Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Vasiyet İbret ve Gözyaşı
Vasiyet İbret ve Gözyaşı

Vasiyet İbret ve Gözyaşı

Halit Ertuğrul

VASİYET, her okuyucumuza ısrarla tavsiye ettiğimiz, yaşanmış bir eserdir. VASİYET bu toplumda yaşayan herkesin özlemleri, hayalleri ve acılarıdır. VASİYET, işledikleri hataların kurbanı olarak, hayatlarını…

VASİYET, her okuyucumuza ısrarla tavsiye ettiğimiz, yaşanmış bir eserdir.
VASİYET bu toplumda yaşayan herkesin özlemleri, hayalleri ve acılarıdır.
VASİYET, işledikleri hataların kurbanı olarak, hayatlarını karartan insanların ve özellikle gençlerin çığlıkları, imdat sesleri, “Biz yaptık, siz yapmayın!” feryatlarıdır.
VASİYET, aklı çökmüş, kalbi bozulmuş, yüreği parçalanmış ve çaresizliğin girdabında çırpınan çaresizlerin son çağrısı, son yalvarışıdır.
VASİYET, günahlarının içinde alev alev yanan kişilerin son isteği, son arzusudur.
VASİYET’te seçilen örnekler öylesine tanıdık ve her ailenin yaşadığı öylesine önemli hususlardır ki, insanın okuyup da etkilenmemesi, dersler çıkarmaması mümkün değildir.
Gençlik yıllarının delidolu hayalleriyle yapılan hatalar, işlenen günahlar ve bunun karşısında ailelerin yaşadığı dramlar bütün gerçekliğiyle gözler önüne serilmiştir.
VASİYET, yaşanmadan önce okunması gereken bir hayat dersi ve bir yol haritasıdır.
VASİYET, herkese vasiyet olunur.
Öyleyse, buyurun…

BİR CANİNİN VASİYETİDİR

CANİ RUHLU benim nelere sebep olduğumu… Hangi felâketleri hazırladığımı… Kaç mazlumun hayatım kararttığımı… Sevdiklerimi ve ailemi nasıl perişan ettiğimi.

Hangisini anlatayım? Nereden başlayacağımı bilemiyorum.

O kadar vicdan azabı içinde yanıyorum ki, bu vasiyetimi duyurmak, gençyaşlı herkese iletmek, toplumun tuzaklarından insanları haberdar etmek için yaşadıklarımı gözyaşlarıyla yazdırıyorum.

“Yazdırıyorum” diyorum, çünkü bende yazacak takat bile kalmadı.

Benim yaptıklarımı, hatalarımı bir vasiyet olarak “özellikle de gençlerin bilmesini için” yazdırıyorum. Büyük bir vicdan azabıyla kavruluyorum, bu satırlar karalanırken…

Başımdan geçen olayların ne kadar korkunç, ne kadar ürpertici, ne kadar canice şeyler olduğunu önüme gelen herkesle paylaşmak istiyorum. Ama mecalim tükendi artık! Yolun sonuna gelmiş bir insanım ben… İki adım sonra gireceğim mezardaki hesap, içime kor gibi düşüyor! Beni her an yakmaya devam ediyor. Bu nedenle fani dünyaya veda etmeden önce, arkamdan gelenleri uyarmak için çırpmıyorum.

Vasiyetim bunun içindir!

Lütfen bana yardımcı olun. Benim affolunmaz günahlarımı başkalarıyla paylaşabilirseniz, belki de bu yanlışı fark edenler çıkar. Vicdanımı da rahatlatır biraz olsun…

Ne olur?

Lise hayatım âsi, ele avuca sığmaz, söz dinlemez, aklının estiğini yapan, çapkın bir genç olarak geçmişti.

bengin bir babanın tek çocuğu olarak önümdeki imkânların şımarıklığı ve pervasızlığıyla aklına geleni yapan, havalı ve sorumsuz bir insan olarak büyümüştüm…

Herkesin ders çalışıp sınıf geçmeyi düşündüğü o yıllarda ben, saf ve masum kızları nasıl tuzağa düşüreceğimin planlarını yapıyordum.

Benim harçlıklarımla beslenen etrafımdaki yaltakçılar da bana yardım ediyor, dedektif gibi peşlerine düştükleri kızları istediğim yere getirmeyi başarıyorlardı.

İnanın ki, bunları anlatırken tüylerim diken diken oluyor, kalbim daralıyor ve beynime kan sıçrıyor sanki! Çünkü Öyle büyük zalimlikler, öyle nefret uyandıran günahlardı ki, Allah’ım keşke bunları yaşayacağıma bin parçaya bölünerek canavarlara yem olsaydım, daha iyiydi.

Kaç zavallı kızın kanına girdim, kaç masumun hayallerini yıktım, kaç saf ve temiz hanımın dünyasını karartım!

Daha lise ikinci sınıftayken babamın villasında, tüyler ürperten günahlar işlerdim. Bugün içimi kor gibi yakan ihanetler yapardım. Öyle ki, o villa; feryatların, yalvarışların ve çaresizliğin onlarca numunesine şahit oldu. Üvey annem benimle hiç ilgilenmiyor, babam ise, sürekli iş seyahatlerinde bulduğu için yaptıklarımdan haberi olmuyordu. Zaten daha çok beni danışmanları takip edip, mahkemelere düşmemi engelliyorlardı. Bu da bana daha fazla cesaret ve pervasızlık veriyordu.

Üvey annemin gizli bir beklentisi vardı: Evin tek çocuğu ben olduğumdan yaşadığım bu akıl almaz hayat içinde çarçabuk bir şekilde ortadan kalkarsam, yaşlı babamın mirası da kendisine kalacaktı. Biliyordum, gizli gizli benim ölmemi arzuluyordu

Haham, dişli çıkan mağdur ailelerine karşı her seferinde paranın gücüyle galip geliyordu, beni kanunun elinden çekip alıyordu.

vardı benim: Bana “Dur!” diyecek, peşime düşecek, her an endişeyle benden hesap soracak bir babanın, benim için uykuları kaçan şefkatli bir annenin olmayışı, beni kötü yola sevk eden şeytanın işini kolaylaştırıyordu. Nerede sabah orada akşam, dilediğini dilediği şekilde yapan bir insan olmamı sağlıyordu.

Lise sona geldiğimde, hayatımı kararttığım sözlü bir kızın kardeşi peşime düşmüştü Hatta birkaç kez de beni sıkıştırmıştı. Ama yanımdan ayırmadığım yaltakçılar sayesinde bu beladan kurtulmuştum. Ancak gözü kara bu gencin, benim peşimi bırakacağı da yoktu.

O beni silip atmadan, ben onu silip atmanın planlarını yaptırdım adamlarıma…

Her gün ceplerini doldurduğum adamlarımdan ikisini gönderdim üzerine, iyi bir ders versinler diye…

Bu canavar ruhlu yaltakçı gençler de gitmişler, gece adamın evini basmışlar. Annesinin ve babasının gözü önünde yaralamadık bir tarafını bırakmışlar. Kendilerine direnen ev halkını da tepeleyip geçmişler!

Bizim vahşîler tehditler savurarak evden çıkarken ayaklar altında kalan annesi ise:

Size karşı koyacak gücümüz yok! Sizi Rabbime havale ediyorum. Ya ıslah etsin, ya kahretsin, diye beddua etmiş ağrıyan gözü kanlara bulanarak…

Tabiî o zaman, her şeyi parayla satın alabileceğini düşünen benim gibi biri için bedduanın hiçbir anlamı yoktu. Bir ailenin mağdur olmasının da… Ama yapılanlar da büyük bir hata olmuştu. Tamam, bu ailenin bir derse ihtiyacı vardı. Ancak ev basmak büyük suçtu. Orada bu çılgınlık yapılmamalıydı. Hele ana babasına el kaldırılmamalıydı. Bunlardan ayıp veya günah oldukları için değil, yaptığımız suç olduğu için korkuyordum. Yoksa o yıllarda öyle “ayıp, günah, cennet, cehennem ve manevî değerler”le meşgul olacak bir hassasiyetim yoktu.

Yaptığım hala beni mahkemeye düşürmesin diye, babamın adamlarından saygın birisini, gecenin yarısında kaldırarak bu işi halletmesi için baskın yapılan eve gönderdim.

Adam gece bahsedilen eve gidince, bütün aileyi perişan bir halde bulmuş. Çocuğun birkaç yerinde kırık varmış, ağzı burnu da dağılmış… Anne ve babasının haliyse daha perişan! İhanetimize uğrayan zavallı kız da, aklını kaybetmiş gibi köşede feryat edip duruyormuş.,. Ama bizimle mücadele etmekten çekindiklerinden dolayı karakola da gitmemişler.

Babamın adamı derhal meseleye el atıp, eve doktor çağırmış, gencin kırıklarını sardırmış, anne babanın yaralanan yerlerini tedavi ettirmiş. Ardından da binlerce özürler dileyerek, cebindeki yüklü miktar parayı babaya uzatmış.

Bir temizlik şirketinde görev yapan gariban adam, bu durum karşısında:

Siz bu ailenin onurunu, namusunu parayla mı satın almak istiyorsunuz, diye haykırmış. Biz çok fakiriz, kimsesiziz ve garibiz; ama onurumuzu, şerefimizi kimse parayla satın

Korkmayın! Sizleri şikâyet de etmeyeceğim. Çünkü her yerde adamınız var. Bizi kimse dinlemez. Hem yine döner başımıza bela olursunuz! Ama şikâyetimizi yaratanımıza çoktan bildirdik. O mazlumun hakkını ayaklar altında çiğnetmeyecek kadar adalet sahibidir. Hesabınızı da er geç bir gün görecektir

Siz bizden değil, Ondan (ç.c.) korkun.

Parayı yüzüne çarpıp, kapıyı da yüzüne kapamışlar…

Bu da beni çok sevindirmişti. Oh! Nasıl olsa şikâyet etmeyeceklerdi! Yine yakayı kurtarmıştım. Allah’a ettikleri şikayetlerse umrumda değildi. Kılımı bile kıpırdatmamıştı. Yani korkmamıştım.

Ben babamın sunduğu imkanlar içinde zehirli bir mutluluk yaşıyordum. Üç dört ayda bir değiştirdiğim arabamla kendi keyfimiz ve zevkimiz uğruna birkaç yaltakçımla birlikte can yakmaya, ocak söndürmeye devam ediyorduk.

Bu halimizi yakından izleyen bir Öğretmenim bir gün beni odasına çağırıp kaşlarını çatarak, asık ve sert bir suratla söylenmeye başlamıştı.

Bak Murat, demişti. Benim yaşım elli bir oldu. Unutma çocuğum! Can yakanın canı yanar, ocakları söndürenin ocağı söner. Mazlumun ahı ve feryadı o kadar keskindir ki, hiç…

Eklendi: Yayım tarihi

“Vasiyet İbret ve Gözyaşı” için bir yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Anı - Anlatı Hatırat
  • Kitap AdıVasiyet İbret ve Gözyaşı
  • Sayfa Sayısı144
  • YazarHalit Ertuğrul
  • ISBN9752698017
  • Boyutlar, Kapak13,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviNesil Yayınları / 2010

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Ateşte Açan Çiçekler ~ Halit ErtuğrulAteşte Açan Çiçekler

    Ateşte Açan Çiçekler

    Halit Ertuğrul

    ATEŞTE AÇAN ÇİÇEKLER adlı bu çalışma, ATEŞTE YEŞERDİM isimli kitabımızın devamıdır. ATEŞTE AÇAN ÇİÇEKLER, kendisine bir çıkış yolu arayan insanların; ibretli ve esrarlı hadiselerle...

  2. Aradığını Bulan Kadın ~ Halit ErtuğrulAradığını Bulan Kadın

    Aradığını Bulan Kadın

    Halit Ertuğrul

    Elinizdeki bu kitap, daha önce Kendini Arayan Kadın  adıyla sizlere sunulan eserin devamıdır. Yani büyük bir duygu yoğunluğu ve ibretle okuduğunuz Nilüfer Hanımın öyküsünün...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Her Gün Hüzün – Sol Ayağım 2 ~ Christy BrownHer Gün Hüzün – Sol Ayağım 2

    Her Gün Hüzün – Sol Ayağım 2

    Christy Brown

    “Tüm bu gürültü patırtının ne olduğunu merak eden bir grup heyecanlı çocuğun yanında,tekerlekli sandalyesinin kenarında oturuyordu.” Romanın ilk bölümü,işte böyle başlar. Öylece oturuyordur; çünkü...

  2. Cinnet Müstatili (kod2) ~ Necip Fazıl KısakürekCinnet Müstatili (kod2)

    Cinnet Müstatili (kod2)

    Necip Fazıl Kısakürek

    Muamele Hareketimden bir gün evvel Üsküdar Savcılığında ifademi aldılar. Bu savcının yanında oturdum ve Sulh Ceza Mahkemesi beni görmeden kararını verdi: Tevkifi ve Malatya’ya...

  3. Zulamdaki Şiir – Parça Parça Anılar ~ Fethiye ÇetinZulamdaki Şiir – Parça Parça Anılar

    Zulamdaki Şiir – Parça Parça Anılar

    Fethiye Çetin

    “Kendisini içinde yeniden kurduğu bir deneyim olarak okuyorsunuz anıları, ‘biz ne acılar çektik!’ haykırışı olarak değil. Fethiye Çetin’in şiddetin nesnesi yapılan, yapılmak istenenlerin yanında,...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur