    Ücra bir benzin istasyonunda poşet arayan, evde eline geçen her şeyi tamir etmeye çalışan, yıllar önce toprağa tükürdüğü çekirdeğin meyvesini alan, iki yanı bataklık...

  3. Perili Bostan – Toplu Hikayeleri ~ Osman Cemal KaygılıPerili Bostan – Toplu Hikayeleri

    Perili Bostan – Toplu Hikayeleri

    Osman Cemal Kaygılı

    “Osman Cemal, hikâyelerinde, İstanbul’un kenar semtlerinin insanlarına yönelmiş, konularını onların günlük yaşayışlarından çıkarmıştır. Çoklukla mizah dergileri için yazılmış olan bu hikâyelerde, olaylar ve kişiler...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur