Yazarın bu eserinde çok kısa metinlerden oluşan bir bölüm ile uzun metinleri kapsayan ikinci bir bölüm vardır. Eserde şu hikâyeler yer alıyor: Seyfettin’i Severdik, Mahzun Mücahit, Bir Şey Yap, Su Sesi, Uysallığın Lüzumu Yok İsyanın Sırası Değil, Masal ve Rüya, Tâcıser’in Şiiri, Hikâye, Bahar Dalı, Yürüyen Hüküm, Aheste Beste, Kambur Hafız ve Minare, Hüzün ve Tesadüf, Karakoncolos, Dürbünlü Çiçek, Mevzu Derin, Uç Selahattin Uç.
*
SEYFETTİN’İ SEVERDİK
Çunku birden ortaya çıkardı. Herkes ondan yana bakar.
Aa, Seyfettin gelmiş derdi.
Bazan Amerika’dan, bazan Mançurya’dan gelirdi. Üzerinde Uzunçarşı’dan kaçmış bir parka olurdu. Parkasını Yusuf’a satar, karşılığında gülücükler alırdı. Gülücükler Erenler’in sarımtırak kubbesinden gül yaprakları gibi dökülürdü.
Hepimiz o alamet sobanın çevresine, Seyfettin’in yanına sokulurduk.
-Ee, derdik Seyfettin, anlat hele…
Torbasında filimler, haberler, kitaplar, olmayacak arzular, patavatsız laflar, şakalar, fındık fıstık, en çok da Koska mamulu kuş lokumları olurdu. İncecik parmakları, şeffaf bir yüzü vardı.
Kalkın sinemaya gidelim, Karababa Tekkesi’ne gidelim derdi.
Ne kadar adam tanır, ne kadar sokak adı bilirdi. Bir gün Kanlıca sırtlarında ertesi gün Çukurbostan’da olurdu. Ara sıra fakülteye de uğrardı. Yalnızlıktan korkar, yalnız yaşardı.
Cennet Bahçesi’nde oturmuş Nusretiye Camii’nin minareleri üzerinden Marmara’ya, Sarayburnu’na, beyaz gemilere doğru bakmıştık.
Derin bir melankoli her yanını sarmıştı.
Havada leylak kokusu, etrafta kimsecikler yok, ileride bir yaşlı adam bilmece çözüyor.
Şimdi, herhalde bana kalbini açacak diye bekliyor. dum.
Birer sigara içtik, sessizlik derinleşti.
Gerginliğe dayanamazdı, kırılgan bir ruhu vardı. Pişmanlıklarla dolu kavgalan, geri dönüşü zor küskünlükleri, acımasız kahkahaları.
Bütün bunlar o değildi.
Bütün bunlar benliğini törpüleyen hengâmelerdi. O mahzun bir tebessüm idi. Bir demet menekşe idi. Yuşa Tepesi’ne doğru tırmanan bir gölge. Mecrasını bulamamış, hangi denize döküleceği meçhul bir dere.
Seyfettin’i severdik…
Çünkü çizgiden çıkan bir yanı vardı.
Biraz şairdi, Japon estamplarına, bitpazarı antikalarına tutkundu.
Naz çeker, gözyaşı siler, dert dinlerdi.
Kendisi için bir hayat kurmaya, onu başkalarından kiskanmaya, insanlarla arasına bir mesafe koymaya çalışmadı.
Tabiatıyla dağınık bir manzara arzediyordu.
Belki de Marmara Kıraathanesi’nin son atlısı idi. Onunla birlikte yitip gitti.
Bu yazıyı apansız yazdım, çiçek açmış bir erik dali gordum, minibüste Neşet Ertaş’tan bir türkü dinledim.
İşte yine bahar geldi, ÖSS sınavından çıkan çocuklar caddelere dağıldılar.
Kırlangıç yuva yaptı, arkadaşlar Yeni Şafak’ta yazmaya başladılar.
Yusuf’un o kalın, uzun, kara paltosu eskidi. Eteklerinde sigara küllerinden desenler oluştu.
Zor da olsa Beşiktaş Kayseri deplasmanından galip dönüyor.
Simit kaç lira oldu acaba?
Hilmi Oflaz neden gözükmüyor ortalarda?
Şu sardunya susuz galiba…
Hukuk’ta okuyan şu delikanlı âşık…
Seyfettin olsa sorardık…
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Hikaye
- Kitap AdıHüzün ve Tesadüf
- Sayfa Sayısı90
- YazarMustafa Kutlu
- ISBN9789759953720
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviDergah Yayınları / 2022
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Aşkın Sanal Halleri ~ Canan Tan
Aşkın Sanal Halleri
Canan Tan
Vakt-i zamanında, “Aldanma ki şair sözü elbette yalandır!” diyen Fuzûlî, günümüzde yaşasa, “Aldanma ki sanal aşklar elbette yalandır!” mı derdi? Yoksa, “Aşk aşktır!” diyerek,...
- Tıkabasa ~ Işın Beril Tetik
Tıkabasa
Işın Beril Tetik
Gecenin en karanlık saatinde, can çekişen sokak lambasının pır pır eden ışığı altında, kırk yaşlarında yakışıklı bir adam, yanında zencefil burunlu kel yardımcısı, onun...
- Bozkır Hikayeleri ~ Emrah Ece
Bozkır Hikayeleri
Emrah Ece
Hikâyeler tılsımını kolay kolay yitirmezler. Zaman ve zemin dönüştükçe var olurlar,farklı ağızlarda ve formlarda yaşarlar. Yazılı edebiyatın ilham kaynağı olan halk anlatılarıyla birlikte varlıklarını...