Kedi kısmı uyumanın ve uyanmanın kitabını yazmıştır. İşte o usta kediler uyanırlar fakat hemen kalkmazlar. Bir o yana bir bu yana debelenirler, esnerler. Ama ne esnemek. O kadar tatlı esneyen bir mahluk yaşlanır mı? Derdi dağları aşsa da çöker kalır mı? Kedinin bir kere esneyince hayattan aldığı zevki nice zengin kullar bir ömür boyunca bekler de alamazlar. Sen de kedi gibi ol. Bir-iki dakikalığına sultan ol yalan dünyanın yalan tahtında.
Mustafa Çiftci’nin, yazı yolculuğundan tadına doyulmaz, keyifli bir seçki. Memlekette hasıl olan acı-komik durumlar, gündelik yaşamı kolaylaştıracak tavsiyeler, zamana yenilen zanaatlar, çağa ayak uydurma telaşı, çocukluk, taşra, anne sevgisi, edebiyat, sinema, popüler kültür ve daha nice mevzu üzerine yazılmış renkli metinler… Bozkırın kalemi Çiftci, hayata ve insanlara tükenmeyen bir merakla bakıyor. Gözlemlerini, tecrübelerini okuruyla tatlı bir sohbet havasında paylaşıyor. Kâh hüzünle kâh neşeyle; her daim hissetmek ve hissettirmek gayretiyle yazıyor.
Kalfa Uykusu, okuyanların yüreğini ısıtacak, yüzünü gülümsetecek, içini ferahlatacak dostane bir kitap. Kederden sıkıntıya şifa niyetine… İçten, iyimser ve insancıl.
İÇİNDEKİLER
TAKDİM VE TEŞEKKÜR ……………………………………………………………………….. 11
BİRİNCİ BÖLÜM
OKUMAK, İZLEMEK, YAZMAK
Tolstoy, Maradona sevilir gibi sevilmez………………………………….15
Gazete okumak nasıl bir iştir?………………………………………………………19
İki kalas bir heves………………………………………………………………………………..23
Maksat İbo, şov bahane……………………………………………………………………27
Aynı roman üç kere okunur mu?………………………………………………..31
Ekmekçiden yazar kısmına tavsiyeler ……………………………………..35
Dolmakalem merakım hakkındadır………………………………………….39
Her mücadeleyi bir zafere dönüştürebilseydiniz
neler olurdu?…………………………………………………………………………………………..43
Hastalık, ölüm ve edebiyat…………………………………………………………….47
Korona günlerinde parazit……………………………………………………………..51
Anne, taşra ve L.S. Lowry……………………………………………………………….55
Sosyal medya kitabı……………………………………………………………………………59
Hür tefekkürün kaleleri değil,
hür teşebbüsün kuyuları………………………………………………………………….63
İKİNCİ BÖLÜM
İNSAN HALLERİ
Anne hatırına brokoli ………………………………………………………………………..69
Doğum günü kutlamanın metotları ………………………………………….73
Eylül gelince başlayan bunalımlarım……………………………………….77
Hangi odaların uykusu?…………………………………………………………………..81
Boğazı ağrıyanlara tavsiyelerimiz var…………………………………….85
Akşam olunca ev hallerimiz hakkındadır……………………………..89
Koyu kelimeler yerine gözlerim geçer mi?……………………………93
Makbul tamirci ………………………………………………………………………………………97
Kuşçu………………………………………………………………………………………………………… 101
Sükût gibi münzevi, çığlık gibi hür…………………………………………105
Acil şifalar………………………………………………………………………………………………109
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MEMLEKET MANZARALARI
Bozkır çocuğunun matematikle imtihanı …………………………….115
Gurbetçiye hediye……………………………………………………………………………….119
Kaliteli zaman geçirmek ………………………………………………………………. 123
Çevrimiçiyim ama yazmayacağım…………………………………………. 127
Belediye hoparlörü pek mühim idi…………………………………………..133
Bir sokak üç bakkal…………………………………………………………………………..137
Fotoğraf çektirmek zor iştir…………………………………………………………141
Kalfa uykusu………………………………………………………………………………………… 145
Köye gelen mühendisler ……………………………………………………………….. 149
Küllük…………………………………………………………………………………………………………153
Sürmeli kırık………………………………………………………………………………………….157
Tebeşir dediğin…………………………………………………………………………………. 161
Ustura kullanmak…………………………………………………………………………….. 165
Markalaşmak isteyen kasap……………………………………………………….169
Uzman değil, usta hiç değil………………………………………………………… 173
Havaalanında yolcu kısmının halleri hakkındadır……….. 177
Makarna, gariplerin öğünüdür………………………………………………….181
Çikolata tutkum ve Almanya……………………………………………………… 185
BİRİNCİ BÖLÜM
OKUMAK, İZLEMEK, YAZMAK
Tolstoy, Maradona
sevilir gibi sevilmez
Bazı okurlar bir yazarı kendilerine siper ederler. Mesela, “Tolstoy okurum başka da yazar tanımam,” diyen biri çok büyük ihtimalle tembelliğini Tolstoy ile kapatmaktadır. “Nasıl yani?” derseniz; Tolstoy’un eser sayısı bellidir. Dön dolaş aynı eserleri mi okuyorsun? Veya Tolstoy’da ne buldun ki bırakmıyorsun? Bize söyle biz de istifade edelim, değil mi? Ama işte bu da bir okur kurnazlığıdır. Bir yazara sarıl başka yazarlara tenezzül etme. Okur tilkiyse biz de kuyruğuyuz affedersiniz. Bu kadarcık hileyi sezemeyeceksek yuf olsun bize.
Bir yazara hayran olmak çok başka bir şeydir. O yazarın külliyatını okursun, yazara ilham olmuş yerlere gidersin veya oraları anlatan gezi yazıları okursun. Yazarın beslendiği kaynakları gözden geçirirsin. Yani o yazara emek verirsin. Yazar seni besler sen de o yazardan aldığın ilham ile başka yazarlara açılırsın. Bunlar bizim memleketimizde az bulunur işlerdendir. Bizde işler nasıl yürür? Bir yazarın en fazla iki eserini okursun. Üç eserini karıştırırsın. Bir de popüler dergilerin hediye ettiği posterden odana asarsan senden iyisi yok. Gerçi evli olanlar evde sağa sola poster yapıştırma devrini çoktan atlattıkları için en fazla, hayranlık duydukları yazarların resimleri olan defterler alabilirler kendilerine…
Geçenlerde bir arkadaş şöyle övünüyordu: “Benim Sait Faikçi olduğumu herkes bilir.” Bu durum övünülecek bir şey midir? Evet, bir yazara olan hayranlığınızla bilinmek ne devlet. Ama ben biliyorum ki bu arkadaş en son on sene evvel Sait Faik okumuştur. Deseniz ki yahu madem Sait Faikçisin bize bir hikâyesini anlat da biz de faydalanalım. Anlatamaz. Ama bahanesi hazırdır. “Sait Faik’in hikâyeleri anlatılmaz. Okumak lazımdır,” der.
Bazen futbola meraklı olanlar bir oyuncuyu pek sever de onun maçlarını seyrederek keyif alır. Hatta oyuncunun formasını falan bulabilirse kendini şanslı sayar. Mesela rahmetli Maradona’nın böylesi hayranları vardı. Kendisinin dünya çapında bir şöhreti olduğu için bu durum anlaşılır. Dünyada her tip insan var. Her tipin de bir sevme şekli var. Bu anlaşılır bir durum. Bazıları da kendileriyle uzaktan yakından alakası olmayan takımları tutar. Lise dönemimden hatırlıyorum Real Madrid taraftarı bir arkadaş vardı. Adını bile zor söylediği takımı neden tuttuğunu kimse bilemiyordu. Ama kabul edelim bu tavrı ona farklı bir hava veriyordu. Real Madrid yerine Siirt Köy Hizmetleri’ni tutsaydı bu kadar havalı olur muydu? Bütün bu tarafgirliği tasvip etmesem de anlıyorum. Fakat yazara duyulan hayranlık başka bir şeydir. Mesela biz de Tolstoy okuyoruz. Ancak bunu bir reklam vasıtasına çevirmiyoruz. “Ben Tolstoycuyum,” diye bir laf hiç çıkmadı benden. Bir de bu tarafgirliği abartıp sevdiğin yazar üzerinden karakter tarifi yapanlar oluyormuş. Ben de bu karakter tahlili yapanları hiç anlamam. Yani bu karakter böyle ottan çöpten şeylerden anlaşılıyorsa o zaman hiç sırlı bir tarafı yok. En ufak şey bizim karakterimiz hakkında bilgi veriyorsa o zaman bu karakter kamuoyuna açık ortada bir şeydir, değil mi?
Konumuzu dağıtmayalım. Kitap okumayıp da kitap sevenlerin bir örneğini bir seyahatimiz esnasında görmüştüm. Gezdiğimiz yerin adını burada zikredip hedef göstermiş olmayayım. Ama şirin ülkemizin sahil kesiminden bir yöresindeydik. “Turist gelsin de canımı yesin,” diyen yerel yönetimlerin gaza getirmesiyle yumurtayı bile boyayıp turistik eşyaya çeviren bir yöremizdi. Yerli turist her yerde gariban oluyor. Bu yöremizde de bizim yüzümüze bakan pek olmadı. Biz de, “Memleketimize döviz girsin de biz kendi vatanımızda mahzun olmaya razıyız,” diyerek boynu bükük vaziyette gezdik. Her köşe hediyelik eşya, incik boncuk dolu olduğundan pek bizi açmadı ama o dükkânlar içinde bir de kitapçı gördük. Aman ne nimet. Hemen daldım içeri. Şekerci dükkânına düşmüş yaramaz sıpalar kadar şenlendim. Kitapçı gezmenin bir adabı vardır fakat mevzumuz bu değil… Ben âdet töre dinlemeden müthiş bir oburlukla kitapçıyı gezdim. Büyük bir dükkândı ve raflar tıka basa doluydu. Kitapçı gibi değil de bir kitap kurdunun odası gibiydi. Edebiyat, tarih, sosyal bilimler ne ararsan vardı. Dükkân sahibi ile konuşmaya başladım. Adam uzunca babayiğit biriydi. Gözünde yakın gözlüğü elinde bir şeylerle uğraşıyor. Hem işini yapıyor hem laf veriyor. “Bu dükkânı genişleteceğim. Üst kat evimdir, oradan buraya biraz daha katkı yapacağım,” diyor. Öyle söyleyince ben coştum. “Bir kitapsever bulduk, haydi hayırlısı,” dedim. Gezmeye devam ettim. Dükkân sakindi. Kimsenin kitapçıya gönül düşürdüğü yoktu. Ben de tenhalığı ganimet bilip sordum. “Üstadım siz neler okursunuz acaba?” Ben zannediyorum ki bu açılış sorusuyla bir kitap sohbetinin içine düşeceğiz. Heyecanla cevabını beklerken adam kestirip attı. “Ben kitap okumam,” dedi. Nasıl şaşırdım anlatamam. “E peki bu kadar kitap düşkünlüğü nedir?” diyecek oldum. “Ben bu işi seviyorum. Bana kitap özetleri gelir ben onlara bakarım bana yeter.” Bir yaşıma daha girdim. “Bu ne sevgi ah bu ne ıstırap?” desem yeriydi. Kitabı bu kadar seven bir insanın azıcık da olsa okuması gerekmez mi? Ne yaparsınız ki dünya yüzünde türlü türlü sevgiler mevcut. Demek ki böyle kitapseverler de mevcut imiş, belledik.
Yazımızın başından beri söylemeye çalıştığımız şey, yazar sevmenin başka türlü bir emek gerektirdiğidir. Futbolcu sever gibi yazar sevilmez. Bu duruma sayısız örnek verilebilir. Bazen, “Edebiyat sohbetlerinde ben de boş oturmayayım, el içine çıkacak kadar üç-beş kelam edeyim,” diyenler oluyor. Zaten edebiyat ve sinema konusunda herkes futbol konuşur gibi bir fikir sahibi olur. Yalan yanlış hiç fark etmez. Bizim Sait Faikçi arkadaş da belki edebiyat ortamlarına bir giriş bileti gibi Sait Faik’i kullanıyordu.
Edebiyatın “ölü sanat” olduğunu öne sürenler derler ki kimse kimseyi okumuyor. Bu ülkede üç bin şair varken şiir kitapları bin tane bile satmaz. “Şairler bile şiir okumuyor,” demeye getirirler. Biz de onların bu tespitine bu yazıyla bir katkı sağladık. “Şiir okumayan şairler olduğu gibi yazar hayranıyım diyerek tembelliğine yazarı bahane gösterenler de var,” demek istedik. Meramımız hasıl olduysa ne mutlu bize…
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Deneme
- Kitap AdıKalfa Uykusu
- Sayfa Sayısı188
- YazarMustafa Çiftci
- ISBN9789750531194
- Boyutlar, Kapak13x19,5 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2021
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Çivisi Çıkmış Dünya (Uygarlıklarımız Tükendiğinde) ~ Amin Maalouf
Çivisi Çıkmış Dünya (Uygarlıklarımız Tükendiğinde)
Amin Maalouf
Türk okurunun daha çok tarihsel romanlarıyla tanıdığı Maalouf, bu kez “medeniyetler çatışması” adı altında kuramsallaşıp yasallaşan ve dünyadaki bütün kültürler ve halklar için felakete...
- Ve Günler Yürümeye Başladı ~ Eduardo Galeano
Ve Günler Yürümeye Başladı
Eduardo Galeano
Galeano’dan her güne bir masal değil, her güne bir gerçek. Bir takvim formatında yazılan Ve Günler Yürümeye Başladı, 1 Ocak’tan 31 Aralık’a her gün...
- Sözde Kızlar ~ Peyami Safa
Sözde Kızlar
Peyami Safa
Mütareke döneminin bunalımlı günlerinde, babasını aramak amacıyla İstanbul’a gelen bir genç kızın macerası çerçevesinde, yüksek tabakanın içinde bulunduğu ahlaki çöküşü ele alır. Peyami Safa’nın...