“Bu kitap, umudunu ve merakını kendisine kalkan yaparak şartlar ne olursa olsun yoluna devam etme cesaretini göstermiş olan gezginler, dijital göçebeler ve içinden taşanı akıtmak için kendine bir ‘Paris’ bulamayanlara yazıldı.”
Gökhan Kutluer, okuyucuyu bir uçağın küçük penceresinden Alp Dağları’nı görmenin sevincine ortak ediyor, ellerinden tutup şehirlerde gezdiriyor ve yürümenin olağan güzelliğine eşlik eden olağan dışı karşılaşmalara, kendiliğinden kurulan bağlara davet ediyor.
“Yavaş Seyahat”, kentleri turist telaşı ile gezmenin değil, dünyayı eliyle koymuş gibi bulmak isteyenlerin öyküsü. Yalnız ama asla tek başına yürümeyenlerin serüveni.
Kitabı okumaya başlamadan önce kendinize bir soru sorun: Tek bir yerde kök salmak yerine her yerde çiçek açabilmek mümkün mü?
Ve Gökhan Kutluer’in verdiği “Evet!” cevabına inanın. – İlkay Yıldız
*
EDİTÖRÜN NOTU
Gezginliğini katmanlı hale getiren Gökhan Kutluer genel olarak tüm yazılarında merkeze kendisini alarak yürüdüğü yolları, yediği yemekleri, değdiği insanları, ruhunu içine çektiği mekânları, tattığı şarapları, geçmişindeki yaraları okşayan çağrışımları paylaşıyor ve bunları dünyanın farklı yerlerinden, farklı kültürlerinden beslenmeyi tercih ederek kendi fikirlerinden sağalttığı kelimelerle sunuyor. Durup düşünmenin, yediği yemeğin tadını almanın, gördüklerini ilk an için yalnızca kendine görmenin, adım attığında seken taşın sesini duymanın önemine dikkat çeken Gökhan, tüm bunları tadını doyasıya çıkardığı yolculukların ertesinden seslenerek yapıyor. Anı ıskalamamanın en gösterişsiz hallerine değiniyor.
“Kendine Bir Paris Bulamayanlara” önsözünde Ernest Hemingway’in çıktığı Paris yolculuğundaki dönüşümüne atıfta bulunan Gökhan, Hemingway’i de zihnimizin bir köşesine oturtarak, okuyucuyu “ben”liğinin ötesine geçirecek; hareket etmenin zihinsel faydalarına, durup dinlenmenin iyi gözlemciliğe etkilerine ve tüm duyuların alabildiğine özgürleştiği bir hikâyeye götüren bir yol haritası çiziyor. Yavaş Seyahat’i sıradan gezi kitaplarından ayıran kavramsal yolculuk tam da burada başlıyor. Gökhan Kutluer, modern zaman flanörü olmayı yalnızca metalaşan tavsiyelerle değil, uyandırdıkları duygularla da yazıya dökerek; mekânların dört duvardan, gelişigüzel atılmış masalardan, sandalyelerden fazlası olduğunu gösterirken: geçmişlerini, geleceklerini, insanlarını da anlatarak farkındalığı uyandırıyor.
Kitabın Berlin bölümü, Gökhan’in İtalya’daki hayatının Berlin öncesi Bergamo, Berlin sonrası ise Roma olmak üzere iki farklı evresini kapsadığından, kitabın en ortasında, bir mola alanı olarak duruyor. Kitabı kapatmadan hemen önce ise seyahat edemeyen bir zihnin içine düştüğü sarmalları görüyor, pandeminin Gökhan’ın ruhunda kopardığı fırtınalara şahit oluyoruz.
Yavaş Seyahat-Aheste Bir Ruhun Gözlemleri; “Nereye gideyim?” sorusuna cevap bulmanın ötesinde, “Gittiğim yerlere nasıl bakmalıyım?”ın bir cevabı bana kalırsa. Gökhan’la birlikte, birbirinden güzel şehirlere konuk olup, sakınmadan anlattığı öznel fikirlerine, hikâyelerine, ilişkilerine rastlayacağınız uzun soluklu bir yolculuğa çıkıyoruz. Üstelik bir yere kök salmanın değil, köklerini de yanına alıp başka topraklarda yeşermenin yol haritası da saklı bu satırlarda.
Hem de Gökhan gibi bir yol arkadaşıyla.
Gaye Keskin
*
“Akıl almaz enginlikte, güzelliklerle dolu, aynı ölçüde de tehlikeliydi ve biz hepsini istiyorduk.”
Bir süre Rue du Cardinal Lemoine’de yaşadıktan sonra Richardson’ın hamilelik süreciyle birlikte Paris’teki yaşamlarını daha sık sorgulamaya başlayan çift, uzun süren tartışmalar sonrası şehirden ayrılmaya karar vermişti. Ancak Hemingway, Toronto’da çalıştığı gazeteyle ve ailesiyle olan tansiyonu yüksek ilişkisinde beklediği ferahlığı bulamayınca, Paris’te kurduğu arkadaşlıklara ve şehirden aldığı ilhama ihtiyacı olduğuna kanaat getirmiş: “Bin papel arti dualar. Bence bu kadarı bizi idare eder. Kendimi özgürce yaratabileceğim bir yere ihtiyacım var.” diyerek soluğu yeniden- orada almıştı.
İsmi sonraları Kayıp Kuşak olarak anılmaya başlanan; toplumsal olaylara verdikleri tepkiler, yaşam tarzları, flapper lakaplı kadınları, anti-faşizm haricinde net bir politik duruş sergilememeleri ve kimilerine göre gidecek başka yerleri olmaması sebebiyle eleştirilerin hedefi olan savaş sonrası neslin önemli isimlerine ev sahipliği yapan Paris; dönemin yazarları başta olmak üzere sanatın herhangi bir dalıyla meşgul kimseleri için gidilecek yegane yeriydi. “Önemli olan, Fransa’nın sana ne verdiği değil, senden neyi almadığı,” sözleriyle 1920’lerin Paris’ini ol…
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Gezi Kitapları
- Kitap AdıYavaş Seyahat - Aheste Bir Ruhun Gözlemleri
- Sayfa Sayısı234
- YazarGökhan Kutluer
- ISBN9789944493932
- Boyutlar, Kapak13,5 x 19,5, Karton Kapak
- YayıneviYitik Ülke Yayınları / 2024