Kısa bir konuşma yapmamı bekliyorlar benden. Çaldığımız onca kapıya rağmen, ağabeyimin yirmi yıl önce gözaltında göz göre göre kaybedilişiyle ilgili kesin bir bilgiye ulaşmış değiliz. Bu yüzden, söze nereden başlayacağımı, nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Ağabeyimden “var” diye söz etsem yalan olacak, “yok” desem belki de var. Kayıp yakınlarına di’li geçmiş zaman yasak, geniş zaman dar. Kurumuş ekmek, ölmüş bir gökyüzü, çiçeksiz saksı. Marşların, sızıların, yaraların hikâyesi… Kesik kesik… Bitmeyen gecenin, başsağlığına gelenlerin, dar sokağa bakan pencerenin, gidip de dönmeyenin uğultusu.
Telef, zifiri karanlığın ağıt romanı. Hep hatırlanan, her cumartesi hatırlatılan genç ölümler…
Attilâ Şenkon, ayrı ayrı zamanlarda, yan yana duruyor yangınlarla. Gecenin ortasında kelebek yumuşaklığı…
*
“Anlatsam inanmazlar oğul, masal derler;
Masala inanmazlar, masalı yalnızca dinlerler,
sanki hakikati bilirmiş gibi,
sanki hakikatin sırrına ermiş gibi,
masala inanmayan gerçeğe inanır mı?”
– Murathan Mungan, Lal Masallar
Anlatacaklarımın hepsi masal.
Gerçeğe benziyorsa bilin ki rastlantısal.
İÇİNDEKİLER
21 Mart 1998 Cumartesi
9
Retime’nin masalı: Ülmen
13
Sağkız’ın masalı: Afran
23
Nulipar’ın masalı: Çepik
39
Fersude’nin masalı: Revin
55
Herfene’nin masalı: Beduh
73
1 Nisan 2017 Cumartesi
85
Çirok’un masalı: Telef
89
21 Mart 1998 Cumartesi
Sizinki ne zaman, nerede, nasıl bitti bilmiyorum. Benim çocukluğum ağabeyimin kayboluşuyla sona erdi. Ardında çizgi romanlar ve henüz anlatılmamış masallar bırakarak ansızın ayrıldı aramızdan. ‘Bir varmış, bir yokmuş’ oldu. Yokluğunda hepimiz için zorlaştı hayat. Babam içkide, annem ilaçlarda aradı avuntuyu. Bedeli en ağır ödeneni ise benim payıma düştü. Masallarım kirlendi. BÜYÜDÜM. Çok geçmeden anladım ki, büyümek ağabeyimin dediği gibi bizlere verilen ağır bir cezaydı. Onun boyu koridor kapısının pervazındaki budakta, gülüşü duvardaki çerçevede –tam hayal ettiği gibi– hep yeniyetme kaldı. Altı ay sonra, bin dokuz yüz doksan sekizin bir bahar sabahı, elinde ağabeyimin fotoğrafıyla evden ilk kez çıktı annem. Yanındaydım. O cumartesi, büyük bir kapının önündeki meydanda başka çerçeveler taşıyan farklı kadınlar tanıdım. Fotoğraflar eskiydi, siyah beyazdı çoğu. Orada öğrendim annemin ‘cumartesi annesi’ olduğunu. Kimi kendiliğinden anlatıyordu olup biteni, kimi sorulduğunda. Ekmek almak için çıkıp bir daha geri dönmeyen de vardı, gözaltında göz göre göre kaybolan da. Bütün çabalar sonuçsuz kalıyor, yetkililer kayıplarla ilgili bir açıklama yapmıyorlardı.
“Onların neden bulunamadığını anlayamıyoruz,” diye isyan ediyordu yakınları.
“Yer yarılıp içine girmediler ya!”
Retime’nin masalı
Değişen mevsimleri kendi diliyle fısıldardı toprak,
kuruyup çatlayışından duyardım yazı.
Güz nemle sezilir,
uzayan köklerle dokunurdu kış.
Ben en çok baharı dinlemeyi severdim.
Ülmen
“Dinle! Bir masal anlatacağım sana. Kulaklarını aç, yum gözlerini,” dedi yaşlı kadın. Söz arıyormuş gibi sol eline baktı
dalgın dalgın. İki yüzük vardı parmağında biri ip, biri altın.
Yumdum gözlerimi. Uykuyu bekler gibi.
“Bir varmış…” diye başladı söze. Yutkundu.
“Hâlâ varmış, hep varmış,” dedi. Umudun diliydi bu, içinde ‘yok’ yoktu.
“Bin dokuz yüz altmış ikinin ikinci günü,
liman işçisi Bender grev çadırının önünde
gümletirken davulu
bir oğlan doğurmuş Retime.
Her bebe güzeldir ya kendi anasına
altı parmaklı garip de
öyle görünmüş Retime’nin gözüne.
Ülmen’in fazladan parmağını
bolluk bereket işareti saymış karı koca.
Oysa hemen ertesi gün
işlerine son verilmiş
Bender ve arkadaşlarının.
Siz misiniz kafa tutan koskoca patrona,
buluvermişler kendilerini kapının önünde.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yerli)
- Kitap AdıTelef
- Sayfa Sayısı105
- YazarAttilâ Şenkon
- ISBN9789750521904
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2019
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Gelirken Ekmek Al ~ Şermin Yaşar
Gelirken Ekmek Al
Şermin Yaşar
Şahin… Neredeyse hiç görmediğim babam, annemin neredeyse hiç görmediği kocası. Yıllardır muhatap olduğum “Baban nerede?” sorusuna, “işte”, “evde”, “memlekete gitti” gibi bir çırpıda verilebilecek cevaplar...
- Havva’nın Üvey Kızları ~ Peyami Safa, Server Bedi
Havva’nın Üvey Kızları
Peyami Safa, Server Bedi
Rıfkı günün birinde, bir kitapçıda genç bir kadınla karşılaşır. İlk görüşte hoşlanmaya başlar bu genç kadından; onu bir türlü aklından çıkartamaz. Kadının kitapçıya verdiği...
- İyiyi ve Kötüyü Bilme Ağacı ~ Tecelli Sercan Sırma
İyiyi ve Kötüyü Bilme Ağacı
Tecelli Sercan Sırma
Simla, Bar’ın müdavimlerinden biri haline gelmişti. Her seferinde dipteki loş köşeye geçip oturuyordu. Garsonlar sadece günde bir iki kez masaya uğruyor, su bardağını sessizce...