Anton Çehov’un henüz 24 yaşındayken yazmaya başlayıp “Antoşa Çehonte” takma adıyla yayımladığı “Avda Trajedi” yazarın tek romanıdır. On dokuzuncu yüzyılda Rusya taşrasında işlenen bir cinayetin iki anlatıcının ağzından aktarıldığı roman, polisiye türünün yenilikçi bir örneğidir. Eleştirmenler tarafından olgun Çehov’u öne çıkaran dikkat çekici bir çalışma olarak değerlendirilmiştir. Farklı sosyal sınıflardan insanların –kontların, soyluların, köylülerin, Çingenelerin ve umutsuz burjuvaların– sahne aldığı roman birçok dile çevrilmiş, sinemaya, tiyatroya ve baleye uyarlanmıştır.
Türkiye’de ilk kez 1943’te, Adnan Tahir Tan’ın çevirisiyle “Kırmızı Entarili Kız” adıyla yayımlanmış romanı Kayhan Yükseler Rusçadan Türkçeye çevirdi.
*
ÇEVİRMENİN ÖNSÖZÜ
Avda Trajedi Anton Pavloviç Çehov’un Rus aristokrasisinin manevi çöküş dönemi yaşadığı, kırsalda görece serflik dönemi kalıntılarının hüküm sürdüğü yıllarda eleştirel gözle kaleme aldığı bir romanıdır. Kimi eleştirmenlerce ünlü eserlerinden bazılarının önüne geçtiği söylenen bu karanlık, ilgi çekici roman sadece polisiye tarzının mükemmel bir örneği değil, aynı zamanda yenilikçi bir eser olarak görülmüştür. Hem Rusya’da hem de diğer pek çok ülkede defalarca sinemaya, tiyatroya ve baleye uyarlanmış, Bolşevik Devrimi’nin en civcivli günlerinde (1918) bile filme çekilmiştir.
Avda Trajedi ilk kez 1884-1885’te Moskova’da basılan Günün Haberleri gazetesinde “Antoşa Çehonte” imzasıyla tefrika halinde çıkmaya başlar, göründüğü kadarıyla eksiksiz nüshasıyla yayımlanır. Tiyatro gazetesinin editörü ve yayıncısı S. N. Alekseyev anılarında Çehov❜la karşılaşmasından şöyle söz eder: “Antoşa Çehonte biraz utangaç ama etkileyici bir genç (…) Sayfası en fazla beş kapiğe küçük bir gazeteyle anlaşmış da olsa büyük umutlar vaat eden bir yazar…” Anton Çehov romanını Günün Haberleri gazetesine toptan satar. Sansürlü yerler söz konusu olduğunda yeterli yedek metin bulundurması koşuluyla titiz bir el yazısıyla yazılmış hikâyenin neredeyse tamamını gazeteye teslim eder.
Çehov bir süre sonra gazeteci-yazar Leykin’e bir mektup yazıp gazetenin yayın kurulunun romanı için uzun zamandır ödeme yapmadığını bildirir. Çehov’un kardeşi Mihail anılarında bu konuyla ilgili bir olayı şöyle anlatır:
“Avda Trajedi romanı için ağabeyime haftada üç ruble ödenmesi gerekiyordu. Gazetenin yazı işlerine uğrar, akşama kadar dört gözle birilerinin gelmesini beklersiniz. Böyle uzun süre beklediğim bir gün yayıncı geldi, ‘Ne bekliyorsunuz’ diye sordu, ‘Şey, üç ruble almak için gelmiştim’ dedim. ‘Hiç param yok,’ diye karşılık verdi, ‘belki bir tiyatro bileti yahut yeni bir pantolon olur, isterseniz terzi Arontriher’e gidin, benim hesabımdan bir pantolon alın.” 1885’te (tarihsiz bir mektubunda) Mihail, ağabeyine şöyle yazar: “Dün Lipskerov’a (gazetenin yayıncısı ve editörü) uğradım. Ortalığı velveleye verdi. Voskresensk’e gideceğimi, paraya ihtiyacın olduğunu, ayın yirmi altısında döneceğimi söyledim. Kendini zorlayıp üç ruble verdi.”
Avda Trajedi’nin kaderi sıradışıdır. Gazetede yayımlandıktan sonra Çehov bu yapıtıyla bir daha ilgilenmemiş, yayıncıların ısrarına karşın ne düzeltme yapmış ne de bir yorumda bulunmuştur. Dostlarıyla mektuplaşmalarında bu yapıtından hiç söz etmediği gibi, ileride kitap halinde basıldığında bile herhangi bir değişikliğe gitmemiştir, hem romanın yazılması hikâyesi hem de bu yapıt hakkında Çehov’un ifadeleri bilinmemektedir.
1870-1880 yılları arası Rusya’da polisiye edebiyata karşı yoğun ilginin duyulduğu bir dönemdir. Avda Trajedi̇’de para mülk ve miras gibi nesnel nedenler olmadığından, o dönemin eleştirmenleri hikâyenin temel motifini oluşturan, işlenen cinayette Çehov’un klasik dedektiflik hikâyesinin bir parodisini yaratmaya çalıştığını öne sürerler. Ayrıca o yıllarda cinai roman ve melodramın parodisi vardır, Çehov parodilere övgüde bulunur.
Çehov polisiye romanda romantizmin yeri olmadığını düşünerek atmosferi tamamen farklı bir açıdan göstermeye çalışır, böylece ironi ve parodi, melodram ve trajediyle iç içe geçer. yılların tanınmış edebiyat eleştirmeni ve yayıncısı Aleksandr Yefimoviç İzmaylov romanın düşük düzeyde bir gazetede yayımlanmasına ve sonraki yapıtlarına göre uyumsuz olmasına karşın ciddi, ilgiye değer bir yapıt olarak değerlendirir. Ona göre konusu klasik polisiye öykülere uymaz, trajedinin nedenleri psikolojik alandadır. Belki de, bu nedenle, Avda Trajedi’nin yayımlanması İzmaylov’un belirttiği gibi çağdaşları arasında, Çehov’un klasik polisiye öykünün bir parodisini yarattığını düşünmelerine yol açmıştır.
Bu roman Çehov’un genel yapıtlarından önemli ölçüde farklıdır; ancak, Çehov bu eserinde tüm toplumun kötülüklerine ve bireylerin denetlenmemiş tutkularına yansıyan insanın derin doğasını araştırır. Polisiye roman olmasına rağmen kahramanların ruh halleri, deneyimleri ve iç çatışkıları ön plandadır.
Olay Güney Rusya’nın uzak bir kasabasında geçer. Kırk yaşlarında emekli olan İvan Petrovic Kamışov adlı bir sorgu yargıcı genç yaşta ne yapacağını bilemeyip bir hikâye yazmaya karar verir. Hikâyesini bitirdikten sonra bir gazeteye uğrar ve yazı işleri müdüründen, içinde kendisinin de başat rol oynadığı Sergey Petrovic Zinovyev adıyla bir hikâye yayımlamasını ister. Hikâyede geçen trajik olayların bire bir tanığı olduğunu ve her şeyin gözlerinin önünde cereyan ettiğini bildirir. Öyküde aşk, cinayet, ihanet her şey vardır. Öykü çekmecede iki üç ay bekler. Sonra eseri iki kez okuyan editör bir insanın korkunç sırrını keşfetmiş gibi acı verici bir düşünceye kapılır. Bunun sadece yazınsal bir kurgu değil, gerçek bir suç hikâyesi olduğunu fark eder.
Romanın ikinci önemli karakteri olan Kont Aleksey Karneyev, iki yıl kaldığı Avrupa gezisinden ülkesine yeni dönmüştür. Kont ahlaksızlığın derin dehlizlerinde dolaşan bencil, insanlıktan yoksun bir kişiliktir. Yaptığı ilk iş akşam yapacakları âlemin hayaliyle can dostu Sergey Petrovic Zinovyev’i malikânesine çağırtmak olur. Sorgu yargıcı Zinovyev davete icabet etmekte uzun süre tereddüt geçirdikten sonra atına atlayıp romanda önemli bir yer tutan efsanevi gölün kıyısından kontun malikânesine gelir. Romanın kahramanları yavaş yavaş sahneye çıkmaya başlarlar. Mekân kont Karneyev’in uçsuz bucaksız arazisi ve malikânesidir. İçkili ikindiüstü yemeğinden sonra kontun dut, kızılcık, Fransız begamot ve zeytin ağaçlarıyla kaplı harika bahçesinde gezintiye çıkarlar; yanlarında mülkün yönetiminden sorumlu elli yaşlarındaki Pyotr Yegoriç Urbenin de vardır ve trajedide çok geçmeden yerini alan orman bekçisinin güzel kızı Olga’yla burada karşılaşırlar. Ağaçların arasından parlak kırmızı elbisesiyle birden ortaya çıkan bu on dokuz yaşındaki güzeller güzeli kız kontun ve Zinovyev’in aklını başından alır. Annesi gibi eski bir mezarın tepesinde kendini yıldırım çarpmasına bırakarak öldürme hayalleri kuran neşeli, hayat dolu “Kırmızılı Kız”dır o… Olga’ya daha önceden ilgi duyan kâhya Urbenin onunla evlenme hayalleri kurmaktadır. Ormandan çılgın, yaşlı bir babanın kulübesinden çıkıp kontun kâhyasının evine gelin gider. Pahalı elbiseler giymekten, takılar takmaktan başka derdi sıkıntısı olmayan uçarı kız ahlaki çöküşün girdabında debelenip durur, daha düğün yemeğinde bir mağarada Zinovyev’le birlikte olur. Kısa bir süre sonra da kontun kollarına düşer ve sonunda korkunç bir cinayete kurban gider. Zavallı, aldatılmış koca -katilin tam olarak kim olduğu bilinmediği haldesuçlu bulunarak Sibirya’da kürek cezasına çarptırılır.
Çehov insan ruhunun uçurumlarını bilir: Bir koca ve iki erkek arasında paramparça olmuş evli genç bir kadın… Kont mülkünün sefih bataklığında Çingenelerle vahşi gece âlemleri… İnsan ruhunun en olumsuz yanlarını üzerinde toplamış bir kont… En ufak pişmanlık duymayan, vicdan azabı çekmeyen acımasız bir katil… Adaletli gibi görünen ama kimi olaylarda kuşku verici tavırlar sergileyen bir sorgu yargıcı… Pşehotski gibi çıkarcılığın doruğunda gezinen gizemli bir tip… İnsani sorumluluk duygusuna olan sonsuz inancından bir çivinin bile sökülemeyeceği iyiliksever Doktor Pavel İvanoviç… Homojen olmayan Rus toplumu – kontlar, soylular, mujikler, Çingeneler, umutsuz burjuvalar. Daha düğün yemeği sırasında ihanete uğrayan bir koca… Av partisinde işlenen vahşi bir cinayet, hunharca öldürülen evcil bir papağan, katilin kim olduğunu bilen bir köylünün tutukevinde öldürülmesi… Evet, aşk, ihanet, kıskançlık, tutku, cinayet… Bir okur için bundan daha heyecan verici, daha çekici ne olabilir?
Eleştirmen L.İ. Vukolov, Avda Trajedi’nin yapıtlarında olgun Çehov’u öne çıkaran çok dikkat çekici bir uygulama olduğunu, ince mizah öykülerinin yazarı olan Çehov’un gitgide okuyucunun keşfetmesi gereken karmaşık psikolojik çatışmaların yazarı haline geldiğini öne sürer.
Avda Trajedi tezlere, araştırmalara, tartışmalara konu olmuş, üzerine birçok yazı kaleme alınmıştır. Bu kendine özgü yapıtın türü bugün bile ciddi bir tartışma konusu olmayı sürdürmektedir.
Son yıllarda Avda Trajedi üzerine yapılan birçok çalışmada Çehov’un romanı katıksız bir parodi değil, karmaşık, tartışmalı, gerçekçi bir yapıt olarak değerlendirilmiş, yazarın parodi tarzının özellikleri saptanmaya çalışılmıştır.
Gölün romanda önemli bir işlevi var, genellikle olumsuz olaylarda galeyana gelir, ender de olsa huzur verdiği de olur: Romanın başkişisi Sergey Petroviç gölle ilgili duygularını şöyle dile getirir:
“Yolum gölün kıyısından geçiyordu. Su canavarı akşam şarkısını çoktan çalmaya başlamıştı. Ak sırtlı yüksek dalgalar engin yüzeyi tümüyle kaplamıştı. Havada bir uğultu ve homurtu vardı. Soğuk, nemli bir rüzgâr iliklerime işliyordu. Öfkeli göl sol taraftaydı, sağda ise iç karartıcı ormanın tekdüze uğultusu yükseliyordu. Doğayla karşı karşıya kalmışım, onunla yüzleştiriliyormuşum gibi hissettim kendimi. Bana öyle geliyor ki, doğanın bütün bu öfkesi, bütün bu uğultusu ve kükremesi salt benim için, kafam içindi”
“Göl, güneş ışığını yansıtan köpüklü dalgalarla usulca kıpraşarak gündüz uykusuna hazırlanıyordu… Orman ve kıyı söğütleri sabah duasındaymış gibi hareketsiz dikiliyordu… Tam o andaki ruh durumumu anlatması zor… Ama fazla ayrıntıya girmeden sadece şunu söyleyebilirim ki, kontun malikânesinden kıyıya doğru ilerlerken dürüst emeği ve hastalıklar yüzünü buruş buruş etmiş yaşlı Mihail’in kutsal yüzünü görünce hem tarif edilmez derecede memnun kalmış hem de utançtan kıpkırmızı kesilmiştim… Mihail, dış görünüşüyle İncil’deki balıkçıları hatırlatıyordu… Saçı sakalı kar gibi bembeyaz ve tefekkürle gökyüzüne bakıyor… Yaşlı Mihail kıyıda hareketsiz durup koşan bulutları izlerken, insan pekâlâ gökte melekleri gördüğünü düşünebilir…”
“Onu görünce dizginleri kısıp Zorka’yı durdurdum ve dürüst, nasırlı eline dokunarak arınmak istermiş gibi ona elimi uzattım… Küçük, zeki gözlerini bana kaldırıp gülümsedi.”
“Beş dakika sonra evdeydim. Zifiri karanlık vardı. Göl öfkeyle kuduruyor ve benim gibi bir günahkârın yeni günahların tanığı olmasına öfkelenmiş görünüyordu. Karanlıkta gölü göremiyordum. Görünmez bir canavar kükrüyor gibiydi, beni kuşatan karanlık da kükrüyordu…”
Sergey Petroviç gece âleminden sonraki ruh durumunu şöyle anlatır:
“Sonrasına dair anılarım karmakarışık bir hal almaya başlıyor… Her şey birbirine karıştı, birbirinin içine geçti, her şey belirsiz ve bulanık… Sabahın gri gökyüzünü anımsıyorum… Bir kayıktayız… Göl hafifçe dalgalanıyor, gürültülü sefahatimize homurdanıyormuş gibi… Kayığın ortasında ayakta durmuş sallanıyorum… Tina suya düşebileceğimi söyleyerek ısrarla oturmamı istiyor…”
Bazen Sergey Petroviç’in iyilik damarlarının kabardığı da olur:
“Sustuk, düşüncelere daldık…Urbenin’in kaderini düşünmek bana sürekli acı veriyordu; şimdi, onu mahveden kadın gözlerimin önünde at oynatırken, bu düşünce yüreğimde bir dizi ağır düşünceye yol açmıştı… Ona ve çocuklarına ne olacaktı? Olga’nın sonu nasıl olacaktı? Bu iğrenç zavallı kont hangi ahlak bataklığında ömrünü tamamlayacaktı?”
Sergey Petroviç özeleştiri yapabiliyor, pişmanlık duyabiliyordu:
“Kontla yaşıtız. İkimiz de aynı üniversiteyi bitirdik, ikimiz de hukukçuyuz ve ikimizin de hukuk bilgisi yetersiz: Ben az çok biliyorum, kont ise alkolle yatıp alkolle kalktığı için bildiklerini unutuyor. İkimiz de gururluyuz ve sadece kendimizin bildiği birtakım nedenlerden, insan düşmanı vahşi adamlar gibi dünyadan uzak duruyoruz. İkimiz de kamunun (yani S… ilçesinin) ne düşüneceğinden çekinmiyoruz, ikimiz de ahlaksızız ve ikimizin de sonu kötü bitecek. İşte bizi birleştiren “manevi çıkarlar” bunlar. Bizi tanıyan insanlar ilişkimizin durumu hakkında daha fazlasını söyleyemezler.”
“Sonraları bunu defalarca düşündüm: O akşam kesin olarak geri dönmeye cesaretim olsaydı yahut Zorka’m kudurup da bu korkunç, koca gölden alıp beni uzaklara götürseydi, böylesi derin mutsuzluğu omuzlarımda taşımak zorunda kalmaz, komşularıma ne büyük bir iyilik yapmış olurdum! Şimdi bunca ıstırap çektiren anıyla başım çatlayacakmış gibi ağrımaz, kalemimi iki de bir elimden bırakıp kafamı tutmaya zorlamazdı.”
Her şeye rağmen kadersiz Olga’nın da nedenleri var, yaşlı Urbenin❜le evlenmesini eleştiren sorgu yargıcı Sergey Petroviç’e şöyle yanıt verir:
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıAvda Trajedi
- Sayfa Sayısı200
- YazarAnton Pavloviç Çehov
- ISBN9789750847370
- Boyutlar, Kapak13,5 x 21 cm, Karton Kapak
- YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2020
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Tetikçi ~ Jefferey Deaver
Tetikçi
Jefferey Deaver
Sadece adalete uygun olduğunu düşündüğü görevleri kabul eden ve işini inanılmaz bir ustalıkla yerine getiren Alman kökenli tetikçi Paul Schumann bir gün yakalanır. Onu...
- Aşk Ve Gurur ~ Jane Austen
Aşk Ve Gurur
Jane Austen
Jane Austen, 18. yüzyıl romancılığına modern bir kimlik kazandıran ilk yazar olarak kabul edilir. Sıradan insanları, hayatın günlük telaşını incelikli, mizahiüslubuyla anlatır. Bu sebeple...
- Türkler Filistin’e Gelirse ~ Alexander Aaronsohn
Türkler Filistin’e Gelirse
Alexander Aaronsohn
I. Dünya Savaşı’nın sonlarındaki buhranlı günlerde, İngiliz işgalinin başladığı, Almanlarla mücadelenin kızıştığı, İtalyanların işgalleri arttırdığı ve Osmanlı’nın ordusunu bölgeden çekmeye çalıştığı günler… Osmanlı Ordusu’nun...