Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Ya Tahammül Ya Sefer
Ya Tahammül Ya Sefer

Ya Tahammül Ya Sefer

Mustafa Kutlu

İnandığımız, uğruna pek çok şeyi göze aldığımız “dava”lar. Birlikte yürünecek bir yol. Bizimle aynı duyguları, fikirleri paylaşan arkadaşlar. Bu insanların açmazlarını, acılarını dile getiriyor….

İnandığımız, uğruna pek çok şeyi göze aldığımız “dava”lar. Birlikte yürünecek bir yol. Bizimle aynı duyguları, fikirleri paylaşan arkadaşlar. Bu insanların açmazlarını, acılarını dile getiriyor.

*

FOTOĞRAFTA BİRİ VAR

Gerilerde, kapıya yakın bir yerde dururdum. Sigara dumanından göz gözü görmezdi, bazan oturacak sandalye bile bulunmazdı. Dükkândaki alçak hasır iskemlelerden birini kapıp gelmiştim. Usta bir zaman arandı durdu. Soruyor, yüzüme bakıyor, etrafı kolaçan ediyor. Hiç der miyim, keser vallahi. Rahmetli Nazım Usta.

Yahu Kerim, şurdan bize yarım ekmek, biraz helva aliver.

Süpürürsün değil mi Kerim? Bak misafirlerimiz gelecek, aman gözünü seveyim, önce iyice bir sula, şöyle süpürgenin ucuyla, sonra ağır ağır süpür, sakın toz kaldırma.

Kerim!…

Buyur abi.

Şurdan bi su ver.

Böyle işte. Seviniyordum. Okumuş yazmış adamlar,

üniversiteli gençler. Beni de içlerine almışlardı. Olsun, kapının önünde, alçak iskemleye tüneyip dururdum. Konuşulanları can kulağı ile dinlerdim. Hele Murat ağabey. Söz sırası ona gelince bayağı heyecanlanır, acaba ne diyecek diye beklerdim. Yetim olduğumuzdan beni köyden getirip Murat ağabeye teslim etmişlerdi. Murat ağabey o zamanlar hukukta okuyor, işte bu medresede kalıyor. O da tuttu beni, rahmetli Nazım Usta’nın yanına çırak verdi. Böylece kunduracılığa başladık.

Memleketi kurtaracaklardı.

Buna onlardan çok ben inanıyordum. Hoca ne demişti? “Sizler davanın yılmaz erlerisiniz, bu dáva sizlerin omuzunda yükselecek”.

Gençtiler, pırıl pırıldılar. Hiç biri yerinde duramıyor. du. Başlarında ne yeller esiyordu kimbilir? Memleket kendisine sahip çıkacak, bu çilekeş insanları tutup kaldıracak, şu çorak toprakları yeşertecek nesillere muhtaçtı. Kitaplara, kütüphanelere gidiliyordu. Yaz sıcakları bastırıp, deniz mevsimleri açılıp, herkesler pläjlara, kırlara, kızlı oğlanlı toplantılara koşarken onların içinde davanın sönmeyen ateşi.

Bir beyanname hazırlanacak.

Bir konferans tertip edilecek.

Dernekle yarın büyüklerden biri konuşacak. —Kerim, sakın kaybolma bu gece seninle işimiz var

Bir dergi yayımlanacak. Paketlenip, postalanacak. Tabanca, kavga, kurşun, baskın herşey olabilir.

Kerim…

Buyur Murat ağabey.

Boyle idim. Her dakika emre åmade. Çiriş kokularının arasından, köselelerin, taban lastiklerinin, çivilerin, çekiçlerin, pilav-zerdelerin arasından bakar dururdum. Ha şimdi çağırdılar, ha şimdi çağıracaklar.

-Aslan Kerim…

Ne yürekli çocuk. Dåvaya böyleleri gerek. Halkımız, davamızın direği.

Gözlerim yaşanıyordu.

O kadar içten, heyecanla ve fedakâr konuşuyorlar, oylesine kendilerini hırpalıyorlardı ki. Bu gençlerle bir arada bulunmak dünyanın en güzel, en elde edilmez nimeti idi.

Medresenin ortasından yükselen bir ihtiyar çınar ağacı vardı. Bu asırlar öncesinden kalan taş binaya kol kanat germiş, her bahar tazelenen yeşilliği ile onu canlı tut-

mayı başarmıştı. Yanında gece gündüz şırıltısı eksilmeyen şadırvan. Önceleri akmazdı. Murat ağabeyle didinip durduk, tamir ettik, izin aldık, suyunu bağladık. Bazen gece yanlarında uyanır, bir ağıt, bir türkü, bir ninni gibi uzaktan uzağa gelen sesini duyar anasıyla birlikte yatan üç yaşında bir çocuk gibi tatlı bir ürperişle duygulanır, âşına bir ortamın ılık kucağına sığınarak yeniden uyuyuverirdik. Murat ağabey tam tersine bazı geceler uyumaz, hiç konuşmaz, kimbilir hangi sevdanın kapladığı o merhamet dolu yüreği ile suyun sesine dalar, cigara üstüne cigara yakardı. Hücrelerden birini dergi idarehanesi, diğerini dernek merkezi ve toplantı salonu olarak kullanıyorduk. Diğerleri boş ve haraptı. Murat ağabey burasını bir öğrenci yurdu haline getirmenin planlarını yapıyor, gerekli yerlere başvurarak yeterli desteği sağlamaya çalışıyordu.

Çivi çakmayı, pençe yapmayı, el dikişini öğrendim. Dernek dolup taşıyordu. Seminerler, konferanslar birbirini izliyordu.

Umut doluydu herkes. Dergi çok sayıda satılıyordu. Yeni bir nesil geliyordu. Fakülteler bitiriliyor, ikiden üçe, üçten dörde geçiliyor, asistan olunuyor, doktoralar, ilmî çalışmalar yapılıyordu. Gençler dâvaya sahip çıkmanın şuuru içinde.

Bahara karşı konulamaz ve çiçekler açar. Sarışın buklelerin savrulduğu, yeşil gözlerin derin ve mânalı bakış-

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Hikaye
  • Kitap AdıYa Tahammül Ya Sefer
  • Sayfa Sayısı124
  • YazarMustafa Kutlu
  • ISBN9789759953157
  • Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDergah Yayınları / 2023

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Sıradışı Bir Ödül Töreni ~ Mustafa KutluSıradışı Bir Ödül Töreni

    Sıradışı Bir Ödül Töreni

    Mustafa Kutlu

    Günümüz edebiyatının en saygın isimlerinden biri olan Mustafa Kutlu’nun son hikâye kitabı Sıradışı Bir Ödül Töreni adıyla çıktı. Kitap, Mustafa Kutlu’nun ironik üslubunu canlı...

  2. Menekşeli Mektup ~ Mustafa KutluMenekşeli Mektup

    Menekşeli Mektup

    Mustafa Kutlu

    Eserde üç hikâye yer alıyor: “Menekşeli Mektup”, “Hacca gidebilmek” ve “Kar Üstüne Kan Damlar”. İlk hikâyede psikolojik gel-gitleri olan bir postacının hazin evliliği ile,...

  3. Yoksulluk Kitabı ~ Mustafa KutluYoksulluk Kitabı

    Yoksulluk Kitabı

    Mustafa Kutlu

    “…Siz ey sağlıklı ve varlıklı olanlar. Ey işleri tıkırında gidenler. Ey karnı tok, sırtı pek, yüzü gülenler. Ey seçim kazananlar ve koltuğa kurulanlar. Ey...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Tanrı Küçük Günahları Affeder ~ John HartTanrı Küçük Günahları Affeder

    Tanrı Küçük Günahları Affeder

    John Hart

    Johnny hayatı erken yaşta öğrenmişti. Ona birileri neden böyle farklı göründüğünü, neden böyle durgun olduğunu, gözlerinin ferinin neden söndüğünü sorduğunda böyle diyordu. Hayatı erken...

  2. Sanal Aşk Kaçamakları ~ Erdem YücelSanal Aşk Kaçamakları

    Sanal Aşk Kaçamakları

    Erdem Yücel

    Bu kitapta örnekleri verilen tüm olaylar ve kişiler, hayal ürünü değil hepsi gerçek olup, sanal alemde yaşadıkları deneyimlerin tamamı, rumuzlar, yaşadıkları şehir ve mahalle...

  3. Rüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan ~ Cengiz DağcıRüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan

    Rüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan

    Cengiz Dağcı

    Biri anne diğeri çocuk hakkında iki güzel hikâye. Birisi daha çok dokunaklı, diğeri daha çok neşeli. İlki “Ana mı? Yoktu ana. Yok, vardı ana....

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur