Modern Amerikan edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan, sıklıkla Herman Melville ve William Faulkner gibi ustalarla kıyaslanan Cormac McCarthy kariyeri boyunca Güney gotiği, Western ve postapokaliptik türlerde verdiği birbirinden başarılı eserlerle Pulitzer, Ulusal Kitap, Ulusal Kitap Eleştirmenleri Ödülü ve MacArthur Dâhi Bursu gibi ödüllerin sahibi oldu. Üçüncü romanı Tanrı’nın Bir Kulu 1973’te yayımlandığında “birçok sahnesinin halüsinasyona benzer bir gücü var, akla kazınıyorlar” diye yorumlandı.
Mazisi ırkçılıkla harmanlanmış topraklar. Doğu Tennessee. Lester Ballard ailesinden kalan toprakları kaybeder önce. Toplumdan koptukça dağlara, mağaralara döner yüzünü. Münzevidir, seri katildir artık. Seksin, ölümün heyulası. İnsanın, tabiatın ve Tanrı’nın adaletinden kaçıp medeniyetten intikam alan bir yeraltı canlısı.
Ülkenin, tarihin, insanlığın doğurduğu bir canavarın anlatıldığı Tanrı’nın Bir Kulu gözleri karanlıkta kırmızı mücevherlere benzeyen şahinler kadar ürkütücü bir yaşamın romanı.
“McCarthy’nin romanları, şiddet yoluyla yenilenme, Güney pastorali, kutsal avcı figürü ve uçsuz bucaksız Batı toprağını fethetmeye çıkan sınır kâşifleri gibi Amerika’nın temel mitleriyle derinden ilintilidir.” –James Wood
“Cormac McCarthy fazlasıyla hayran olduğum yazarlardan.” –David Foster Wallace
*
Panayır kafilesi gibi geldiler tepeleri ve süpürgeotu bürümüş hendekleri aşarak sabah güneşinde, kamyon çukurlarda sallanıp yatarken kasasına atılmış sandalyelerdeki müzisyenler dingildeyerek çalgılarını akort ediyor, şişman gitarist bir yandan sırıtıp arkadan gelen arabadakilere hareketler yaparken diğer yandan eğilip kemancıya bir pusula uzatıyordu ama o yüzünü buruşturmuş akort anahtarını çevirip dinliyordu. Çiçek açmış elma ağaçlarının altından ve kızıl çamurla sıvanmış kütük kulübenin yanından geçip dere yatağını da aşarak dağın mavi gölgesinde kalmış köhne bir ahşap evi gördüler karşılarında. Arkasında bir ahır vardı. Kasadaki adamlardan biri şoför mahallinin tavanına vurunca kamyon durdu. Arabalar ile kamyonlar geldi araziyi bürümüş otları yara yara, insanlarsa yürüyerek.
Başkaca ses çıkmayan pastoral sabahın içinden çıkagelişlerini izleyen bir adam var ahırın kapısında. Ufak tefek, pasaklı, tıraşsız biri. Toz ve dilim dilim gün ışığı içinden saman saplarını savururken dalaşmaya niyetli gibi yürüyor. Sakson ve Kelt kanı var. Belki de aynı senin gibi Tanrı’nın bir kulu. Eşekarıları kalaslardan aralıklı sızan ışıkta art arda çakıp sönerek dolanıyor, kesif karanlığı ateşböcekleri gibi deliyor siyahtan sarıya sarıdan siyaha dönerek. Adam iki ayağını ayırmış duruyor, kara toprakta yaptığı daha da kara birikintide saman sapları solgun köpükler içinde dönmekte. Kotunu iliklerken kendisi de dilim dilim aydınlanarak samanlık duvarı boyunca yürüyor, duvara bakan gözlerinde inceden bir rahatsızlık gelip geçiyor.
Sundurmanın kapısına çıkıp gözlerini kırpıştırıyor. Arkasında tavan kirişlerine bağlanmış bir urgan var. Seyrek sakalli çenesi çiğniyormuş gibi açılıp kapanmakta ama ağzında bir şey yok. Güneşe karşı gözlerini kaparcasına yummuş fakat ince ve mavi damarlı gözkapaklarının ardında seçiliyor gözlerinin oynadığı, izlediği. Kamyon kasasından el eden mavi takımlı adamı. Kurulan limonata tezgâhını. Müzisyenlerin bir country parçasına girişini ve arsanın insanlarla doluşunu ve hoparlörden gelen ilk ses provasını.
Hadi bakalım gümüş dolar kazanmak isteyenler adını yazdırsın. Buraya buyurun. Evet bu tarafa. Siz küçük hanım? Keyfiniz bilir. Hayhay. Buyursunlar. Jessie? Tamam mı orası?.. Buyurun, efendim. Jess evi açtı, içeriyi görmek isteyenlere duyurulur. Yavaş yavaş. Birazdan müziğimiz de başlayacak, ondan önce çekilişe adınızı yazdırmaya bekleriz. Pardon? Nasıl, efendim? Aynen, efendim. Önce arsalara teklif vereceğiz, sonra tüm arazinin mezatı görülecek. Yolun iki tarafını da kapsıyor, derenin karşısındaki büyük ağaçlığa kadar yolu var. Hayhay. Hemen başlıyoruz.
Eğiliyor, gösteriyor, gülümsüyor. Bir elinde mikrofon. Tepedeki çamların arasında bir başka mezatçının sesi, uzaktan ve mükerrer. Harabelerin arasında sesler dolanıyor sanki, bir hayalet korosu.
Efendim bu ağaçlar da güzel. Kütür kütür odun. On beş yirmi yıl önce dikildiğinden çok kalın olmamakla birlikte bakınız, efendim. Siz yatağınızda mışıl ışıl uyurken boy atacak bunlar. Hayhay. Samimi söylüyorum. Bu araziler çok değerlenecek. Vadinin en kıymetli arazileri olacak. Söylemedi demeyin.
Yok böyle bir kupon arazi, hanımlar beyler. Param olsa da ben alsam! Beni tanıyan bilir, cebimdeki son kuruşuna kadar gayrimenkuldedir. Bir kuruş kazandıysam gayrimenkul sayesindedir. Bir milyon dolarım olsa doksan günde son kuruşuna kadar gayrimenkule bağlarım. Yeminle bak. Emlak gibi malın olsun, değerinden düşmez. Şu arazi yüzde on prim yapmazsa suratıma tükürün. Fazlasını bile yapar. Belki yüzde yirmi. Banka size bu faizi vermeyeceğini pekâlâ biliyorsunuz. Emlaktan âlâ yatırım yoktur. Toprağın olsun. Paranın değeri günden güne düşüyor. Bugünün bir doları yarının elli senti etmez. Hepiniz biliyorsunuz. Ama gayrimenkul fiyatı düşmez, çıkar da çıkar.
Bakın bundan altı yıl önce amcam aşağıdaki Prater çiftliğini satın alırken herkes yapma pişman olursun dedi. On dokuz buçuk ödedi o araziye. Ben işimi bilirim dedi. Sonra olanları hep biliyorsunuz. Hayhay. Otuz sekiz bine okuttu. Ha şimdi bu arazinin biraz masrafı var. Bir elden geçsin ister. Yalan yok. Ama bir koyup iki alırsınız. Gayrimenkul, hele de bu vadide bir arsa harikulade bir yatırım. Cepte nakit bilin. Samimi söylüyorum.
Çamların arasında sesler bir kayıp dua okudu. Sonra sustular. Kalabalığa bir mırıltı yayıldı. Mezatçı mikrofonu başka bir adama vermişti. O adam konuştu: Şerife sesleniver de bir baksin CB.
Mezatçı elini salladı ona ve önünde duran adama doğru eğildi. Ufak tefek, tıraşsız, şimdi elinde tüfek tutan adama. Ne istiyorsun, Lester?
Demedim mi? Topla şu serserileri de bas git lan arazimden! Ağzını topla, Lester. Hanımlar var burada.
Kim varsa var ulan!
Burası senin arazin falan değil.
Kim demiş?
Bak bir kere içeri girdin bu sebepten. Yetmedi bir daha mi gireceksin? Şerif şurada durmuş izliyor bizi.
Bana ne lan, nerde durursa dursun! Kalkın siktirin gidin toprağımdan! Duydun mu?
Mezatçı, kamyon kasasının kapağına çömelmişti. Ayaklarına doğru baktı, tahtaların arasına sıkışıp kurumuş bir çamur parçasını kazıdı. Tekrar başını kaldırıp tüfekli adama baktığında gülümsüyordu. Dedi ki: Lester aklını başına toplamazsan umarhanede hücreye kapatacaklar seni.
Adam elinde tüfekle bir adım geriledi. Yere çökercesine eğilmişti ve boştaki elini parmaklarını açarak kalabalığa doğru çevirdi, geri durmalarını ister gibi. În aşağı kamyondan, diye tısladı.
Kamyondaki adam tükürüp gözlerini kısarak ona baktı. Ne yapacaksın, Lester, vuracak mısın beni? Arazini elinden ben almadım. Belediye aldı. Benim işim mezatını yapmak.
In kamyondan aşağı.
Arkasında müzisyenler, eski panayırlardaki poligonlarda hedef olarak dizilen kompozisyonlardaki gibi. Delirmiş, CB.
CB cevap verdi: Vuracaksan vur beni, Lester, yerim belli yurdum belli. Senden kaçıp saklanacak değilim.
Lester Ballard bir daha dik tutamadı başını o günden sonra. Bir şekilde boynu sakatlandı. Buster’ın vurduğunu görmedim ama onu yere serilmiş gördüm. Şerifin yanındaydım. Alnında yumruk gibi bir şişlikle sırtüstü yatmış boş gözlerle etrafa bakıyordu. Yattığı yerde kan geliyordu kulaklarından. Buster hâlâ elinde baltayla bekliyordu. Resmi arabayla alıp götürdüler, CB de bir şey olmamış gibi mezata devam etti ama dediğine göre ihaleye girebilecek bazı insanlar girmemiş bu olaydan sonra; belki Lester’ın amacı da buydu, bilemeyiz. John Greer, yukarıki Grainger ilçesindendi. Ona kara çalmak değil niyetim ama öyleydi işte.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıTanrı’nın Bir Kulu
- Sayfa Sayısı152
- YazarCormac McCarthy
- ISBN9786257737210
- Boyutlar, Kapak13,5x21 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİthaki Yayınları / 2020
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Akşam Yıldızı ~ Samantha James
Akşam Yıldızı
Samantha James
Kaderin zalim bir cilvesi Simon Blackwell’in hayatını onarılmaz biçimde değiştirdi. Yoğun tutkuların adamı, bozkırın vahşi doğasını kendine sığınak edip bütün dünyayla bağlantısını keserek, duygu...
- Final – Hush Hush Serisi 4. Kitabı ~ Becca Fitzpatrick
Final – Hush Hush Serisi 4. Kitabı
Becca Fitzpatrick
Hush Hush Serisi 4. Kitabı Hush, Hush serisinin bu nefes kesici Final’inde kader ağlarını örüyor Nora ve Patch tüm sorunların geride kaldığını düşünmektedir ve...
- Nickel Çocukları ~ Colson Whitehead
Nickel Çocukları
Colson Whitehead
Çağdaş edebiyatın parlak yıldızı Colson Whitehead’den fırsatlar ülkesinin karanlık yüzüne bakan iddialı bir roman: Nickel Çocukları. Whitehead, yakın zamana değin faal olan bir okuldaki...