Öldürülen Paloma’nın adı başta Gaspar’dır. Şifacılığı terk edip gece hayatını seçerek Paloma’ya dönüşse de iyileştirmenin yollarını Feliciana’ya öğretir. Feliciana özel gücü Dil’i keşfederek eskiden sadece erkeklere ait olan şifacılık dünyasında kendi yerini kazanmaya başlar. Önyargılarla, küçümsemeyle doldurulmuş Cadı kelimesini kadının kötü karaktere dönüştürüldüğü ve avlanmaya değer görüldüğü bir dünyadan çekip çıkararak ona iyileştiren, koruyan anlamlarını geri kazandırır. Paloma’nın cinayetini araştırmaya gelen gazeteci Zoé’ye hikâyesini anlatmadan önce Zoé’nin kendi hikâyesini duymak ister.
Çağdaş Meksika edebiyatının en güçlü kalemlerinden biri olan Brenda Lozano Cadılar’da farklı kökenlere ve koşullara sahip iki kadının hikâyesini iç içe geçirerek Meksika geleneklerini, şifayı, şiddeti anlatırken kadın olmanın bin bir biçimini ele alıyor.
*
1
Guadalupe, Paloma’yı öldürdüklerini söylemek için geldiğinde saat akşam altıydı. Saatleri anımsamam, yılları anımsamam, ne zaman doğduğumu bilmem, nasıl doğarsa bir dağ öyle doğdum ben de, dağa ne zaman doğduğunu sorun, ama Guadalupe, dışarı çıkmaya hazırlanırken öldürülen Paloma’nın haberini vermeye geldiğinde saat altıydı, odada ona baktım, yerde duran bedenine baktım, avucunun içinde far kutusunu tutuyordu, aynada çift görünüyorlardı, ikisi de avucunda far kutusunu tutuyordu, sanki biraz evvel sürmüştü gözlerine, sanki Paloma far kutusunu bana uzatmak için doğrulacaktı.
Paloma onu sevmeyen birkaç adamı sevdi, onu seven birkaç adamı da sevdi ve cenazesinde bir sürü adam mum gibi dizildi. Kız kardeşim Francisca ve ben Paloma’yı baba tarafından tanıyorduk, babamın ailesinden tanıdığımız tek kişi Paloma’ydı, babamın kardeşi Gaspar’ın kızı, o da hayatta değil. Paloma babamın, büyükbabamın ve büyük büyükbabamın şifacı ruhunu kanında taşıyan tek kişiydi, bildiklerimi bana o öğretti, Feliciana sen bir şifacısın çünkü bu kanında var, diyen oydu. Neyin nasıl yapılacağını, neyin nasıl yapılmayacağını bana o öğretti, Sende Dil var hayatım, dedi, Feliciana sen Dil şifacısısın çünkü seninki Kitap, diyen oydu. Paloma onu sevmeyen bir sürü adamı iyileştirdi, onu seven bir sürü adamaysa gelecekleriyle ilgili kehanetlerde bulundu, birçok insanı iyileştirdi, bir o kadarına da gelecekte kendilerini bekleyen güzellikleri ve kötülükleri söyledi, bu yüzden sevilirdi, aşk nasihatleri vermekte üstüne yoktu, insanların yüzünü güldürürdü ve verdiği güzel aşk nasihatlerinden ötürü sıkça kapısını çalarlardı.
Ölüm Paloma’nın kapısını üç kez çaldı. İlki bir politikacıya âşık olduğu zamandı, ölüm ona meydan okumuştu. İkincisi meymenetsiz bir adama âşık olduğu zamandı, ölüm tüm meymenetsizliğiyle kulağına fısıldadı. Üçüncüsü şehirde henüz doğmamış ama doğmak üzere olan bir hastalığa yakalanan adama âşık olduğu zamandı, ölüm gün gibi açık etmişti o akşamüstü altıda, Guadalupe’nin onu elinde far kutusuyla öldürdüklerini haber verdiği gün geleceğini. Aynada iki kez gördüm onu, ikisinde de çok canlı görünmüştü, altından yayılan kan lekesi olmasa. Ne korkunç bir andı, hâlâ aklımda, ne kadar da korkunçtu. Benim için bugün, dün ve geçen bütün zamanlarda dünyanın her yerinde saat altıydı, her yerin kendi saati, kendi zamanı ve kendi dili olsa da benim için her yerde saat aynıydı, bir tek o dil ve o sözcükler vardı çünkü Guadalupe gelmiş ve Paloma’yı öldürdüklerini söylemişti. Akşam altıydı, güneşin mısır tarlalarında gölge oluşturduğu vakitti, saat tam altıyı gösteriyordu; Dil’im gitmişti.
2
Kadına karşı şiddet haberlerinin içimde yükselttiği öfkeyle Paloma’nın öldürülmesi hakkında bir şeyler yazdım. Kadın cinayetleri, tecavüz ve taciz haberlerine tahammülüm, tıpkı ofiste duyduğum cinsiyetçi esprilere olduğu gibi, giderek azalıyordu. Kadını veya kendini kadın olarak tanımlayan kişileri ikincil pozisyona sokan durum ve yorumlara tepki gösteriyor, gazetedeki köşemde bununla ilgili olabildiğince çok şey yapmak istiyordum. Ayrıca bu vakada Feliciana ilgimi çekmişti, kim olduğunu merak ediyordum. Fazla değil, herkes kadar bilgi sahibiydim hakkında, yine de haberi kabul ettim: meşhur Dil şifacısı, yaşayan en ünlü şifaci. Ritüellerinde mucizevi bir şekilde şifa vermek için kelimelerden yararlandığını ve onunla tanışmak için dünyanın dört tarafından sanatçıların, film yapımcılarının, yazar ve müzisyenlerin geldiğini biliyordum. Başka ülkelerden profesör ve dilbilimcilerin San Felipe Dağları’na onu görmeye gittiğini, insanların ziyaretlerinden doğan kitaplar, filmler, şarkılar ve sanat eserleri olduğunu, tam olarak hangileri bilmesem de var olduklarını biliyordum. Polis Paloma’nın tavus kuşu desenli örtüsü olan bir yatağın yanında, kan gölü içinde yattığı bir fotoğrafını gönderdi. İki satırlık bir e-postada iş arkadaşım Paloma’nın Feliciana’nın akrabası olduğunu, onu şifacılığa başlatan kişinin Paloma olduğunu ama daha fazla bilgisi olmadığını söylüyordu.
Doğaüstü şeyler hiçbir zaman ilgimi çekmedi, ezoterik olanlar da. İnançlardan çıkar sağlamanın her biçimi bana dolandırıcılık gibi geliyor. Hiçbir zaman tarot falı baktırmadım, dergilerde burç yorumlarımı okumadım. Bir keresinde birisi bana astrolojik haritanın ne olduğunu açıklamaya çalıştı da dikkatimi veremedim, o anlatırken ben içimden astrolojiyle neden bu kadar ilgileniyor ki diye düşünüyordum. Bir defasında iki yaşındaki oğlumun burcunu sormuşlardı, ne diyeceğimi bilemedim, karşımdaki kişi hemen telefonunu çıkarıp arattı, Félix’in terazi burcu olduğunu öyle öğrendim. Bir keresinde de kardeşim Leandra’yla ben küçükken meydanda sesi kulağa fazla boğuk gelen sarhoş adamın biri el falımıza baktı. Hatırladığım tek şey kare şeklindeki dev güneş gözlükleriyle konuşurken tükürükler saçan sözde kâhinin ağzından yayılan alkol kokusu. Her zaman şüpheci biri oldum ama annem ve kardeşimle yaşadığım bazı olaylar sezgisel güçleri sorgulamama neden oluyordu. Nerden geldiğini, nasıl açıklanabileceğini merak ediyordum. Meşhur Dil şifacısıyla tanışmak ve mümkün mertebe Paloma vakasına ışık tutmak, onun kim olduğunu öğrenmek istiyordum. Paloma’nın öldürülmesinin beni Feliciana’ya götürdüğünü, röportajın böyle başladığını söylemek isterdim ama bu bir cinayet hikâyesi değil. İtiraf ediyorum, gazetede yapacağım haberle bir şeylere yardımım dokunur diye düşünüyordum ama Feliciana’yla tanışınca yardıma ihtiyacım olduğunu dahi bilmeden yardım gören kişi ben oldum ve burada yazdığım her şeyi onun sayesinde keşfettim. Bu, “Feliciana kim ve Paloma kimdi”nin hikâyesi. Onları tanımak istiyordum. Çok geçmeden anladım ki önce kardeşim Leandra’yı, annemi ve kendimi daha yakından tanımalıydım. Anladım ki bir kadını iyi tanımak kendinle tanışmaktı.
Yola çıkmadan önce ofiste birkaç işi hallettim. Manuel ve annemle anlaştık. Manuel işe gitmeden Félix’i kreşe götürecek, sonra annem onu kreşten alıp üniversitedeki işine yanında götürecekti, beraber gerektiği kadar vakit geçirdikten sonra eve gidecekler, Manuel Félix’i oradan alacaktı. San Felipe’ye gideceğim günler için aşağı yukarı böyle bir plan yaptık. Henüz olacaklardan bihaberdim, Feliciana’nın varlığının ne kadar etkili olacağına dair en ufak fikrim yoktu. Onunla röportaj yaptığım ilk akşamdan itibaren oraya neden geldiğimi bildiğinin henüz farkında değildim, belki de bu yüzden ifadelerime yansıtma sorularla karşılık verip şüpheciliği bir kenara bırakmamı sağladı, böylece rüteline katılmaya başladım.
Paloma’nın haberini aldığım akşam internette bulduğum ilk şey Feliciana’nın ünlü bir sinema yönetmeniyle yan yana fotoğrafı, bir de doksanlarda epey meşhur Amerikalı bir fotoğrafçı tarafından sigara içerken çekilmiş siyah beyaz fotoğraf serisiydi. Birkaç yerde Feliciana’nın, beyaz kıyafeti ve boynundaki zincirde asılı duran iç içe geçmiş dişil ve eril sembolüyle Prince’in yanında durduğu fotoğraf karşıma çıktı; Amerika’da Tarsone soyadlı, Wall Street’te adından söz ettiren, eşi seçkin bir çocuk doktoru olan bir bankacıyla da fotoğrafları vardı, okuduğum kadarıyla hayatı ve ritüelleriyle ilgili ilk belgeseli izledikten sonra ikisi de Feliciana’yla tanışmak için çok uğraşmıştı, bankacıyla çocuk doktorunun arasında durduğu bir fotoğrafta Feliciana’nın en fazla bir buçuk metre boyunda olduğunu düşündüm, onunla şahsen tanıştığımdaysa daha da kısa olduğunu fark ettim. Fakat Arjantinli bir rock grubuyla olan fotoğrafı dışında Paloma’ya ait bir şey
bulamadım – grubun Unplugged kaydını on üç yaşındayken binlerce kez dinlemiştim, cumartesi günleri annemin veya kendi iş arkadaşlarının elektrikli eşyalarını söküp tamir eden babamla paylaştığım garajda bateri provaları yapardım. Fakat o albümde şaşırtıcı bir şeyle karşılaştım; bir uzay yolculuğundan söz edildiğini düşündüğüm ve ezbere bildiğim bir şarkı Feliciana’ya adanmıştı. Onun kaç yaşında olduğu, doğum tarihi, doğum belgesi ve doğduğu yer hakkında yaptığım tüm araştırmalar sonuçsuz kaldı.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıCadılar
- Sayfa Sayısı208
- YazarBrenda Lozano
- ISBN9786057643933
- Boyutlar, Kapak13.5 x 19.5 cm, Karton Kapak
- YayıneviNotos Kitap / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Özeller ~ Scott Westerfeld
Özeller
Scott Westerfeld
Tally onların bir söylentiden ibaret olduğunu düşünüyordu, ama şimdi kendisi de onlardan biriydi. Bir Özel. Çirkinleri baskı altında tutmak, güzelleri aptal kılmak için yaratılmış,...
- Postane Günlükleri ~ Vigdis Hjorth
Postane Günlükleri
Vigdis Hjorth
Norveç edebiyatının güçlü sesi Vigdis Hjorth’tan günümüz insanının yalnızlaşmasına ve yabancılaşmasına dair bir roman: Postane Günlükleri. Hayatına anlam katma çabasını uzun zaman önce bırakmış,...
- Altmış Öykü ~ Dino Buzzati
Altmış Öykü
Dino Buzzati
Altmış Öykü, Dino Buzzati’nin masalsı ve gizemli dünyasına kısa bir bakış gibidir. Gündelik hayatın birer yansıması olan bu öykülerde olay örgüsü aniden canlanır, atmosfer...