Yazarın “Şehir Mektupları” başlığı altında yazdığı denemeler İstanbul odağında toplandı ve bunlardan bir kısmı aynı adla kitaplaştı (1995). Akasya ve Mandolin ise bu çerçevede vücut bulan yazılarda sosyal ve kültürel hayatımızın değişen çehresini ele alıyor.
*
İSTANBUL’U DOLAŞMAK
İstanbul’u gezmenin de bir âdâbı olduğunu biliyor muydunuz?
Doğrusu ben bilmiyordum. Kadim dostumuz hezarfen Nuri Akbayar ile ötedenberi “İstanbul’u şöyle bir dolaşalım” diye planlar yapardık ya, bir türlü nasip olmadı. Olmadı ama, nasıl dolaşacağımızı öğrendik.
Efendim İstanbul’u gezmek öyle rasgele, canımızın çektiği bir yerden başlayarak olmaz.
Diyelim Eminönü’nde indik vapurdan. Eh işte yol önümüzde; ister Ankara Caddesi’nden Bâb-ı âli yokuşuna vururuz, ister Gülhaneye doğru yürüyebiliriz.
Yok öyle şey. Dedik ya, İstanbul’u gezmenin de bir âdâbı var. Bir yere gitmek, bir yeri gezmek esas itibarı ile bir “fetih” olmak gerekir. Aksi takdirde “görenlerden” değil de sadece “bakanlardan” oluruz.
Bu münasebetle İstanbul’u gezmeye de Eyüp Sultan’dan başlanılır.
Sözü nereye getirmek istediğim herhalde anlaşılmıştır. Bu bir “fetih” meselesi olduğu için esas itibarı ile “erenlerin himmeti” başta gelecektir.
Tanpınar bu babda şöyle diyor: “Eski medeniyetimiz dinî bir medeniyetti. Beğendiği, benimsediği adama ölümünden sonra verilecek bir tek rütbesi vardı: evliyalık. Halkın sevgisini kazanmış adam mübarek tanınır, ölünce veli olurdu. Onun içindir ki Istanbul evliya ile doludur. Bunların başında fetih ordusunun şehitleri gelir. Onların mazhariyeti hak ve millet uğruna kazanılan rütbeden de üstündü. Çünkü bu ordu, genç hükümdarından en son neferine kadar mübarek bir ordu idi, tuğlarını İstanbul surlarının karşısına dikmeden asırlarca evvel övülmüştü. Hepsi veli idiler. Biz şimdi fetih tarihini garplılardan okuyor, Fatih’in hayatındaki aksaklıkları tenkit ediyor; ilim, sosyoloji filan yapıyoruz. Eskiler işi büsbütün başka türlü görüyorlar, İstanbul’u fetheden milli hamleye ilahi bir mahiyet veriyorlar, bu işte hiç bir izafiliğe yanaşmıyorlardı. Hemen her yerde, çoğu surların etrafında olmak üzere, fetih şehitlerinin mezarları vardır. Bunlar Türk İstanbul’un tapu senetleridir.
İstanbul’da bizim hayatımız bu şehit türbelerinin etrafındaki hürmetle başladı.” (Beş şehir.)
Evet, Istanbul’u dolaşmaya işte bu “hürmet” ile başlamak gerekir.
Fetih kelimesinin anlamları içinde “açmak, açılmak” da vardır. Bu şehirden kendini size açmasını istiyorsanız, öncelikle onun manevî fatihlerine karşı görevlerinizi yerine getirmeniz gerekir. Eyüp Sultan ziyaretinden sonra sur dışında yatan sahabelerin, evliyaların, şehitlerin mezarları, türbeleri gezile cek, dualar edilecek. Daha sonra ceddimizin şehre girdiği ka-
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Deneme
- Kitap AdıAkasya ve Mandolin
- Sayfa Sayısı194
- YazarMustafa Kutlu
- ISBN9789759952945
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviDergah Yayınları / 2022
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Meğer Ben Feministmişim ~ Elif Doğan
Meğer Ben Feministmişim
Elif Doğan
Kendimi ilk ne zaman ‘feminist’ olarak adlandırdığımı hatırlamıyorum. Bunun zaman aldığını biliyorum sadece… Zaman içinde, o güne kadar ‘varsayılan doğru’ olarak kabul ettiğim her...
- Ateş Hattında Harf Müfrezeleri / Otel Gören Defterler 5 ~ Nuri Pakdil
Ateş Hattında Harf Müfrezeleri / Otel Gören Defterler 5
Nuri Pakdil
“Yeryüzünde bir damla alınterinden daha güçlü silah yoktur” diyen Pakdil’in İslam coğrafyasında olanları adım adım takip eder; Ahmet Bin Bella’dan İmam Humeyni’ye pek çok...
- Doğadan Duaya ~ Tayfun Atay
Doğadan Duaya
Tayfun Atay
İnancı Gözlemlemek İnsanlık tarihi doğadan duaya bir yol alış olarak da değerlendirilebilir. İnsan, “kültür” aracılığı ile bir parçası olmaktan, hâkimi olmaya doğru konum değiştirdiği...